TamSaha 197. Sayı / Nisan 2021

92 93 Wolfgang Overath’ın yaptığı faul sonrası yere düşmüş fakat Federal Almanya ceza sahasındaki boşluğu fark ettiğinden hemen kalkarak faul atışını kullanmıştı. Moore’un penaltı noktasına doğru ortaladığı topa, West Ham’dan da takım arka- daşı olan Geoff Hurst çok iyi yükse- lerek kafayı vurmuş ve böylece skora 1-1’lik eşitlik gelmişti. Bu hızlı başlangıca karşınmaçta uzunca bir süre yeni bir gol gelme- yecekti. Maçta son çeyrek saate girildiğinde de 1-1’lik eşitlik devam ediyordu ve karşılaşmanın uzatma- lara kalma ihtimali de gitgide artı- yordu. Derken 78’inci dakikada Hurst sol çaprazda kaleye yaklaşık 20metre mesafede bir boşluk yakalayıp şutunu çekiyor, Höttges topun önüne yatarak bu şutu en- gellemeye çalıştıysa da onun aya- ğından seken top arkaya düşüyor ve pozisyonu çok iyi takip eden Martin Peters da gelişine güzel bir vuruşla Federal Almanya ağlarını sarsıyordu. İngiltere’nin önünde o tarihi şampiyonluğa ulaşabilmek için artık sadece 12 dakika vardı. Ancak Almanların oyunu bırak- mama konusunda göstereceği inat, son dakikada da olsa semeresini verecek ve İngiltere ceza alanında yaşanan karambolde son doku- nuşu yapanWolfgangWeber skoru 2-2’ye getirerekmaçın uzamasını sağlayacaktı. Bu bölümdeyse Dünya Kupaları tarihinin en tartışmalı pozisyonlarından biri yaşanacaktı. Dakikalar 101’i gösterdiğinde Alan Ball, sağ kanattan hareketlenmiş, on sekize yaklaştığında da topu içerideki Hurst’e doğru ortalamıştı. Hurst de güzel bir ilk kontrol sonrası sert bir voleyle topu kaleye gönder- mişti. Fakat önce üst direğin altına çarpanmeşin yuvarlak, ardından da yere vurup oyun alanına geri dönüyordu. Topun çizgiyi geçip geçmediğini anlamak pekmümkün değildi ama Sovyet yan hakem Tevfik Behramov’un orta çizgiye koşmasıyla birlikte bu şut gol olarak değer kazanacak, Alman oyuncuların itirazlarıysa sonucu değiştirmeyecekti. Almanlar buna rağmenmücadeleyi bırakmamak için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlardı. Ne var ki son dakikaya gelindiğinde Bobby Moore’un pasında Hurst bir kez daha ceza alanına girip, sol ayağıyla çok sert ve güzel bir şut çekerek topu yakın doksana gönderdiğinde netice kesinlik kazanacaktı. İngil- tere, bu heyecan dolu finali 4-2’lik galibiyetle geride bırakıyor ve tarihinin ilk, şu ana kadarki de tek dünya şampiyonluğunu elde ediyordu. Bobby Moore ise bu zafere kaptanlık ederek o gün itibarıyla bir Dünya Kupası kazanan en genç kaptan unvanının da sahibi olmuştu. Moore’un bu rekorunu 12 sene sonra Arjantinli Daniel Passarella iki aylık bir farkla ele geçirecekti. Moore’un dünya şampiyonluğunda sahip olduğu payı en güzel özetle- yecek olan kişiyse, teknik direktör Alf Ramsey’den başkası değildi. Ramsey, büyük zafer sonrasında Moore’u şu sözlerle övmüştü: “O benimkaptanım, liderim, sağ kolum… O takımın ruhu, atan kalbi… Sonuna kadar güvenebileceğim gayet serinkanlı ve işini bilen bir futbolcu…Muazzambir profesyo- nel, çalıştıklarım içinde en iyisi… O olmadan İngiltere Dünya Kupası’nı asla kazanamazdı!” Moore, Dünya Kupası sonrasında artık şöhretinin zirvesine çıkmıştı. Sadece İngiltere’nin değil, tüm dünyanın en değerli birkaç defans oyuncusundan biri olarak anılmaya başlamıştı. Buna rağmen kendisi o dönemWest Ham’dan ayrılmayı düşünmeyecekti. AncakWest Ham, dünya şampiyonumillî takımın üç önemli yıldızına sahip olmasına karşın ligde orta sıraların yukarı- sına bir türlü tırmanamayacaktı. Dünya şampiyonluğu sonrasındaki kariyeri 1968 yılına gelindiğindeyse İngiltere, son dünya şampiyonu unvanıyla, o dönem sadece dört takımın katıldığı Avrupa Şampiyonası’nda da boy gösteriyordu. Ancak Yugos- lavya ile olan yarı final mücadele- sinde son dakikalarda Dragan Dzajic’ten gelen golle 1-0mağlup olacaklar ve final şansını kaçıra- caklardı. İngiltere, üçüncülükma- çındaysa