TR
EN
Site İçi Arama
Detaylı Arama
Sinan Kaloğlu: "Ben hücumdan yanayım" 1.03.2007
Sinan Kaloğlu: "Ben hücumdan yanayım"
 Futbola Boluspor'da başladı, yıldızı Altay'da parladı. İzmir ekibinde attığı gollerle üç büyük takımın listesine girdi, transferi Beşiktaş'a kısmet oldu. Ancak siyah-beyazlı takımda umduğunu bulamadı ve sürekli kiralanan oyuncuların arasına karıştı. Bu sezon Bursaspor'da eski kimliğine kavuşmuş bir görüntü çiziyor. Gönündeki futbolun ipuçlarını bir gün teknik direktör olursa benimseyeceği oyun anlayışını anlatırken veriyor: "Benim takımım kesinlikle ofansif oynar. Maçlarımız 5-4 bitebilir. Artık '1-0 olsun benim olsun' düşüncesinin futbolda yeri olmamalı."

Bu sezon gösterdiğin performansla takımının yanı sıra Süper Lig'in de en önemli oyuncuları arasında yer aldın. Futbolseverler adeta geçmiş yıllarda Altay'da yakaladığın çıkışı izliyor. Bu form grafiğini nasıl yakaladın?

Gösterdiğim performanstan dolayı kendi adıma mutluluk duyuyorum. Bu çıkışı göstermemin en büyük nedeni takım ruhunu yakalamamızdır. Gerçekten çok karakterli oyunculardan kurulu bir ekibimiz var. Herkes birbirini çok seviyor ve antrenmanlara isteyerek geliyor. Takımda kurduğumuz bu arkadaşlık ortamı bireysel anlamda bence herkesin başarısının en büyük etkeni. Bunun dışında gerçekten bana güvenen, inanan bir teknik heyetimiz var. Başkanımız ve yöneticilerimizle birlikte taraftarımız da benim iyi yerlere gelmemi istiyor. Hepsini alt alta koyduğumuzda da bu unsurlar bana gerçekten çok büyük bir motivasyon sağlıyor. Maçlarda onların verdiği destek sayesinde kendimi daha güçlü hissediyorum ve böylece de rahat oynuyorum.

Performansının tamamını sahaya yansıtabiliyor musun? "Daha iyi şeyler yapabilirim" diye aklından geçirdiğin oluyor mu?

Sezon başında imza töreninde de söylediğim gibi, Milli Takım'daki hocalarım da dâhil olmak üzere herkes bana şunu söylüyor: "Sen yeteneklerinin farkında değilsin." Aslında bu görüşe ben de katılıyorum. Daha yapabileceğim çok şey var.

Bu yapabileceklerin arasında neleri sayabilirsin?

Bu taşların üzerine nicelerini koyabilirim. Biz yeni kurulmuş bir takımız. Herkes birbirini yeni tanıyor. Takımda bana katkı sağlayacak oyuncu sayısı ne kadar fazla olursa benim de patlama yapma olasılığım artar. Son oynadığım iki takımda da kiralıktım. Bir futbolcu için kiralık olarak forma giymek gerçekten çok zordur. Çünkü sezon sonunda hangi takımda oynayacağın belli değil. Burada ise Bursasporlu Sinan'ım. Taraftarlar da beni bu şekilde benimsedi. Çıtayı daha da yükselteceğim. Bunun sözünü şimdiden verebilirim.

Şanssızlığım Lucescu'ydu

Futbol kariyerinde Beşiktaş önemli kilometre taşlarından birisi. Orada yapacağın bir çıkışla belki Avrupa kapısını da aralayabilecektin. Ancak işler umduğun gibi gitmedi ve ayrılmak zorunda kaldın. O dönemde neler yaşadın?

