Previous Page  32-33 / 40 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 32-33 / 40 Next Page
Page Background

dakikasında tutuk görünen Millî Takımımız, savunmanın

hatası yüzünden Erceg’in 23’üncü dakikadaki golüne

engel olamadı ve soyunma odasına 1-0 yenik girdi.

Ancak ikinci yarıda sahada çok daha istekli bir Türkiye

vardı. Hırvatistan kalesinde hissedilir bir baskı kuran

ay-yıldızlılar, Oktay Derelioğlu ile mutlak bir fırsattan

yararlanamazken, Ertuğrul Sağlam’la da direkten döndü.

Ancak bu baskının gol getireceği belliydi. Nitekim 80’inci

dakikada Ertuğrul Sağlam skoru 1-1’e getiren golü atmayı

başardı.

Zagreb’de gol düellosu

Hırvatistan’la üçüncü buluşmamız, Zagreb’de oynanan bir

özel maçta gerçekleşti. Millî Takımımız 2004 Avrupa

Şampiyonası finallerine katılma hakkını Letonya ile

oynadığı talihsiz baraj maçları sonucunda kaybetmiş,

görevinden ayrılan Şenol Güneş’in yerine takımı

Hırvatistan’daki hazırlık maçına yardımcısı Ünal Karaman

götürmüştü. Kadroda birçok yeni oyuncu yer alıyordu.

Hırvatistan da 1996 ve 97’deki maçların kadrosunu

tamamen değiştirmişti. 31 Mart’ta oynanan maça hızlı

giren Hırvatlar, daha ilk dakikada golü buldu. Mornar’ın

ortaladığı topu Prso şutlamış, savunmadan dönen topu

önünde bulan Sokota takımını 1-0 öne geçirmişti.

Millî Takımımız golün ardından çabuk toparlansa da

ilk yarı boyunca skoru eşitlemeyi başaramadı.

İkinci yarıda iki takım da açık futbol oynuyor, gol her an

geliyorum diyordu. 73’üncü dakikada Nihat Kahveci’nin

serbest vuruşunda direkten dönen topu tamamlayan

Zafer Biryol, skoru 1-1’e getirdi. Golden üç dakika sonra

Hırvatlar bir serbest vuruş golü buldu. Srna’nın sol

çaprazdan kullandığı frikikte top önce üst direğin içine

çarptı, sonra da ağlarımıza gitti: 2-1.

Ancak Millî Takımımız pes etmek niyetinde değildi.

Bu golün hemen ardından Nihat’ın kullandığı serbest

vuruşta Zafer Biryol’un kafayla indirdiği topu önünde

bulan Çağdaş Atan, maçın skorunu 2-2 olarak belirledi.

Maç bitmeden bitmeyiz

Hırvatistan’ı hiç yenemediğimizi en başta söylemiştik

ama onları öyle bir noktada eledik ki, oynadığımız tüm

maçların skorlarına bedeldi. İki takım EURO 2008’in

çeyrek finalinde 20 Haziran 2008’de Viyana’daki Ernst

Happel Stadı’nda karşı karşıya geldi. Hırvatlar, elemelerde

İngilizleri turnuva dışına itmiş ve daha da önemlisi EURO

2008’in en parlak ekiplerinden Almanya’yı çok etkili bir

oyunla yenmeyi başarmışlardı. İstim üzerindeydiler.

Ancak Millî Takımımız da öyle bir Çek maçı oynamış ve

kazanmıştı ki, artık karşısına kim gelse fark etmez

durumdaydı. Zaten maçın kontrolü de oyun başlar

başlamaz elimize geçti. Her ne kadar Olic’in direkten

dönen vuruşunda gole Hırvatlar yaklaşsa da ilk yarının

hâkimi bizimkilerdi. İkinci yarıda ise giderek artan bir

Hırvat etkinliği vardı sahada. Yine de normal süre golsüz

tamamlandı. Uzatmalarda Hırvatlar “maç penaltılara

gitsin” havasındaydı, bizimkiler ise işi bitirmek niyetinde.

Ancak golü bulan onlar oldu. Bitime 1 dakika kala

Klasnic’in golü her şeyi bitirmiş gibiydi. Lâkin Türkiye

yenilgiyi kabul etmeyecekti. Kalecimiz Rüştü Reçber’in

ofsayt atışından gönderdiği uzun topu Emre Aşık, Semih

Şentürk’ün önüne indirdi ve Semih de o hırsla vurdu. Gol

herkesi ama herkesi şoke etmişti. Maç bitmişti ve skor

tabelasında 1-1 yazıyordu. Penaltıları bu moralle attı bizim

çocuklar. Hırvatlar bir bir kaçırırken bizimkiler hep ağları

buluyordu. Ve penaltılarda elde edilen 3-1’lik üstünlük

ay-yıldızlı takımı yarı finale taşırken Hırvatları evlerine

yolluyordu.