Sovyetler Birliği’ne 2-0’lık üstünlük sağlamış ve bu turnuva- daki en iyi derecesini elde etmişti. Bobby Moore’un uluslararası düzeyde boy gösterdiği son büyük turnuvaysa Meksika’nın ev sahipli- ğinde düzenlenen 1970 Dünya Kupası olmuştu. Turnuvaya son şampiyon unvanıyla gelen İngiltere, ilk turda Brezilya, Romanya ve Çekoslovakya ile aynı grupta müca- dele ederken sonradan şampiyon da olacak Brezilya’ya tek golle boyun eğiyor, diğer iki rakibiniyse mağlup edip, grup ikincisi olarak çeyrek finale yükseliyordu. Ancak İngilizler çeyrek finalde Federal Almanya’ya karşı dört yıl öncesinin rövanşını vereceklerdi. Üstelik de bumaçta 2-0’lık üstünlüğü yakala- malarına karşın… Almanlar, müca- delenin son çeyreğinde önce Beckenbauer, ardından da Seeler ile skoru eşitlemeyi başarmış, uzatmalarda da Gerd Müller’in golüyle 3-2 galip gelerek yarı final vizesini alan taraf olmuşlardı. Moore, millî forma altında sonmaç- larına 1973 yılı içinde çıkacaktı. Ka- riyerinin bu bölümü kapandığında 108maçla millî formayı en çok giyen oyuncu konumundaydı. Bu alanda daha sonra beşinci sıraya kadar gerilediyse de 90maça takım kaptanı olarak çıkması sayesinde kendisi halen BillyWright ile birlikte İngilizlere en çok kaptanlık eden isim olma unvanına sahip durumda. Moore, futbolculuk kariyerinin son demlerindeyse ilk olarak 1974’te West Ham’dan ayrılacak ve üç yıl kadar da Fulham forması giyecekti. Daha sonrasındaysa, 1970’lerin ikinci yarısında çoğu uluslararası yıldızın gittiği yolu takip edecek ve emeklilik ikramiyesi için ABD’ye giderek iki yıla yakın da burada çeşitli takımlarda top koşturacaktı. Zafere Kaçış ve son yılları 1960’ların ve 1970’lerin en önemli futbol ikonlarından biri olarak görülen Moore, futbolu bırakması sonrasında, 1981 yılında çekilen Escape To Victory (Zafere Kaçış) filminde ünlü aktörler Sylvester Stallone ve Michael Caine’e eşlik eden eski yıldızlar arasındaydı. Söz konusu filmde Moore ile birlikte boy gösteren diğer önemli futbol yıldızları arasında Pele, Kazimierz Deyna, Paul Van Himst ve Osvaldo Ardiles de bulunuyordu. Futbolculuk kariyerinin ardından bir müddet Oxford City ve Southend United gibi alt lig takımlarında teknik direktörlük de yapan Moore, bu tecrübelerinden beklediğini bulamayınca kulübede durmak için fazla ısrarcı olmayacak ve radyo ile televizyonlarda futbol yorumculuğu yapmayı tercih edecekti. Moore’un sağlınınsa maalesef futbolculuğu kadar iyi olduğu söy- lenemezdi. 1964’te, henüz 23 yaşın- dayken kendisine testis kanseri teşhisi konmuştu. Her ne kadar o dönemde bu sorunu bir ameliyatla atlatabilmiş olsa da 1991 yılına ge- lindiğinde bu kez kalın bağırsağında kanser tespit edilecekti. 1993 yılının başlarındaysa kendisi hastalığın farklı organlarına da yayıldığını açıklayacak, bundan kısa bir süre sonra da takvimler 24 Şubat’ı gösterirken, ne yazık ki hayatını kaybedecekti. Ölümünün ardındansa İngilizler, tek dünya şampiyonluklarının kaptanından vefâlarını esirgeme- yeceklerdi. 2003’te UEFA’nın 50. yılı nedeniyle düzenlediği oylama çer- çevesinde İngiltere Futbol Federas- yonu, Bobby Moore’u İngiltere’nin son 50 yıldaki en değerli futbolcusu seçecekti. Ayrıca kendisinin iki adet de heykeli dikilecekti. Biri, doğduğu Barking semtinde dikilmişti ve dünya şampiyonluğunun hemen ardındanmillî takım arkadaşları Martin Peters, RayWilson ve Geoff Hurst’ün omuzlarında yükseldiği suretteydi. Diğeriyse, yenilenen Wembley Stadı’nın önüne, adeta İngiliz futbolunun kahramanı statüsünü tescillercesine, bir aya- ğını futbol topunun üstüne koymuş ve kollarını kavuşturmuş vaziyette, o vakur ve muzaffer görüntüsünü yansıtır şekilde yapılmıştı. Bobby Moore; Sylvester Stallone ve Michael Caine’le birlikte rol aldığı Zafere Kaçış filminin unutulmaz sahnelerinden birinde...

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==