Beşiktaş'a transfer olduğum sezon Altay'da 15 gol atmıştım. Süper Lig'de bu sayıda gol atmak bir futbolcu için çok önemlidir. O dönemde Milli Takım'da da forma giyiyordum. Fenerbahçe ve Galatasaray beni isteyen kulüpler arasındaydı. Aslında orada kalıcı olmak gibi bir düşüncem yoktu. Beşiktaş'tan sonra Avrupa'ya açılmak, Milan, Juventus gibi takımlarda forma giymek gibi hayallerim vardı. Çünkü çok gençtim ve herkesin ilgi odağı olmuştum. Ancak Beşiktaş'ta önemli bir şanssızlıkla karşılaştım. Gençleri sevmeyen bir hoca olan Lucescu'yla çalışmak benim için büyük bir talihsizlikti. Hiçbir maçta arka arkaya forma giyemedim. Lucescu oturmuş olan kadroyu bozmamakta direnince ben de yedek kulübesinden bir türlü kurtulamadım.

Senin transferini Lucescu istememiş miydi?

Lucescu istemişti tabii ki. Ancak, Fenerbahçe ve Galatasaray'ın da bana talip olması bonservisime sahip olacak kulübe prim yaptıracaktı. Yani rakiplerinin elinden bir oyuncuyu almak onlar için çok önemliydi. Beşiktaş'a şimdi baktığımda Lig A'dan gelen oyuncular çok rahat bir şekilde forma bulabiliyor. Çünkü Tigana gençlere gerçekten çok önem veriyor. Kötü oynasalar bile onları kazanmak için baskılardan yılmıyor ve yine görevlendiriyor. Baksanıza, Bursaspor'dan giden Serdar Kurtuluş ve Antalyasporlu Burak ilk 11'in değişmez isimleri oldu. Bizim jenerasyon bu nedenle şanssızdı. Çünkü Lucescu bizi istemesine rağmen oynatmıyor ve kulübeden çıkartmıyordu. Bir sezon sonra gelen yeni yönetim de kadroyu şişirince bir eleme yapılmak zorunda kalındı ve ben de bu sırada kiralık olarak Diyarbakırspor'a gittim.

Bursaspor'la Beşiktaş arasında son iki sezondur yaşanan gerginliğin ardından İnönü Stadı'nda eksi takımına karşı forma giydin. Öne geçmenize karşın sahadan yenik ayrıldınız. Bu mücadeledeki tek golü de sen kaydettin. O an neler hissettin? Çünkü bu maç yeşil-beyazlı camiada hayli önemli bir yere sahip.

Bu karşılaşmada gol atmak benim için de çok önemliydi. Süper Lig'de en genç forma giyen oyuncu unvanını elde eden takım arkadaşım Serdar Kurtuluş'un kaptığı topla ceza sahasına girdim ve güzel bir vuruşla topu ağlarla buluşturdum. Gerçekten güzel bir gol attım. Benim de hoşuma gitti.

Runje attığım golü kutladı

Devre arasında soyunma odasına giderken Beşiktaş kalecisi Runje'nin attığın golden dolayı seni tebrik ettiğini öğrendik…

Evet, soyunma odasına giderken Runje yanıma gelip attığım golü beğendiğini ve iyi bir vuruş yaptığımı söyledi. Runje'nin bu davranışı beni de çok mutlu etti. Zaten profesyonellik de bu demek.

İstanbul takımlarında şansını bir kez daha denemeyi düşünüyor musun ?

Bursaspor'da mutluyum. Taraftar beni çok seviyor. Doğrusu bu huzurumun bozulmasını istemem. Zaman ne gösterir bilinmez ama buradan ayrılmayı düşünmüyorum.

Avrupa'da hangi takımlarda oynamak istersin?

Juventus'u ve Arsenal'i her zaman beğenmişimdir. Bu iki takımdan birinin formasını giymeyi çok isterim.

En önemli özelliğini nasıl tanımlarsın?

Süratli oluşumu söyleyebilirim.

Beğenmediğin yönlerin neler?

Oyun sırasında sürekliliğimin olmaması. 90 dakikalık maç içerisinde zaman zaman oyundan kopuyorum. Her zaman oyun içinde olamıyorum.

Futbolcu olmak nereden aklına geldi? Bir yönlendirme mi oldu?

Gözümü açtığımda futbolcuydum zaten. Küçük yaştan itibaren futbolla yatıp futbolla kalktım. Kendimi bildim bileli hep futbolun içindeydim.

Hep golcü müydün?

