TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Haris Hajradinovic: İnanç, disiplin ve odaklanma 1.01.2020
Haris Hajradinovic: İnanç, disiplin ve odaklanma

Makedonya'da doğan, bir süre Almanya'da yaşayıp futbol hayatını Saraybosna'da şekillendiren Bosna-Hersek vatandaşı oyuncu, Slovakya, Belçika, Norveç ve Hırvatistan'dan geçen kariyerinde meziyetlerini şimdi Kasımpaşa için sergiliyor. Bugün geldiği noktayı "inanç, disiplin ve odaklanma" üçgenindeki başarısına bağlayan 10 numara, Millî Takımımızın EURO 2020'deki şansı için ise "Bütün maçlarda kompakt ve birlikte hareket ettiler. Gerçek bir takımın kimliğini sahaya yansıttılar. Gidebilecekleri yerin sonu yok. Her şeyi yapabilirler" yorumunda bulunuyor.

Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan

18 Şubat 1994 Pirlepe Makedonya doğumlusun. Öncelikle nasıl bir çocukluk geçirdin. Futbol öncesi zamanlarını nasıl hatırlıyorsun?

Aslında geçmişteki fotoğraflarıma baktığımda her zaman futbol oynamak istediğimi anlayabiliyorum. Çünkü çocukken şunu hatırlıyorum. Yeni bir top aldığımda oynamaya başlamadan önce o topla uyurdum. Üç-dört gün o topla uyuduktan sonra çıkıp oynamaya başlardım. Aynı şey ayakkabılarım için de geçerli. Babam bana ayakkabı satın aldığı zaman - ki bu çok sık olmuyordu, çünkü ailemizin durumu çok iyi değildi - o ayakkabıları kullanmadan önce onlarla uyuyordum; topla yaptığım gibi… Sonra kullanmaya başlıyordum. O yüzden diğer fotoğraflarıma baktığım zaman hep anlıyorum ki futbol oynama isteğim hep çoktu…

Aileni tanıyabilir miyiz? Baban, annen, varsa kardeşlerin ne işle meşguller?

Kardeşim de benim gibi Makedonya'da doğdu. İki de abim var. Birisi Anel; 1990 doğumlu… Diğeri de Armen; 1992 doğumlu… Şimdi ikisi de Saraybosna'da çalışıyor. Orada bir kafemiz var. Kafemizi işletiyorlar. Annem ve babam ise emekli; çalışmıyorlar. Zamanında çok çalıştılar ve bize baktılar. Şimdi ben onlar için çalışıyorum, o yüzden onlar zamanlarını dinlenerek geçiriyorlar.

 Ailende senden başka sporla ilgilenen birileri var mı? 

Eskiden kuzenim futbol oynuyormuş; Almanya'da oynamış bir dönem. Ancak 20 yaşındayken bırakmak zorunda kalmış. Özellikle yaşadığı sırt ve bel problemlerinden dolayı profesyonel olamamış. Babam da eskiden futbol oynuyordu. Ama bu işi profesyonel yapmak için büyük bir şansı olmamış. Çünkü o zamanlar hayat şartları daha da zormuş. Küçük bir köyde futbol oynadığı için öyle bir şans eline geçmemiş.

Eğitim durumunu öğrenebilir miyiz? Futbolla birlikte eğitim hayatını nasıl sürdürdün?

9 yaşında okuldayken kendi bünyesine yeni çocuklar katmak isteyen bir akademi geldi ve beni izledi. Bu benim için çok önemli bir fırsattı. Beni beğendiler. Babamla konuştum. Bu fırsatı değerlendirmemiz gerektiğini söyledi ve gitmeme izin verdi. Üç ay onların akademisine devam ederek idmanlara çıktım. Bu üç aydan sonra çok daha büyük bir takım olan FK Zeljeznicar geldi. Beni beğendiler ve kendi akademilerine katmak istediklerini söylediler. Fakat bunun için taşınmam gerekiyordu. Ailemle konuştuktan sonra bunun olabileceğini gördüm ve Saraybosna'ya gidip FK Zeljeznicar'da oynamaya başladım. Futbol kariyerim de böylece şekillenmiş oldu.

Sen de Edin Visca gibi Bosna-Hersek vatandaşısın. Onunla yaptığımız röportajda savaş yıllarında çok zor günlerden geçtiğini öğrenmiştim. Senin açından o dönem nasıl geçti?

