TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Atiba Hutchinson: "Topu kaybetmekten nefret ederim" 1.05.2020
Atiba Hutchinson: "Topu kaybetmekten nefret ederim"
Geri
İleri

Yedi yıldır top koşturduğu ülkemizde artık bizden biri olan Beşiktaş'ın Kanadalı oyuncusu, Türkiye ve İstanbul'u "evim" diye tanımlıyor. 37 yaşında hâlâ gençlere parmak ısırtan bir performans gösteren ve bir sezon daha sahalarda kalmak isteyen orta saha ustası, alâmetifarikası haline gelen top kullanma yeteneğini ise "Her zaman topu kaybetmekten nefret eden bir oyuncu oldum. Küçük yaşımdan beri topu kaybetmeyi hazmedemedim. Bu yüzden oyunumun temelini takımımın topa mümkün olduğunca çok sahip olabilmesini sağlayacak şekilde inşa ettim ve geliştirdim" sözleriyle açıklıyor.

Röportaj: Rasim Artagan - Ege Ersöz / TamSaha

Uzun yıllardır ülkemizde top koşturan ve artık içimizden biri olan Atiba'yı daha yakında tanımak istiyoruz. 8 Şubat 1983 Ontario doğumlusun. Futboldan önce nasıl bir çocukluk geçirdin?

Çocukluğum çoğunlukla yakınımızda oturan arkadaşlarımla sokakta futbol oynamak ve çeşitli spor aktiviteleri yapmakla geçti. Oldukça büyük bir gruptuk ve evlerimiz birbirine gerçekten çok yakındı. Ailemle de çok yakındım. Ağabeyim ve kız kardeşimle de oldukça vakit geçirirdik.

Aileni tanıyabilir miyiz? Annen, baban, varsa kardeşlerin neler yapıyor? Ailen sanırım aslen Trinidad ve Tobago'lu. Kanada'ya ne zaman ve nasıl göç etmişler? Bize biraz bilgi verir misin?

Ailem Kanada'ya daha iyi bir yaşam olanakları için taşındı. Ağabeyim, ben ve küçük kız kardeşimle beraber beş kişilik bir aileydik. Akrabalarımız ve kuzenlerimiz de vardı. Babam kaynak ustasıydı, annem ise bir üniversitede kütüphaneciydi. 

Annemin 11 kardeşi var

Trinidad ve Tobago, harika denizleri olan muhteşem bir Karayip ülkesi. Orada akrabalarınız var mı? Ziyarete gidiyor musun?

Ailemin oldukça büyük bir kısmı Trinidad'da. Teyzelerimin, amcalarımın ve kuzenlerimin çoğu Trinidad'da yaşıyor. Annemin dokuz kız ve iki erkek kardeşi var. Babamın ise iki kız ve iki de erkek kardeşi. Bu yüzden özellikle anne tarafımdan oldukça büyük bir aileye sahibiz. Trinidad harika bir yer. Yaşım küçükken ve lise zamanlarımda sürekli ziyarete giderdik. Fakat yaşım ilerledikçe pek gitmedim açıkçası. Artan suç oranları yüzünden de uzun zamandır Trinidad'da bulunmadım. Fakat ailemle her zaman iletişim halindeyim.

Futbolla tanışman nasıl oldu? Yeteneğini ilk kim keşfetti ve seni bir kulübün kapısından içeri soktu?

Futbol Trinidad'da bir numaralı spor olduğu için doğal olarak babam da bu oyunun tutkunuydu. Onun sayesinde çok küçük yaşta futbolla tanıştım. Dört ya da beş yaşındayken beni futbol okuluna yazdırdı ve ondan sonra olan oldu.  

Sadece futbolcu olmak istedim

Seninle birlikte futbola başlayan birçok arkadaşın futbolcu olamadı. Dünya üzerinde senin gibi önemli noktalara gelmiş Kanadalı oyuncu da pek yok. Sen onlara göre neleri farklı yaptın da bugün kariyerli bir oyuncu olabildin?

