TamSaha 249. Sayı / Ağustos 2025
Gönülden Kaleme Trabzonspor’a 1988 yılında transfer olmu ş tum. Sezon ba ş ı ön hazırlık kampını Trabzon’da yapmı ş tık. Kamp dönemi Ramazan Bayramı’na denk geldi ğ inden dolayı hocamız iki gün izin vermi ş ti. Be ş yerli transferi ola- rak bayramı tesiste geçirmektense Trabzonlu yeni transfer arkada ş ımı- zın önerisiyle Uzungöl’e gitmeye karar verdik. Aynı zamanda alabalık tesisi de olan butik otelde yerimizi ayırtmı ş ve yola çıkmı ş tık. Yolun büyük bölümünü rahat gittik. Uzungöl’e 5 kilometre kala ise yol ina- nılmaz bozulmu ş tu. Kalan 5 kilometre yolu tam45 dakikada kat edebilmi ş - tik. Hatta yolda arkada ş larımdan “Geri dönelim” diyenler bile olmu ş tu. Uzungöl’e adımatar atmaz bozuk yolda çekti ğ imiz sıkıntıyı bir anda unutturacak tablo gibi muhte ş em do ğ amanzarası kar ş ıladı bizleri. Hepimiz bozuk yolun verdi ğ i rahatsız- lı ğ ı unutmu ş , do ğ anın verdi ğ i huzura teslimolmu ş tuk. Odalarımıza yerle ş tikten sonra küçük bir ke ş if turuna çıktık. Ak ş amyeme- ğ ini yedikten sonra otelin bahçesin- deki çimenlerin üstüne sırtüstü uzandım. Sessizlik ve manzara o kadar huzur veriyordu ki geçmi ş günler aklıma geldi. Gençli ğ imde hep kalabalı ğ ın içindeydim. Ş ehrin gürül- tüsü, tribünlerin co ş kusu, soyunma odalarının u ğ ultusu, hayat hep bir tela ş tı. Ben, sessizli ğ in sesini ilk kez ş ehirden uzak olan Uzungöl’de duydum. Güne ş , yava ş ça gökyüzünden çekil- mi ş ti. Ortalık lo ş tu ama karanlık de ğ ildi. Sanki gökyüzünde parlayan yıldızlar, yeryüzüne dü ş ecek kadar yakındı. Gecenin sessizli ğ ini, sadece uzaklardan gelen bir köpek havla- ması ya da ortalıkta dola ş an börtü böce ğ in çıkardı ğ ı sesler bozuyordu. Bu kadarı bile fazla geliyordu aslında; çünkü sessizlik denen ş ey, bir anlık tamdurgunlukta gizliydi. O an sessiz- li ğ i bozan tüm sesler sustu, ne geçmi- ş in pi ş manlıkları vardı ne gelece ğ in endi ş esi… Sadece an ve sessizlik. Sırtımdaki yük hafifledi, içime bir huzur yayıldı. O sessizlik, bana hayatın en net mesajını verdi; dert edindi ğ im ş eyler aslında kocaman bir hiçmi ş . Ruhumun yükü hafifledi, zihnimi kemirenmeselelerin hiç de büyük olmadı ğ ını fark ettim. Do ğ a, ş efkatli bir ana gibi sarıp sarmala- mı ş tı… Sessizlik konu ş uyor, ben dinliyordum. Üç-be ş saniye süren sessizlik okyanusunda sanki hayatı- nın dalgasını yakalamı ş sörfçü gibi sessizlik süresini uzattıkça uzatıyor, anın keyfini doyasıya çıkarıyordum. Biliyor musunuz, kimi zaman sessiz- lik, en çok konu ş an sestir. Lâkin bu sesi duymak her kula ğ ın harcı de ğ il- dir. Uzungöl’de ya ş adı ğ ım tecrübe bana bunu ö ğ retti. Bunun için kornalı sokaklarından, aceleci adımlarından, telefon zillerinden, otomobil motor ve egzoz seslerinden velhâsıl