Ben Bosna'ya 1998 yılında gittim. Makedonya'da doğdum ama 6 aylık bir bebekken Almanya'ya gittik ve orada dört yıl kaldık. Hatırımda Bosna-Hersek'le ilgili bazı görüntüler var. Bosna-Hersek'e ilk gittiğimde mahvolmuş bir ülke vardı karşımda. Orada savaş olduğunu net olarak görebiliyordunuz. Bunu gördükten sonra üzerinizde olumlu bir etki bırakması mümkün değil. Hatırladığım şey korkuydu. Gerçekten her şey çok korkunç görünüyordu. Döndükten sonra bunları hatırlıyorum. Fakat çok küçük olduğum için o anıları ve yaptıklarımı çok da fazla hatırlamıyorum. Sadece üzerimde bıraktığı etkiyi ve Almanya'dan Bosna Hersek'e ilk kez gittikten sonra ülkenin o mahvolmuş halini; her şeyin birbirine geçmiş şeklini unutamıyorum.

Geçtiğimiz yıllarda Saraybosna'ya gitmiştim. Bugün bile kurşun delikleri evlerin üzerinde duruyor. İnsanı derinden etkiliyor.

Evet, halen öyle evler var. Tabiî ki birçoğunu tamir ettiler. Birçoğu daha güzel bir yere dönüştü ama halen öyle evler de mevcut.

Zeljeznicar'ın U19 takımından sonra Olimpik Sarajevo takımına geçmişsin. Saraybosna'da nasıl bir altyapı eğitimi aldın?

FK Zeljeznicar'la kontrat yapmamıştım. Çünkü oradaki teknik direktör ve kulüple şartlarımız uyuşmadı. FK Olimpik'te ise altı ay oynadım. Aslında Olimpik'te çok fazla bir şey öğrendiğimi söyleyemem. Çünkü sadece 6 ay kaldım. Ama ilk profesyonel sözleşmemi de burada yaptım. Aslında Bosna'da genç bir oyuncu olarak birçok şeyi öğrenebilirsiniz. Bosnalı genç oyuncular çok iyi bir oyuncuya dönüşebiliyor; iyi çalışıyorlar. FK Zeljeznicar da en iyi futbol akademilerinden bir tanesi. Orada çok şey öğrendim. İnsanlar çok ilgili ve gençlere değer veriyor. Genel anlamda Bosna'da güzel şeyler öğrendim diyebilirim.

Seninle futbola başlayan birçok arkadaşın futbolcu olamadı ama sen başardın. Neleri farklı yaptın?

Bence kendinize hep inanmakla alâkalı. Başaramasanız bile denemekle alâkalı. Her gün, her saniye denemek zorundasınız. Belki daha kötü bir şekilde düşeceksiniz ama her seferinde ayağa kalkmanız gerekiyor. Kendinize inancınızı kaybetmeden bu yolda yürümek zorundasınız. Yürümeye duyduğunuz inançla alâkalı… Birçok kez ben de hata yaptım; birçok kez ben de düştüm. Ama her seferinde kalkmayı başardım. 16-17 yaşında diğer arkadaşlarım gece kulüplerine gidip vakitlerini bu şekilde değerlendirirken benim tek düşünüp odaklandığım şey iyi bir futbolcu olabilmekti. Bunun için emek verdim. Bu emeğimin karşılığını aldım. Şimdi baktığınız zaman bana, "Biz o dönem dışarı çıkarken sen hep evdeydin ya da çalışıyordun" diyorlar. Ama yaptığımız kariyerler tamamen birbirinden farklı. Bugün ben buradayım. Onlar yapmak isteseler bile benim sahip olduğum kariyere erişemediler. İnanç, disiplin ve odaklanma ile ilgili diye düşünüyorum.

Kısa bir süre Hırvatistan'ın Inter Zapresic takımında oynuyorsun ve ardından Slovakya'da Trencin günlerin başlıyor. Trencin'de başarılı bir grafik çizdiğini ve hem ligde hem de kupada şampiyonluklar yaşadığını görüyoruz. Hırvatistan ve Slovakya günlerini nasıl anlatırsın?

Aslında kısa bir Hırvatistan maceram oldu. Gittiğim takım ikinci lige düştü. Menajerimle birlikte, ikinci ligde oynamamın kariyerime katkı yapmayacağı kararına vardık. Oradan ayrılıp Trencin'e gittim. Benim için harika bir fırsattı. Orada birçok maç oynadım ve birçok başarı kazandım. Kariyerimde büyümeme oldukça yardımcı oldu. Güzel günlerim geçti oralarda.

