TamSaha 209. Sayı / Nisan 2022
nırlı de ğ il. “Futbolculu ğ umdöne- minde de Amerika’yı, Kanada’yı, İ rlanda’yı, bütün Avrupa ülkelerini, İ ran’ı, Irak’ı, Suriye’yi, İ srail’i gördüm” diyor büyük golcü röportajında… Çankırı’da futbola merhaba Futbolla tanı ş ması ise 12 ya ş ınday- ken Çankırı’da oluyor. Ş ehirde Gençlerbirli ğ i, Güne ş spor ve Har- biye isimli üç futbol takımı var. Harbiye’de okuyanlar aynı za- manda takımda spor yapıyor ve bir sene e ğ itimgördükten sonra or- duya gidiyorlar. Ya ş ları ise 20-25 civarında. Küçük Ş enol da onların maçlarını kale arkasından izlerken dı ş arı giden topları ş utlarıyla sa- haya iade ediyor. Yine böyle bir maç gününde Harbiye’nin kaptanı Sefer, “Çocuk gel buraya. Git forma giy gel, bugün sen de oynayacaksın” diyor. Bir yandan ş a ş ırıyor, di ğ er yandan çok seviniyor ve ko ş a ko ş a gidip formayı sırtına geçirdikten sonra sahaya dönüyor. Harbiye maçı 3-0 kazanıyor ve gollerin üçünü de Ş enol Birol atıyor. Kaptan Sefer, maçtan sonra Ş enol’a “Sen çok büyük bir futbolcu olacaksın. Babana söyle, seni büyük ş ehirlere götürsün” diyor. Babasının tayini üzerine gittikleri Zonguldak’ta Ş enol’un yetenekleri gizli kalmıyor. Orada bir yönetici kendisine, “Senmisin çocuklara o ho ş çalımları atan?” diye soruyor. Öyle ya, kar ş ısına kim çıksa bası- yor çalımı Ş enol. Topu aya ğ ından alabilmek ne mümkün? Ya ş ı küçük olsa da ne yapıp edip Zonguldak Kilimlispor’da lisansını çıkartıyor yöneticiler. O sırada babası emekli olunca aile de memleketleri Rize’nin yolunu tutuyor. Topa ıslık çaldıran delikanlı Rize’nin o devirlerini “büyük bir yokluk dönemi” olarak anlatmı ş Ş enol Birol röportajında. Özellikle II. Cihan Harbi sırasında bir ekmek alabilen adama bile “ma ş allah de- nildi ğ ini, memlekete geri döndük- leri 1953’te ise futbol oynayacak saha, top ve malzeme bulunmadı- ğ ını da… Temel a ğ abeyinin yalın ayak antrenman yaptı ğ ı o günlerde Rize’nin Güne ş spor’unda oyna- maya ba ş lar Ş enol Birol. Henüz 14 ya ş ındadır. Toplara çok iyi vur- maktadır ama bir sıkıntısı vardır; toptan istedi ğ i sesi alamamaktadır. “Topa öyle bir vurmalısın ki, kaleye giderken ıslık çalmalı” diye geçir- melidir hep aklından. 1954 yılında Erzurum’a maça giderler. Kalegücü takımında oynayan bir futbolcu dikkatini çeker. Bu futbolcunun topla arasında inanılmaz bir ahenk vardır. Her ş utunda top adeta ıslık çalmaktadır. Hayran kalır Ş enol Birol bu oyuncuya. Rize’ye döndü- ğ ünde sahildeki bir kanala kale yapar ve kalenin içini de karelere bölüp numaralandırır. 11 ay bo- yunca aya ğ ının üstüyle ş ut çalı ş ır ve nihayet topta aradı ğ ı o ıslık se- sine ula ş ır. “Bir insan 11 ay boyunca aynı ş eyi yapar mı? Hiç bıkmaz mı? Ben bıkmadımve sonunda topta aradı ğ ım o sesi buldum” diye anlatacaktır daha sonra bu olayı… Barajı kaldırırsın ha! Güne ş spor’la Ordu’ya gittikleri dö- nemde Sarıyer’le kar ş ıla ş ırlar. 3-2 kaybettikleri maçta kaleye uzak bir mesafeden kazanılan serbest vu- ru ş u kullanmak için topun ba ş ına geçti ğ inde rakip kalecinin “Kaldırın barajı, oradan gol atamaz” dedi ğ ini duyar. Hırslanmı ş tır iyice… “ Ş imdi sen görürsün der” içinden ve ş öyle bir gerilip Yaradan’a sı ğ ınarak vurur topa. Me ş in yuvarlak havada ıslık çalarak gittikten sonra top ça- tala çarpıp kaleye girer ve gol olur. Kaleci bakakalmı ş tır. Birkaç gün sonra yeniden kar ş ıla ş ırlar Sarı- yer’le ve bu defa maçı da kazanır- lar. Bunun üzerine Sarıyer’in kafile ba ş kanı, “Evladım seni çok be ğ en- dik, Sarıyer’e alaca ğ ız, ne zaman gelirsin?” diye sorar. Üniversiteye ba ş layaca ğ ını söyler. İ ktisat Fakültesi için İ stanbul’a gitti ğ inde limanda kendisini Sarıyer’in be ş yöneticisi kar ş ılar. Alıp kulübe götürürler. Uzun vadeli sözle ş me teklif ederler ama “Bir senelik söz- le ş me yaparım, on bin lira alırım. Be ş bin lira