TamSaha 227. Sayı / Ekim 2023

Cziborlu, Sandor Kocsisli, Nandor Hidegkutili efsanevî Macaristan Millî Takımı ve 1974 Dünya Kupası’nda saha kenarında Rinus Michels, saha içerisinde de Johan Cruy ff ’un önderli ğ inde zamanının çok ötesinde bir taktik anlayı ş ortaya koymasına ra ğ men finalde yine Federal Almanya engeline takılan “Total Fut- bol”un piri Hollanda herhalde buna verilebilecek en önemli iki örnektir. E ğ er Macarlar 1954’te kupayı kazansalardı elbette büyük övgüyle kar ş ıla ş acaklardı ama muhtemelen daha turnuva ba ş lamadan herkesin kesin gözüyle baktı ğ ı bir ba ş arıyı elde ettikleri için de hikâ- yeleri pek de sıra dı ş ı bir niteli ğ e sahip olmaya- cak ve bir nesil sonra da unutul- maya yüz tuta- caktı. Fakat Macaristan’ın Federal Almanya önündeki yenilgisi öylesine ş oke ediciydi ki turnuvanın ardından Al- manların nasıl ş ampiyon oldu- ğ undan çok Macarların nasıl ş ampiyon olamadı ğ ı konu ş ul- maya ba ş lamı ş tı. Aradan nere- deyse ortalama bir insan ömrü kadar süre geçmesine ra ğ men halen de konu ş uluyor. Keza 1974 finalinin ardından benzer hayreti Hollanda’nın ş ampiyon olamaması da yaratmı ş tı. Öyle ki o gün finali izleyip bu sonuca hayret edenlerin bugün yeni yeni futbola merak sarmaya ba ş layan torunları bile bu oyunun birazcık geçmi- ş ini kurcalamaya kalktı ğ ında 1974 Hollanda’sının, 1954 Ma- caristan’ıyla birlikte Dünya Kupası’nı kazanamamı ş en görkemli iki takımdan biri oldu ğ unu fark ediyor. 1954 Macaristan’ı ve 1974 Hol- landa’sının ardından bu listeye eklenebilecek üçüncü bir takımvarsa herhalde o da 1982 Dünya Kupası’ndaki Bre- zilya Millî Takımı’dır. Üstelik o takım, Macaristan ve Hollan- da’nın aksine katıldı ğ ı turnu- vada final bile görememi ş ti. Ancak 1982 Brezilyası saha içinde öylesine üç beyne sahipti ki, bu beyinlerin yöne- timinde oynadı ğ ı futbol, lirik ş iirin belki de ye ş il sahalar üzerindeki en zarif örneklerini sunuyordu. Mevzubahis beyinlerden ilki Zico’ydu. 10 numaranın sırtına yakı ş tı ğ ı gelmi ş geçmi ş en de- ğ erli birkaç oyuncudan biriydi. Oyun zekâsı, topa hükmedi ş i, gol yollarındaki muazzambe- cerisi, milimetrik pasları ve kurtarılması imkânsıza yakın ş utlarıyla adeta Messi’nin çey- rek asır önceki bir ön göste- rimi gibiydi. İ kinci beyin ise Socrates’ti. Upuzun boyuna ve hantal görüntüsüne ra ğ men o fizikten beklenmeyecek akıl almaz bir top tekni ğ ine sahipti ve bu tekni ğ i e ş siz oyun görü- ş üyle birle ş tirerek takımını hücumda mükemmel bir bi- çimde yönetmekteydi. Üçüncü beyin ise Paulo Roberto Fal- cao’ydu. Zico ile Socrates’in daha gerisinde, orta sahanın tamortasında görev yapmak- taydı. Onun da oyun zekâsı, tıpkı Zico ve Socrates’te oldu ğ u gibi, adeta bir bilim adamı se- viyesindeydi. Takımda oyunun kurulumu onunla ba ş lıyor, Socrates’le devam ediyor ve Zico ile de rakip kale önünde golden önceki son hâlini alı- yordu. Üstelik Falcao, oynadı ğ ı mevki itibarıyla oyunun sadece ofansif de ğ il, defansif yönünün de organizasyo- nunda rol alan bir isimdi ve bu anlamda Brezilya’yı yöne- ten beyinler içinde en çok i ş le- yeniydi. Dolayısıyla taktiksel açıdan da o takımın belki de en nadide parçası konumundaydı. Zico ve Socrates’inmini-biyografi- lerine daha önce bu sayfalarda yer vermi ş tik (Zico Mart 2023, Socrates ise Aralık 2021 sayılarında). Efsane üçlüde sıra bu kez Falcao’ya geldi. Zira unutulmaz oyuncu bu ay 70 ya- ş ını geride bırakacak ve bu vesileyle bir TamSaha gelene ğ i olarak onun futbol hayatını kısaca anımsatmaya çalı ş aca ğ ız. Paulo Roberto Falcao, 16 Ekim 1953’te, Brezilya’nın Santa Catarina eyaletine ba ğ lı Abelardo Luz ken- tinde dünyaya gelmi ş ti. Babası Bento kamyon ş oförlü ğ ü, annesi Azize de terzilik yaparak ailelerini geçindirmeye çalı ş ıyorlardı. 