TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Fatoş Yıldırım: "Sahaya girdiysem canımı ortaya koyarım" 1.12.2021
Fatoş Yıldırım: "Sahaya girdiysem canımı ortaya koyarım"

Kadın futbolunun cengaverlerinden… Turgutlu'da başlayan kariyerini Gölcük, Trabzon, İzmir, Gaziantep ve İstanbul'un ardından şimdi FOMGET formasıyla Ankara'da sürdürecek. Futbolun cefasını çeken nesilden olduğunu söylerken, bugün kadın futbolunun gösterdiği gelişimi inanılmaz buluyor ve "Artık sefa sürme zamanı geliyor" diyor. Gözünü budaktan sakınmayan bir oyuncu olarak sahada canını bile ortaya koyacağını anlatıyor.

Röportaj: TamSaha / Rasim Artagan

28 Mart 1994 Manisa Turgutlu doğumlusun. Öncelikle nasıl bir çocukluk geçirdin? Aileni tanıyabilir miyiz?

Babam marangoz, annem ev hanımı. Babam emekli oldu. Markette çalışan bir abim var. Ailemde benden başka sporla ilgilenen birileri yok. Ben küçükken abim Turgutluspor'da oynuyordu. Çok da iyi dönemler geçirdi ama kimse elinden tutup çekmedi. O da köreldi gitti. Okul hayatını da sürdüremeyince çalışmaya başladı. Bense Turgutlu'da parmakla gösterilen bir çocuktum. Futbol oynarken erkekleri seçmezler, takımlarına beni almak isterlerdi. Abim de "Sen benden daha iyi mi oynadığını düşünüyorsun? Geç otur beni izle" diye bana kızardı. Ben de abimler yan mahallede oynarken diğer mahalleye şapka takıp giderdim. Abim tanımasın diye. Orada oynardım. Annemler bana, "Sen kız çocuğusun otursana kızım" derlerdi.

Futbola erkeklerle oynayarak başladın yani…

Evet… Zafer diye benden bir yaş büyük çok yakın bir arkadaşım vardı. 7 Eylül Spor Kulübü'ne yazıldı. Haftanın iki günü gidiyordu. Onunla gide gide ben de erkeklerin arasında oynadım. Benimle birlikte Müge diye bir arkadaşım daha vardı. Danone'de erkeklerle birlikte Fransa'ya gidip Zinedine Zinade'ın elinden kupa almıştı. Sonra Mesut Fenkoğlu Hoca bizi keşfetti. O zamanlar krampon, spor ayakkabı yoktu. Normal bir ayakkabı ile gidiyordum. Hocam benim yetenekli olduğumu keşfetti ama kulüp için aylık ödenen parayı talep etmedi. "Kendine sadece bir forma al" dedi. O zaman da forma 20 liraydı. Babamdan çok istedim ama "Senin ne işin var orada, almayacağız" cevabını verdi. Anneme ağlıyordum. Annem de bana gizli gizli formayı almıştı. Hafta sonları gidiyordum, maç yapıyorduk. Çok eğlenceli geçiyordu. Bizim evle kulüp arası 3-4 kilometre vardı. Koşarak gidiyordum. Sonra annem bana, "Baban seni gizli gizli izliyor, haberin olsun" diyordu. Bir gün eve gittim. Babam sürpriz yapmış ve bana krampon almış. Hiç unutmuyorum. Siyah bir krampondu. O kramponu evden giyiyor, sahaya kadar takır takır koşarak gidiyordum. Sanki topuklu ayakkabı giymiş gibi ses çıkartıyordu.

Bu arada gittiğin takım kız takımı mıydı?

