TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Doğukan Sinik: "Babamın öldüğü gün büyüdüm" 3.05.2017
Doğukan Sinik: "Babamın öldüğü gün büyüdüm"
Geri
İleri

Antalyaspor'un dünyaca ünlü yıldızı Samuel Eto'o'nun "Türk futbolunun gelecekteki yıldızı" olarak işaret ettiği ve "Üç yıl sonra 60 milyon euro edecek" dediği genç oyuncu TamSaha'ya konuştu. 16 yaşında babasını kaybeden ve "O günden sonra kötü oynana şansım yoktu" diyen yıldız adayı, hüzünden mutluluğa giden hikâyesini bizimle paylaştı.

Röportaj: Rasim Artagan

Eto'o'nun açıklamalarıyla bir anda günde oturdun. Seni daha yakından tanımak istiyoruz.

21 Ocak 1999 Antalya doğumluyum. U18 Millî Takımı'nda birlikte olduğum kardeşlerim, arkadaşlarımla hemen hemen aynı çocukluğu geçirdim. Mahalle aralarında top oynayarak başladım. Dokuma'da yaşıyoruz ailecek… Annem ev hanımı. Bir ablam var. Babam iki yıl önce vefat etti. Üçümüzüz şu an birlikteyiz. Amcam var, eniştem var… Ailemiz büyük ama biz üç kişiyiz ve birlikteyiz. Ablam 28 yaşında. Kendisi bir hastanede hasta ilişkileri uzmanı olarak çalışıyor. Onun kendine ait bir hayatı var. Ben elimden geldiğimce onlara yardımcı olmak için uğraşıyorum. Çocukluğumdan beri tek hayalim onlara güzel bir hayat ve gelecek sağlayabilmekti. Çocukluğum böyle başladı.

Okul hayatını anlatır mısın? Nerede okuyorsun?

Mustafa Adıyaman İlköğretim Okulu'nda 8. sınıfa kadar okudum. Ama 8. sınıftan sonra babamın vefatıyla lise hayatım çok karışık hale geldi. Çok zor dönemlerdi. Babam akciğer kanseriydi. O aralar zor zamanlardı. Okumak gerçekten çok önemli bir şey ama ben bırakmak zorunda kaldım. Çünkü babamın vefatı beni çok etkiledi. Kendimi tamamen futbola vermek istedim. Çok inanıyordum. Futbol öyle bir iş ki, kendinizi tamamen vermeniz ve odaklanmanız gerekiyor. İdmandan sonra okula gittin mi o antrenman yaramıyor, vücuda girmiyor. Çünkü okulda yine yoruluyorsun. Halbuki dinlenmen lâzım. Avrupalı bunu götürüyor çünkü bir düzen var. Ama benim okulumla idmanlarım aynı saatte. Okula gidemediğim için sınıfta kalma durumum oldu. Şu an Açık Lise'ye devam ediyorum. Elimden geldiği kadar sınavlara girmeye çalışıyorum.

Futbola Antalya Kunduspor'da başladığını görüyoruz. Seni ilk kim keşfetti ve elinden tutup futbolcu olma yolunda ilk adımlarını atmanı sağladı?

Fen Bilgisi Öğretmenim Musa Hoca beni futbola başlattı. O zamanlar ilkokul 3. sınıfa gidiyordum. Beni 7 ve 8. sınıfa giden ağabeylerle oynatmıştı. Bana, "Seni bir kulübe götüreceğim. Orada oyna. Yavaş yavaş alıştır kendini futbola" demişti. Sonra da beni Kunduspor'a götürdü. Ama yaşım çok küçük olduğu için hiç süre bulamıyordum. O küçük yaşımda tek başıma yollara düşüyor, uzun yollar gidiyordum. Dün gibi hatırlıyorum. Her gittiğim yerde mutlaka bir şeyimi de kaybediyordum. Ama hiç süre alamıyordum. Çok güzel geçmedi o günlerim.

O dönemki altyapı eğitimi zayıf mıydı sence?