16 Ekim 1959’da, yani Paulo’nun altıncı ya ş gününde, babası Bento, Paulo’ya bir çift futbol ayakkabısı almı ş tı. Ancak henüz bir futbol topu olma- yan Paulo bu hediye kar ş ısında buruk bir sevinç ya ş amı ş tı. Futbola zatenmerakı vardı ama futbol ayakkabılarına sahip oldu ğ u andan itibaren artık çok daha fazla top pe ş inde ko ş maya hevesliydi. Gelge- lelim topu yoktu ve bir müddet sokakta arkada ş larının toplarıyla oynayarak hevesini öldürmeye çalı- ş acaktı. Tabiî bu esnada her gece yatarken Tanrı’ya ona bir futbol topu göndermesi için dua etmekten de geri kalmıyordu. Noel Baba hediyeleri karı ş tırmı ş Aynı yıl Noel geldi ğ indeyse Paulo ak ş amyata ğ ına büyük bir hevesle gitmi ş ti. Paulo’nun ailesi Noel gece- leri o uyuduktan sonra yata ğ ının altına hediyesini koyar ve sabah uyandı ğ ında da ona gece o uyku- dayken Noel Baba’nın gelip hediye- sini yata ğ ının altına bıraktı ğ ını söylerlerdi. 24 Aralık gecesi, etti ğ i onca dua sonrasında Noel Baba’nın kendisine bir futbol topu getirece- ğ ini hayal ederek yata ğ ına giren Paulo, 25 Aralık sabahı büyük bir hevesle uyanıp yata ğ ının altına baktı ğ ındaysa oyuncak bir kam- yonla kar ş ıla ş acak ve büyük hayal kırıklı ğ ına u ğ rayacaktı. Hemen ko ş up annesiyle babasının yanına gitmi ş ve “Noel Baba hediyeleri karı ş tırmı ş , bana bir futbol topu getirecekti, kamyon de ğ il” diyerek üzüntüsünü dile getirmi ş ti. Babasıysa o an kırdı ğ ı potun farkına varacak ve çok geçmeden o ğ luna bir futbol topu da hediye edecekti. Hatta sonraki birkaç sene boyunca Noel gecelerinde Paulo’nun yata ğ ı- nın altına hep bir futbol topu bıra- kacaktı. Üstelik de Noel temasına uygun bir biçimde kırmızı ve beyaz renklerde... Kırmızıyla beyaz, sadece Noel’i sim- gelemiyordu. Bunlar aynı zamanda Paulo’nun gönlünün kaydı ğ ı Inter- nacional takımının da renkleriydi. Falcao ailesi, o ğ ulları do ğ duktan kısa bir süre sonra güneydeki Rio Grande do Sul eyaletinin en büyük ş ehri olan Porto Alegre’nin banliyö- lerinden Canoas’a ta ş ınmı ş lardı. Porto Alegre’nin en önemli iki kulü- bünden biri de Internacional’di. Paulo da futbola ilgi duymaya ba ş - ladı ğ ı andan itibaren Internacional’e sevdalanmı ş tı. Futbolcu olma hayali Internacional sevgisiyle birle ş ince de istikametin bu kulübün altyapısı olması kaçınılmazdı. NitekimPaulo, 11 ya ş ına geldi ğ inde burada futbol e ğ itimine ba ş layacaktı. Tabiî Brezilya’da i ş çi sınıfına men- sup her ailede oldu ğ u gibi Falcaolar da maddî sıkıntılar içinde bir hayat sürmektelerdi. Dolayısıyla Pau- lo’nun antrenmanlara gitmek için yol parasını denkle ş tirmesi bile sorun olabiliyordu. Paulo bunun ça- resiniyse sokaklarda yerlere atılan cam ş i ş eleri toplayıp geri dönü ş üm- cülere satmakta bulmu ş tu. Bazen gününün ço ğ unu bu i ş için sokak sokak dola ş arak harcıyordu belki ama i ş in sonunda antrenmana çıktı ğ ında ya ş adı ğ ı mutluluk, ona bütün yorgunluklarını unutturuyordu. Paulo zekâsı, sezgileri, saha görü ş ü, takım arkada ş larını yönetmekteki lider karakteri ve hepsinden önem- lisi müthi ş pas becerisiyle orta saha mevkiî için biçilmi ş kaftan niteli ğ in- deydi. Zaten altyapıda da hocaları onu takımın hembeyni hemde kalbi olarak görmektelerdi. Yakla- ş ık sekiz yıllık bir e ğ itimin ardından da Internacional’in A takımına alınacaktı.1972 yılının sonlarında ilk profesyonel sözle ş mesine imza atan Paulo, 1973 sezonuyla birlikte de kariyerinde yepyeni bir sayfa açacaktı. Pe ş pe ş e gelen Brezilya ş ampiyonlukları Falcao, Internacional’deki ilk sezo- nunda eyalet ligi ş ampiyonlu ğ u ya- 72 73

RkJQdWJsaXNoZXIy MTc5NTM3Mg==