ne, özelliklerine, kalitesine göre
bir sistem oluşturuyorsunuz.
Tabii bu çok sağlıklı değil.Kısa
vadeli bir çalışma planı. Ama
ülkemizde uzun vadeli görev
yapmak pek mümkün olmadı-
ğından daha çok bu sistem ge-
çerli oluyor.
Antrenmanlarınız nasıl geçiyor,
ne kadar sürüyor? Ne tarz özel
çalışmalar yaptırıyorsunuz?
Önce antrenmanda ne çalı-
şacağımızı planlıyoruz. Arkadaş-
larımız bir hazırlık yapıyor, ben
de inceleyip son şeklini veriyo-
rum. Taktik çalışmaların yanı
sıra özel çalışmalara da önem
veriyoruz. Sonuçta oyuncunun eksi-
ğine bakıyoruz. Bu eksikleri giderecek
çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Sıçrama
veya gol vuruşu konusunda sıkıntı var-
sa çözüm geliştirecek çalışmalar yapı-
yoruz. Savunmada kademe ve birlikte
hareket ile ilgili çalışmaları çok yaptı-
rıyoruz. Bu çalışmalar bireysel, grup
veya takım halinde olabiliyor. İdman-
larımız 1,5 saat sürüyor. İngilizler en
ideal çalışma süresinin maç süresi ka-
dar, yani 90 dakika olduğunu söylüyor.
Ben de bu görüşe katılıyorum.
Teknik ekibinizde hangi isimler yer
alıyor. Görev ve sorumluluklar nasıl
paylaşılıyor?
Yardımcılarımdan biri Beşiktaş’tan
eski takım arkadaşım Ulvi Güveneroğ-
lu. Ulvi her şeyden sorumlu. Recep
Çetin kondisyondan sorumlu. Kaleci
antrenörümüz Mehmet
Tezcan. Bu isimlerin al-
tında da Ersin Aka, Eren
Şafak ve Selçuk Erdoğan
görev yapıyor. Bu arka-
daşlarımız da analiz ve
kondisyondan sorumlu.
Genç oyunculara bü-
yük önem veren bir
teknik adamsınız. Bu
konu hakkında neler
söylemek istersiniz?
Gençlerle ilgilenme-
yi seviyorum. Ülkemiz-
de yetişen çocukların
bir şeyleri iyi yapmasına katkı sağla-
maktan mutlu oluyorum. Çok yete-
nekli bir ırkız. Avrupa’daki ülkelere
göre çok genç nüfusa sahip bir ülkeyiz.
Yöresel olarak farklılıklar taşıyan ama
yan yana geldiğinde futbolda olması
gereken tüm özellikleri barındıran bir
ırkımız var.
Örneğin İç Anadolu insanı dayanık-
lıdır. Akdeniz insanı çabuktur, Karade-
niz insanı kuvvetlidir, isteklidir. Bu ço-
cuklara sevgiyle yaklaşırsanız her şey
olur. Bu özellikleri biliyorum ve ülke
futboluna, milli takıma katkı sağlaya-
cak gençleri kazandırmaktan büyük
mutluluk duyuyorum. Bir teknik adam
için bu da bir başarıdır. Başarı sadece
ligi istenilen derecede bitirmek değil-
dir. Oyuncuları geliştirerek kulüplerin
bütçesine, ülkeye yarar sağlamak çok
mühim.
Genç bir oyuncunun A takım
seviyesine geldiğini, hazır oldu-
ğunu nasıl anlıyorsunuz?
Öncelikle genç oyuncunun
neyi iyi yapıp neyi iyi yapama-
dığına bakarım. En önemli şey
de hissetmek. Oyuncunun neler
yapabileceğini, ne kadar ileri gi-
debileceğini hissediyorum. Bazı
oyuncular zaten yetenekleriyle
kendilerini çok net belli ediyor.
Hafta içi Çarşamba-Perşembe
günleri çift kalede görüp beğen-
diğim ve hafta sonu A takımda
oynattığım çok oyuncu oldu.
Çalıştığım hemen hemen her
kulüpte gençlere şans verdim.
Bana göre 16-17 yaşında bir oyun-
cu ligde, büyük takımda hatta Milli
Takım’da oynayabilir.
Tabii genç oyuncuların yanında de-
neyimli oyuncuların da seçimi önemli.
35 yaşında bir oyuncunun da takıma
çok katkısı olur. Üstelik bu tür oyun-
cular genç oyuncuları yönlendirme ve
geliştirme konusunda da yarar sağlar.
Bu tür oyuncuları bulmak ve takıma
kazandırmak lazım.
Antrenörlük kariyerinizde görev yap-
tığınız takımlar içinde en güzel, en
keyif veren futbolu hangisi sergiledi?
Beşiktaş’ı bir kenara koyalım çün-
kü burası evim ve duygusal yaklaşıyo-
rum. Onun dışında Bursaspor’a sezon
ortasında gelmiştim. Ertesi yıl takım
olarak iyi oynadığımızı düşünüyorum.
Trabzon’da iyi işler yaptık. Ankaras-
por, ilk çalıştığım dö-
nemde Ankaragücü ve
Gaziantepspor’da da iyi
futbol sergilediğimizi
düşünüyorum.