Evet, mahalle maçlarında kimseye pas vermezdim. Topu alır gider, golü atar gelirdim. Arkadaşlarım bu yüzden çok kızarlardı bana.

Futbola hangi takımda başladın?

Herkes benim Altay altyapısından yetiştiğimi sanıyor ancak ben futbola Boluspor'da başladım. Altay'a transfer olduktan sonra Marmarisspor'a kiralık gittim. Orada çok güzel bir şampiyonluk yaşadım. Tekrar Altay'a döndüm. İkinci Lig şampiyonluğu sevincini tadan oyunculardan biriyim. O sezon Süper Lig'e çıkarken çok gol attım, çok da asist yaptım. Süper Lig'deki ilk sezonumda da takımıma faydalı olduğumu söyleyebilirim. Sonrasında Beşiktaş'a transfer oldum. Kiralık olarak da Diyarbakırspor ve Vestel Manisaspor formalarını giydim. Şimdi de Bursaspor'dayım.

Babanın İzmir'de "yılın babası" seçildiğini biliyoruz. Bu ödüle nasıl lâyık görüldü?

Beşiktaş'a transfer olduğum sezon Show TV benimle ilgili bir klip yapmıştı. Bu klipte de yakın çevremdekilerin röportajları vardı. Babama beni neden futbolcu yaptıklarını sormuşlar. Babam da "Oğlum futbolcu olsun diye bir baskı oluşturmadım. Onun sadece sporla ilgilenmesini istedim. Bu sayede iç disiplinini sağlayacak, kötü alışkanlıklardan uzak duracak ve topluma daha faydalı bir birey olacak diye düşündüm. Onun çok para kazanması için futbolcu olması yönünde bir baskım asla olmadı. Sonuçta ben de bir aile babasıyım, geçimimizi sağlayacak parayı da kazanıyorum. Benim için önemli olan oğlumun hem kendine hem de topluma faydalı bir birey olmasıdır" demiş. Babamın bu sözleri ona ödül getirdi.

Fenerbahçe herhalde senin şansının tuttuğu takımların başında geliyordur. Geçtiğimiz yıl Vestel Manisaspor'da oynarken hat-trick yapmıştın. Bursaspor'da da 37 yıl sonra gelen zaferin golü sana ait. Bu konuda neler düşünüyorsun?

Fenerbahçe'ye bugüne kadar beş tane gol attım. Geçen yıl onların şampiyonluğu kaybetmelerine sebep olan maçlardan birinde üç golüm vardı. Bu sezon da Bursaspor forması altında Fenerbahçe filelerini havalandırdım. Onlara karşı şansım tutuyor. Üstelik tüm yakın arkadaşlarım Fenerbahçeli. Ama Galatasaray'da da tam tersi bir durum söz konusu. Son yıllarda ne yapsam Galatasaray'a gol atamıyorum. Sadece bir tane gol atabildim. O da Altay'da oynarken İzmir Atatürk Stadı'nda oynadığımız maçtaydı. Bazı futbolcularda böyle bir durum vardır. Bir takımı hiç boş geçmezsiniz, bir tanesine de şansınız tutmaz, hiç atamazsınız.

Kısa sürede takım olduk

Ligin ilk yarısında yakaladığınız başarı grafiği sizin için bir sürpriz oldu mu?

Biz ligi 20 puanın üzerinde bitireceğimizi düşünüyorduk. Ancak puanların birbirine bu kadar yakın olacağını tahmin etmiyorduk. Bence alınan 24 puan çok büyük bir başarı olarak kabul edilmeli. Çünkü bizim takım bu sezon yeni kuruldu. 15 futbolcu yeni transfer oldu. Ankaraspor da böyle bir dönem geçirmiş, çok transfer yapmıştı ancak sezon sonunda küme düşmemeyi son anda başardılar. Bizdeyse durum çok farklı. Biz başarılı olduk. Çünkü sezon başındaki uyum sürecini çabuk atlattık. Birbirimize iyi kaynaştık ve kısa sürede takım olmayı başardık. Bence başarımızın sırrı burada yatıyor.

Ligin ikinci yarısında senin ve Bursaspor'un performansının düşmesini neye bağlıyorsun?