Trencin'deki başarın seni Belçika'nın Gent takımına taşıyor ve burada da şampiyonluk yaşıyorsun. Ancak sonrasında ne oldu da Gent seni Norveç ekibi Haugesund'a gönderdi? Belçika ve Norveç'i nasıl değerlendirirsin?

Aslında şimdi şunu görebiliyorum. Trencin'den Gent'e gitmek için çok da doğru bir zaman değilmiş. O zaman oldukça doğru gibi görünüyordu ama 21 yaşındayken bu kararı almak belki de yanlıştı. Gent'e gittiğimde sakatlandım. 2.5 ay idman yapamadım ve takımla birlikte olamadım. Döndükten sonra ise takım oldukça iyi oynuyordu. Oyuncular çok iyi durumdaydı. Şampiyonluk için savaş halindeydiler. Şans bulmam hayli zor oldu. Yeni sezon başladıktan sonra oradaki teknik direktör kendime kiralık olarak bir kulüp bulmamın, gelişimim açısından daha doğru olacağını söyledi. Ben de kulüp bulmaya çalıştım. Fakat o arada herhangi bir kulüp bulamadım. Bu yüzden de 6 ay boyunca A takımla idmanlara çıksam da maçlarımı PAF takımla oynadım. Daha sonraki 6 ayımda Norveç'ten Haugesund takımına transfer oldum. 6 ay orada oynadıktan sonra benimle kontrat yapmak istediler. Ben de kabul ettim. Bunun iyi bir fırsat olduğunu düşündüm. Orada oynayıp kendimi geliştirebilirdim. Orada oynamaya devam ettim. Belki yanlış bir adımdı, belki doğru bir adımdı. Bunun kararını vermek çok zor. Allah bilir. Ama olaylar benim için bu şekilde gelişti ve bu şekilde devam etti.

Senin için "Futbol seyyahı" diyebiliriz. Norveç'ten sonra Hırvatistan'a dönüyorsun ve Osijek ile anlaşıyorsun. Haugesund ile yaşadığın Avrupa Ligi deneyimini Osijek'te perçinliyorsun. İki sezonda hayli istikrarlısın. Hırvatistan sana neler kattı?

Aslında Osijek'in sportif direktörü, Norveç'e gitmeden önce de benimle iletişime geçmişti. Norveç'e gittikten sonra beni tekrar aradı. Oradaki durumumu sordu. Ona her şeyi açıkladım. Uzun zamandır bana ilgileri vardı. Daha sonra sportif direktörle konuştuk. Önce benimle, sonra da kulübümle anlaştılar ve transfer gerçekleşti. Bence benim için doğru bir adımdı. Çünkü Avrupa'ya dönmem konusunda çok önemliydi. İskandinavya aslında Avrupa'ya biraz daha uzak bir bölge. Kendinizi uzakta hissediyorsunuz. Hırvatistan ise genç oyuncuların gelişimine fazlasıyla hitap eden bir lig. Tekrar oraya dönmek, Avrupa'da bulunmak ve Avrupa Ligi'ni tekrar tecrübe edebilmek oldukça güzeldi. Bu yüzden Hırvatistan'a gittiğimde kendimi çok rahat ve iyi hissettim. Orada bulunduğum süre boyunca her şey benim için planladığım gibi gitti. Gelişimime çok iyi bir katkı yaptı.

2019 yılının devre arasında yolun Kasımpaşa ile kesişiyor. Transferin nasıl gerçekleşti?

Menajerimle Kasım ayı gibi iletişime geçtiler ve durumumu sordular. Menajerim bana Kasımpaşa'dan bahsettiği zaman dürüst olmak gerekirse hiçbir şey bilmiyordum. Kasımpaşa'nın sadece adını duydum. Daha sonra işler ilerledi. Kulüpler konuşup anlaştıktan sonra bana bir teklifte bulundular ve ben de kabul edip Kasımpaşa'ya gelmiş oldum. Benim için de oldukça güzel oldu.

Kasımpaşa ve Türkiye Süper Ligi'ni nasıl değerlendirirsin? Türkiye ile oynadığın diğer ligler arasında ne gibi farklar var?

