TamSaha 200. Sayı / Temmuz 2021

Gönülden Kaleme Hayatımızda bazı kavramları ba ş larına sembol koyarak anlamlandırmı ş ız. İ nsan hayatında çok önemli oldu ğ unu dü ş ündü ğ ümüç kavramı ise ş öyle sembolle ş tirmi ş iz. Adaleti gözü kapalı, elinde e ş it durumda kefeleriyle teraziyle, barı ş ı güvercinin a ğ zındaki zeytin dalıyla, sa ğ lı ğ ı ise asaya sarılı yılanla simgele ş tir- mi ş iz. Bu sembolleri çok çe ş itlendirebiliriz. Ş ahit oldu ğ umbir olay, “Anlamyükledi ğ i- miz canlılar acaba onlara yükledi ğ imiz sıfatlara uygun davranı ş ları sergiliyorlar mı?” sorusunu sordurdu bana. Yatak odamın camının önüne, beslenme- leri ve su ihtiyaçlarını kar ş ılamaları maksadıyla ku ş lar için yazları genelde su ve bazen de yiyecek, kı ş ları ise tam tersi yiyecek a ğ ırlıklı bir ş eyler koyulma- sını sa ğ larım. Yatakta oldu ğ um sürede onları tül perdenin ardından seyrederim. Yazın koydurdu ğ um su kabından su ihti- yaçlarını kar ş ılar ku ş lar… Bazen de serin- lemek için su kabının içine girip yıkanırlar. Ku ş ların ötü ş meleri, bana do ğ ayla ba ş ba ş a olma hissini verir. Aslında bu anlamda bakıldı ğ ında, bir nevi alı ş veri ş benim için. Ku ş lar ba ş ta beslenme olmak üzere fiziksel ihtiyaçlarını kar ş ılıyor, ben de onların ötü ş melerini dinleyerek ruhumumanevi olarak doyuruyorum. Birkaç gün önce geceden camın önüne bir kap bulgur koydurdum. Sabahının altı buçu ğ unda penceremin önünden gelen gürültü beni uyandırdı. Birkaç toraman güvercin yemek için kavga ediyorlardı. Kavgaları öyle böyle de ğ il, birbirlerine kıyasıya, gagaları ba ş ta olmak üzere kanatlarıyla da vuruyorlardı. Kavgaları ve çıkardıkları sesler yedi buçu ğ a kadar sürdü. Bu süre zarfında küçük ku ş ların hiçbiri camın önüne yakla ş amadı. Zaten onlar uçup gitti ğ inde kapta yiyecek bir ş ey kalmamı ş tı. Bulgurun tamamını silip süpürmü ş lerdi. Yemek için birbirlerine ş iddet uygulayan hayvanlar nasıl oldu da barı ş ın sembolü oldu? Barı ş ın simgesi ola- rak anlamyükledi ğ imiz güvercinlere bu vasfı ne zaman, hangi ş artlarda vermi ş iz? Rivayete göre bu durum çok eskiye daya- nıyor. Gılgamı ş destanından üç büyük semavi dinin kutsal metinlerinde yer alan büyük tufan anlatılarına göre, Nuh Pey- gamber tufan biraz durulduktan sonra güvertesinden beyaz bir güvercin uçurur. Uçurdu ğ u güvercin bir süre sonra a ğ zında zeytin dalıyla döner. Böylece Nuh Pey- gamber do ğ anın normale döndü ğ ünü, topra ğ ın görünür oldu ğ unu anlar. Bu da Allah’ın gazabı dinmi ş , Allah insanlı ğ ı affetmi ş anlamına gelir. A ğ zında zeytin dalı olan güvercin figürü o günden bu güne barı ş sembolü olarak görülmü ş tür. Güvercinlerin yemek için tâbiri caizse birbirlerini yemeleri, üzerlerine atfetti ğ imiz barı ş la hiç mi hiç ba ğ - da ş madıklarını dü ş ündürmü ş tü bana. Gerçi bu sevimli ku ş lar, bizlerin onlara yükledi ğ imiz anlamların farkında