Hayır, erkek takımı. Sadece Müge ile ben kızız. Turgutlu Gazi İlköğretim Okulu'ndayız. Hocamız da bizdeki yeteneği gördü ve sağdan, soldan futbola hevesli kızları toplamaya başladı. Kız takımı kurmak istiyordu. Yedinci sınıftayken Türkiye Şampiyonu olduk. Ertesi sene de Türkiye ikincisiydik. Turgutlu Lisesi'ne geçtim. Orada bir havuz oluşturma çalışması vardı. Bu sayede Turgutlu Belediyesi Kadın Futbol Takımı kuruldu. Bir yıl devam ettik. Sonra kapanma kararı aldılar. Çünkü çok zor şartlar altındaydık. Erkeklere verilen önem bize verilmiyordu. Biz de bir şey kazanma derdinde değildik zaten. Yeter ki futbol oynayalım istiyorduk. O kadar çok seviyorduk futbolu. Deplasmanlara giderken kendi cebimizden harcama yapıyorduk. Sonra kulüp şartlara dayanamadı ve kapandı. O dönem U17 Kız Millî Takımı'na gidiyordum. Hamdi Aslan Hocamız beni kadroya almıştı. Kulüp kapanınca Gölcük'ten transfer teklifi geldi. O zamanlar 15 yaşındaydım. Nasıl olacak diye düşünüyordum. Bir arkadaşımla Gölcük'e transfer olduk. Yurt gibi bir yerde kalıyorduk. Ranzada o üstte ben altta sabahtan akşama kadar "Anne gel beni al" diye ağlıyorduk. Çok zordu bizim için. 15 yaşında ilk kez ailenden uzak kalıyorsun. Arkadaşım sürekli ağlıyordu, onu görünce ben de ağlıyordum. Zor bir psikolojiydi ama üstesinden geldik. Bir yıl Gölcük'te oynadık. Oradan Trabzon İdmanocağı'na transfer oldum ve altı yıl oynadım. Gümüşhane Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü'nü kazandım. Dört yıl orada okudum. 2016 mezunuyum. İdmanocağı'nda da zor şartlardaydık. Hep cefasını çektik kadın futbolunun. Hiç sefasını süremedik açıkçası… Gümüşhane'nin de ilk öğrencileri bizdik. Millî sporcu olunca bizi hep el üstünde taşıdılar. Hiçbir sıkıntı yaşatmadılar. Okula gidemediğimiz zamanlar oldu ama bu açığımızı kapatmamız için bize hep yardımcı oldular. Maçlarımıza gelip izlediler, destek verdiler. Ben üniversitedeyken futsal takımımız vardı. Rektörümüze kadar gelip bizi izliyorlardı. O kadar önemliydi. Gümüşhane Üniversitesi Futsal Kız Takımı'nda da dört yıl oynadım. Hem de İdmanocağı'na gidiyordum. Üniversiteyi bitirdiğim dönemde kulüp sarsıntıdaydı. Destek bulamayınca transfer yapamadılar ve oyuncu sayısını tamamlayamadılar. Ben de İzmir Konak Belediyesi'ne transfer oldum. Takım Şampiyonlar Ligi'ndeydi. Bir sezon Konak Belediye'de oynadıktan sonra ALG'ye geçtim. İki sezon ALG'de, 1.5 sezon Ataşehir'de oynadım. Şu anda Ankara FOMGED'deyim. Yeni transfer oldum.

Bu süreçte Millî Takımlarda da oynadın. Nasıl bir his ay-yıldızlı formayı giymek?

