Previous Page  58-59 / 164 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 58-59 / 164 Next Page
Page Background

Gönülden Kaleme

Sezon değerlendirmesi ve taraftar

2016-2017

sezonunu

acısıyla

tatlısıyla

bitirdik.

Şampiyon-

luk iddiası ile lige başlayan dört

büyük takımımızdan Beşiktaş

ipi göğüsledi. Diğer üç büyük

takımımız şampiyonluk yarışının

çok içinde olamadı, bunların

yerine Medipol Başakşehir son

haftaya kadar Beşiktaş’ı zorladı.

Bu, Türk futbolu için sevindirici bir

gelişme. Doğru işler yapılınca

küçük bütçelerle de iyi takım

kurulabileceğinin ve başarılı

sonuçlar alınabileceğinin

kanıtıdır Medipol Başakşehir.

Ligi ikinci bitirmek ve Türkiye

Kupası finali oynamak, istikrarın,

doğru kararlar almanın önemini

gösteriyor.

Abdullah Avcı yönetimde her sene

üstüne koyan Medipol Başakşehir

bence “yılın takımı”, Abdullah Avcı

da “yılın teknik direktörü”dür.

Tabiî Beşiktaş’ın şampiyonluğunu,

Samet Aybaba’dan başlayıp Slaven

Biliç’le devam eden ve Şenol

Güneş’le zirveye tırmanan yeniden

yapılanma sürecini de göz ardı

etmiyorum.

Ben Beşiktaş’ınmalzemesinin

şampiyonluk için fazla olduğu

düşüncesiyle, daha kısıtlı bütçeler

ve şartlarla (taraftar, medya des-

teği gibi) istikrarlı şekilde başarılı

olmuş takımların öne çıkarılması

gerektiğini düşünüyorum.

Şampiyonlar Ligi’ne katılacak her

iki takımı ve hocalarını kutluyor,

Şampiyonlar Ligi’nde başarılar

diliyorum. Avrupa Ligi’nde

mücadele edecek Atiker Konya-

spor, Fenerbahçe ve Galatasaray’a

da başarılar diliyorum.

Antalyaspor, Rıza Çalımbay’la iyi

bir çıkış yakaladı, kaptan Eto’o

eşliğinde oldukça iyi sonuçlar aldı.

Aytemiz Alanyaspor lige yeni çık-

masına ve sezonun ilk yarısında

biraz sallanmasına rağmen Safet

Susiç’le çıkış yakaladı ve düşme

potasından uzaklaştı. Bunda attığı

gollerle Vagner Love etkili oldu.

Trabzonspor, Ersun Yanal’la ligin ilk

yarısında iyi sonuçlar alamadı.

İkinci yarıya yaptığı takviyelerle iyi

başladı ama Avrupa Ligi’ne katılma

hakkını elde edemedi. Yeni ve mo-

dern bir stada kavuşan Trabzons-

por, sanırımkulübün kuruluşunun

ellinci yılında takıma gerekli takvi-

yeleri yapacak ve şampiyonluk

hedefi tutturulmaya çalışılacaktır.

Akhisar Belediyespor Okan Buruk,

Gençlerbirliği Ümit Özat, Kasım-

paşa Kemal Özdeş, Kardemir Kara-

bükspor Barisic ve Osmanlıspor da

Hamza Hamzaoğlu ile düşme

korkusunu fazla yaşamadan ligi

bitirdi.

Süper Lig’den düşen ve düşme kor-

kusunu iliklerinde hissederek son

hafta kurtulan takımlarımız da

var. Adanaspor, Gaziantep-spor ve

Çaykur Rizespor, Süper Lig’e veda

eden takımlarımız oldu. Bu takım-

larımız mutlaka bu düşüşün ne-

denlerini araştıracak, geri dönmek

ve ligde kalıcı olmak için önlemler

alacaklardır.