Şimdi ben kendi yaşımdan itibaren konuşabilirim. Bizden önceki ağabeylerimiz daha büyük sıkıntılar çekmiştir. Ama şu an bakıyorum. Kunduspor'daki günlerimle şu anın alâkası yok. Tesisler çok gelişiyor. İlk zamanlar gerçekten zordu. Ama ben zorluğun yüzde 1'ini gördüm. Hatta hiçbir şey görmedim. Benden büyükler neler çekmiş. Ama ben de kendi yaşıma göre zorluk çektim.

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın futbolcu olamadı. Sen neleri farklı yaptın da futbolcu oldun ve genç Millî Takımlara yükseldin?

Gerçekten çok yetenekli arkadaşlarım vardı. Birlikte şampiyonalara katıldık. Dördüncü olduk, üçüncü olduk, Türkiye çapında derece yaptık. Bir insan, kalbinin ekmeğini yer. Kalp çok önemli benim için. Bir insan hedefine ne kadar kilitlenirse, o kadar başarılı olur. Benim gördüğüm onların hayatı sadece futbol değildi. Futbol, okul, arkadaşlar, sosyal yaşam… Bu bağlamda yaşıyorlardı. Mesela ben çoğu zaman asosyal yaşadım. Biliyorum bu da iyi bir şey değil. Ama bir insan hedefine gitmek istiyorsa belli bir süre fedakârlık yapmak zorunda. Nasıl bir fedakârlık? İnsanlar bir yere gezmeye giderken sen çantanı alır idmana gidersin. Bu söylediğim yanlış anlaşılmasın lütfen. Aylar, yıllar sonra, insanlar otobüs durağında beklerken sen arabanla evine gidersin. Bir şeyler verirsin, karşılığında bir şeyler kazanırsın. Böyle bir şey… O arkadaşlarım çok yetenekliydi fakat bu olaylar onları çok etkiliyordu. Ben de öyleydim aslında. Ama benim hayatımda bir dönüm noktası oldu; babamı kaybettim. Babamı kaybettikten sonra çocuk olmayı bıraktım. Çünkü arkama baktığımda bir ailem vardı ve onlara bakmam gerekiyordu. Benim bir şeyler yapmam lâzımdı. Tabiî ki böyle olsun istemezdim ama her şeyde bir hayır vardır derler. Futbola daha da sarıldım.

Allah rahmet eylesin. Baban ne işle meşguldü?

Babam aşçıydı. Antalya'daki otellerde aşçılık yapıyordu. Babam öldükten sonra artık dedim ki benim kesinlikle hata yapma lüksüm yok. İdmanlarda "Bugün ben istemiyorum, bugün ben yorgunum, arkadaşımla kavga ettim" deme lüksüm yoktu. O kötü günden sonra da Allah'a şükürler olsun bugünlere kadar gelebildik. Burası sadece bir başlangıç benim için. Şu an çok başındayım. Ne olursa olsun, ne yaparsam yapayım asla "Ortasındayım; bitiyor" demeyeceğim. Her zaman başında olacağım. Ne zaman futbol hayatımı bitiririm bitiş o zaman benim için bitmiş olur.

Babanı kaybettiğin gün büyüdün anladığım kadarıyla…

Evet, babamın öldüğü gün büyüdüm.

Antalya Kunduspor'dan sonra Şimşek Gençlik'te oynadın. Nasıl bir altyapı eğitimi aldın?

Küçüğüm o zamanlar. Topa vurmak istiyorum ama vuramıyorum. Üzülüyorum. Şimşekspor'da Hüseyin Karacaoğlu Hocam beni çok istedi. Malzeme karşılığında beni transfer etti. Resmen top verdi, beni aldı. Sağ olsun… Orada hayatım şekillenmeye başladı. 12 yaşındaydım ama U13'te oynuyordum. Sağ olsun Hüseyin Karacaoğlu Hocam bana çok baktı. Çok uzaktı yol. İki otobüs değiştirerek gidiyordum. Bir de ekstra yürüyordum. Antalya'nın da mesafeleri var biliyorsunuz. Benim oturduğum yer uzaktı. O zamanlar dolmuş falan her yere gitmiyordu. Beni dolmuş parasız hiç bırakmadı sağ olsun. Orada hiç aç bırakmadı. Yeri geldi kendi götürdü, getirdi. Bende emeği çok farklıdır. Beni hep oynattı. Hiç unutamayacağım insanlardan birisidir. Amatör kulüplerde altyapılar çok zordur. Antalyaspor'da daha basitti. Çünkü neden? Takım iyi. Ama amatörde öyle değil. Türkiye dördüncüsü olduk. Beni her yere götürüyordu. Ben de kendisini hiç mahcup etmedim. Hâlâ arar sorarım. Böyle insanları kaybetmemek lâzım. Şimdi çok insan var hayatımda. Daha da olacak. Ama böyle insanları asla unutamam. Bende yeri çok başkadır.