Tarifsiz bir his… İlk maçıma çıktığımda ağlamıştım. Çok heyecanlanmıştım. Türkiye'de kadın futbolu az gelişmişti. Rusya'da Soçi'de Kuban Split Turnuvası'na gitmiştik. Kore ile Çin'in maçını izliyoruz. Daha küçüğüm. Hepsi o kadar iyiydi ki… Oturup ağlamıştım. Teknik direktörümüz Nur Mustafa Gülen bana, "Merak etme biz de böyle olacağız" demişti. Mesela ben U17'den U19'a geldim. U19'da yaşım dolunca direkt A Millî Takım'a çıktım. Günde üç idman yaptığımı biliyorum. Her şeyi yapıyordum orada kalmak için. Pes etmek benim kanımda yok. Öyle olduğu için hep çalıştım. Necla Hocam geldiğinden beri Millî Takım'dayım. Bu benim için büyük gurur. Ailem de en büyük destekçim. Turgutlu'da oynarken ailem tek maçımı kaçırmamıştır. Gurur duyuyorlar benimle. Turgutlu'da annem sarmaları sarar maça gelirdi. Hepsi tezahüratlarıyla bana destek olurdu. Devre arasında annem tel örgülerin arasından ağzıma bir şeyler tıkar, "Acıkmışsındır, ye kızım" derdi. Sonra gazetelere çıkmaya başladım. "Barça'nın Messi'si… Manisa'nın Fatoş'u" diye haber çıktı. Annem ve babam çok gururlandı benimle. Kastamonu'da bir yerel gazetede çıkmıştı. Hâlâ evde durur o gazete… Çok güzel günler geçirdim. Mesela Turgutlu Belediye'nin ilk maçında çok iyi dönemimdi. Bursa Sağlıkgücü ile maçımız vardı. 5'inci dakikada 1.80'lik bir abla ile kafa topuna çıktım. Ben 1.50 boyundayım… Abla topa değil suratıma vurdu, elmacık kemiğim kırıldı. Direkt bayılmışım. Hastaneye kaldırılmışım. Uyanınca, "Maç ne oldu?" diye tepki verdim. Yüzüm halen çöküktür.

Bu durum seni nasıl etkiledi? Travma mı yaşadın, daha çok mu hırslandın?

Daha çok hırslandım. Ben asla sakatlanacağım gözüyle bakmam. O sahaya girdiysem canımı ortaya koyarım. Kendimi sakınmam. Geçen sene burnum kırıldı maçta. Ameliyat olmam gerekiyordu. İki maçımız kalmıştı, ameliyat olmadım. Bir top gelse burnum daha kötü olabilirdi ama ben maça çıktım. Maske taktım. Maske ile yapamadım maçta, çıkardım attım.

Bu işin cefasını çekmiş bir oyuncu olarak kadın futbolunun gelişimini nasıl görüyorsun?

Benim için inanılmaz… Bu seviyeye gelebileceğini hiçbir zaman hayal etmedim. Ataşehir'den ayrılacağımı kulüpler de biliyordu. Mesela inanılmaz şekilde aramayan kulüp kalmadı. Galatasaray açıldı, Fenerbahçe açıldı, Trabzonspor açılıyor, Rizespor geliyor. O kadar çok ilgi vardı ki… Kendini değerli hissetmek bence inanılmaz güzel bir şey. İnanılmaz özgüven sahibi oluyorsun. Bu yol doğrultusunda ilerlemek beni çok mutlu ediyor. Biz bazı şeyler için belki geç kaldık. Ama bu durum bizim arkamızdan gelen nesiller için çok güzel hâle geldi. Onlar için çok mutluyum. Onlar umut vadeden sporcular… Biz belki onlar kadar göremeyeceğiz ilerlemeyi… Ama alttan gelen neslin çok başarılı olacağını düşünüyorum.

1994 doğumlusun. Genç oyuncusun aslında. Kariyer hedefin nedir?

Öğretmenim ve atama bekliyorum. Bir gün yurt dışında oynamayı çok isterdim. Birgül, Gamze Yaman yurt dışında oynuyorlar. Sürekli anlatıyorlar orada yaşadıklarını… Fiziksel olarak gelişimlerini kendi gözlerimizle görüyoruz. Ece Türkoğlu olsun, Birgül olsun çok geliştiler. Biz Millî Takım'da çok ağır antrenman yapabiliyoruz. Bu bizim canımızı yakıyor ama sahaya girince çok mutlu oluyoruz. Portekiz maçında bunu gösterdik. Canımız yanacak ama sefasını da süreceğiz. Bazı şeyler için geç kaldık…

Nedir onlar?

