Futbolculuğunuzun hangi aşamasın-
da antrenör olmaya karar verdiniz?
Aslında antrenörlüğe mahallede
başladım diyebilirim. 14 yaşında ta-
kım kurdum. 18 yaşına gelinceye ka-
dar mahalle takımında hem oynadım
hem de onları çalıştırdım. Onlar için
maçlar organize ediyordum. Sonra-
sında İzmirspor’da oynamaya başla-
dım. Ancak mahallle takımından yine
kopmadım. Takımın ismi Fatihspor’du.
Adını oturduğum bölgedeki Fatih
Mehmet İlköğretim Okulu’ndan al-
mıştı. Gayrı federe bir takımdı. İz-
mirspor’dayken antrenmandan arta
kalan zamanlarımda yine onları topla-
yıp, çalıştırıyor ve maçlara götürüyor-
dum. O zamandan beri antrenörlük
fikri kafamda vardı. Futbol oynarken
de antrenörlerimin neler yaptıklarını
dikkatle gözlemlerdim. Çünkü futbol-
da oyuncuyken yeteneğiniz dahilinde
kendinizi geliştirebilirsiniz. Tabii ki
zamanla üstüne bir şeyler koyarsınız
ama yetenekleriniz size müsaade et-
tiği ölçüde bir şeyler yapabilirsiniz.
Antrenörlük ise gelişime daha açık.
Çalıştığınız, istediğiniz, arzu ettiğiniz
kadar ileri gidebilirsiniz.
Birlikte çalıştığınız antrenörlerden,
en çok hangilerinden etkilendiniz?
Tabii ki hepsinin bana katkıları ol-
muştur. Ancak en çok etkilendiğim
isim Fatih Terim’dir. Kendisi Ümit Milli
Takım antrenörlüğü yaptığı dönemde,
ben de öğrencisiydim. Onunla birlik-
te, Türk futbolcusu kendine güven-
meye ve Avrupa takımlarıyla müca-
dele edebileceğine inanmaya başladı.
Tabii ki bu benim gözlemim, farklı dü-
şünenler de olabilir. İstanbulspor’da
birlikte çalıştığım Hollandalı Leo
Beenhakker’dan etkilendiğimi söyle-
yebilirim. Saffet Susiç de bende özel
yeri olan teknik adamlardan biri.
Kendisinin hem futbolculuğunu hem
de yardımcı antrenörlüğünü yaptım.
Kendisine saygım çok büyüktür. Hala
da görüşmekteyiz.
Antrenörlükte temel prensipleriniz
nelerdir? En çok önem verdiğiniz un-
surlar hangileridir?
Antrenörlükte her şeyden önce
adil ve dürüst olmak çok önemli. Tüm
oyuncularımla ilgili düşündüklerimi
onlarla rahatlıkla paylaşırım. Sami-
miyet çok önemli. Futbolu sadece
kazanmaya, sonuca dayalı bir spor
olarak görmüyorum. Bence, futbol
çok güzel bir oyun ve ben bu sporu
oyun olarak görüyorum. Bu oyunun
içinde olmaktan mutluluk duyuyorum
ve çevremdeki insanların da bundan
mutlu olmasını istiyorum. Dolayısıyla
bu ortamı sağlamaya çalışıyorum.
Akhisar’da büyük bir başarı yakala-
dınız. Teknik adamlık kariyerinizde
daha önceki deneyimlerinizde işle-
rin yolunda gitmediği dönemler de
oldu. Bugüne kadarki performansı-
nızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle başarıyı ne ile değerlen-
direceğimiz çok önemli. İlk olarak
Malatyaspor’da çalışmaya başladım.