2012 yılında Antalyaspor'a geçtiğini görüyoruz. Transferin nasıl gerçekleşti? Antalyaspor'daki altyapıyı anlatır mısın?

Bazı olaylar oldu. Babamla Fenerbahçe ve Beşiktaş'a gittim. Bizi çağırmışlar, uçak biletlerimizi almışlardı. Gayet de başarılı geçmişti. İki takım da o zamanlar Hüseyin Hocama, "Yetiştirme bedelini verelim, bize gelsin" demişlerdi. Ama Antalyaspor orada çok güzel devreye girdi. Antalya'nın büyük iş adamları devreye girdi. "Bu çocuk Antalya'nın çocuğu. Bu çocuk başka bir şehre gidemez. Antalyaspor'da oynayacak" dediler. Hocam da razı geldi. Hocama o yetiştirme bedeli verildi ve transferim gerçekleşti. Şu an her şey çok güzel. Ekmeğimi buradan kazanıyorum. Benim kulübüm. Ben Antalyalıyım ama burada yapmacık olmaya da gerek yok. Çok sıkıntı da çektim. Zaten hiçbir şey de kolay olmuyor. Sıkıntı çekmeden, problem yaşamadan bir yerlere gelinmiyor.

Çok özel değilse sıkıntıları öğrenebilir miyim?

Bunu herkes yaşıyor. O dönemde maddi olarak çok büyük sıkıntılar oluyordu. Babam aşçıydı. Otellerde 6 ay sezon oluyordu. Geri kalan 6 ayda iş olmuyordu. Sıkıntılar oluyordu. Ailevi olarak sıkıntılar yaşıyorduk. Babamın vefatının ardından çok daha farklı sıkıntılar oldu. Ama 6 ay sürdü. Allah bence bir insana çekebileceğinden daha fazla yük vermiyor. Allah'a şükür 6 ay sonra her şey yoluna girdi.

Burada belki de başka bir mesaj vardır. Bak sen ne günler, ne zorluklar yaşamışsın; gün gelecek belki çok daha farklı yerlerde olacaksın. Belki de sana, "Bugünleri unutma sakın" deniyordur…

Kesinlikle o günler unutulmaz. Bayağı zor günlerdi. Ailevi olarak çok sıkıntılar çektik. O yüzden hayatta ailem birinci sıradadır. Annem ve ablamla biz kader ortağıyız. Her şeyi birlikte yaşadık. Her sorunu birlikte aştık. Trabzonspor'u 7-0 yendiğimiz maçta oynadım. O maçta annemin, ablamın gözlerindeki mutluluğu gördüm. İnanın dünya üzerinde başka hiçbir şey önemli değil benim için… Onların mutluluğunu görmek, onları mutlu etmek kadar önemli bir şey yok benim için. Benim için onlar çok değerli. Onların mutluluğu benim için çok değerli. 1 numarada her zaman ailem var.

Antalyaspor'un U21 takımında forma giyiyorsun. Geçen sezon Trabzonspor'u 7-0 mağlup ettiğiniz maçta kariyerinde ilk kez Süper Lig'de forma giydin; oyuna 72. dakikada Serdar Özkan'ın yerine dâhil oldun. Süper Lig'de forma giymek nasıl bir duygu?