Altyapı yok mesela…

Ona senin yapabileceğin çok bir şey yok. Ülke bu konuda yeni yeni gelişiyor.

Evet, kesinlikle öyle. Ama yurt dışında bir Japonya, Kore mesela yılın 10 ayı kamptalarmış… 10 aydır birlikte olduğun oyuncuyla anlaştığın şey farklı, bizim 15 günde anlaştığımız şey farklı. Biz hızlıca adapte olmalıyız. Bu konuda eksik var. Geçen Didem'in Beinsports'ta röportajı yayınlandı. Orada dediler ki, "Düşünsenize Burak Yılmaz beden eğitimi öğretmeni ve aynı zamanda futbol oynuyor…" Bu nasıl kulağa imkânsız geliyor değil mi… Keşke biz de sadece futbol oynayabilsek. Bize gereken imkânlar sunulsa… Eve gidince "Ne yiyeceğiz?" diye düşünmesek her şey farklı olabilirdi.

Bu kapıyı bence siz açtınız. Kadın futbolu çok büyük bir gelişim içinde. Güzel yerlere doğru gidecek kadın futbolu…

Bundan iki yıl önce ALG'deyken kızlara, "Bir gün çok zengin olursam takım kuracağım ve ne kadar cefa çeken kadın futbolcu varsa sefasını sürdüreceğim" diyordum. İki yıl önce bu hayaldi. Şu an sefa sürme zamanı geldi. Fenerbahçe, Galatasaray, Karagümrük geldi. Çok kulüp açıldı. Hem maddi hem manevi olarak kadın futbolu çok güzel yerlere geliyor. Fenerbahçe TV'yi açıyorsun, kadın futbolu var. TRT Spor'u açıyorsun, kadın futbolu var. Sosyal medyada kadın futbolunu görüyorsun. Bu çok onore eden bir şey… Çok mutluyum…

Futbolculuk bittikten sonra ne yapmayı düşünüyorsun?

27 yaşındayım. Bana sorsan 15-16 yaşındayım. Gücüm yettiğince futbol oynamak, kadın futboluna hizmet etmek istiyorum. Oyuncu yetiştirebilirim. Futbol benim için büyük tutku. Öğretmenlik de yapmak istiyorum. Şu an sadece futbol odaklı yaşıyorum. İdmandan eve, evden idmana gidiyorum. Yurt dışına çıkıp oynamak bizim için çok gurur verici… Bizim elimizde imkân olursa tabiî ki yurt dışında oynarız. Yabancı dil konusunda eğitim almak istiyorum. Çok şen şakrak birisiyim. Yabancı oyuncularla bu sayede anlaşabiliyorum. Ama tabiî yabancı dil de çok önemli. Eğitim almak istiyorum.

Hobilerin nedir?

Futbol hep hayatımın bir köşesinde. Hep kulüp evlerinde kaldığım için arkadaşlarımla sürekli futbol konuşuyoruz. Nereye adım atsam futbol var. Bu beni sıkmıyor. Ama kafamı dinlemek istediğim zamanlarda kahvemi alıp müzik dinlemek beni rahatlatıyor.

Annen ve baban seni izlediğinde neler söylüyorlar bugün?

Babam, "Ne kadar güçlüsünüz" diyor. Daha önceleri, "Bir topu tutamıyorsunuz" diyordu. Portekiz maçından sonra, "Ne kadar güçlüsünüz. Ayağa top oynadınız. Bu kadar nasıl gelişebildiniz?" diye konuştu. O bile şoke oldu. Bu kadar hızlı gelişmemize o bile çok şaşırdı.

Kendine örnek aldığın oyuncu?

Lionel Messi hayranıyım… Çok seviyorum onu… Türk olarak da Yusuf Yazıcı ve Kerem Aktürkoğlu'nu beğeniyorum.

Orjinal boyutları için tıklayınız
Orjinal boyutları için tıklayınız