TamSaha 214. Sayı / Eylül 2022
Maç esnasında iyi oynayanlar için Pele, Maradona, Prekazi gibi isimle- rin kullanılması oyuncular için büyük bir onurdu. Kayserispor’un efsane kalecisi Panter lakaplı Rızkullah ise kalecilerin örnek aldı ğ ı tek ki ş iydi. Takaklı bez ya da grizetten dikilmi ş uzunca ş ortlarla sahaya çıkan ayak topu oyuncularının giysileri genelde aile büyüklerinden birisine ait olurdu. Pantolonla oynayan çocuk- ların patancının arası ve diz kısmı her zaman yırtık olurdu. Yanı ğ a dü ş me hariç, ayak topunun bütün kuralları sahaya yansırdı. Köyün orta ya ş lılarından özüne sözüne güvenilir olanlardan hakem seçilen ki ş iye, kendi adı yerine o günün hakemlerinden Do ğ an Babacan, Talat Tokat, Ertu ğ rul Dilek isimlerinden birisiyle seslenilirdi. Hakem, iki parma ğ ını dilinin altına koyarak ıslık çalar veya ya ş a ğ açtan yapılmı ş dilli düdük ile maçı yöne- tirdi. Dili dönen, a ğ zı lâf yapan, öz güveni yüksek bir ki ş i yı ğ ma ta ş ların üzerine çıkarak spikerlik yapardı. Ayak topu kar ş ıla ş masını takdim etme a ş kıyla yanıp tutu ş an sunucu “Bendeniz Orhan Ayhan” ilânının arkasından hakeme yönelerek “Do ğ an Babacan çaldı düdü ğ ü!” deyipmaçı ihtimamla anlatmaya ba ş lardı. Elleri arkasında aç tok, üstsüz ba ş sız çocuklar, oyuncuları seyretmekten çok kelimelerin gücünden yararlanarak ses tonuyla içtenli ğ i sa ğ layan anlatıcının heye- canlı konu ş masını büyük bir keyifle takip ederlerdi. Hakem, ayak topu kurallarını azami ş ekilde uygulamaya çalı ş ır; “merha- met, a ş ktan üstündür” düsturuyla oyunculara kırmızı kart göstermek- ten imtina ederdi. “Nasıl oynuyo- rum” diye göz ucuyla arkada ş larını ve yakınlarını takip eden oyuncu, her gol attı ğ ında ko ş arak saha kenarına gelir; hazır ola geçerek ba ş ıyla seyircilere selamverirdi. Seyircilerden aldı ğ ı cesaret, topladı ğ ı alkı ş ve tazeledi ğ i muvaffakiyetle yeniden oyun alanına dönen oyuncu, tezahüratlar e ş li ğ inde arkada ş larının arasına karı ş ırdı. Maç esnasında yaralanan, kolu çıkan, aya ğ ı burkulan oyuncuya ilk müdahale ya seyirciler ya da ayak topu arkada ş ları tarafından yapı- lırdı. Oyunun sonunda rahatsızlı ğ ını tamanlamıyla hissedebilen oyuncu sınıkçıya götürülse de sakatlık ço ğ u zaman kendili ğ inden geçerdi. Takımlar, a ş a ğ ı mahalle-yukarı mahalle, dere mahallesi-tepe mahallesi veya oba ismini içeren Ş ahanlar-Gövmerli ş eklinde farklı gruplara ayrılırdı. Ayak topu oyna- maya ça ğ rılan oyuncular maçın havasını bozup takımlarında eksilmeye sebebiyet verirlerse bir sonraki oyuna alınmazlardı. Takım oyuncuları genelde aynı ki ş ilerden seçilse de uzaktan bir akraba veyamisafir gelip oyuna katıldı ğ ında bu kaideye uyulmazdı. Top oynanan alan sahipsiz bir arazi ise rahatlıkla ayak topu oynanır, oynanan yerinmülkiyeti bir ki ş iye ait ise mutlakamünaka ş a çıkardı. Ayak topu sahası helik, çakır dikeni, kangal, calba, kılçiri ş ve cıtlıkdan geçilmezdi. Çapa, kargaburnu veya nacakla temizlenen ot yı ğ ınları anadut veya dirgenle saha dı ş ına ta ş ınırdı. Ayak topu sahası ço ğ u zaman yörep bir mevki, bazen de harman yeri olurdu. E ş ek se ğ irterek top sahasına girenler oldu ğ u gibi büvelek tutan sı ğ ırların yanında; koyun, keçi, tavuk, culuk dâhil köpe ğ in ve tazının bile oyun alanına girdi ğ i görülürdü. Hayvanların arasından top sektirerek gol atma üstünlü ğ ünü yakalayan takımın ise ne ş esine diyecek yoktu. Güdük kollu, beyaz ya da renkli atletlerden olu ş an takım formaları; sarı lacivert, siyah beyaz veya sarı kırmızı renklere benzetilmeye çalı- ş ılırdı. Formaların arkasına kargacık burgacık bir yazıyla Aslanbeyli, Alagazili, Ş abanlı Spor gibi köy isimleri yazılır; yazının hemen altına ise mutlaka “idman yurdu” ibaresi eklenirdi. Köyde, kırda oynanan ayak topu, ş ehirlerde de kendi mecrasında bir usul ve erkân içerisinde oynanırdı. Göz kama ş tıran afi ş ler hazırlanır, tribünlerde pankartlar açılır, sis bombaları atılır, me ş aleler yakılırdı. Bugün çay bahçesine dönmü ş stadyumlarda ise herkes kendi koltu ğ unda oturup eline tutu ş turu- lan sentetik saplı küçük bir bayra ğ ı sallamaktadır. Önceden hakemler üstlerinde e ş ofmanları, ellerinde kronometre- leri ve ceplerinde not defteriyle sahaya çıkıp irade beyan ederken ş imdi ise dijital teknolojinin cende- resi altındadırlar. Antrenörler ş ık takım elbiseleriyle saha kenarında arz-ı endam et- mektedirler. Bilgisayarın içerisine hapsedilen ayak topu, plastik kokan üstü açık-kapalı halı sahalara sokularak bamba ş ka bir hâle getirilmi ş tir. Çocuklu ğ umuzda seyretti ğ imiz ayak topu oyuncularının neredeyse her ş eyleri aynıydı. Günümüzde ise oyuncuların kafalarında ve kolla- rında türlü türlü ş ekilleri görmek mümkündür. Futbol sahaları, kua- förler için bir laboratuvar görünü- mündedir. Eskiden, gülümseyen ayak topu oyuncularının yerini ş imdi, bir heykeltıra ş elinden çıkmı ş gibi gözüken donuk yüzlü oyuncular almı ş durumdadır. Hepimiz ayak topuyla ilgili geçen günün hasretini ve gelece ğ in kaygı- sını ya ş amaktayız. Kültürel de ğ erle- rimizin birço ğ unda oldu ğ u gibi ayak topunda da büyük de ğ i ş imler hızla devam etmektedir. Takımına gol atıldı ğ ında kabullenebilen, iyi oyna- dı ğ ındamutlu olabilen insanlar ve duygularını ihtirasa dönü ş türmeden kinin zaferinin ömür boyuma ğ lubi- yet demek oldu ğ unu bilen o eski oyuncular ve taraftar ruhu özlen- mektedir. 112
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==