Beraber büyüdüğümüz ve aynı takımda oynadığımız pek çok arkadaşım vardı. Aralarında çok yetenekli olanlar da vardı fakat maalesef bazıları benim gelebildiğim noktaya kadar gelemedi. Futbolu çok sevdim, sadece futbol oynamak istiyordum ve çok küçük yaştan itibaren profesyonel futbolcu olmak istediğimi biliyordum. Bu yüzden her şeyimi verdim, futbola odaklandım ve hayalimin gerçekleşmesi için asla pes etmedim. Farklı ülkelerde deneme antrenmanlarına çıktım, doğru fırsatları yakalamak için uğraştım ve bu fırsatı ilk kulübümün olduğu ülke olan İsveç'te yakaladım. Benim için her şey orada başladı. Daha önce de belirttiğim gibi, her zaman futbola odaklandım ve yapmamam gereken şeyleri asla yapmadım. Yaşımız ilerledikçe bazı arkadaşlarım futboldan uzaklaşarak eğlenceye, gece hayatına yöneldi. Ben ise 25, 26 yaşıma kadar bunları asla yapmadım. Sadece istediğim şeye odaklandım.

Ulaşabildiğimiz kayıtlarda York Region Shooters takımında futbola başladığın yazıyordu. Ardından Toronto Lynx'te forma giymişsin. Kanada'da nasıl bir altyapı eğitimi aldın? Futbola başlarken orada neler öğrendin? Nasıl çalışmalar yaptın?

Evet, New York Region Shooters'da yarım sezon oynadım. Ardından Toronto Lynx'te kısa bir süre oynadım. Fakat gelişimim ve futbolu öğrenmem bu kulüpler sayesinde olmadı. Çünkü akademisi olan kulüpler değillerdi. Örneğin New York Region Shooters yarı amatör, yarı profesyonel bir kulüptü. Kanada'da Toronto Lynx ise biraz daha profesyoneldi fakat lig çok az takımdan oluşuyordu. Kariyerime Avrupa'da devam etmeden önce bu iki takımda oynadım.

2003 yılında Avrupa'ya geliyorsun ve İsveç'te Östers IF takımına transfer oluyorsun. Öncelikle bu transfer nasıl gerçekleşti ve 20 yaşında ülkenden ayrılıp çok uzaklara gitme kararını nasıl aldın?

Östers IF oynadığım ilk profesyonel takımdı. Pek çok farklı takımla deneme antrenmanına çıkarak kariyerimde bir sıçrama yapmaya çalışıyordum fakat şans yanımda değildi. Ardından Östers IF bana satın alma opsiyonu olan altı aylık bir sözleşme teklif etti ve elime bir fırsat geçti. İyi bir performans sergiledim ve kulüp satın alma opsiyonunu kullandı. Fakat dediğim gibi öncesinde pek çok kulüpte denedim ancak işler istediğim gibi gitmedi. Bu yüzden Östers IF benim için önemli bir fırsattı. Ben de vakit kaybetmedim ve profesyonel oyuncu olma hayalimin peşini bırakmadım. Bu benim için bir başlangıçtı ve profesyonel bir sözleşme imzalamanın mutluluğunu yaşıyordum. İsveç hakkında fazla bilgi sahibi değildim ama profesyonel bir lig olduğunu biliyordum ve çok heyecanlıydım. 

Futbolun taktiksel yönünü Kopenhag'da öğrendim

Östers IF'teki performansın seni önce Helsingborgs IF'ye, ardından Danimarka'nın köklü kulübü Kopenhag'a taşıdı. 2006'dan 2010 yılına kadar Kopenhag'da forma giydin, şampiyonluklar yaşadın, maç grafiğini her sene yükselttin. Danimarka günlerini nasıl anlatırsın? Bu ülke sana neler öğretti?