falan diyorsunuz. Ben be ş bin lirayı Rize’de amatörken aldım” cevabını verir. İ lk krallık Sarıyer’de Bo ğ az’ın Kuzey ucundaki Sarıyer, hem co ğ rafi açıdan hemde insanla- rıyla Karadeniz’e çok benzemekte- dir ki, Ş enol Birol’un da hem semte hemde takıma alı ş ması çok kısa sürer. Oradaki balıkçılarla arkada ş olur, dostluklar kurar ve İ stan- bul’da ya ş adı ğ ı sürece Sarıyer’le ba ğ larını hiç koparmaz. O sezon Sarıyer’de 29 gol atarak gol kralı olur. Ba ş kan Selahattin Yarar zaten en ba ş ında, “Seni bizde bırakmaz- lar. Sende gelecek var” demi ş tir kendisine. Dedi ğ i gibi de olacaktır. Ş enol-Birol karde ş li ğ i Kısa bir süre sonra Türk futbolunda muhte ş embir gol ikilisi do ğ acaktır: “ Ş enol Birol ve Birol Pekel.” Bu ikilinin ilk tanı ş ması, Ş enol Bi- rol’un Sarıyer formasıyla İ stanbul Karması’na seçilmesiyle ba ş lar. 1958 yılında bir dizi maç için Avrupa turuna çıkarlar. Atina’da pasaport kontrolü için beklerken, görevliler- den biri “Mr. Birol” diye seslenir. Birol Pekel “Buyurun” diye döner ama aslında davet edilen ki ş i Ş enol Birol’dur. O anda tanı ş ırlar ve yıl- larca sürecek dostlu ğ un temelleri Mora Yarımadası’nda atılır. O sıralarda Türkiye’de televizyon yoktur. Atina’da gördükleri televizyonu a ğ zı açık izlerler. Almanya’nın Aachen ş ehrine gittiklerinde ilk defa gece maçına çıkarlar. Aydınlatma çim saha ve farklı atmosfere hayran kalırlar. Orada harika bir futbol oynar. Ertesi gün yanına gelen bir yabancı, Fransızca olarak, “Seni çok be ğ en- dim, Brezilya’ya götürece ğ im” der. Lâkin Ş enol Birol ö ğ rencidir ve Brezilya’ya gitmeyi aklının ucun- dan bile geçirmez. Be ş ikta ş ’ın kapıları açılıyor İ stanbul Karması ile Avrupa turuna çıkan yöneticilerden birisi de Be- ş ikta ş ’ın efsanesi Baba Hakkı’dır. Daha sonra Faruk Sa ğ nak’la da ta- nı ş ır Ş enol Birol ve Birol Pekel’in de Beylerbeyi’nden transfer edilece- ğ ini ondan ö ğ renir. Ni ş anta ş ı’nda bir kulüpte konu ş urlarken Faruk Sa ğ nak, Be ş ikta ş ’tan ne kadar para istedi ğ ini sorar, Ş enol Birol da “Para mühimde ğ il, Be ş ikta ş gibi bir ku- lüpte oynamak benim için büyük gururdur” cevabını verir. Nihaye- tinde 1959 yılında 60 bin liraya Be ş ikta ş ’a transfer olur. Parasını aldıktan sonra Rize’ye gider ve orada ailesi ile yakınları için 8 bin lira harcar. Sonrasını ise ş öyle anla- tır röportajında: “Aklıma bir cinlik geldi. İ stanbul’a döndü ğ ümde Be- ş ikta ş Kulübü’ne gittim. ‘Hüseyin benden 10 bin lira fazla para almı ş , böyle olmaz’ dedim. Bir çek yazdı- lar ‘Al o ğ lum’ dediler. Rize’de 8 bin lira harcamı ş tım, ama kulüpten al- dı ğ ım 10 bin liralık çek sayesinde bunu fazlasıyla telafi etmi ş tim.” “Demek celiyirum, cideyirum” Be ş ikta ş ’a transfer oldu ğ u ilk gün- lerde enteresan bir olayla kar ş ıla- ş ır. O yıllarda bu dönemdeki gibi sezon ba ş ında yurt dı ş ı kampları yoktur. Takım Ş eref veya İ nönü Stadı’nda yapar antrenmanlarını. Takımın sol beki Münir Altay ise Ş enol Birol’un Rizeli olu ş uyla alay etmeyi adet hâline getirmi ş tir. Her kar ş ıla ş tıklarında, “Celiyirum, cideyirum” diyerek takılmaktadır. Ş enol Birol ise içinden, “Maçlar ba ş lasın, ben sana celiyirum, cide- yirumu, Hanya’yı Konya’yı gösteri- rim” diye geçirmektedir. Nihayet sezon ba ş lar ve Ş enol Birol da gol- lerini pe ş pe ş e sıralar. Ş imdi sıra gereken cevabı vermeye gelmi ş tir. Bir idman sonrası tesislere girerken Münir’i yanına ça ğ ırır ve “ İ nsanla- rın ş iveleri ile u ğ ra ş ırken aynaya bak, amacın beni üzmekmi? Böyle 80 81 1959-60 sezonunda lig ş ampiyonu olan Be ş ikta ş kadrosu. Soldan sa ğ a ayaktakiler: Arif Özataç, Ahmet Özacar, Ş enol Birol, Birol Pekel, Necmi Mutlu, Nazmi Bilge. Oturanlar: Kaya Köstepen, Bahattin Baydar, Sabahattin Kuruo ğ lu, Tuncay Demirta ş , Münir Altay.
Made with FlippingBook
RkJQdWJsaXNoZXIy NTU4NA==