Soyunma odasına girdiğimde formamı gördüm. Arkasında "Doğukan" yazıyordu. Resmen ilk başta sorduğunuz Kunduspor sorusunu yaşadım. Kunduspor günlerim aklıma geldi. Çektiğim sıkıntılar bir bir o formanın üzerinde gözümün önüne geldi. Zaten o an öyle şeyler hissettim ki… İlk futbola başladığım günle şu an arasına baktım, tüylerim diken diken oldu. Benim buralara gelmemde 1 numaralı faktör Samuel Eto'o… Eto'o'yu ne olursa olsun hiçbir zaman unutamam. Şu an buradaysam, sizinle bu röportajı yapabiliyorsam bana o güveni verdiği içindir. Beni o kadroya dâhil eden hem hocamız hem de Eto'o'dur… O zamanlar ikisi birlikteydi… Eto'o kesinlikle unutulmaz. Bakıyorum, bu adam Türk değil yabancı. Ve herkese böyle. Bir tek bana değil. Belki beni seviyordu ama altyapıdan birisi geldiği zaman yine böyleydi. Sadece bana olsa tamam. Ama herkese böyle bir adam. İdmandan önce gelir, sarılır, öper… Herkese bunu yapıyor. Gençlere sürekli, "Rahat olun, sıkmayın" diyor. Mesela pas Eto'o'ya geliyor. O hiç bekletmeden çevresindeki genç oyuncuya atıyor. "Genci bir göreyim, ne yapıyor" diye düşünüyor. O 7-0'lık maça çıktıysam 1 numaralı faktör Eto'o'dur. Tabiî oraya gelene kadar U21 hocalarım var; Aşkın Ayaz Hocam var. Çok katkısı oldu. Aşkın Hocam U19'da oynarken beni U21'e alan hocaydı. Bana güveniyor ve U21'e alıyor. Her şey orada başlıyor aslında. Eto'o orada görüyor beni. "Bu çocuk A takıma çıkmalı" diyor. O günden sonra beni A takıma alıyorlar. İdmanlardaki performansım, beni özel olarak çalıştırması… İnternette bir video var, görmüşsünüzdür. Eto'o ile ben çalışıyoruz. O gördüğünüz sadece bir video… Onun gibi bir sürü çalıştık. Sadece birini çektiler. Şut çalıştırıyor. Mesela idman maçındayız, çok ciddi geçiyor. Kendi atacağı golü atmıyor, topu bana çıkarıyor. Benim o vuruşu yapmamı istiyor. Vuruşu yaptığımda da "Sana daha önce öğrettiğim buydu işte" diyor. Ben onun gösterdiği şekilde bir vuruş yaptığım zaman, "Bak gördün mü, oluyor işte" diyor. İdman maçındaki o ciddiyette bize bu imkânı verebilen bir adam. Ona çok duacıyım. Annem de ablam da çok duacı… Onlar da biliyor ki Eto'o olmasaydı böyle bir ortamın içinde bulunamazdık. Son yaptığı şey gerçekten inanılmaz…

Eto'o'nun adı ilk anıldığı zaman hatırlarsın kimse inanmadı. Dünyanın en büyük futbolcularından birisi, sanki Antalya'da doğmuş. Şehri çok sahiplenmiş. Ve bu anlattıklarını da düşününce insan daha da çok şaşırıyor.

Eto'o inanılmaz bir karaktere sahip. Size başka bir şey daha söylemek istiyorum. Ben TFF 1. Lig'de de maça çıktım. Elazığspor maçında oynadım. 16 yaşında TFF 1. Lig'de oynadım. Hami Mandıralı beni aslında ilk keşfeden hocam. 15 yaşında beni A takıma aldı. 15 yaşında ilk kez kampa gittim. Beni gördü, "Döndüğümüz zaman seni profesyonel yapacağım" dedim. Bugüne kadar hiçbir hocamdan böyle bir samimiyet görmedim. Genelde hocalarımız mesafelidir. Onlar taktiği verir ve bırakır. Ama Hami Hocam gelip beni öpüyor, destek oluyordu. İki oyuncu sakatlanmıştı. Hami Hocam beni kampa aldı. Kulübede kimse yokken beni oyuna soktu. Maçtan sonra bana, "Seni profesyonel yapacağım. Ama bir şartım var. Annene ve ablana sen bakacaksın!" dedi. Bana bunu söyleyen ilk kişiydi. Sonra Hami Hoca ben profesyonel olmadan iki hafta önce gönderildi. Yusuf Şimşek geldi. Kendisi geldiğinde İsrail'de düzenlenen U16 Millî Takım kampına çağrıldım. Ahmet Ceyhan Hocam çağırdı sağ olsun. Dönüşümde profesyonel oldum. Şampiyon olduğumuz sene son maçta Elazığspor'a karşı Yusuf Şimşek Hocam beni oyuna soktu. Antalyaspor ve TFF 1. Lig tarihinde en genç oynayan oyuncu benim bildiğim kadarıyla.

