Previous Page  30-31 / 40 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 30-31 / 40 Next Page
Page Background

kesmişti ve şampiyona sonrasında İngiliz kulübünün

kalesini koruyacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Lâkin

Zoran Simoviç, Nenad Stojkoviç, Faruk Hadzibegiç, Velimir

Zajec, Sreçko Katanec, Miloş Şestiç, Zlatko Vujoviç, Ivan

Gudelj, Safet Susiç, Mehmed Bazdareviç, Süleyman

Haliloviç, Dragan Stojkoviç ve Zvezdan Cvetkoviç’ten

oluşan Yugoslavya takımı, Lens’in Falix-Bollaert

Stadı’ndaki ilk maçında Belçika’ya 2-0 yenilince Teknik

Direktör Todor Veselinoviç faturanın ağır kısmını kaleci

Simoviç’e kesmiş ve Danimarka ile oynanan ikinci maçta

kaleyi Tomislav Ivkoviç’e emanet etmişti. Fakat

Yugoslavya bu maçta da 5-0 mağlup olacak ve

Veselinoviç, Fransa ile oynanacak son grup maçında bir

kez daha keleci tercihini Zoran Simoviç’ten yana

kullanacaktı. Yugoslavya bu maçta kendine gelmiş ve

turnuvanın sonunda şampiyonluğa ulaşacak ev sahibiyle

dişe diş mücadele etmişti ancak 3-2 yenilmekten

kurtulamamıştı. Simoviç’in İngiltere hayallerini sona

erdiren üç Fransız golünün altında ise çok tanıdık bir

ismin, Michel Platini’nin imzası vardı. Diğer yandan da

EURO 84’e büyük umutlarla gelen Almanya yarı finalde

İspanya’ya 1-0 yenilerek elenmiş ve bu durum teknik

direktör Jupp Derwall’le Panzerlerin yolunu ayırmıştı.

Fakat Derwall ve Simoviç’in ülke millî takımlarındaki bu

şanssızlığı Galatasaray adına büyük bir şansa

dönüşecekti. Jupp Derwall, Galatasaray’a çağ atlatacak bir

dönemin kapılarını açmak için Florya’ya geliyor, sarı-

kırmızılı takım da o güne kadar görülmemiş büyüklükte

bir transfer harekâtına başlıyordu. Erdal Keser, Burak

Dilmen, Yusuf Altıntaş, Semih Yuvakuran, İsmail Demiriz,

Rıza Tuyuran ve Levent Erköse gibi yerli oyuncuların yanı

sıra Alman Millî Takımının ünlü golcülerinden Rüdiger

Abramczik ve Yugoslavya Millî Takımı’nın kalecisi Zoran

Simoviç de sarı-kırmızılı renklere bağlanıyordu. Derwall

yönetimindeki Galatasaray’ın bu kadrosuyla, en son 1973

yılında kazandığı şampiyonlukla kucaklaşması

bekleniyordu lâkin öyle olmadı. Daha ligin ilk maçında

İstanbul’da Denizlispor’a 1-0 yenilen Galatasaray, sezon

sonunda hiç de beklemediği bir noktadaydı.

Fenerbahçe’nin 50 puan ve averajla şampiyon olduğu,

Beşiktaş’ın aynı puanla ikinci sırayı aldığı ligde

Galatasaray ancak 36 puan toplayabilmiş, Trabzonspor ve

Ankaragücü’nün ardından beşinci sırada kalmıştı. Simoviç

sezonun ilk yarısında yediği hatalı gollerle şimşekleri

üzerine çekip birkaç maç yedek kalsa da ikinci yarıdaki

performansıyla ligin en başarılı kalecisi olmayı başarmıştı.

1985-1986 sezonunu Galatasaray hiç yenilmeden

tamamlıyor ancak kendisi gibi 56 puan toplayan

Beşiktaş’ın averajla arkasında yer alıyordu. Simoviç,

kalesinde sadece 20 gole geçit vermiş ve

sezonun en az gol yiyen kalecisi olmuştu

ancak Galatasaray forvetleri, Beşiktaşlı

meslektaşlarının üzerine çıkamamıştı.

Galatasaray, 1986-87 sezonuna da yenilgiyle

başlasa bile bu kez işin sonunu iyi getirmiş ve

Beşiktaş’ın 1 puan önünde şampiyonlukla

kucaklaşmıştı. 14 yıl sonra kazanılan bu şampiyonluk

sarı-kırmızılı takım adına tarihi bir başarı demekti ve bu

başarıdaki en büyük paylardan birisi kalesinde devleşen

Zoran Simoviç’e aitti.

1987-1988 sezonunda Galatasaray üst üste ikinci kez

şampiyonluğa ulaştı. Takip eden sezonda lig

şampiyonluğu ezeli rakip Fenerbahçe’ye kaptırılsa da o

yılın akıllarda kalan en büyük olayı Fenerbahçe’nin lig

şampiyonluğundan ziyade, Galatasaray’ın Avrupa

Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale kadar

yükselmesiydi. Çünkü bir Türk takımının ilk kez bu

derecede önemli başarılar elde etmesi, sonraki yıllarda

Türk futbolunun ufkunun gelişmesine büyük katkıda

bulunmuştu.

Sarı-kırmızılı takım ilk turda Avusturya’nın Rapid Wien

takımını deplasmandaki 2-1’lik yenilginin rövanşında 2-0

yenerek tur atlamış, ardından İsviçre’nin Neuchatel

Xamax takımına deplasmanda 3-0 yenildikten sonra

inanılmaz bir rövanşta 5-0 galip gelerek çeyrek finale

yükselmişti. Çeyrek finaldeki rakip ise Fransa’nın o

dönemdeki büyük markası Monaco’ydu. Galatasaray,

deplasmandaki ilk maçı Tanju Çolak’ın golüyle 1-0

kazanmıştı. Rövanş ise Galatasaray’ın Neuchatel

maçındaki cezası nedeniyle Köln’de oynanacaktı.

O dönemde genç bir teknik adam olan Arsene Wenger’in

Monaco’sunda George Weah gibi bir dünya yıldızı da yer

alıyordu. Galatasaray 53’te Prekazi’nin müthiş frikik

golüyle öne geçmiş, Zoran Simoviç, kendisine

“Müngersdorfer Panteri” unvanını kazandıracak müthiş

bir oyun çıkarmış ve sadece 65’te George Weah’tan yediği

golle maçın 1-1 bitmesini sağlamıştı. Galatasaray’ın o

sezon yazdığı tarihin altındaki en büyük imzalardan birisi

Simoviç’e aitti. Maçın sonunda Türk bayrağı ile sahada tur

atan Karadağlı kalecinin o görüntüsü bugün

bile hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.

1990’da Everton’la oynanan jübile maçıyla

futbolu bırakın Simoviç, 2004 yılına kadar

ülkemizde yaşadı. 2004-2006 yılları arası

Sırbistan 1. Lig takımlarından FK Napredak

Kruševac’ın başkanlığını yaptı.

30