Burada Rizespor’a ve yönetimku-

ruluna bir parantez açmak gereki-

yor. Düşen diğer takımların aksine

sezonu, başladıkları gibi Hikmet

Karaman Hoca ile bitirdiler.

Bu Rizespor yönetiminin istikrar-

dan yana olduğunu gösterir ki uzun

vadede başarılı olma ihtimalleri

çok fazla.

Bursaspor son hafta ligde kalmayı

garantiledi. Aslında bir futbol şehri

olan Bursa’nın takımının neden bu

duruma düştüğünü irdelemek

lâzım. Bu Bursaspor özelinde

futbolumuzun bir eksikliği.

Bu başarısızlığın nedenlerinden

biri, öncelikle Bursaspor yönetimi-

nin teknik direktör konusunda

aldığı yanlış kararlar ve ligde ilk

yarıda alınan puanlara güvenilerek

Süper Lig’i hafife almaları, Mutlu

Hocadan sonra altyapı hocalarına

takımı teslim etmeleridir. Adnan

ve Mustafa Hocalarınmutlaka

yeterlilikleri vardır ama düşme

potasındaki bir takımı yönetmek

için tecrübe gerekir. Başarısızlığın

bir diğer nedeni de sözde taraftarın

takımotobüsünü durdurarak

futbolcuları darp etmeleri ve

hiçbirinin tutuklanmamasıdır.

Bu olay futbolcularda derin

travmalara sebep olmuştur.

Kendini güvende hissetmeyen hiç

kimsenin işinde başarılı olması

beklenemez. Her şeye rağmen bu

futbolcular üstlerine düşeni yap-

mış ve takımı ligde bırakmışlardır.

Taraftar tanımını yaparsak,

sporcunun veya sporcuların temsil

ettiği renklere, kulübe ve bayrağa

bağlı olan kimse diyebiliriz.

Kısaca hiçbir karşılık beklemeden

sevmek diye özetleyebiliriz taraf-

tarlığı. Yani her durumda takımına

sahip çıkmalı, takımına ve kulü-

büne zarar verecek davranışlar-

dan kaçınmalı. Peki, pratikte

durumböyle mi? Eğer takımları iyi

gidiyorsa, yani işler yolundaysa

hem tribünleri doldururlar hemde

takımlarını desteklerler. Tersi bir

durumdamaçlara gitmezler,

gidenlerin bir bölümü kendi

oyuncularına ağza alınmayacak

hakaretler eder, takımlarının ceza

alması için her türlü eylemi

yapmaktan kaçınmazlar.

Hani taraftar olmak karşılıksız

sevgi gerektirirdi. Taraftarın tabiî

ki protesto hakkı var. Ama yıkma-

dan, yakmadan, küfür etmeden,

şiddete başvurmadan...

Eğer takımları iyi giderken sevgi,

kötü giderken nefret duyuyorlarsa

bunlara taraftar denilemez.

Belki bunlar azınlıktalar ama

gerçek taraftar sessiz kaldığı

sürece etkileri çok fazla olabiliyor.

Burada nasıl iyi taraftar olundu-

ğuna dair bir anımı paylaşmak

istiyorum. Trabzonspor’la Avrupa

kupası maçı için Kopenhag’a

gitmiştik. Maç başladı, takım

olarak çok iyi mücadele ediyorduk.

Bizimkalenin arkasındaki

tribünden kalecimizin üstüne

bizim “kız kovalayan” dediğimiz

patlayıcı atıldı. Hakemmaçı

durdurdu, kalecinin tedavi edilme-

sini istedi. Bu arada tribünde bir

hareketlenme oldu, patlatıcıyı

atanın etrafı bir anda boşaldı,

oradaki taraftalar parmaklarıyla

o taraftarı göstermeye başladı ve

güvenlik güçleri taraftarı aldı,

tribünden çıkardı. Bu bizde olsaydı

tribünün tavrı nasıl olurdu? Ben ne

olacağını biliyorumda yorumu

sizlere bırakıyorum.

Sağlıkla kalın.

İsmail Gökçek

58

59