Östers IF'den sonra iki sene Helsingborg'da oynadım ve iyi bir performans sergiledim. Ardından İskandinavya'nın en büyük takımlarından biri olan FC Kopenhag'a transfer oldum. FC Kopenhag'la ilgili çok şey duyuyordum ve bu benim için çok heyecan verici bir gelişmeydi. İsveç'te daha önceden FC Kopenhag'da forma giymiş bazı takım arkadaşlarım vardı ve onlar da kulüp hakkında olumlu şeyler söylüyordu. Kariyerim için önemli bir adımdı. Orada da iyi başladım ve transfer olduktan altı ay sonra ilk şampiyonluğumu yaşadım. FC Kopenhag'daki kariyerim boyunca dört şampiyonluk yaşadım ve bu benim gelişimimde çok önemli rol oynadı. Futbolun taktiksel yönünü öğrendim. Teknik direktörümüz taktiklere ve planlamaya çok önem veriyordu. Bu durum benim çok işime yaradı ve büyük bir gelişim göstermemi sağladı çünkü Avrupa'daki ilk senelerimde oldukça ham bir oyuncuydum.

PSV'de bambaşka bir seviyeye geldim

2009-2010 sezonunda Danimarka'da "Yılın Futbolcusu" ödülünü Franz Beckenbauer'in elinden aldın. Ardından Hollanda'nın ünlü kulübü PSV'ye transfer oldun. O günleri ve transfer hikâyeni nasıl anlatırsın?

FC Kopenhag'daki son sezonumda yılın futbolcusu ödülünü almak benim için büyük bir onurdu. Kanadalı bir futbolcu olarak Danimarka'nın en iyi futbolcusu ödülünü almak sık rastlanan bir durum değil; bu yüzden benim için mutluluk vericiydi. Ardından PSV'ye transfer oluşum, kariyerimdeki en büyük adımlardan biriydi. Kulüp hakkında pek çok şey biliyordum. PSV Hollanda'nın en büyük sayılı kulüplerinden birisi. Oraya transfer olmadan birkaç sezon önce üst üste dört kez Hollanda Ligi'nde şampiyon olmuşlardı. PSV'nin benimle ilgilendiğini duyduğum anda çok heyecanlanmıştım ve iki kez düşünmeden kararımı vermiştim. Hollanda'da oynamak futbolumu bambaşka bir seviyeye getirdi diyebilirim. Öğrenmeye ve teknik olarak gelişmeye devam ettim. Fazlasıyla yetenekli, tecrübeli oyuncularla birlikte oynadım. Hollanda'da PSV gibi bir kulüpte oynadığım için çok mutluyum.

PSV'de forma giydiğin dönemde de maç grafiğini hep yukarı taşıdın ve çok istikrarlı bir oyuncu oldun. Hollanda yılların sana neler kattı, neler yaşadın? Pas oyununa çok uyumlu bir oyun yapın var. Bu yapının Hollanda yıllarından kalma olduğunu söyleyebilir miyiz?

Hollanda'da sürekli geliştiğimi hissediyordum ve orada oyunu çok daha iyi anladım. Hollanda'da topa sahip olmak ve pas büyük bir önem taşıyor. Bu durum oyunumu bir üst seviyeye taşımamda çok yardımcı oldu.

2013-2014 sezonunda yolun Beşiktaş ile kesişti. Öncelikle transferin nasıl gerçekleşti?

Menajerim Beşiktaş'ın benimle ilgilendiğini söyledi. O dönemde teknik direktör olan Slaven Bilic'le görüştüm. Beni takımında görmeyi çok istiyordu. Şehir ve takım hakkında da oldukça olumlu şeyler duymuştum ve görüşmelerin ardından Beşiktaş'la sözleşme imzaladım. Benim için harika bir gelişmeydi.

İstanbul'da kendimi evimde hissediyorum

Türkiye'ye gelmeden önce ülkemiz hakkında neler biliyor, neler düşünüyordun? Buraya gelip bizi ve ülkemizi tanıdıktan sonra fikirlerinde değişiklikler oldu mu?

Şehir hakkında çok güzel şeyler duymuştum. Modern ve yapabileceğiniz pek çok şeyin olduğu, kültürel olarak farklı ama ilgi çekici bir şehir olduğunu duymuştum. Geldiğimde de çok heyecanlıydım. Ardından kısa sürede insanların yardımseverliğinin ve samimiyetinin farkına vardım. Geldiğim ilk andan itibaren kendimi evimdeymiş gibi hissediyorum. Bu durum benim için pek çok şeyi kolaylaştırdı. Çok kısa sürede uyum sağladım. Eşimle birlikte ayrılmak istemediğimiz bir yer haline geldi.

