

2013-14 sezonunda Hoffenheim’ın
U19 takımını Almanya şampiyonlu-
ğuna taşıyan genç teknik adam,
ertesi sezonsa üst üste ikinci
şampiyonluğa çok yaklaşacak fakat
finalde Schalke’ye kaybedecekti.
Üst üste elde edilen bu başarılar,
geniş bir kesimin dikkatini çeke-
cekti. Bunların başında da ülkenin
1 numaralı kulübü Bayern Münih
geliyordu. Münih yönetimi, Nagels-
mann’ın kendilerinde genç takımlar
düzeyinde antrenörlük yapmasını
istemekteydi ve bunun için onu
randevuya çağırdıklarında görüş-
meyi bizzat Karl-Heinz Rumme-
nigge ve sportif direktör Matthias
Sammer yürütmüştü. Ancak
Bayern’in cazip teklifine karşın
Nagelsmann yoluna Hoffenheim’da
devam etme kararı alacaktı.
2015-16 sezonu, Hoffenheim için
çok sıkıntılı başlamıştı. Bundes-
liga’da yer aldığı önceki yedi sezo-
nun altısında orta sıralarda yer alan
ve sadece bir kez küme düşme
korkusu yaşayıp onda da play-out
ile ligde kalan Hoffenheim, bu sefer
ligin dibine demir atmış durum-
daydı. İlk beş maçında 1 puandan
fazlasını alamayan takım, ligin ilk
yarısı bittiğinde de sadece 13 puana
sahipti ve son sırada yer alıyordu.
Ekim ayının sonlarına doğru,
yaklaşık iki buçuk yıldır takımı ça-
lıştırmakta olan Markus Gisdol’un
görevine son verilmiş ve onun ye-
rine tecrübeli Hollandalı teknik
adamHuub Stevens ile anlaşılmıştı.
Stevens ile yapılan anlaşma sezon
sonuna kadardı ve bundan sonra-
sındaysa görevin U19 takımıyla
başarıdan başarıya koşan Nagels-
mann tarafından devralınması ka-
rarlaştırılmıştı. Zira Nagelsmann’ın
Bundesliga seviyesinde teknik
direktörlük yapabilmesi için
tamamlaması gereken bir kurs
vardı. Yine de Nagelsmann takımın
başına geçtiği zaman, Bundesliga
tarihinin en genç teknik adamı
olacaktı.
Bundesliga’nın en genç
teknik direktörü
Fakat Stevens’ın gelişi de Hoffen-
heim için ilaç olmamıştı. Ligde takı-
mın başında 10maçta sahaya çıkan
Stevens, bu süre zarfında sadece
bir galibiyet elde edebilmiş, aynı
dönemde alınan beş beraberlik ise
Hoffenheim’ı anca bir basamak
yukarıya, 17’nci sıraya taşıyabil-
mişti. 10 Şubat’a gelindiğindeyse
Stevens, kalp rahatsızlığını öne
sürerek görevini bırakacaktı. Hof-
fenheimyönetimi zor durumdaydı.
Takımdüşme hattındaydı ve ligin
yarıdan fazlası geride kalmışken
sezondaki ikinci teknik direktörle-
riyle de yolları ayrılmıştı. Öte yan-
dan, bir bakıma Hoffenheim’ın pek
kaybedecek bir şeyi de kalmamıştı.
Yöneticiler de böyle düşünmüş
olacak ki cesur bir adımdaha attılar
ve kurlarını tamamlamış olan
Nagelsmann’ı takımın başına
getirmeye karar verdiler.
Böylelikle Julian Nagelsmann,
28 yaşından yedi ay almışken
göreve başlıyordu. 1976’da geçici
olarak tekmaçlığına Saarbrüc-
ken’de görev yapan 25 yaşındaki
Bernd Stöber sayılmazsa, Nagels-
mann resmen Bundesliga tarihinin
en genç teknik direktörü olmuştu.
Ancak işi hiç de kolay değildi.
Hoffenheim’ın 20maçta 14 puanı
bulunuyordu. Hemen üstlerinde,
play-out hattında yer alanWerder
Bremen ise 19 puandaydı. Bir üst
sıradaki Eintracht Frankfurt’un ise
21 puanı vardı. Üstelik Hoffenheim,
sadece üç gün sonra deplasmanda
Werder Bremen ile karşılaşacaktı.
Nagelsmann’ın Hoffenheim’ın ba-
şındaki ilkmaçı olan söz konusu
karşılaşma 1-1 sona erdi.
Mavi-beyazlı takım en azından
rakibiyle arasındaki makasın
açılmasına izin vermemişti. Bir
sonraki maçtaysa Hoffenheim,
kendi sahasında Mainz’ı 3-2 mağlup
etmeyi başarıyordu. Nagelsmann,
en azından bir umut ışığının
yanmasını sağlayabilmişti.
Hoffenheim, 28 Şubat’ta Dortmund
deplasmanında ilk yarısını 1-0 önde
kapadığı maçı son 10 dakikada
yediği gollerle 3-1 kaybetse de
oynadığı pozitif futbolla umut
vermeyi sürdürüyordu. 2 Mart’ta da
Augsburg engeli 2-1’le aşılacaktı.
Ancak üç gün sonra Stuttgart
deplasmanında alınan 5-1’likmağ-
lubiyet, umutları kıran cinstendi.
‘Düştü’ denilen
takımı kurtardı
Ne var ki bumağlubiyet, Hoffenhe-
im’ı pes ettirmektense kamçıla-
mıştı. Sonraki beş maçta takımdört
galibiyet ve bir de beraberlik alarak
13 puan birden topladı ve düşme
hattından çıktığı gibi 13’üncü sıraya
kadar tırmandı. Sezonun kalan dört
maçında Hoffenheimüç puan ala-
bildiyse de bu onları 15’inci sıradan
daha aşağıya geriletmedi. Bunun
neticesinde de Nagelsmann’ın
takımı, play-out’a dahi ihtiyaç duy-
madan kümede kalmayı başardı.
Hoffenheim zaten daha önceden de
2016-17 sezonuna Nagelsmann ile
girmeyi kararlaştırmıştı. Ama ön-
ceki sezonun son bölümünde müt-
hiş bir çıkış yakalanılarak kümede
kalınması, genç teknik adamın ar-
kasındaki desteğin de katlanarak
artmasını sağladı ve Hoffenheim
yönetimi yeni sezona tereddütsüz
bir biçimde Nagelsmann ile girdi.
Hoffenheim, sezonun ilkmaçında
kendi sahasında ligin yeni takımı
RB Leipzig’i konuk ederken son
dakikasına 2-1 önde girdiği karşı-
laşmada 2-2’lik beraberliğe razı
oluyordu. Bir sonraki haftadaysa
Mainz deplasmanında ilk yarıyı 4-1
yenik kapamalarına karşın saha-
dan 4-4’lük beraberlikle ayrılmayı
başardılar. Sonraki iki maçında da
yine bir puana razı olan Hoffen-
heim, Eylül ayının sonundan itiba-
rense müthiş bir yükseliş trendi
yakaladı. Peş peşe beş maç kaza-
nanmavi-beyazlılar böylece ligde
üçüncü sıraya kadar yükseldi.
5 Kasım’da Hoffenheim’ı belki de
sezonun en ciddi sınavı beklemek-
teydi. Allianz Arena’da Bayern
Münih’e konuk olacaklardı. Zorlu
mücadelenin 16. dakikasında Kerem
Demirbay’ın golüyle 1-0 öne geçen
Hoffenheim’da 34. dakikada Steven
Zuber kendi ağlarını havalandır-
dıysa da Nagelsmann’ın öğrencileri
bu skorumuhafaza etmeyi biliyor
ve sahadan bir puanla ayrılıyordu.
Bir sonraki maçında da Hamburg ile
2-2 berabere kalan Hoffenheim
böylece Bundesliga’da 11 haftayı
21 puanla beşinci sırada tamamladı.
Hoffenheim, bu hafta itibarıyla, lider
RB Leipzig ile birlikte ligin namağ-
lup iki takımından biriydi. Leipzig’in
altı puan gerisinde yer alan Hoffen-
heim, ikinci sıradaki, son dört sezo-
nun şampiyonu Bayern Münih’in ise
sadece üç puan ardındaydı.
Geleceği çok parlak
Nagelsmann, bu başarılı girişin
devamını getirebilir mi bilinmez
ama Hoffenheim’ın geçen seneki
gibi korkulu rüya görmeyeceği de
şimdiden kendisini belli etmiş
durumda. Tabiî başarıların artarak
devam etmesi halinde Nagels-
mann’ın Almanya’nın hatta
Avrupa’nın çok daha büyük kulüp-
leri tarafından takip edileceği de
muhakkak.
Dört sene evvel Hoffenheim’da
oynamış olan eski millî kaleci Tim
Wiese, o dönemde Nagelsmann için
“Bebek Mourinho”
tâbirini kullan-
mıştı ve genç teknik adambaşarı-
larını sürdürdükçe bu lâkap üzerine
yapışacağa benziyor. Ancak Na-
gelsmann’ın teknik adamlık tarzı-
nın Mourinho’ya benzediğini iddia
etmek güç. Ofansif bir futbol
anlayışına sahip olan Nagelsmann,
bu açıdan en çok geçmişte de bir
dönem asiste ettiği Thomas Tuc-
hel’den ilham almış durumda.
Taktiksel açıdansa Nagelsmann
aklın yaşta değil başta olduğunu
gösterircesine hayli donanımlı birisi
olduğunun işaretlerini sunuyor.
Belli birtakım taktiksel şablonlara
sıkı sıkıya bağlı olmaktansa her
rakibi için farklı taktikler geliştiren,
hatta maç içerisinde karşılaşabile-
ceği olasılıklara göre alternatif
planlarını da her daimhazır eden
genç teknik adamın tecrübe de
kazandıkça nasıl bir seviyeye
geleceği çoğu futbolsever tarafın-
dan sabırsızlıkla bekleniyor.
Nagelsmann, basamakları hızla
çıkmasına karşın tevazuu da elden
bırakmamaya gayret ediyor.
Örneğin taktisyen yönünün henüz
çok da fazla altı çizilecek bir noktası
olmadığını düşünüyor. Görevinin de
öncelikle takıma liderlik etmek
ve onları mental olarakmaçlara
hazırlamak olduğunu söylüyor.
Taktiksel açıdan her şeyi bilseniz
bile sosyal yönden zayıf olmanız
halinde asla başarılı olamayacağı-
nızı da vurguluyor.
88
89