En ağır yenilgimiz

2012 Avrupa Şampiyonası eleme grubunda Almanya’nın

arkasında kalan Millî Takımımız, play-off’ta Hırvatistan

karşısında bir şans daha kullanacaktı. Ancak Guus

Hiddink yönetimindeki ay-yıldızlılar, daha İstanbul’daki

ilk maçta umutlarını tüketti. 11 Kasım 2011 günü Türk

Telekom Stadı’nın zemininde Hırvatlar, Olic-Mandzukic

ikilisiyle çift santrforlu bir sistemle yer alıyor, bu ikiliyi

orta alanda Srna, Modric, Rakitic gibi hücum gücü yüksek

oyuncularla destekliyordu. Millî Takımımızda ise kalabalık

bir orta saha kurgusu göze çarpıyordu. Hiddink’in “ilk

maçta gol yemeyelim” ve “Hırvatların pas bağlantılarını

keselim” düşüncesine uygun olarak kanatlarında Hamit

Altıntop ve Arda Turan’ın yer aldığı, göbeğini de Sabri

Sarıoğlu, Selçuk İnan ve Emre Belözoğlu’nun kontrol ettiği

beşli orta sahanın önünde Burak Yılmaz tek santrfor

olarak görev yapacaktı Ancak oyun, bütün planları alt üst

eden bir şok golle başladı. Sağ bekte görmeye alıştığımız,

ancak bu maçta ters kanatta görev alan Vedran

Corluka’nın ortasında Olic topu ağlara göndermekte

zorlanmadı. 32’nci dakikada ise kalabalık bir biçimde ceza

sahamızın çevresini ablukaya alan Hırvatlar, sağ kanattan

Srna’nın kestiği topu arka direkte Mandzukic’in kafa

vuruşuyla ağlarımıza yollayıp farkı ikiye çıkardı. “Devre

arasında toparlanıp ikinci yarıda bambaşka bir takım olur

muyuz?” ümidimiz de tükenmekte gecikmedi. Daha

51’inci dakikada Srna’nın sağ kanattan kullandığı serbest

vuruşta Corluka, ön direkte kafayı vurup maçın skorunu

3-0 olarak belirledi ve 15 Kasım’da oynanacak rövanşı

bizim için neredeyse anlamsız hale getirdi.

Hiddink’ten elveda

Teknik direktör Hiddink, 15 Kasım’daki rövanşın

oynanacağı Maksimir Stadı’nda düzenlediği basın

toplantısında “Finallere gitmek için buraya daha iyi bir

skorla gelmek isterdik. Sınırlı olarak görsek de bu maçta

oynayacak takım farklı isimlerden oluşacak. En iyisini

vereceklerine inanıyorum. Bizim ikinci dakikada

yediğimiz gol gibi burada şaşırtıcı sonuçlar olabilir.

Futbolda neler olacağını bilemezsiniz. Onları şaşırtmak

istiyoruz” diyordu.

Maksimir Stadı’na çıkan on birimizde sadece Egemen

Korkmaz, Hamit Altıntop ve Selçuk İnan yerlerini

koruyordu. 8 oyuncu ise değişmişti. Kaleci Volkan Demirel

maç kadrosunda da yer almazken, kalede Sinan Bolat

vardı. Savunmanın yeni isimleri Serkan Balcı, Ömer

Toprak ve İsmail Köybaşı’ydı. Bu defa dörtlü bir orta

sahayla oynayan takımımızda Selçuk Şahin ve Caner

Erkin on birdeydi. Forvette ise Umut Bulut, Kazım Kazım

ikilisi yer alıyordu. Oyunun başlangıcında atılacak bir gol,

bize yeni baştan bir umut verebilirdi ve Millî Takımımız da

bu istekle başladı oyuna. Yeni 0oyunculardan kurulu Millî

Takım, daha mücadeleci görünüyor ve özellikle

savunmada çok başarılı hamleler yapıyordu ancak iş topu

üçüncü bölgeye taşımaya geldiğinde işler karışıyordu.

Nitekimmaç 0-0 sona erip Hırvatlar EURO 2016

finallerinin yolunu tutarken, Guus Hiddink de bavullarını

toplayıp ülkesine dönecekti.

Paris’te hüzün

Sekiz yıllık hasretle beklediğimiz EURO 2016 finallerinde

grubumuzdaki ilk rakibimiz Hırvatistan’dı. Ancak 12

Haziran 2016 günü hiç de beklediğimiz gibi bir başlangıç

yapamadık ve Paris’teki ilk grup maçımızda Hırvatistan’a

1-0 mağlup olduk. Tribünlerinin çoğunluğunu coşkulu bir

32

33