Samuel Eto'o senin için, "Doğukan Sinik 2- 3 sene sonra 50-60 milyon euro değerinde bir isim olacak. Onu, Antalyaspor'un çok önemli bir değeri olarak görüyorum" dedi. Bu güzel sözler için ne diyorsun?

Gördüğüm zaman çok şaşırdım. Eto'o benim hakkımda harika şeyler söyledi. Ama şimdi şöyle bir şey var. Artık bu saatten sonra benim kötü performans gösterme lüksüm yok. Bu sözlerden sonra insanlar daha farklı bir gözle bakacak. Benim en ufak bir yanlışımda, "Bu muymuş?" diyecekler. Bu sözlerden sonra benim daha çok sarılmam lâzım. Bu sözlerin hakkını vermem lâzım. Bu bilinçteyim. Baba böyle düşünüyor. Eto'o böyle düşünüyor. Ama ben böyle düşünmezsem yine olmayacak. Baba gibi düşünmezsem bunu başaramam…

Eto'o'ya "Baba" mı diyorsunuz?

Evet, Eto'o demiyoruz, "Baba" diyoruz. Herkes böyle söyler. O yüzden ben "Baba"nın söylediği sözleri unutmayacağım ve kendisini utandırmayacağım. Bu herkesin başına gelebilecek bir olay değil. Bunun değerini bilmem lâzım. Hayal gibi bir şey bu. Onunla aynı sahada idman yaptım. Gerçekten çok farklı bir şey bu… Onu tanıdıktan, onu gördükten sonra çok şaşırdım. Bir kez daha onun nasıl Samuel Eto'o olduğunu anladım.

Eto'o gibi büyük bir yıldızın senin için böyle düşünmesi çok güzel ancak bir o kadar da tehlikeli. Ki sen de bunu şimdi söyledin, "Bu saatten sonra kötü performans gösterme lüksüm yok" dedin. Kendini koruyabilecek misin?

Haberleri okurken sosyal medyada yorumları da görüyorum ister istemez… Çok komik yorum atanlar da var. Ben, "Tamam futbolcuyum" diyen, burnu havada bir insan değilim. Hakkımda çok kötü yorumlar da geliyor. Ama bunlardan bir şey çıkarabilmek çok önemli. Birisi diyor ki, "Sol ayağını kullanamazsa işi zor…" Ben bundan da bir şey çıkartıyorum. Demek ki sol ayağıma daha çok önem vermem lâzım. Oradaki arkadaş bir şey görmüş ki bunu söylüyor. Demek ki benim daha da üstüne koymam gerekiyor. Böyle yorumlardan kendimi bu şekilde koruyabilirim. İnsanlar ne kadar kötü konuşursa konuşsun oradan bir şey çıkarmak önemli. Bu tamamen kişilikle alâkalı… Ne zaman insanların düşüncesinden güzel bir şey çıkartabilirsem o zaman olur. İnsanların söylediklerini illa kötüye çekersek olmaz. Çünkü motivasyonumu düşürür bu… Buna ne gerek var ki? Niye düşüreyim motivasyonumu? Bu hayatta işimde başarılı olmaktan başka bir şansım yok. İnsanlar bilmiyor benim nasıl bir çocukluk yaşadığımı. Size çok teşekkür ediyorum. Çok sağ olun. Beni tanıtmak için bu röportajı yapıyorsunuz. Bu çok güzel bir şey. Ama insanlar benim buralara nasıl geldiğimi bilmiyor. Bazısı diyor ki, "Eto'o'ya para vermiş bunları söylemesi için…" Eto'o'nun bu yaptığı para ya da servetle olabilir mi ağabey? Böyle bir şey olabilir mi sence? Böyle bir şey olmaz. Bu yorumlara karşı bir sıkıntım yok. Şakalaşmalara karşı hiç alınmam. Sonuçta Eto'o güzel bir şey söyledi. Bunun olgunluğunu taşımam lâzım. Baba benim taşıyabileceğimi düşündüğü için bu sözleri söyledi bence… Çünkü beni çok iyi biliyor ve tanıyor. Beni çok seviyor. Karakter anlamında da beni çok seviyor. Beni kaç defa yemeğe götürdü. Bunu kimseye yapmıyor ama bana yapıyor. Benim bu olgunluğa sahip olduğumu bildiği için bu sözleri söyledi. O da emin ki, ben onu utandırmayacağım. Adı gibi emin. Çünkü Eto'o çok düşünceli bir insan. Bunu söylerken bir oyuncunun kaybolabileceğini de tahmin eder. Söylemezdi… Bence bende böyle bir şey olacağını düşünmüyor. Hayatım boyunca zaten baskı altında futbol oynadım. Hiçbir zaman kötü futbol oynamaya şansım olmadı. Çünkü benim hayatım zaten çok zordu. Hele ki 16 yaşından itibaren kötü futbol oynama şansım hiç yoktu. Çünkü babamı 16 yaşında kaybettim. En kötü bir maçım benim için bitişe doğru giderdi. Ben hep bu baskıyla oynadım. Bu baskı hoşuma da gitti açıkçası. Çünkü baskı olunca daha iyi performans gösterdim. Herkes ister ki eline böyle bir fırsat geçsin. Benim elime bir fırsat geçiyor. "Baskı altında futbol oynayamıyorum" mu diyeceğim? Bunun bahanesi yok. Ben yine iyi olmak zorundayım. Hep iyi olmak zorundayım. Şimdi bir koşuyorsam, iki koşmak zorundayım. Eto'o'nun böyle bir şey söylemesi benim performansımı da arttıracak. Daha da hırslanacağım. Şu an U21 takımındayım. A takımdaydım. Kadrodaki fazlalık sebebiyle U21'e indirildim. Toplam 1.5 senedir A takımdaydım.