ş ehrin ke ş meke ş inden uzakla ş ıp do ğ anın kalbine yürümek gerekir bazen. E ğ er Anadolu’nun herhangi bir köyünde de ğ ilseniz, bunu ancak bir do ğ a yolculu ğ unda fark edebilirsiniz. Ama sessizli ğ in sesi yalnızca köylerde, da ğ ba ş larında duyulmaz. Bazen bir stadyumun tamortasında, binlerce ki ş inin ba ğ ırdı ğ ı bir anda gelir çarpar suratınıza. Tribünlerde inan- mı ş çılgınca takımını destekleyen taraftarların oldu ğ u ortamda bu sesi duymanız neredeyse imkânsızdır. Futbol hayatımboyunca iki kere destek tezahüratları yapılırken ses- sizli ğ in sesini duydum. Birinde hatalar zincirinin önemli bir parçası oldum, di ğ erinde kendi kaleme gol atmı ş tım. Avrupa kupalarında Fransa liginin güçlü takımlarından Olympique Lyon’u iyi oyun ve her iki maçta da al- dı ğ ımız net sonuçlarla elemi ş , bir üst tura yükselmi ş tik. Yükselirken de ilklerin takımı Trabzonspor olarak bir ilke imza atıp Avrupa kupalarında deplasmanda dört gol kaydetmi ş tik. Sonraki turda çekilen kurada Dani- marka temsilcisi 1903 Kopenhag ta- kımı rakibimiz olmu ş tu. İ lkmaçımızı rakip sahada oynayacaktık. Kopen- hag, bir önceki turda eledi ğ imiz Lyon’a nispeten daha zayıf takımolarak gö- rülüyordu. Lyon’un kalitesi ve onlara kar ş ı oynadı ğ ımız futbol, bizi Kopen- hag maçının favorisi yapmı ş tı. Müsabaka günü gelmi ş , maç için stadyumun soyunma odasında yerimizi almı ş tık. Hocamız Urbain Braems’ın açıkladı ğ ı on birin içinde ben de vardım. Maçtan önce müsabakanın oynana- ca ğ ı sahada yaptı ğ ımız antrenmanda zeminin çok kötü oldu ğ unu görmü ş - tük. Saha çim fakat zemin kum oldu- ğ undan dolayı oldukça yumu ş aktı. Bu sebeple de kramponlar kuma gömülüyordu. Maç boyunca sanki plaj futbolu oynamı ş tık. Hakemin düdü ğ ü ile maç ba ş ladı ğ ında iyi futbolumuzu Kopenhag kar ş ısında da sürdürmeye devam ediyorduk. Ünal Karaman’ın kar ş ı kar ş ıya kaldı ğ ı pozisyonda kalecinin sa ğ ından topu atıp solundan geçmek isterken dü ş ürülmesine ve bu pozisyonun ardından Kopenhag kalecisinin kırmızı kart görerek oyun dı ş ı kalmasına ş imdilik bir virgül koyalım, çünkü bu pozisyonu önemli hâle getiren, benimde içinde bulun- du ğ um ikinci maçta ya ş ananlar olacaktı. Rövan ş kar ş ıla ş masında 1-0 kaybet- ti ğ imiz ilkmaçın dezavantajını lehi- mize çevirmek için çokmücadele ettik. Bumücadeleninmeyvesini Hamdi Aslan’ın attı ğ ı golle almı ş , raki- bimiz kar ş ısında durumu e ş itlemi ş ve bize bir sonraki turu getirecek golü atmak için var gücümüzle çalı ş ıyor, girdi ğ imiz net pozisyonları ilkmaçta oldu ğ u gibi kaçırıyorduk. Rakibimiz sadece savunma yapıyor, hızlı ada- mıyla kontrata ğ a çıkmaya çalı ş ı- yordu. Rakibin en önemli silahını ben tutuyordum. O sol açık, ben de sa ğ bek oynuyordum. BizimRıdvan Dilmen gibi mutlaka yakın oynan- ması gereken, mesafe bıraktı ğ ınızda toplu-topsuz çok süratli bir oyun- cuydu. Maçta dakikalar bizim için hızla geçiyor ve sonlara do ğ ru geliyorduk. 