TamSaha 195. Sayı / Şubat 2021

çocuklarının futbolla ilgilenmesi ülkemizde garip karşılanıyor. Sizin o yıllarda futbola olan ilginiz nasıl yorumlanıyordu? Ben hoca torunu, hacı kızıyım… Gençlerbirliği’nde göreve başladı- ğım zaman, akrabalarım, “30 ada- mın içine bu kız çocuğunu gönderi- yorsun. Yanlış yapıyorsun Selami” dediler babama… Dedemvaizdi. Dediler ki, “Hoca torunu bu işi yapar mı? Hacı kızı bu işi yapar mı? Kız futbol mu oynar? Başka spor mu bulamadınız? Zaten bu kız hare- ketli; başka spor mu yok? Bak çok yanlış yapıyorsunuz!” Annemle babambana, “Sen gerçekten bu işi istiyor musun?” diye sordular. Ben de, “Evet istiyorum. Çok da keyif alıyorum” cevabını verdim. “Tamam o zaman kızım” dediler. Annemle babam ilkokul mezunu… Ama benimhayallerimi şekillendiren ve bu hayallerin peşinden koşmamı sağlayan kişiler oldular. Hakkımda olumsuz konuşan akrabalarıma “Necla bu işi yapacak. Biz de destek veriyoruz. Siz istediğinizi düşünebi- lirsiniz” dediler. Çok kıymetlidir annenin, babanın desteğini almak. Özellikle kız çocuğu için… Çünkü siz kız çocuğu olarak toplumda sürekli onaylanmak istersiniz… Yaptığını- zın doğru olduğunu göstermek istersiniz. Benimde en önemli onay mercilerim annemle babamdı. Onlar bana onay verdikten sonra ben de onların yüzünü kara çıkartmamak için kendimi ispat etmeye çalıştım. O kronometreyi 20 yıldır saklıyorum 2000 yılında yani henüz 19 yaşın- dayken Ersun Yanal tarafından Ankaragücü’nde oyunculara ritim eğitimi vermeye başlıyorsunuz. Bu hikâye nasıl gelişti? Çok zordu… Hacettepe Üniversitesi Spor Bilimleri ve Teknolojisi Yük- sekokulu Beden Eğitimi Öğretmen- liği mezunuyum. Orada okuyorum ama spor salonundan, sahadan çık- mıyorum. O dönemde hareket eği- timi üzerine step aerobik sınıfına katıldım. Sporla ilgili ne varsa yap- maya çalışıyorum. Ersun Hocanın yardımcılarından Cengiz Demirel ve Tolga Demirtaş da üniversitede sınıf arkadaşlarım. Ersun Hoca da yurt dışından geliyor ve “Bana koordi- nasyonla ilgili, koordinatif becerileri geliştirmek için bir kadın eğitmen lâzım. Yurt dışında gördüm. Sizin okulunuzda böyle birisi var mı?” diye soruyor. Tolga ile Cengiz de, “Bir kız var. Aşırı hareketli. Çok da seviyoruz. Tanışmak ister misiniz?” diyorlar. Ben de o dönemde Anka- ragücü’nün tesislerinin yer aldığı Gazi Mahallesi’nde oturuyorum. Teklifi alınca, “Gelirim tabiî. Evimin dibi” dedim. Dayımla amcama, “Bakın Ankaragücü’ne gidiyorum” dediğimde inanmadılar. Tesislerde hocayla tanıştımve “Sizinle seve seve çalışmak isterim” dedim. Ersun Hoca bana bir hafta boyunca ne yapmak istediğini gösterdi. Yanındaki ekiple bir hafta boyunca spor salonunda futbolculara nasıl bir çalışma yaptıracağımızı dene- dik. Ciddi anlamda efor sarf ettik. Bir hafta sonra futbolcuların karşısına çıktım. O an dizlerimin titremesini hâlâ unutamıyorum. 