Devre arasında Malatya’ya gittim ve
takımın yarısı ekonomik nedenlerden
dolayı ayrıldı. İyi oyuncuların hepsi
gitti. Biz kampa başladık. Kayserispor
ile kupa maçımız vardı. Kampta de-
nemeye çağırdığımız oyuncuların ha-
ricinde sadece 10 tane lisanslı oyun-
cumuz vardı. 4 tane genç oyuncuyu
takım bulmaları için bırakmıştık. On-
ları apar topar geri çağırdık. Bir tanesi
kaleci olmak üzere 14 kişiydik. Kupa
maçında mecbur kalıp oynatmamız
gerekebilir diye üçüncü kalecimiz de
Hamza Hamzaoğlu:
“Futbolun keyfine varmalıyız”
Akhisar Belediyespor’u Spor Toto Süper Lig’e taşıyarak büyük bir başarıya imza atan Hamza Ham-
zaoğlu, çok küçük yaşlarda antrenörlüğe ilk adımı atmış. Adil ve dürüst olmayı teknik adamlık
anlayışının merkezine koyan genç çalıştırıcı, büyük bir sektör haline gelse de futbolun bir oyun
olduğunun unutulmaması gerektiğini belirtiyor. Hamzaoğlu, röportajda geçen sezon şampiyonluk
yarışının kızıştığı dönemde hayata geçirdiği ilginç uygulamaları da bizlerle paylaşıyor.
forma yaptırdık. Bu şartlarda teknik
adamlığa başladım. Aslında elimizde-
ki mevcut imkanlarla çok da iyi şeyler
yaptığımızı düşünüyorum. Çok genç
oyuncularla Bank Asya 1.Lig maçları-
na çıktık. Tüm olumsuzluklara rağmen
iyi oynadığımızı düşünüyorum. Fakat
yönetim ne düşündüyse, ligin bitme-
sine 9-10 hafta kala benimle yollarını
ayırma kararı aldılar. Onlara bunun
yanlış olduğunu anlatmaya çalıştım
fakat kan değişikliği yapacaklarını
belirttiler. Ben görevden ayrıldıktan
sonra maç kazanamadılar ve Ma-
latyaspor küme düştü. Belki devam
etmemiz halinde kurtarabilirdik ki o
zamana kadar zor maçları geçmiştik
ve kolay maçlar başlıyordu. Ardından
bir Eyüpspor deneyimim oldu.Takıma
5. hafta geldim. Eyüpspor iki puan-
la son sıradaydı. Buna rağmen çıkışa
geçtik final grubuna katılma şansını
son maçta kaçırdık. Play-off’ta finale
yükseldik ancak Tavşanlı Linyitspor’a
2-1 yenilerek Bank Asya 1.Lig’e çıkma
şansını son anda yitirdik. Eyüpspor’da
da imkansızlıklara ve sıkıntılara rağ-
men oldukça başarılı olduğumuzu dü-
şünüyorum.
Denizlispor’dan neden ayrıldınız?
Denizlispor’da da, ilk yarıyı lider
bitirdik. İkinci yarının ilk maçında
deplasmanda Güngören ile oynadık.
Kazanabilirdik ama maç berabere bit-
ti. Daha sonra kendi sahamızda Ga-
ziantep Büyükşehir Belediyespor kar-
şısında çok baskılı oynadığımız maçta
savunmadan uzaklaştırdığımız top
kendi oyuncumuzun suratına çarpıp
ağlara gitti. Karşılaşmayı kaybettik.
Zaten seyirci ile bir türlü yıldızımız ba-
rışmamıştı çünkü onların
beklentileri farklıydı. Farklı
bir hoca bekliyorlardı karşı-
larında. Denizlispor’da 12
hafta yenilmedik. 13. hafta
ilk mağlubiyetten sonra bir
takım olumsuz tezahürat-
lar oldu. Daha sonra bu
olay tekrar etti. Az önce
bahsettiğim Gaziantep Bş.
Bld. maçında bu durum
bir kez daha tekrarlanınca
ayrılma kararı aldım. Yarın
şampiyon bile olsak kimse-
nin bana “teşekkür ederiz” demeye-
ceğini düşünüyordum. Ancak şunu da
söylemeden geçemeyeceğim, Beledi-
ye Başkanı Nihat Zeybekçi, inanılmaz
destek verdi. Ona teşekkür etmek is-
terim. Ama maalesef oradan ayrılma-
mız gerekiyordu.
Akhisar Belediyespor size teklif ge-
tirdiğinde son derece zor bir durum-
daydı. Görevi kabul ederken kafanız-
da neler vardı?