2013 yılından bugüne Beşiktaş formasını terletiyorsun. İki Süper Lig şampiyonluğu yaşadın. Beşiktaş'ın en tecrübeli oyuncularından birisin. Geriye dönüp baktığın zaman bize Beşiktaş hakkında neler söylersin?

Buradaki yedinci senemde geriye dönüp baktığım zaman Türkiye'de Beşiktaş'ın ne kadar büyük bir kulüp olduğunu gördüm. Nereye giderseniz gidin, hangi şehre giderseniz gidin kulübün ve takımın gördüğü büyük destek gerçekten inanılmaz. İstanbul'da sokakta yürürken insanların size olan yaklaşımı gerçekten özel ve size kulübün, takımın ne kadar büyük olduğunu her zaman hatırlatıyor. Takımlarına verdikleri destekle ne kadar tutkulu olduklarını kolayca görebiliyorsunuz

Yaşlandıkça daha dikkatli olmalısınız

Geçtiğimiz sezon yaşadığın sakatlığın dışında hiç fire vermeden oynayan bir Atiba görüyoruz. Yaşın ilerlese de mücadele gücün hiç eksilmiyor. Sürekli sağlam kalabilmek için nasıl bir hayat sürüyorsun?

Bu sezon benim için kişisel olarak iyiydi diyebilirim. İstikrarlı bir performans sergilemeyi başardım. Yaşlandıkça kendinizi iyi hissetmek ve bir sonraki maça hazır olmak için daha fazla şey yapmanız gerekiyor. Bu yüzden hazır olabilmek için kendime çok zaman ayırıyorum, beslenmeme çok dikkat ediyorum.  Bir sonraki maçta hazır olmak, iyi hissetmek ve en iyi performansı sergilemek için ufak görünen şeylere dikkat etmek gerekiyor.

Ligin en az top kaybı ile oynayan oyuncusu unvanını yıllarca taşıdın. Bunu sağlamak için neler yapmak, hangi özelliklere sahip olmak gerekiyor?

Her zaman topu kaybetmekten nefret eden bir oyuncu oldum. Küçük yaşımdan beri pas verirken ya da top ayağımdayken topu kaybetmeyi hazmedemedim. Bu yüzden oyunumun temelini takımımın topa mümkün olduğunca çok sahip olabilmesini sağlayacak şekilde inşa ettim ve geliştirdim. Topu kaybettiğimde gerçekten çok sinirleniyorum bu yüzden doğru pasları bulabilmeye ve top ayağımdayken dağınık olmamaya çok özen gösteriyorum. Bu işin bir sırrı olduğunu da düşünmüyorum. Sadece ben oyunumu bu şekilde geliştirdim.
 
Bu sezona gelirsek Beşiktaş sezona Abdullah Avcı ile başladı ancak istediği sonuçları alamayınca teknik adam değişikliğine gitti ve Sergen Yalçın ile yoluna devam ediyor. Şu an 44 puan ile zirvenin 9 puan gerisindesiniz. Liglerin ertelendiği güne kadar geçen süreyi nasıl değerlendirirsin?

Bu sezon takım olarak fazlasıyla inişli ve çıkışlı bir sezon yaşıyoruz. Sezona istediğimiz gibi başlayamadık, ardından ligin devre arasına girerken momentum yakaladık. Fakat yeniden düşüşe geçtik. Ligin ikinci yarısıyla beraber yine yükselen bir grafiğimiz oldu. Ancak ligde her zaman istikrarlı olmalısınız. Biz bu konuda çok şanssızdık. Hâlâ oynanacak maçlar var ve konumumuz sebebiyle çok uzağa bakmadan her maça teker teker konsantre olmamız gerekiyor. Önümüzdeki takımların bizden daha çok kaybedecek şeyi var ve bu yüzden ne olursa olsun ne yapabileceğimize odaklanmamız lâzım.

Sergen Yalçın Beşiktaş kimliğini getirdi

Sergen Yalçın, Türk futbolunun en yetenekli oyuncularından birisiydi. Onunla nasıl bir ilişkin var? Sergen Yalçın'ın gelişiyle birlikte takımda neler değişti?

