TamSaha 132. Sayı / Kasım 2015

76 EURO 2016 elemelerinde en büyük çöküşü yaşayan takımhiç şüphesiz Hollanda’ydı. Elemelerde Millî Takımımızın yanı sıra Çek Cumhuriyeti, İzlanda, Letonya ve Kazakistan’la birlikte A Gru- bu’nda yer alan Hollanda, kuralar çekildiğinde grubunmutlak favo- risi konumundaydı. Bundan bir- kaç ay sonrasında, “son dünya ikincisi” sıfatıyla katıldıkları Bre- zilya’daki Dünya Kupası’nda da bu kez üçüncü olarak yine çok önemli bir başarı elde etmişlerdi. Turnuvada özellikle son şampiyon İspanya ile oynadıkları ve 5-1 kazandıkları grupmaçında izle- yenlere adeta parmak ısırtan Hol- landa, üçüncülük karşılaşmasın- da da Brezilya’yı 3-0’lık net bir skorla geçmeyi bilmişti. Turnuva sonrasında Manchester United’ın teklifini kabul ederek görevini bırakan Louis van Gaal’in gidişi elbette Hollanda adına bir kayıptı fakat onun yerine de bir başka tecrübeli teknik adam, Guus Hiddink gelmişti. EURO 2016 yolundaki beş rakibinden hiçbiri- nin Brezilya’ya gidememiş olduğu da hesaba katıldığında, Hollanda için grup liderliği dışında akıllara hiçbir sonuç gelmiyordu. Ancak evdeki hesap çarşıya hiç ama hiç uymadı. Portakallar ilk maçlarında Çek Cumhuriyeti deplasmanından, 90+1’de yedik- leri golle elleri boş döndü. O es- nada bumağlubiyet bir kaza olarak görülmüştü. Ancak bir sonraki maçta, iç sahada Kaza- kistan engeli 3-1’le geçilirken maçın büyük bölümünün 1-0 ge- ride götürülmesi, Hollanda adına bir şeylerin ters gitmekte olduğu- nun belki de ilk sinyaliydi. Nitekim bumaçtan üç gün sonra İzlanda deplasmanından da 2-0’lık yenil- giyle dönülmesi, tehlike çanları- nın sesinin iyice duyulmasına yol açmıştı. Hollanda daha sonrasında evinde Letonya’yı 6-0’la geçip toparlan- dığı izlenimini yaratsa da bir son- raki karşılaşmada Millî Takımımı- zın elinden 90+2’de bulunan bir golle kurtulabilmek ve yine de iki puan kaybetmek, Hollanda’nın grupta ilk ikide yer almasını hayli zora sokuyordu. Asıl felâket ise Eylül ayında yaşandı. Portakallar önce Amsterdam’da İzlanda’ya tek golle boyun eğdi. Ardından da Konya’da millîlerimiz karşısında 3-0’lık bir bozguna uğradı. Son iki maça girilirken Hollanda’nın artık ilk iki şansı kalmamıştı. Üçüncü- lük içinse Türkiye’nin puan kay- bına muhtaç durumdaydılar. Ancak Türkiye puan kaybetme- diği gibi Hollanda, kendi evinde Çek Cumhuriyeti’ne yenildi ve gruptaki 10maçlıkmücadeleyi sadece 13 puanla tamamlayarak dördüncü sırada kaldı. Alınan puanların kimlerden nasıl alındığına bakıldığında durumun vahameti iyice belirginleşiyordu. Hollanda, grubu kendisinin üze- rinde bitiren üç takımla oynadığı altı maçtan tek bir puan çıkarabil- EURO 2016 elemelerinde nasıl ki İzlanda, Arnavutluk ve Kuzey İrlanda gibi turnuvaya ilk kez katılacak olan takımlar büyük başarı öykülerine imza attılarsa, geçmişi büyük başarılarla dolu olan ve başını Hollanda’nın çektiği bazı takımlar da yaşadıkları çöküşlerle gündeme oturdu. HOLLANDA Portakal çürüyor mu? Onur Erdem Dört büyük çöküş öyküsü 77 mişti, o da Amsterdam’da Tür- kiye’den son dakika golüyle alı- nan beraberlikle gelmişti. Diş geçirebildikleri takımlar sadece Letonya ile Kazakistan’dı. Son iki Dünya Kupası’nda takımı başarıdan başarıya koşturan isimlerden Robin van Persie ve Wesley Sneijder’in 32, Arjen Rob- ben’in de 31 yaşını geride bırak- ması, aslında Hollanda adına bir devrin kapanmakta olduğuna dair bir işaretti. Nitekimbu üç yıldızın yerlerini doldurabilecek çapta genç isimler de henüz ufukta gö- rünmüyordu. Fakat buna rağmen kimse Hollanda’dan böylesine hızlı bir çöküş de beklememişti. 1988’de kazandığı Avrupa Şampi- yonluğu sonrasında, 2002 Dünya Kupası haricinde büyük turnuva- ların hepsine katılan ve bunlarda altı kez de son dörde kalan bir ta- kımın, katılımcı sayısının 24’e yükseldiği bir Avrupa Şampiyo- nası’nda yer alamayacak olmasını açıklayabilmek gerçekten çok güç. Hele ki son iki Dünya Ku- pası’nda 14maç oynayıp bunların 11’ini kazandıkları ve sadece 2010 finalinde, onda da 117’nci dakikada gelen bir golle mağlup oldukları düşünüldüğündeyse şaşkınlık seviyesi bir kat daha artıyor. Hollanda, en son 1984 Avrupa Şampiyonası elemelerinde (Ne il- ginçtir ki, turnuva yine Fransa’da düzenlenmişti) başarısızlığa uğ- ramıştı. Grup birincisinin finallere gittiği elemelerde, aynı puana ve averaja sahip oldukları İspan- ya’nın gol sayısında gerisinde kal- mışlardı. Üstelik İspanya’nın son maçında Malta’yı 12-1 mağlup et- mesi gibi tuhaf bir durumda vardı ortada. O dönemki Hollanda’da, 1970’lerde peş peşe iki Dünya Ku- pası finali gören jenerasyondan geriye neredeyse kimse kalma- mıştı. Ancak kısa süre içerisinde Gullit, van Basten, Rijkaard, Koe- man gibi yıldızlara kavuşacaklar ve bu sayede 1988’de Avrupa’nın zirvesine çıkacaklardı. Günümüzde de, az önce de belirt- tiğimiz gibi, Robben, Sneijder ve van Persie gibi yıldızlarıyla yavaş yavaş vedalaşmaya hazırlanan Hollanda futbolu, artık kendisini yeni zaferlere taşıyacak yeni bir jenerasyon için beklemeye geç- miş durumda. Yalnız beklemek dediysek, bunu öyle ellerini kolla- rını bağlayıp bir köşede oturarak yapmayacakları da muhakkak. Futbol kamuoyunun büyük bir kısmı, Hollanda’nın, zaten çoğu kesim tarafından örnek alınan altyapısını, yaşanan bu travmanın da etkisiyle iyice bir revizyondan geçirip çok daha kusursuz hale getireceğine emin ve çoğu futbol- sever şimdiden, yapılacak bu ye- nilikler sonrasında ortaya nasıl yıldızların çıkacağını düşünerek sabırsızlanıyor.

RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==