Sonuçta bu işler de zamanla oluyor.

Evet, kesinlikle. Ben de böyle düşünürüm. "Biraz daha zamanı var" derim. U21'de iyi maçlar çıkartıyorum ve hocamız da beni görüyor. Beni ara ara çağırıyor. Ben baskıyı seviyorum. Çünkü hayatım boyunca hep bir baskı oldu hayatımda ama kimse bana baskı yapmadı. Ben bu baskıyı kendim yarattım. Kendimi hep zorunlu hissettim.

Geçmişe baktığımız zaman bazı örnekler var. Mesela Hagi de Emre Belözoğlu ile özel olarak ilgilenmişti. Şimdi de Eto'o sana el veriyor. Bu tip örnekler seni motive ediyor mu?

Kesinlikle motive ediyor. İnsan mutlu da oluyor. Ama bu hayatta ne olacağı hiç belli olmaz. Belki bizim bilmediğimiz binlerce çocuğa el verildi ama biz sadece yıldız olan, parlayan çocukları biliyoruz. "Hagi, Emre'ye el verdi" diyoruz çünkü Emre büyük bir yıldız oldu. Emre olmasaydı kimse, "Hagi, Emre'ye el verdi de Emre olamadı" demez. Emre, Emre Belözoğlu olduğu için "Hagi ona el verdi" oluyor. Şu an, "Eto'o bana el verdi" ama ben olursam "Eto'o el verdi" olacak. Ama Eto'o'nun binlerce verdiği el var. Kendi ülkesinde 20 yıldır vakfı var. Binlerce çocuğa el veriyor. Eto'o çok büyük bir insan. Ama iş futbolcuda bitiyor. Eto'o sadece gördüğünü söylüyor. Futbolcu gördüğünü uygulamazsa el verdi olmuyor.

U16 ve U18 takımlarında bugüne kadar 5 kez ay-yıldızlı formayı terlettin. Millî Takımlarda forma giymek nasıl bir duygu?