Sergen Yalçın takıma Beşiktaş kimliğini getirdi. İlk günden itibaren mücadeleye ve çok çalışmaya odaklandı. Taraftarların da desteği inanılmaz. Bana göre işler istediğimiz gibi, doğru yöne doğru gidiyor. Oynamamız gereken maçlar var ve takım içinde pozitif bir hava mevcut. Bu yüzden kalan maçları ve gelecek sezonu iple çekiyoruz. 

Dünya şu an büyük bir mücadelenin içinde. Covid-19 denen virüsle topyekûn savaşıyoruz. Dünyayı durduran bu virüs hakkında sen neler söylemek istersin? Kendini nasıl koruyorsun? Evdeki günler nasıl geçiyor?

Tüm dünya gerçekten de zorlu bir süreçten geçiyor. Daha önce uzun yıllar görülmemiş bir felâket ve bu durumun ne kadar süreceğinin bilinmemesi, durumu daha da zorlaştırıyor. Hayatımızda pek çok şeyi değiştirebilecek bir durum bu. Fakat bireysel olarak şu an ne söyleniyorsa onu yapmalıyız. Çünkü başka nasıl başa çıkacağımızı da bilmiyoruz. Ben de ailemle birlikte evdeyim ve durumumuz iyi. Çocuklarım okula gitmedikleri için keyifleri biraz yerinde diyebilirim.

Biz zaten evimizdeyiz

Birçok yabancı oyuncunun bu günlerde ülkelerine dönmek istediğini biliyoruz. Sen hangi fikirdesin, Türkiye'de kalmak mı geri dönmek mi?

Çoğu futbolcu doğal olarak ülkelerine dönmeyi tercih etti fakat ben yedi yıldır buradayım ve burası benim ve ailem için zaten evimizden uzak başka bir ev gibi. Çocuklarım burada doğdu, burası onların zaten evi. Şimdilik iyi durumdayız.

Bu boş günlerde vakit geçirmek için neler yaptın? Hobiler edindin mi? İzlediğin filmlerden hangilerini beğendin? Hangi kitapları okudun?

Bugünlerde vaktimin çoğunu ailemle, üç çocuğumla geçiriyorum. Antrenmanıma vakit ayırıyorum. Çocuklarım uyuduktan sonra da kendime fazla vakit kalmıyor ve genelde uyuyakalıyorum.

Lige verilen bu mecburi aranın kalan 8 hafta için futbola nasıl etki edeceğini düşünüyorsun? Sence dönüşte nasıl bir ortam olur?

Hiç kimse ne olacağını şu an bilmiyor. Evde kalma süreci bittikten sonra nasıl ilerleneceği konusunda pek çok şey konuşuluyor. Fakat en iyi seçenek takvimi biraz sıkıştırmak ve hızlandırarak bu sezonu bitirmek ve ardından önümüzdeki sezonun hazırlıklarını yapmak gibi görünüyor. Her şey normale döndüğünde, umarım taraftarları da stadyumlarda görebileceğiz. Belki de herkes bu durumdan sonra hayatın, sporun ve elimizdekilerin kıymetini daha iyi anlamış bir şekilde normale dönecek.

Futbola bir yıl daha devam!

Sözleşmen bu sene sona eriyor. Futbola nokta koyacak mısın yoksa yeni bir hikâye yazmak için hırsın, arzun, isteğin var mı? Nasıl bir kariyer planı yaptın? Futbolu bırakınca ne yapmayı düşünüyorsun?

Evet, bu sene sonunda kontratım bitiyor. Ancak ben kendimi iyi hissediyorum, hâlâ futbol oynamaya yetecek gücümün olduğunu düşünüyorum. Aklımda en az bir sene daha profesyonel futbola devam etme planı var. Kulüple de devam etmek için birkaç kez görüştük ve nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz. Profesyonel futbol kariyerim sona erdikten sonra yine futbolla ilgili bir kariyere devam etmek istiyorum. Antrenörlük olabilir. Oyunun içinde kalmamın bana iyi geleceğini düşünüyorum.