Bir sıraya koymak ge-
rekirse Trabzonspor’da
çeşitli sıkıntılara rağ-
men takım halinde
keyif veren bir futbol
sergilemiştik. İkinci sı-
raya da Ankaraspor’da
çalıştığım dönemde or-
taya çıkan futbolu koya-
bilirim.
Aktif futbolculuk sürecinizin hangi
aşamasında futbolu bıraktıktan son-
ra yolunuza teknik adam olarak de-
vam etmeye karar verdiniz?
Teknik direktör olmaya futbolculu-
ğumun son senesinde karar verdim.
Aslında daha önceleri de düşünüyor-
dum ama kesin kararımı son yıl ver-
dim. Bizim bildiğimiz başka bir iş yok.
Yapabileceğimiz, gelecekle ilgili plan-
layabileceğimiz tek şey antrenörlüktü.
Bu kararı verdikten sonra kurslara git-
tim ve teknik direktörlüğe başladım.
Futbol oynadığınız yıllarda hangi tek-
nik adamlardan etkilendiniz?
Beşiktaş’ta şampiyonluğu kazan-
dığımız 1985-1986 sezonunda teknik
direktörlüğümü yapan Branko Stanko-
viç en çok etkilendiğim teknik direktör
oldu. Hem babacandı, hem işi çok iyi
biliyordu. Sistemi bize, bizi sisteme
çok iyi uyarlamıştı.Onunla geçen gün-
lerimizde çok şey öğrendim. Gordon
Milne çok çalışkan bir teknik adam-
dı. Sisteme bağlılığı çok etkileyiciydi.
1981-82 sezonunda 16 sene aradan
sonra şampiyonluk yaşadığımızda
Dorde Miliç ile çalıştım. O biraz daha
yüklenen, tempolu oynatmaya çalışan
bir teknik direktördü. Aklıma gelen ilk
isimler bunlar. Önemli olan çalıştığı-
nız teknik adamların neyi iyi yaptığını
görüp onlardan bir şeyler alıp üstüne
katabilmek.
Çalıştığınız takımlarda en çok hangi
noktalara önem verirsiniz?
Değişik takımlara, değişik camiala-
ra, değişik ortamlara gidiyoruz. Gittiği-
miz her yerde de bir şeyler oturtmaya
çalışıyoruz. En önemlisi kaliteli, karak-
terli, düzgün, takımdaşlık duygularını
bilen, hangi dinden ırktan olursa olsun
geleneklerine bağlı oyuncuları bir ara-
ya getirerek bir takım oluşturmak. Bu
özellikler birinci planda önemli diye
düşünüyorum. Oyunculuk kalitesi ise
sonra gelir. Çünkü saydığım özellikler
geliştiği anda bu oyunculuğu da olum-
lu yönde etkiliyor. Futbolcu arkadaşı
için, takımı için, hocası için başarmak
istiyor.
Kendinizi nasıl bir teknik adam olarak
tanımlarsınız?
Çok disiplinliyimdir. Çok da babaca-
nımdır. Oyuncum için, çalıştırdığım ta-
kım için her şeyi yaparım. Tabii oyun-
cuların da belli bir çizgide kalmasını
isterim. Mesela şu anda Beşiktaş’ta
oyuncularımla nasıl giyinmeleri, ne
okumaları, nereye gitmeleri gerektiği
gibi şeyleri sürekli konuşuyoruz. Ha-
yatlarını nasıl geliştirmeleri gerektiğini
paylaşıyoruz. Yani antrenman öncesi
böyle bir mesai de harcıyoruz. Ondan
sonra sahadaki becerilerini nasıl geliş-
tirebileceklerine eğiliyoruz. Oyuncum
benimle ilgili şöyle hisseder: “Hoca bir
şey olursa benim arkamdadır ama ben
bir şey yaparsam da gerekeni yapar.”
Türk insanını biliyorsunuz. Disiplin
sevgiden geçer.
Takım planlamasını yaparken önceli-
ği nelere veriyorsunuz?
Önce bir sistem belirliyoruz. Bunu
planlayabilmek için tabii sezon başı
bir takıma gitmek lazım.Kulübün büt-
çesine göre bir transfer politikası oluş-
turuyoruz. Ondan sonra bu sistemi ve
oyuncuları geliştirmeye çalışıyoruz.
Ama sonradan bir takıma gittiğiniz za-
man elinizdeki oyuncuların kapasitesi-
Röportaj: M. Koray Gürtaş
Samet Aybaba: “Artık dışarıya açılmalıyız”
Beşiktaş’ın tecrübeli çalıştırıcısı Samet Aybaba, kendini disiplinli aynı zamanda babacan bir teknik
direktör olarak tanımlıyor. Gençleri futbolumuza kazandırmaktan büyük mutluluk duyduğunu
ifade eden Aybaba, en çok etkilendiği teknik direktörün Branko Stankoviç olduğunu söylüyor. Sa-
met Aybaba, Türk teknik adamların özellikle futbolda gelişmek isteyen Türki cumhuriyetlerde çalı-
şarak yeni bir pazar yaratmaları gerektiğine inanıyor ve bu alanda öncü olabileceğini belirtiyor.
Futbol Gelişim
24
25
Futbol Gelişim