TamSaha 217. Sayı / Aralık 2022

O benim sadece karde ş imde ğ ildi, meslekta ş ımdı, gönülda ş ımdı, dert- da ş ımdı… Hayatta en çok onur duy- du ğ umunvan ş uydu; Hıncal Uluç’un a ğ abeyi olmak… Bu satırları, kapkara bir gecenin sabahında yazıyorum; “sa ğ anak ya ğ ı ş lı fırtınalı karanlık” İ zmir gecesini, “kara, kapkara yapan ‘Hıncal’ı kaybetti ğ imiz’ haberini” aldı ğ ımdan dört saat sonra… Bugünkü yazımda, geçen hafta art arta kaybetti ğ im “Üç gazeteci meslekta ş ımı”, Ankara Rüzgârlı Sokak’ta aynı gazetelerde çalı ş tı ğ ım Sungar Taylaner’i, Ercan San’ı ve TSYD Ankara Ş ubesi’ yönetiminde yıllarca beraber oldu ğ umMustafa Kaya’yı yazacaktım… (Mekânları cennet olsun, nurlar içinde yatsınlar…) Ve… 2022 yılının 11 ayında, “küçük karde ş imve eni ş temba ş ta” ailecek kaybettiklerimize, kaybetti ğ im ba ş ka meslekta ş larıma ve kom ş u- larıma da birer paragraf açarak, rah- metle anacaktımki… İ stanbul’dan telefon; “Öcal Abi, Hıncal Abi’yi kay- bettik!..” 20 Kasımgecesi saat 11.20… Hıncal benim sadece “karde ş im” de ğ ildi, meslekta ş ımdı, gönülda- ş ımdı, dertda ş ımdı, dostumdu, arkada ş ımdı… 87 ya ş ındayım, “kendimi ve dünyayı bilmeye ba ş ladı ğ ım” ve ilkokula Van’ın Çaldıran köyünde (o zaman köydü) adım attı ğ ım altı ya ş ımdan beri, “Hıncal ile beraber oldum”; 81 sene… Bu kadar zaman, ne anamla, ne ba- bamla, ne e ş imle, ne çocuklarımla beraber olmadım… 81 sene… Bunun 67 yılı da 1955’ten beri süren “gaze- tecilik, meslekta ş lık ya ş amımız” ile geçti… Ankara’da çok gazetede beraber çalı ş tık, o spor servislerinin ş efli ğ ini, ben yazı i ş lerinin ş efli ğ ini yaparak… Ama onun sayfalarında da devamlı yazılar yazarak… Gazetede ben onunmüdürüydüm, spor servis ve sayfasında o benim müdürüm!.. Sevgili okurlarım, bilmelisiniz ki, “hayatta en çok onur duydu ğ um unvan” ş uydu; “Hıncal Uluç’un a ğ abeyi olmak!..” Ölene kadar da “onur duyaca ğ ım”; ama artık “O” yok ve ben yalnızım!.. Bütün ailem, herkes bilirdi ki; “ha- yatta en sevdi ğ im insan” Hıncal’dı ve “hatıralarımızla beraber” öyle de kalacak… “Hayatın, ya ş amak ve ya ş atmak oldu ğ unu bilen”, evet “bilebilen ve gere ğ ini de sonuna kadar yapan” tanıdı ğ ımnadir insanlardan biri idi... Mesela Roma’ya atletizmde, futbolda Dünya ya da Avrupa Ş ampiyonası’nı takip etmek için gitti ğ inde Toskana’ya uzanıp Pavarotti konseri dinler, Mosko- va’ya gitti ğ inde Bol ş oy Balesi’ne bilet bulup onları da yazardı… İş te Hıncal’ı “hepimizden ayıran” ve “Hıncal’ı Hıncal yapan” özel- liklerinde biri idi… Onunla çok tartı ş ırdık, hatta kavga bile etti ğ imiz olurdu… Ama “tartı ş ma biter, kavga biter” ve biz “Uluç karde ş ler” olarak “ya ş amaya ve ya ş atmaya devam ederdik”; sonunda kazanan hep onun “bu sloganı” olurdu… O “sarı-kırmızılı ka ş kolünü boy- nuna asarak Dolmabahçe Sta- dı’nın basın tribününe girdi ğ inde” kıyamet kopmu ş tu… Zira “taraf- sız” zannedilen ve “kendini zan- nettiren” çokmeslekta ş ımızın maskelerinin dü ş tü ğ ü bir “kalıcı kırılmanın” sembolü olmu ş tu… Benim için “Hıncalsız bir dünya” ba ş ladı; ne yapaca ğ ım, nasıl yapaca ğ ımbilmiyorum; zor olacak… Hemde çok zor… Benim için de, Uluç ailesi için de yeri dolmayacak… Türk basınındaki yeri de… Mekânının cennet olsun, nurlar içinde yat… Ama… İ çimyanıyor, yanmaya da devam edecek… 1 Kasım 1939’da, subay olan babasının görev yeri olan Kilis’te dünyaya geldi. Babasının tayinleri nedeniyle ilkokula Bandırma’da ba ş ladı, 1950’de Kilis’te bitirdi. 1952’de Antakya’da ortaokula ba ş layıp geri kalan e ğ itimini Ankara Kurtulu ş Lisesi’nde tamamladı. 1980 yılına kadar Ankara’da kalan Uluç, İ ngilizce ö ğ renme hevesiyle İ stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne ya- zıldı ancak bir sömestr sonunda tekrar Ankara’ya döndü ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne girdi. Gazetecili ğ e Mehmet Ali Kı ş lalı’nın ba- ş ında bulundu ğ u Yenigün gazetesinde 17 ya ş ındayken spor sayfasını hazırla- yarak adım attı. 1964 yılında liseden mezun olduktan bir yıl sonra Mamak Muhabere Okulu’nda iki yıl askerlik yaptı. Askerden döndükten sonra, Mehmet Ali Kı ş lalı ba ş ta olmak üzere eski Yeni- gün ekibinin çıkardı ğ ı Yankı dergisinde çalı ş maya ba ş ladı. Oktay Kurtböke Cumhuriyet gazetesinin yayın yönet- meni oldu ğ u için Uluç, “Yankı” ile para- lel i ş yürüterek burada haftada iki gün spor yazıları kaleme aldı. TRT kuru- lunca pazartesi günleri yine Cumhuri- yet’te tam sayfa TV gazetesi yaptı. 1980’de Geli ş imYayınları’nın sahibi Ercan Arıklı ile bir dergi çıkarmak üzere İ stanbul’a geldi. 1990’da ise Sabah gazetesinde yazmaya ba ş ladı. O günden vefatı öncesinde ya ş adı ğ ı uzun süren hastalık dönemine kadar Sabah gazetesinde yazmayı sürdürdü. Bir yandan da ATV’de spor programla- rında yorumculuk yapmaya devam etti. Yazdıkları ve konu ş tuklarıyla her daim gündemi belirleyen, yeni tartı ş ma mecralarına kanallar açan bir gazeteci oldu. Kendisini sporla sınırlamak ye- rine magazinden kültüre, sanattan si- yasete pek çok konuda kalem oynatan ve yazdıkları en çok okunan gazeteci- lerin ba ş ında gelen Hıncal Uluç, 20 Kasım 2022’de tedavi gördü ğ ü Florence Nightingale Hastanesi’nde hayatını kaybetti. Büyük ustayı hürmet ve rahmetle yâd ediyoruz. Hıncal'ı kaybetmek!.. Türkmedyasının duayen ismi Hıncal Uluç, 20 Kasım’da aramızdan ayrıldı. Büyük ustaya, bir ba ş ka büyük ustanın, a ğ abeyi ÖCAL ULUÇ’un satırlarıyla veda ediyoruz. Hürmet ve rahmetle… HINCAL ULUÇ 120 121

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==