30 futbolcu ve hepsi popüler. “Ya yanlış yaparsam” diye düşünürken antrenman başladı. Hocanın orada çok büyük desteği vardı. Mesut Bakkal o zaman yardımcısıydı. Futbolcularla eğlenmeye dönük çalışmalarda bana çok destek oldu. Antrenmanın sonuna doğru kar- şımdaki gülen yüzler sayesinde futbolcuların kafasındaki soru işaretlerinin silindiğini hissettim. O anda, “Evet Necla. Sen burada olabilirsin” sinyalini almış oldum. Antrenmandan sonra Ersun Hoca beni çağırdı ve “Hocam aramıza hoş geldin. Antrenörlük hayatında sana ocam 15 Haziran 1981 Ankara doğumlusunuz. Öncelikle aile- nizi tanıyabilir miyiz? Babanız, anneniz, kardeşleriniz neler yapmaktalar? Ben otobüs şoförlüğünden emekli bir baba ile ev hanımı bir annenin ortanca çocuğuyum. Üç kardeşiz. Ablamda erkek karde- şimde sigorta sektöründe çalışı- yor. Ailede sporla ilgilenen ve sporla hayatını kazanan tek kişi benim. Aslında çok kalabalık bir aileydik. Dayımve amcamın da olduğu bir ailede büyüdüm. Dayımla amcam fanatik sayıla- bilecek seviyede futbol tutku- nuydu. Babamda halı sahalarda çok çekişmeli maçlarda oynardı. Ben de çok sevdiğimbabamla vakit geçirmekten büyük keyif aldığım için sürekli onlarla iç içeydim. Doğal olarak da hep futbolun ve sporun içinde büyüyen bir kız çocuğu oldum. Halk oyunları, karate ve hentbol Futbol öncesinde Ankara’da nasıl bir çocukluk geçirdiniz? Çok hareketli bir çocuktum. İlkokul seviyesinden itibaren annemin yönlendirmesiyle sü- rekli sporun içindeydim. Hareket olmayan ortamda rahat edeme- yen ve kendini ifade edemeyen bir çocukluğumvardı. Annemin bunu keşfetmesiyle 7 yaşında halk oyunlarına başladım. Daha sonrasında karate geldi. Karate bittikten sonra hentbol… Hentbol bittikten sonra zaman zaman futbol diye geçen bir spor geç- mişimvar. PTT’de lisanslı olarak hentbol oynadım. Tam futbola yönelecektimki kadın futbol kulübü kapandı. Bu sebeple futbol oynayamadım. Hocamyıl yıl anlatırsak… 7 yaşında başladığımhalk oyun- ları, lise sona kadar hentbolla beraber devam etti. Çok ciddi ve iyi seviyede halk oyunu oynarım bu arada… Sonra karate… Ne zaman karatede öğrendiğim hareketleri ablamın üstünde denemeye çalıştım, o gün karate hayatımda sona erdi. Annem, “Ablana zarar veriyorsun” dedi- ğinde o iş bitti. Ondan sonra da üniversitede asıl isteğimolan, oynayamadığım futbolun içeri- sinde yer almaya başladım. Halk oyunlarında okulla beraber mi yer aldınız? Evet, okulla beraber yurt dışına gittim. Birinciliklerimvar halk oyunlarında… Bu sayede an- neme, babama fark ettirmeden yurt dışına gidecek ekipte yer aldımve öğretmenime, “Ben de geliyorumyurt dışına” dedim. Annemler pasaport aşamasında yurt dışına gideceğimi öğrendi- ler. Dört ülke gezdik. Festival- lerde yer aldık. 7-8 yaşındaydım o dönemde. 7 yaşında kendi kararlarını veren, hareketli ortamda bulunmayı seven bir kız çocuğuydum aslında… Halı sahalarda futbol oynadım Hocam “Futbol nasıl oldu da ak- lınıza düştü?” diye soracaktım ama zaten cevapladınız. Biraz daha açar mısınız? Dediğimgibi, dayımla amcam futbol tutkunuydu. Bütünmaç- lara beni de götürüyorlardı. Onların omuzlarında amigo gibi Ankaragücü ve Gençlerbirli- ği’nin tümmaçlarına gidiyor- dum. Oradan çıkıp halı saha maçına gidiyorduk. Beni baba- mın halı saha maçlarında oyna- tıyorlardı. “Bugün stoperde eksik var, orada oynayacaksın” diyor- lardı. Sonra insanlar hem çok eğlendiğimi fark ettiler hemde fena da iş yapmıyordum. Babamla çok güzel vakit geçiri- yordum. Benim için en kıymetli kısmı buydu. Çünkü adamuzun yol şoförü. Bir gitti mi 10-15 gün gelmiyor. Onun özlemi oluyor. Babaya da çok düşkün bir kız çocuğuyum. Öyle olunca da orada çok kıymetli vakit geçir- miş oluyordum… Bugün bile maalesef ki kız 49 48 H

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==