de ğ iller tabiî. Güvercinler içgüdüleri nasıl dav- ranmaları gerekti ğ ini söylüyorsa öyle davranı ş sergiliyor, do ğ asının gere ğ ini yapıyorlardı. Peki, biz in- sanlar barı ş ı ne kadar içselle ş tiri- yoruz? İ nsanlar arasındaki barı ş ı hiç sorgulama gere ğ i duymuyorum bile, çünkü her ş ey ayan beyan ortada. Barı ş içinde ya ş amamız gerekenlerden biri olan do ğ a ile barı ş ık ya ş ıyor muyuz? Bizim örf ve geleneklerimizde emanet kavramı çok ama çok önemlidir. Sevdiklerimizi Allah’a emanet ederiz. Peki, Allah’ın bizlere ema- neti oldu ğ unu bildi ğ imiz do ğ aya kar ş ı emaneti yeterince koruyup kolluyor muyuz? Daha fazla ka- zanç u ğ runa insan neslini tehli- keye attı ğ ımızın zerre farkında de ğ iliz. En son ya ş adı ğ ımız Marmara Denizi’ndeki deniz sal- yası istilası bu durumu netle ş tiren en somut olaydır. Müsilaj veya deniz salyası denilenmaddenin olu ş umunun sebebi bizleriz. İ nsan- ların evsel atıkları ile sanayinin üretti ğ i zehirli atıkmaddelerin arı- tılmadan denizlerimize dökülmesi ve iklimde ğ i ş ikli ğ inin de yarattı ğ ı sorunlarla birle ş mesiyle bumadde ortaya çıkmı ş tır. Deniz salyası iç denizlerimizin “hayat ölüyor” çı ğ lı- ğ ının dı ş a vurumudur. Tümdünya olarak bu çı ğ lı ğ ı ciddiye alma- mızda, okyanus ve denizlerimizi kirletmemeye yönelik önlemleri daha da geç olmadan alarak uygu- lamamızda fayda var. Çünkü dün- yanın oksijeninin yüzde sekseni denizler ve okyanus canlıları tara- fından üretiliyor. Bu konuyu ayrın- tılı ele aldı ğ ım “Oksijen” adlı yazımı TamSaha’nın 190. sayısında bula- bilirsiniz. Bu önlemler gelecek nesillerin bu co ğ rafya ba ş ta olmak üzere tümdünyada bir nebze de olsa rahat etmelerini sa ğ layacak ve bizleri hayırla yâd etmelerine neden olacaktır. Neden bir nebze dedi ğ ime gelince… Bu hızla do ğ ayı havasıyla, suyuyla ve topra ğ ıyla kirletmeye devam edersek, insan neslinin tufanı kaçınılmaz olarak gelecek nesilleri bekliyor olacaktır. Do ğ a ile barı ş halinde ya ş amalıyız. Tıpkı bizlerden önce ya ş ayan nesillerin emanetlerine sahip çıkarak sonraki nesillere ya ş ana- bilir bir dünya bıraktıkları gibi. Ş unu da vurgulamakta fayda oldu ğ unu dü ş ünüyorum… İ nsanların do ğ a ile sava ş ında er ya da geç do ğ a kazanmı ş tır. Yine do ğ a kazanacaktır lâkin bu kadar zarar gören do ğ ada insanların, bizim aldı ğ ımız nefes gibi nefes almaları mümkün olmayacak, hayatlarını sürdürebilmeleri için tıpkı insanla- rın uzaya çıktıklarında kullandık- ları donanımla yeryüzünde hayatlarını sürdürebilmeleri mümkün olacaktır. Do ğ anın döngüsünü bozmanınmutlaka bir cezası olacaktır. Lütfen hiçbir suçu olmayan gelecek nesillere bu cezayı çektirmeyelim. Ya ş am sevinciniz hiç bitmesin. Sa ğ lı ğ ınız için a ş ılarımızı olalım, maske, mesafe ve temizli ğ e dikkat edelim. İ smail Gökçek Semboller 142 143

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==