Çocukken çok final maçım oldu. O büyük bir heyecandı ama bu forma çok başka bir şey. Millî Takım hocalarımız sağ olsun bizi seçiyor. Bu formayı taşıyabileceğimize inanıyor. Her ne kadar kendimiz, "Biz iyiyiz, çağrılıyoruz" desek de iş hocamızda bitiyor. O yüzden beni çağıran Ahmet Ceyhan Hocama, beni bu sene iki kez çağıran Vedat İnceefe Hocama çok teşekkür ediyorum. Çünkü bu forma çok önemli. Bunu herkes taşıyamaz. Taşımak isteyen çok insan var. Buraya her seferinde ilk kezmiş gibi geliyorum. Benim daha 5 millîliğim var, buradaki bazı arkadaşların 30 millîliği var. Hiçbir zaman, "Ben oldum, çağrılıyorum" demiyorum. Her kampta daha iyi olmam lâzım. Daha aç olmam lâzım. Aç insan her zaman başarıyor. Buraya gelmem çok güzel ama devam ettirmezsem bir anlamı kalmıyor.

Genç bir oyuncu olarak A Millî Takım için neler düşünüyorsun?

Çok farklı bir şeydir o. Şu an bunları hissediyorsam o zaman ne olur düşünemiyorum bile. Emre Mor örneği var. A Millî Takım çok başka bir şey. İnsanın iki dakikada göstereceği performansla hayatı değişiyor. Emre, Dortmund'a A Millî Takım sayesinde gitti. Çok yetenekli. Örnek alıyoruz kendisini. Bence ileride Altın Top ödüllerinde kendisini göreceğiz. Buna yürekten inanıyorum. Emre Mor oynadığı eski takımında da başarılıydı ama kimse bilmiyordu. A Millî Takım'da yaptığı iki hareketle Dortmund'a transferini yaptı. Şu an aynı şekilde devam ediyor. Allah bozmasın. En güzel örnek o önümüzde. İnşallah bir gün Fatih Hocamız bizi de çağırır. Hiç belli olmaz. Çünkü Fatih Hocamız gençlere çok önem veriyor. Direkt çağırıyor. Şu an A Millî Takım'a baktığımız zaman 1996, 1995'li oyuncular var. Bu da bize hırs oluyor. Demek ki çağrılıyormuş. Bizde şöyle bir şey var; çağrılmayınca "çağırmadılar"; çağrılınca "çağrıldım" oluyor, "çağırdılar" olmuyor. İnşallah o fırsat gelir de değerlendirirsem bir gün orada olurum. Beş dakikada insanın hayatı değişiyor. İnşallah orada iyi işler yaparım, hocamız beğenir ve devamı da gelir.

Futbol dünyası bugüne kadar silinip giden sayısız genç yetenek gördü. Sen de Türk futbolunun gözbebeği genç yeteneklerinden birisin. Böyle bir tehlike genç ve tecrübesiz oyuncuların yanı başında duruyor. Bu tehlikeden nasıl koruyorsun kendini?

Ben çok tecrübesizim ama bence performans olarak bakmamak lâzım. Yetenekli bir oyuncu gözden düştüğü zaman kimse, "Bu yeteneksiz bir oyuncuydu" demiyor. Hep başka olaylar devreye giriyor. Yetenek kaybolmaz, doğuştandır. Bir insanın futbol hayatı bitiyor, 20 yıl sonra turnuvada izliyoruz adam hâlâ aynı. Yetenek kalıcıdır. Hep dış etkenler devreye giriyor. Mesela özel hayat… Parayı kazananla kazanmayan arasında çok fark var. Parayı kazanmayan her zaman daha çok koşuyor ve mücadele ediyor. Çünkü o parayı kazanması lâzım. Ama bir insan parayı kazanmışsa rahatlıyor. Hayatımı kazandım diyelim, hoca da beni oynatmıyor, şu psikoloji devreye giriyor: "Hoca kendi bilir…" Bir şeylere sahip olduktan sonra bırakıyoruz ucunu. "Ben buyum" diyoruz. Ama işte bunu demeyen insan Arda Turan oluyor, Emre Çalık oluyor. En üst düzeyde futbol oynuyor. Hâlâ aç, hâlâ hırslı. Yetenekli olmak çok önemli evet ama yetenekli insan sahaya girdiği zaman beyin zaten yapıyor. Sonuç olarak iyi ya da kötü, yetenekli olduğun zaman skor tabelasını değiştiriyorsan iş bitiyor. Ama saha dışı bence hepsinden önemli. Özel hayat çok önemli. Bir psikoloji var. Ben hiçbir zaman kendime şunu demedim: "Ben şu arabanın sahibi olacağım." Ben o arabanın sahibi olduğum zaman hedeflerim psikolojik olarak bitiyor çünkü. Ama ben iyi oynamayı hedef seçtiysem kendime, o arabadan 10 tane zaten gelecek… O evden 10 tane gelecek… Ama her zaman iyi futbol oynamaya odaklanmamız lâzım.