Benim performansımdaki düşüşün nedeni sakatlık. İdmanlara çıkmadan iğneyle maç oynadım. Bu da doğal olarak oyunuma yansıdı. Takımın ilk yarının son bölümündeki grafiğini yakalayamamasını ise şanssızlığa bağlıyorum. Çünkü Ankaragücü ve Erciyes maçlarında üstün oynamamıza rağmen gol atamadık.

Fortis Türkiye Kupası'ndan elenmeniz hayal kırıklığı yarattı mı?

Gerçekten hayal kırklığı yaşadık. İlk maçta Galatasaray maçında iyi oynayıp şanssız bir yenilgi almıştık. Erciyesspor'la yaptığımız son maçta ise kulağımız Kayserispor-Karşıyaka maçındaydı. Biz nasıl kazanacağımızı değil, nasıl fark atacağımızı düşünüp rakibi küçümseyince onlar da bize çok güzel bir ders verdi.

Kötü futbolun sebebi kötü sahalar

Gençlerbirliği maçının ardından zeminle ilgili sert açıklamalar yaptın. Türkiye'deki sahaların bozukluğu futbolu ne yönde etkiliyor?

19 Mayıs Stadı'nda bir Gençlerbirliği karşılaşması oynadık, sahada 100 kamyon kum vardı. Mecburen plaj futbolu oynadık. Bütün statların zeminini değiştirmek lazım. Beşiktaş İnönü Stadı ve Fenerbahçe Şükrü Saracaoğlu Stadı örnek alınması gereken yerler. Buralara insanlar ailece gelebiliyor. Bu durum beraberinde kaliteyi de getiriyor. Futbolcu halı gibi zemine çıkınca daha da iştahlanıyor. Tüm statlarımızın bu hale gelmesi lâzım. Çünkü çoğu eskidi. Berbat zeminlerde oynuyoruz. Bozuk zeminde iki pas yapamıyorsunuz. Durum böyle olunca da iyi futbol oynanmıyor.

Partnerlerin hakkında ne düşünüyorsun?

Zafer ağabey aramızdan ayrıldı ama onunla da iyi anlaştık. Burak ağabey, karakteri, profesyonelliği ve oyunculuğu bakımından gerçekten mükemmel. Onunla birlikte oynadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Bize çok iyi maçlar kazandırdı. Güzel goller attı.

Bugüne kadar en iyi anlaştığın partnerin kimdi?

Altay'da oynadığım dönemde Ümit İnal'la iyi anlaşıyorduk. Son zamanlarda en iyi anlaştığım oyuncu Burak ağabey diyebilirim. Gerçekten iyi bir ikili oluşturduk. Rakip takım oyuncuları bizi durdurmak için fazlasıyla önlem alıyor. İnşallah bu böyle devam der. Bir de arkadan gelen Eser Yağmur var. Mükemmel bir futbolcu. Sakatlığını atlattı. Şimdi o da bizim gücümüze güç katacak.

Futbolunun en verimli çağındasın ama bir gün yeşil sahalara veda edeceksin. Gelecekle ilgili plan yapıyor musun?

Şu ana kadar böyle bir plan yapmadım. Zaten bunu düşünmeye pek fırsatım olmuyor. Zamanı gelince düşünürüz. Belki teknik direktör olabilirim. Ama bu konuyu gerçekten hiç düşünmedim.

Benim takımım ofansif oynar

Teknik direktör olursan takımını hangi sistemde oynatırsın?

Sistemi bilmem ama benim takımım kesinlikle ofansif oynar. Yani sürekli golü düşünürüm. Maçlarımız 5-4 bitebilir. Ama beş gol atan takım benim takımım olur. Bence artık bazı şeylerin değişmesi lazım. "1-0 olsun benim olsun" düşüncesinin futbolda yeri olmamalı.

Kitap okumayı sevdiğini biliyoruz. Ne tarz eserler ilgini çekiyor?

Daha çok tarih kitaplarını seviyorum. İmparatorların yaşamlarını ve ülkelerin tarihlerini anlatan eserleri tercih ediyorum. Bu tür kitapları okuduktan sonra da o ülkelere kültür turizmi için gidiyorum.

Röportaj: Süha Gürsoy-Koray Gürtaş