1-0’lık skor maçı uzatmaya götüre- cekti fakat biz normal sürede gol atıp turu geçmek istiyorduk. Dakikalar 82’yi gösterirken liberomuz Lars Olsen topla ileri çıktı. Onun sa ğ çizgide sıkı ş tı ğ ını gördüm. Bense orta sahanın sa ğ tarafında rakibimi tutu- yordum. Sıkı ş tı ğ ını görünce oyunu ters tarafa çevirmek için rakibimden 5-6metre uzakla ş ıp pas istedim. O ise benimle oynamak yerine topu rakip ceza alanına do ğ ru vurdu. Danimarkalılar ise Olsen’den gelen topu tek vuru ş la benim tuttu ğ um forvet oyuncusuyla bulu ş turdu. Kendime güvendi ğ im için rakibimi ya kalemize gitmeden yakalayacak ya da faul yaparak durduracaktım. Ben rakibimi yakalamayı seçtim. Var gücümle geriye ko ş maya ba ş la- dım. Öyle bir enerji harcadımki tüm gücümü rakibimi yakalamak için tüketmi ş tim. Sonunda bizimyarı sahamızın ortalarında rakibimi yaka- ladım. O ise kendisini yakalayaca ğ ımı anladı ğ ı için topu geri çekerek drip- lingi kesmi ş ti. Artık rakibimi yakala- mı ş ve önüne geçmi ş tim. Bunun üzerine rakibim taç çizgisiyle bizim on sekiz çizgisinin arasına paralel bir pas attı. Santrforları da ko ş arak topla bulu ş tu. Bizimkaptan Kemal Serdar, elini kaldırarak ofsayt diye durdu. Kaptanın kötü bir huyu vardı, elini kaldırdı ğ ında sanki yardımcı hakem ofsayt bayra ğ ını kaldırmak zorun- daymı ş gibi yerinden kımıldamazdı. Kalecimiz Vukasin Petranovic de bunun üzerine kalesini terk ederek rakibi kar ş ılamaya çıktı. Rakip daha önce bulu ş tu ğ u topu, kalecimizin yanından çapraz pozisyonda bo ş kaleye yuvarladı. Rakibimi yakala- mak için bütün enerjimi sarf etti ğ im için o topun kalemize gidi ş ini seyretmek zorunda kalmı ş tım. Tekrar enerjimi toplamak ve kale çizgisine ko ş arak topun gol olmasını önlemek için 30 saniyeye ihtiyacım vardı ama topun a ğ larla bulu ş ması için iki-üç saniye yeterliydi. Ben Avni Aker Stadyumu’nda o an sessizli ğ in sesini duydum. O pozisyonda tüm nefesler tutulmu ş , deriden yapılmı ş ve içi hava doldurulmu ş 420 gram a ğ ırlı ğ ındaki topun çimlerde kalemize giderken kat etti ğ i her mesafe sessiz- li ğ i derinle ş tirmi ş , topun a ğ larla bulu ş masıyla da ruhumdaki huzur- suzluk ve pi ş manlık zirve yapmı ş tı. Stadyumda rakibin gol attı ğ ı anda olu ş an sessizlik, taraftar ve bizler için adeta zamanın durdu ğ u bir andı. Bu sessizlik, bir anda binlerce ki ş inin hayal kırıklı ğ ını ve ş a ş kınlı ğ ını sessizce anlatmı ş tı bizlere. Gol dakikasını ve sonrasını ş öyle tahayyül edelim… Ben Olsen’den topu almak üzere ileri çıktım, topu bana attı, ben de ters tarafa yolladımve pozisyon