Page 58-59 - FUTBOL GELİŞİM BÜLTENİ - 8

Basic HTML Version

sıyla sporun doğasındaki bu rekabet ve
onun getirdiği mücadele ortamı, ödülle-
rin içsel olduğu görevlerde ana dürtülerin
de içselleşmesini, bireyde yerleşmesini ve
kalıcı olmasını sağlayarak içsel motivasyo-
nun gelişimine yardımcı olmaktadır.
Bu da genç bir futbolcunun, oyun süresi
oldukça uzun bir futbol maçı içindeki iniş-
çıkışlarda ve dört mevsim her türlü hava
şartlarında oynanan bu oyundaki saha içi
ve saha dışı dinamiklerin getirdiği zorluk-
lar karşısında her anlamda ayakta kalma-
sına, oyuna hakemin son düdüğü çalana
kadar odaklanmasına ve performansını
maçın bütününe taşıyacağı zihinsel ve
fiziksel yeterliliğe ulaşmasına yardımcı
olmaktadır.
Spordaki başarı algısı ve stres
Spor etkinlikleri ve maçlar, küçük ço-
cukların, (özellikle erkek çocuklar) ken-
dilerini akranlarıyla kıyaslama ve başarı
göstererek büyüklerinden kabul görme
alanlarıdır. Sporda iyi olma, çocuklarca
bir sosyal değer ve kazanım olarak algı-
lanmaktadır.
Sporda iyi performans gösterme, ço-
cukların çevrelerindeki diğer insanlarla
ilişkileri üzerinde de, sosyal becerilerin
gelişiminde de çocuklar için pozitif bir
etki sağlamaktadır. Ortalamanın üzerin-
de fiziksel beceriler ise, akranlar arasında
daha yüksek bir sosyal seviyeye sahip ol-
manın önünü açmaktadır. Çocuklar elbet-
te bütün bunları görebilmektedirler. Bu
yüzden de çocuklar özellikle belli bir yaş-
tan sonra sporda pozitif bir performans
ortaya koymaya çabalamakta, istedikleri-
ni saha yansıttığında da bu, beraberinde
akranlarla ilişkileri, öz saygıyı, özgüven
ve motivasyonu olumlu bir şekilde etkile-
mektedir. Ancak çocuk, futbol oyununun
içindeki iniş çıkışlarda “ya başaramazsam
korkusu” hissetmeye başladığında veya
maçta/antrenmanda iyi bir performans
gösteremediği zaman da bu durum, be-
raberinde stres ve endişeyi de getirebil-
mektedir.
Spor yapan çocuk ve yetişkinlerin varlığı
Çocuklar yeni beceriler geliştirirken,
az önce belirttiğimiz gibi sporun getirdi-
ği rekabetten stres de duyabilmekteler.
Hele burada çocuğun gösterdiği sportif
performans, (yanlış bir eğilim olarak) bir
de yetişkin normlarıyla değerlendirilirse,
bunun getirdiği tepkiler çocuğun stresini
artırabilir. Rekabetin getirdiği mücadele-
de kendini zaman içinde yetersiz görme-
ye başlayan çocuk ise, özsaygı ve özgüven
eksikliği hissederek sporu bırakmaya yö-
nelebilmektedir. Elit spordaki rekabetin
(yine yanlış bir eğilim olarak), çocuk ve
gençlerin spor yaptığı ortamlara taşına-
rak, özellikle yenmenin ve yenilmenin çok
önemsenmesi sonucunda da, yetişkinle-
rin spor ortamında sadece seyirci olarak
bile bulunuşu, çocuklar için kaygı verici
ve psikolojik olarak yıkıcı bir durum yarat-
makta; bu da, çocukların gerçek perfor-
manslarını ortaya koymalarında bir engel
oluşturabilmektedir.
Bu durum, sporun çocuklar için uygun
bir sosyal ortam ve gelişim süreci yarattı-
ğı varsayımlarını tersine çevirerek, sporu
çocuklar için bir külfet haline getirirken;
yetişkinler içinse, sporu maalesef çocuk-
larını kullandıkları, kendi yapamadıkla-
rını (ve/veya yetersizliklerini) çocukları
üzerinden gerçekleştirmek istedikleri bir
tür tatmin etme ortamına dönüştürmek-
tedir. Böylelikle çocuk, her ne kadar spor
yapmaktan keyif alsa da, “seyirci” karşı-
sında göstere(bile)ceği kötü performans
sonrasında, sözel eleştiri ve tepki (hatta
büyükleri açıkça bir söz söylemese bile,
onlardan beden diliyle gelen olumsuz
mesajlar) alabileceğini bilerek, gerçek
performansını ortaya koymakta zorlana-
bilmekte, bu tür yanlış yaklaşımlar spor
yapan çocuk üzerinde olumsuz etkiler ya-
ratabilmektedir.
Burada dikkat edilmesi gereken konu,
spordaki rekabeti, doğrudan maçların
sonuçlarına bakarak değil de, çocuk ve
gençlerin gelişim süreçleri bütününde
değerlendirerek kullanmak olmalıdır.
Aksi takdirde maç sonuçları olumsuz ol-
duğunda, rekabeti özellikle kendisini baş-
kalarıyla kıyaslama yönünde değerlen-
diren çocuklarda “başarısızlık korkusu”
gelişmekte, bu tür çocuklar daha kırılgan
olmakta, hatta bu durum, 10-12 yaş gibi
çocuklar için öğrenmenin altın çağı olarak
adlandırılan bir dönemde, sporu bırak-
malarına bile neden olmaktadır.
Öyleyse iyi bir antrenörlük için nasıl bir
futbol gelişim ortamı yaratalım ki çocuk
ve gençleri futbolun içinde tutabilelim,
onları futbolla da kazanalım? Ne yapalım
da, çocuklarımızın ve gençlerimizin hem
sporun içinde, hem de sosyal hayatların-
da zeki, sağlıklı, zinde, kendine ve çevre-
sine saygılı, kendini ve içinde yer aldığı
takımı ve çevresini geliştirebilen bireyler
haline gelmesini sağlayalım?
Bu soruların cevaplarını bu yazı dizi-
sinin izleyen bölümlerinde açmaya ça-
lışacağız. Bu amaçla, her yaş grubunun
kendine özgü özellikleri ve bu yaş grup-
larıyla çalışırken nelere dikkat edilmesi
gerektiği konusundaki bilgi ve deneyim-
ler de, Futbol Gelişim’in bundan sonra-
ki sayılarında değerli antrenörlerimizle
paylaşılmaya devam edilecektir.
Kaynaklar
:
UEFA Antrenör Gelişim Programı Ders Notları (2006)
Ziya Kuruç. TFF- FGD Eğitim Ders Notları (2010)
Mehmet Özçağlayan. TFF-FGD Eğitim Ders Notları (2013)
Futbol Gelişim
56