Futbolla ilgili hiç "keşke"lerin var mı?

Futbolla ilgili bir pişmanlığım hiçbir zaman olmadı. Hatta yaşadıklarım, oynadığım kulüpler için kendimi şanslı hissediyorum. Yaşadıklarımı dünyada hiçbir şeye değişmem diyebilirim. Fakat bir Dünya Kupası'nda oynama şansım olmadı, bunu isterdim. Premier Lig'de oynamak her zaman hayalimdi. Fakat verdiğim kararlar için asla pişman değilim.

Futbol yaşantındaki istikrarı, Kanada Millî Takımı'nda da gösterdin. 6 kez Yılın Kanadalı Futbolcusu seçildin. 72 kez oynayarak Kanada Milli Takımı'nda en çok forma giyen altıncı oyuncusu oldun. Bize millî takım kariyerin hakkında neler anlatırsın?

Kanada'da altı kez yılın futbolcusu ödülünü almak benim için çok gurur verici. Küçük yaştan beri izlediğim Kanada Millî Takımının bir parçası olmak ve ülkemi uzun yıllar temsil etmek benim için çok özel bir durum. Millî takımda uzun sene oynadım ve pek çok takım arkadaşımla harika anılar elde ettim. Oynadığımız zor maçlar, zorlu atmosferler hepsi benim için birer anı.

Türk Millî Takımı'nı nasıl buluyorsun? Gelecek yıla ertelenen 2021 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda sence Türkiye neler yapar?

Türk Millî Takımı son zamanlarda gerçekten iyi performans sergiledi ve geleceği parlak oyunculara sahip. İyi futbol oynuyorlar, birbirleriyle iyi anlaştıkları ve kimyanın yüksek olduğunu görebiliyorsunuz. Ayrıca Avrupa'nın büyük kulüplerinde oynayan oyuncular da mevcut. Avrupa Futbol Şampiyonası'nda onları izlemek güzel olacak. Turnuvada da iyi bir sonuç elde etme şanslarının da yüksek olduğunu düşünüyorum. Şenol Güneş gibi çok önemli bir teknik direktöre sahipler.

Nwakaeme'yi çok beğeniyorum

Ligimizde en çok hangi oyuncuları beğeniyorsun? Seni en çok hangi oyuncular zorluyor?

Trabzonspor'da Nwakaeme'yi çok beğeniyorum. Trabzonspor için çok önemli ve fark yaratan bir oyuncu. Çok yaratıcı bir oyun şekli var, gol yollarında etkili, asist yapıyor. Demba Ba bu sezon oldukça iyi bir performans sergiliyor. Başakşehir için çok önemli bir golcü. Beşiktaş'tayken de çok iyi performans sergiliyordu. Yine Başakşehir'den Edin Visca'yı beğeniyorum. Takımına golleri ve asistleriyle oldukça katkı sağlıyor. Birkaç sezondur yükselen grafiği var. Sörloth da bu sezona damgasını vuran oyunculardan. Neredeyse her maç gol atıyor ve Trabzonspor'un önemli oyuncularından.

Kariyerinde kendine örnek aldığın oyuncular var mı? Varsa hangileri?

Büyürken idolüm Zinedine Zidane'dı. Oyun tarzı çok şık ve zarifti. Onu izlemekten çok keyif alıyordum. Trinidad'lı ve Manchester United forması giymiş Dwight Yorke da izlemeyi çok sevdiğim futbolculardandı.

Artık iyi bir İstanbullu sayılırsın. İstanbul'da nasıl bir hayatın var? Boş zamanlarını nasıl değerlendiriyorsun?

İstanbul'a geleli uzun zaman oldu ve şehri artık biliyorum diyebilirim. Çok güzel bir şehir gerçekten. Burada yaşadığım için mutluyum. İlk senemde eşimle birlikte pek çok yeri gezdik, o yüzden nerelerde vakit geçireceğimizi biliyoruz. Ailemle boğaza yakın yerlere, parklara gitmeyi çok seviyoruz. İstanbul'da harika restoranlar var, vakit bulduğumuzda yemeğe çıkıyoruz.

Geri
İleri