Kasımpaşa'da bulunduğum için çok mutlu ve huzurluyum. Çünkü burada gelişimim için her şey mevcut. Her lig birbirinden biraz daha farklı. Oynadığım her lig diğerinden bazı konularda ayrılıyor. Norveç Ligi biraz daha fiziksel güce dayanıyor. Hırvat Ligi'nde taktik ve teknik olarak çok detay var. O yüzden Hırvatistan Ligi'nde oynamak benim oyunumun teknik kısmını çok geliştirdi. Türkiye Ligi bunların hepsinden farklı. Özel bir lig olduğunu düşünüyorum. Çünkü 90 dakika boyunca her an oyunun içinde olmanız gerekiyor. Bir an konsantrasyon kaybı olsa bunu cezalandıracak rakip oyuncular var. Oyuncular çok kaliteli. Fiziksel güç üst düzeyde. Bireysel yetenekler çok. Burada oynamak hiç kolay değil. Fakat şansım şu oldu. Geçen sene 6 ay bu ligde oynamak, nasıl oynamam gerektiğini anlamamı sağladı. Geçen sene burada olmak beni bugün daha fazla geliştirdi.

Kasımpaşa bu sezona istediği gibi başlayamadı ve teknik heyette değişikliğe gitti. Tayfur Havutçu bir süre önce göreve geldi. Takımın bugünkü performansını nasıl değerlendirirsin?

Tayfur Hoca farklı tarzda bir hoca. Her idmanda her maçta oyuncularından maksimumu istiyor. Bu da bizler için çok iyi bir şey. İdmanda maksimumunu veren her oyuncu, maçta da verecektir diye düşünüyorum. Bu da bizim maç kazanmamızı sağlayacaktır.

25 yaşındasın ve Kasımpaşa ile 30 Haziran 2022 yılına dek sözleşmen var. Kendine nasıl bir kariyer planı yapıyorsun? Bundan sonrası için hayallerin neler?

Ben sadece şu anı yaşamayı tercih ediyorum. Kendimi burada çok mutlu ve huzurlu hissediyorum. O yüzden de sadece şu ana konsantre olmuş durumdayım. Futboluma odaklanıyorum.

Bosna-Hersek Millî Takımı ile U21 Avrupa Şampiyonası'nda mücadele ettin; A Millî Takım formasını da bugüne dek bir kez giyebildin. Millî takım hakkında neler düşünüyorsun?

Aslında halen Avrupa Şampiyonası şansımız devam ediyor ve bu bizim için sevindirici. Baraj maçlarından alacağımız sonuçlara göre Avrupa Şampiyonası'na gidebiliriz. Bunun için de fazlasıyla çalışmamız gerekiyor. Umarım başarabiliriz.  Aynı zamanda şunu da eklemek isterim. Millî takımda oynamak benim için bir rüyanın gerçeğe dönüşmüş hali oldu. Her zaman bunun hayalini kuruyordum ve bunu da gerçekleştirdim.

Türk Millî Takımı'nı nasıl yorumlarsın? 2020 Avrupa Şampiyonası'nın açılışını İtalya ile oynayacağımız maçla yapacağız. Sence Türkiye bu turnuvada neleri başarabilir?

Öncelikle Türk Millî Takımı'nı kutlamak isterim. Oldukça iyi bir eleme dönemi geçirdiler. Bütün maçlarda kompakt ve birlikte hareket ettiler. Gerçek bir takımın kimliğini sahaya yansıttılar. EURO 2020'de bulunmak oldukça farklı bir şey. İlk maçın İtalya ile olması konusunda bir şey söylemek çok zor. Eleme maçlarında gösterdiği performansı ve takım oyununu tekrarlarlarsa gidebilecekleri yerin sonu yok. Her şeyi yapabilirler.

Millilerimizin verdiği asker selamı çok konuşuldu. Bu konu hakkındaki yorumun nedir?

Bununla alâkalı olumsuz bir şey söylemem mümkün değil. Olumsuz bir şey de düşünmüyorum. Golü attıktan sonra yapmak istedikleri şeyi yaptılar. Kendi ülkelerine duydukları saygıdan dolayı askerlerine selam gönderdiler. Bence bunda kötü bir şey yok.

İstanbul'u nasıl buldun? Yaşam nasıl? Burada nasıl bir hayatın var?  Boş zamanlarında neler yaparsın?

Ne söyleyebilirim ki İstanbul için… Gerçekten çok büyük bir şehir. Bütün gününüzü İstanbul'u gezmeye ayırsanız bile en fazla üç yerini görebilirsiniz. Çünkü gerçekten çok büyük ve sürekli trafik olan bir şehir. Aslında burada daha önce bulunmayı dilerdim fakat şimdi nasip oldu. Bunun da keyfini çıkarmaya çalışıyorum. Gerçekten burada çok mutluyum. Boş zamanlarımda kız arkadaşım ve kuzenlerimle vakit geçiriyorum.

 

Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız