TamSaha 205. Sayı / Aralık 2021

utbol dünyasında son yıllarda Cristiano Ronaldo ve Lionel Mes- si’nin anormal gol istatistikleri yakalamasıyla birlikte tüm za- manların en golcü oyuncusunun kimoldu ğ u tartı ş ması da bir hayli alevlendi. “Tartı ş ma” diyoruz zira sadece FIFA’nın resmi maç statü- sünde saydı ğ ı maçlarda atılan goller mi sayılmalı, yoksa bil- hassa eskiden çok daha fazla önem atfedilen özel maçlar da i ş in içine dâhil edilmeli mi diye de tartı ş ılıyor, geçmi ş zamanlarda oynayan yıldızların oynadı ğ ı ko ş ullarla günümüz ko ş ulları arasındaki farklılıkların istatis- tiklere ne ş ekilde yansımı ş olabi- lece ğ i de… Çok eskilerde oynamı ş oyuncuların de ğ erlendirilmele- riyle ilgili kayıtların yeterli olmamasıysa apayrı bir sorun. Bu açıdan bakıldı ğ ında, özellikle II. Dünya Sava ş ı öncesinde oyna- mı ş futbolcularla ilgili günümüz- deki gibi net veriler ortaya koymak zaten hiç mümkün de ğ il. Öte yandan, eldeki kayıtlar tam olmasa bile 20. yüzyılın ilk yarı- sındaki en büyük golcülerden bahis açıldı ğ ında ön plana çıkan isimlerin belki de en ba ş ında Josef Bican geliyor. 1930’ların ve 1940’ların en önemli futbolcula- rından biri olarak kabul edilen Bican, en kötümser kayna ğ a göre bile 800’ün üzerinde gole imza- sını atmı ş tı. Kendisinin kariyeri boyunca attı ğ ı gollerin tambir dökümü bulunmasa da ço ğ u futbol tarihçisi onun 1000’in üzerinde gol attı ğ ı konusunda hemfikir. Hatta kimilerine göre bu sayının çok çok daha yüksek olma ihtimâli de var. Kayıtlardaki yetersizlik nedeniyle Bican’ın tarihin en golcü oyuncusu olup olmadı ğ ına net bir cevap verile- mese de aynı yıllarda kendisi gibi en üst seviyede oynayıp 1000 küsur gol attı ğ ı iddia edilen pek ba ş ka bir isim olmaması bile onun aslında futbol sahalarının gördü ğ ü en sıra dı ş ı golcülerden biri oldu ğ unu anlatmak için kâfi sayılır. Bican’dan evvel, 1910’lar ve 1920’lerde Brezilya futbolunun yıldızları arasında yer alan Arthur Friedenreich’ın 1000 gol barajını a ş tı ğ ına dair rivayetler var. Yine Bican’la hemen hemen aynı dönemlerde oynayan Alman santrfor Erwin Helmchen’in de 1000 civarında golü oldu ğ u yö- nünde bazı istatistikler mevcut. Fakat Helmchen gollerinin ço- ğ unu yerel turnuvalarda atmı ş ve Alman Millî Takımı’nın formasını hiç giymemi ş ti. Friedenreich ise Brezilya Millî Takımı’yla 23 maça çıkıp 10 gol atmı ş , hatta iki kez Güney Amerika Ş ampiyonası’nı da kazanmı ş tı belki ama onun da kulüpler düzeyindeki kariyeri büyük ölçüde Sao Paulo Eyalet Ş ampiyonası’yla sınırlı kalmı ş tı. Bican’ın oynadı ğ ı yıllarda Avus- turya ve Çekoslovakya’nın hem ulusal ligler hemde millî takımlar düzeyinde Avrupa’nın en geli ş - mi ş futbol ulusları arasında yer almaları ve Bican’ın Avusturya Millî Takımı’yla Dünya Kupası finalinin bile kıyısından dönme- siyse onun Helmchen ve Frie- denreich gibi figürlerden de çok daha ileri bir noktada bulundu- ğ una dair bir veri olarak öne sürülebilir. Çocuklu ğ u güçlüklerle doluydu Josef Bican, 25 Eylül 1913 tari- hinde, Avusturya-Macaristan İ mparatorlu ğ u’nun ba ş kenti olan Viyana’da hayata “merhaba” de- mi ş ti. Annesi Ludmila, Bohemya kökenli Viyanalılardandı. Babası Frantisek ise Viyana’ya, günü- müzde Çek Cumhuriyeti’nde yer alan, Güney Bohemya’nın Sedlice kentinden göç etmi ş ti. Frantisek, 78 79 F küçük bir yerle ş imyeri olan Sed- lice’de i ş bulmakta zorlandı ğ ı için Viyana’ya gelmi ş ti ama burada da talihin yüzüne pek güldü ğ ü söyle- nemezdi. Bir fabrikada i ş çi olarak çalı ş ıyordu. E ş i de bir lokantanın mutfa ğ ında çalı ş maktaydı. Zaten kıt kanaat geçinmeye çalı ş ırlarken üç de çocukları olmu ş tu (Josef ortancaydı) ve bunun üzerine iyice güçlük çekmeye ba ş lamı ş lardı. Üstelik Bican ailesini bekleyen zor- luklar giderek artacaktı. Josef henüz bir ya ş ındayken I. Dünya Sava ş ı pat- lak vermi ş ti. Bir yıl sonra da Baba Frantisek, Avusturya-Macaristan ordusu tarafından askere alınacaktı. Frantisek, sonrasında cepheden sa ğ salim evine dönecekti belki ama sava ş ın kaybeden tarafında yer alan İ mparatorluk da ğ ılmı ş , yerini be ş yeni ülkeye bırakmı ş tı. Her ülkenin bir küllerinden yeniden do ğ ma çabası olacaktı ve bu da ba ş langıçta vatanda ş lara daha fazla fakr-u zaruret olarak yansıyacaktı. Frantisek’in en büyük tutkuların- dan biriyse futboldu ve kendisi, oturdukları Favoriten ilçesinin Avusturya 1. Ligi’nde mücadele eden takımı HerthaWien’de de forma giymekteydi. Fakat ne acıdır ki bu tutku, kendisinin sonunu da hazır- layacaktı. Zira bir gün, RapidWien’e kar ş ı yaptıkları bir maç sırasında rakibiyle sert bir biçimde çarpı ş mı ş ve rakibinin dizi Frantisek’in bö ğ - rüne isabet etmi ş ti. Maçtan sonra a ğ rılarının geçmemesi üzerine dok- tora giden Frantisek’e böbre ğ inde ciddi bir hasarınmuhtemel oldu ğ u ve ameliyata alınması gerekti ğ i söylenecekti. Ameliyata girmesi hâ- linde hem futbol hayatının bitece ğ i hemde i ş ten çıkarılaca ğ ından korkan Frantisek ise bir süre bekle- menin daha iyi olabilece ğ ini dü- ş ünmü ş tü. Lâkin talihsiz adamın durumu hiç de iyiye gitmeyecek ve birkaç gün sonra hayata gözlerini yumacaktı. Josef, babasını kaybetti- ğ inde sadece sekiz ya ş ındaydı. Babalarının kaybı, Bican ailesini artık çocukların karnını doyur- makta dahi zorlandı ğ ı bir sefalet girdabının içine sürüklemi ş ti. Küçük Josef’in böyle bir du- rumda gelecekte futbolcu olmasıysa iki sebepten ötürü imkânsız sayılırdı. Birincisi, Frantisek ör- ne ğ inde de görüldü ğ ü gibi o yıllarda futbol ço ğ unlukla amatör düzeyde oynan- maktaydı ve futbol- cular da hâliyle bu i ş ten pek bir para kazanamamak- taydı. Yokluklar içinde yeti ş mek zorunda kalan Jo- sef’in de bu noktada artık önceli ğ i, biraz fiziksel açıdan geli ş - ti ğ i andan itibaren eve ekmek getirece ğ i bir i ş te çalı ş maktı. İ kinci sebepse tahmin edilebilece ğ i üzere Josef’in babasını futbol yüzünden kaybetmi ş olmasıydı. Sekiz ya ş ında böylesine büyük bir travma ya ş amı ş bir çocu ğ un, yakın gelecekte o travmanın kayna- ğ ına kar ş ı sevdalanması, akıllara getirilebilecek bir ihtimâl de ğ ildi. Babasının trajedisine ra ğ men futbolu seçti Bu son derece menfi ş artlara kar ş ın kısa süre içinde Josef’in arkada ş larıyla birlikte oynamaktan en çok keyif aldı ğ ı oyun futbol olup çıka- caktı. Yoksulluklarından dolayı top oynarken günlük ayakkabılarının yıpranma- ması için yalınayak oyna- ması gerekiyordu ama olsun… Kendisinin daha sonraları anlattı ğ ına göre bu sayede top tekni ğ i çok daha fazla geli ş mi ş ti. Josef’in top tekni ğ inin yanı sıra en çok

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==