Her genç oyuncunun kendisine örnek aldığı isimler vardır. "Sen kendine kimleri; neden örnek alıyorsun" diyeceğim ama hiç sormayayım…

Evet, kesinlikle… Samuel Eto'o…

10 numara pozisyonunda oynuyorsun. Kendi mevkiinde örnek aldığın isimler kimler ve neden örnek alıyorsun?

Fenerbahçe'de Alex vardı. Eto'o da çok iyi yapıyor bunu. Forvet ama geriye gelip topu çok güzel dağıtıyor. Onu çok örnek alıyorum kendime. Gollerini çok izledim ama stil olarak onun tarzında olmasam da kendisiyle oynadığım zaman çok uzaklara gitmeye gerek olmadığını gördüm. Harika bir forvet arkası oyuncu. Kimse fark etmiyor bunu. Top alamadığı zaman geri geliyor ve topu dağıtıyor. İdmanda mesela bizi öne yolluyor, kendi geçiyor forvet arkasına. O kadar iyi çeviriyor ki oyunu. Antalyaspor'a gelişinden sonra çok iyi gördüm bunu. Fenerbahçe maçı var mesela… 4-2 kazanmıştık. Yaptıkları inanılmazdı. Serdar Özkan'ı da çok örnek alıyorum kendime. Dünya yıldızı olarak da Arda Turan bu işi çok iyi yapıyor.

Hocaların senin hangi özelliklerini beğeniyor? Neleri eksik görüyor? Bu eksikleri tamamlamak için neler yapıyorsun?

Araya iyi paslar atarım. Bunu seviyorum. Topu çok tutmaktansa ikiye birde topu araya bırakmayı seviyorum. Messi mesela bir ters top atıyor, herkes kalıyor. Bu tarzı seviyorum. Eto'o ile çok iyi duvar pasları yapıyoruz. Fiziğimin eksik olduğunu söylüyorlardı. Ama son zamanlarda bunun için çok çalıştım. Ekstra idmanlar yaptım. Bir şeyler veriyorum, karşılığını alacağım. Şu an fiziğimin çok kötü olduğunu düşünmüyorum. Günde iki idmanım var. Mutlaka bu çalışmayı yapıyorum.

Antalyaspor taraftarı ile ilişkin nasıl?

Taraftarla çok iyi bir ilişkim var. Kesinlikle bana sahip çıkıyorlar. Trabzonspor maçında sahaya girdim, taraftar stadı Doğukan diye inletti. Onlar olmasa maçın heyecanı kalmaz. Kimse ateşlemeden oyun bu kadar güzel olmaz. Taraftarımızı çok seviyorum, onlar da beni seviyorlar sağ olsunlar. Eto'o'nun sözlerinden sonra daha çok destek vermeye başladılar. Orada büyüdüm, onlarla aynı yerden geliyorum. Dokuma'da büyüdüm ben. Büyüdüğüm yer harika bir yer değil. Orayı herkes bilir. Lüks bir yer değil. Antalya'nın sakin bir yeri. Oradan çıktım ben. Oradaki taraftarlar da bana sahip çıkıyor. Keşke daha çok oynasam da kendimi göstersem.

Kariyer planındaki hayallerini öğrenebilir miyim?

Kulübümüze yeni bir tesis yapıldı. Avrupa'daki en iyi tesislere bakıp daha iyisini yaptılar. Kulübümüz çok gelişti. Antalyaspor'da oynamak istiyorum düzenli olarak. Burada iyi performans gösterip kendimi dört büyüklere değil de direkt Avrupa'ya atmak istiyorum. Antalyaspor daha düşük bir takım olsa kendimi önce dört büyüklere atarım. Ama şu an öyle değil. Kendimi Avrupa'ya atarsam daha çok gelişirim. Bazen düşünüyorum, Emre Mor Türkiye'de olsa bu kadar başarılı olabilir miydi? Türkiye'de bir takıma gelseydi başarılı olabilir miydi?

Geri
İleri