bizimadımıza gol oldu. Son- rasında finale kadar giderek kupayı ülkemize getirdik. Hayali bile çok güzel lâkin gerçek elenmemizle so- nuçlananmaç… Fakat sezon sonunda Türkiye Kupası’nı kazanarak kendi- mizi bir nebze de olsa affettirmi ş tik. İ lkmaçta Ünal Karaman’ın kaleci tarafından dü ş ürülme olayına virgül koymu ş tuk. O olayı önemli hâle geti- ren, benim rakibimi dü ş ürmemem sonucu golü yememiz neticesinde ele ş tirilmemdi. Sonuca bakıldı ğ ında verdi ğ imkararın yanlı ş oldu ğ unu, benim rakibime faul yaparak oyunu durdurmam gerekti ğ ini gösteriyor. Ş ayet pozisyonun golle sonuçlanaca ğ ı aklımın ucundan geçseydi oyunu durdurmakta bir an bile tereddüt et- mezdim. Futbol hayatımda hiçbir maç beni bu kadar etkilemedi. Uzun süre maçı her gece tekrar oynadım. Favori oldu ğ umuz rakibimiz kar ş ısında iki maçta da sergiledi ğ imiz iyi oyunun kar ş ılı ğ ı en az 15 net gol pozisyonuna girerek elendik. Elenmemiz yerel ve ulusal basında yer buldu. Atılan ba ş lıklardan birisi, “Trabzonspor denizleri geçti, derede bo ğ uldu” ş eklindeydi. Gerçi sonraki yıllarda Avrupa kupalarında e ş le ş en takımla- rımızın ço ğ u bizimbo ğ uldu ğ umuz derede aynı akıbete u ğ radı. Sessizli ğ in sesini ikinci kez Sarıyer’de ş ampiyonlu ğ a oynarken kendi kaleme attı ğ ım gol sonrası duydum. Süper Lig mücadelesi verdi ğ imiz se- zonun sonlarına gelirken kendi saha- mızda rakibimiz Çanakkalespor’du. Puan kaybı ya ş amamız ş ampiyonluk yarı ş ında geriye dü ş memize sebep olacaktı. 1-0 öndeydik. Maçın sonla- rına do ğ ru rakibimiz duran top kazandı. Kullanılan serbest atı ş ı kafamla kar ş ılamak için en yükse ğ e çıktımama topun hızını rüzgârın kesmesiyle alnımla vuraca ğ ım topa kafamın arkasıyla vurmak zorunda kaldım. Ters vuru ş umla top bizim kalenin doksan diye tâbir etti ğ imiz çatalına giderek gol oldu. Topun a ğ - larla bulu ş ması belki 1, bilemediniz 1.5 saniyede gerçekle ş ti. O an ya ş anan sessizlik, topun a ğ larla bulu ş masıyla ruhumda fırtınalar kopmasına sebep olan suçluluk duygusunu ya ş amama sebep oldu. Yaptı ğ ımhatayla puan kaybı ya ş amı ş ve yarı ş ta bir adım geriye dü ş mü ş tük. Kıyasıya süren yarı ş ta Çanakkale maçını unutup kalanmaçlara konsantre olmak zorundaydım. Nitekimkalanmaç- larda takımıma faydalı olup ş ampi- yonluk ipini gö ğ üsledik. Sessizli ğ in sesini nerede duydu ğ unuz çok önemli. İş te bu yüzden, sessizli ğ in sesini duymak bir ayrıcalıktır. Nerede ve nasıl duydu ğ unuz ise hayatın size nasıl bir ders verdi ğ ini gösterir. Çünkü bazen hayatın en ö ğ retici sesi, hiçbir ş eyin söylenmedi ğ i anda gelir. Ya ş am sevinciniz hiç bitmesin. Sa ğ lıkla kalın… İ smail Gökçek Sessizli ğ in sesi 151 150
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy MTc5NTM3Mg==