Denizlispor dan ayrıldıktan 3-4
hafta sonra Akhisar’dan teklif geldi.
Ligin bitimine 10 hafta kalmıştı, ta-
kımın rakiplerinden bir maçı fazlaydı
ve yakalaması gereken puandan 4
puan gerideydi. Çok zor bir durum-
daydı aslında. Ama ben Denizli de
sağlanan başarının bir nebze olsun
görünebilmesini istedim. Çünkü ora-
daki performansım takımın kalitesine
bağlanıyordu. Sağlanan başarıları bir
türlü görmek istemediler. Bunu hem
kendime biraz da insanlara ispatla-
yabilmek adına ayrıca Akhisar Bele-
diyespor yönetiminin bana verdiği
elektrik ve onların futbola bakışına
inanarak görevi kabul ettim. Yönetim-
le birbirimize çok iyi uyum sağladık.
Onlar da futbolun bir spor olduğunu
bilerek hareket ediyorlardı. Mümkün
olduğunca sporculara verdikleri söz-
leri yerine getirmeye çalışıyorlardı. Bu
insanlar için ve kulüp için bir şeyler
yapmak istedim. Çalıştık ve son hafta
da olsa ligde kalmayı başardık. Sonra
kurduğumuz takımla birlikte şampi-
yonluğu yakaladık.
Bu sezon başında takımı oluşturur-
ken böyle bir hedef var mıydı?
Tabii ki vardı. Ben yönetime he-
definiz var mı, potansiyeliniz var mı,
yarın biz Süper Lig’e çıkarsak, bu ilçe
bunu kaldırır mı gibi sorular yönelt-
tim. İmkanların oluşması durumunda
ellerinden gelini yapacaklarını söyle-
diler. Hedef olmadan hiçbir şey olmu-
yor. Futbolda elinizdeki imkanı doğru
kullanabilirseniz her şey mümkün. Biz
orada başarabileceğimizi ilk günden
düşünüyorduk zaten. Takımımızı ona
göre kurduk. 1 sene önce düşmekten
son anda kurtulan bir takım, sezona
başlarken şampiyonluk parolasıy-
la başlayamazdı. Bu doğru olmazdı.
Dolayısıyla biz hedefimizi ligde kalıcı
olmak olarak belirledik. Taraftarımızı
büyük bir beklenti içine sokmadan,
oyuncularımızı büyük bir baskı altına
almadan, stres ortamı oluşturmadan,
yavaş ve sakin bir şekilde başladık. Bu
işten keyif alarak sonuca ulaşmaktı
hedefimiz. Düşündüğümüz, planladı-
ğımız her şey aşağı yukarı gerçekleşti.
Ve sonunda Süper Lig’e çıktık.
Gözlemlediğimiz kadarıyla takım-
daki deneyimli oyuncular sorumluluk
alarak başarıda önemli rol oynadı.
Zaten genç ve yetenekli bir kadro-
muz vardı. Onları tecrübeli isimlerle
desteklememiz gerekiyordu. Burada
da bildiğimiz oyuncular üzerine yo-
ğunlaştık. Emrah, Kürşad, Oğuz, Şeyh-
mus gibi daha önceden bildiğimiz
oyuncuları kadroya dahil ettik. Onla-
rın öncelikle başarılarından ve yete-
neklerinden faydalanmayı düşündük.
Daha da önemlisi gençlerin profesyo-
nelleşmelerine katkı koyacaklarını ve
takımı bir bütün halinde tutabilmeyi
sağlayacaklarını öngördük. Onlar da
bizleri yanıltmadılar. Zaten yanıltacak
insanlar değillerdi. Güzel,
uyumlu bir sezon geçirdik.
Yönetimimiz, oyuncular,
bizler,taraftarımızla
çok
uyumluyduk ve sonunda
da başarı geldi.
Liderliğin antrenörlükte
önemi nedir sizce?
Kesinlikle bir antrenö-
rün öncelikle çok iyi bir
lider olması lazım. Oyun-
cuların, yönetimin ona
inanması lazım. Eğer bura-
da inanç zafiyeti başlarsa,
Röportaj: M. Koray Gürtaş
Futbol Gelişim
14
15
Futbol Gelişim