Previous Page  44-45 / 156 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 44-45 / 156 Next Page
Page Background

silinip giden çok sayıda genç

yetenek gördü. Böyle bir

tehlikenin farkında mısın ve

kendini nasıl koruyorsun?

Dediğiniz gibi Türkiye’de çok

yetenekli oyuncular var. Bir

kısmı da genç yaşta A takıma

yükselebiliyor. Ama bu dönemde

kendine bakmayan, bir şey oldum

zanneden, kendini yükseklerde

görmeye başlayan futbolcular

yavaş yavaş dibe gidiyor. Halbuki

insan yükseldikçe alçalmayı

bilmeli. İnsan bu çizgiyi aşıyor,

bir şey olduğunu zannediyor.

Oysa A takıma çıktığınız zaman

diğer oyuncular beş koşuyorsa

sizin 10 koşmanız lâzım. Yurtdı-

şında buna daha fazla önem

veriyorlar. Futbolcuların saha

dışındaki hayatına, aile hayatına,

eğitimine çok önemveriyorlar.

Ama maalesef bizimülkemizde

bu durumbiraz zayıf. Oyuncular

biraz boşluğa düşüyor. “Bir şey

oldum” zannediyoruz ve bu

yüzden kaybolup gidiyoruz.

Ağabeylerimin tecrübelerini bana

anlatmaları ve ailemin de deste-

ğiyle bu konularda sınırı hiç

bozmadan devam etmeye

çalışıyorum.

Her genç oyuncunun kendisine

örnek aldığı isimler vardır. Sen

kendine hangi oyuncuları örnek

alıyorsun?

Benim için UEFA’da, “Türkiye’nin

Messi-Hagi karışımı genç yete-

neği” benzetmesi yapılmıştı. Ben

de küçüklükten beri Messi’nin

videolarını izliyorum. Iniesta’nın

oyun tarzı, kimliği, karakteri çok

hoşuma gidiyor. Futbolcunun

saha dışında da içinde de aynı

karakteri sergilemesi gerektiğini

düşünüyorum. Ben böyle bir ya-

pıya sahibim. Rakip ne kadar

kötü niyetli olursa olsun sen ka-

rakterini bozmamalısın. Buman-

taliteyle sahaya çıkıyorum.

Sahadaki karakteriyle Iniesta’yı,

oyun stiliyle de Messi’yi örnek al-

maya çalışıyorum.

Trabzonspor’da Ersun Hocayla

nasıl bir ilişkin var?

Sezon başında tanıştık ve beni

kampa çağırdı. 17 yaşındaki bir

çocuğu kampa çağırmak bir hoca

için tartışılabilir bir karar olabilir.

Çünkü 17 yaşındaki bir çocuk

oradaki tempoyu kaldırabilir mi

sorusu sorulabilir. Trabzonmed-

yasında yazanlar da oldu bunu…

Ama hoca bana

güvendi. Kampta benimle ko-

nuştu. “Sana güveniyorum. Seni

takımda tutacağım. Gelişime açık

bir oyuncusun. Ben senin arkan-

dayım.

Gelişimin devam ederken ya-

spor formasını Süper Lig’de ilk

kez giydin. Ersun Yanal, 1-0

kaybettiğiniz Başakşehir maçı-

nın 82. dakikasında seni oyuna

aldı. Takımgerideyken aslında

bir yerde seni kurtarıcı olarak

da sahaya sürmüş oldu. Süper

Lig’de Trabzonspor forması

giymek nasıl bir duyguydu?

Omaçın hikâyesi biraz daha

farklı. O döneme kadar Süper

Lig’de hiç forma şansı

bulamamıştım. Ziraat Türkiye

Kupası’nda birkaç maçta

oynamıştım. Kupada Atiker

Konyaspor ile oynadığımız

maçtan sonra hiç Trabzon’a

dönmeden Medipol Başakşehir

maçına geçmiştik. Konya ma-

çında iyi performans sergile-

miştim. Taraftarlar, hocalar

beni çok beğenmişti. Başakşe-

hir maçında da kadroya girdim.

1-0 gerideydik. Taraftarlar bir

anda “Abdülkadir” diye bağır-

maya başladı. Hoca da 70’li

dakikalarda beni ısınmaya

yollamıştı. Beş dakika ısındık-

tan sonra yanına çağırdı ve

sahaya sürdü. Oyuna girmek

inanılmaz bir histi. İlk önce

ayaklarım titredi. İki-üç dakika

sonra ağabeyler, “İdmandaki

gibi rahat ol. Kupa maçlarındaki

gibi rahat hareket et” diye bana

güven verdi. Omaç da iyi geçti.

Bir pozisyon olmuştu. Mehmet

ağabeye topu indirmiştim.

O vurdu, direkten döndü. Gol

olsa ilkmaçımda asist yapmış

olacaktım. Kariyerim açısından

ilginç ve güzel bir maçtı. Bunu

unutamam.

Futbol dünyası bugüne kadar

44

45

İnsan yükseldikçe alçalmayı

bilmeli. A takıma çıktığınız

zaman diğer oyuncular beş

koşuyorsa sizin 10 koşmanız

lâzım. “Bir şey oldum”

zannediyoruz ve bu yüzden

kaybolup gidiyoruz.

Ağabeylerimin tecrübelerini

bana anlatmaları ve ailemin

de desteğiyle sınırı hiç

bozmadan devam etmeye

çalışıyorum.

Benim için UEFA’da,

“Türkiye’nin Messi-Hagi

karışımı genç yeteneği”

benzetmesi yapılmıştı.

Futbolcunun saha dışında da

içinde de aynı karakteri

sergilemesi gerektiğini

düşünüyorum. Sahadaki

karakteriyle Iniesta’yı, oyun

stiliyle de Messi’yi örnek

almaya çalışıyorum.

17 yaşındaki bir çocuğu

kampa çağırmak bir hoca için

tartışılabilir bir karar olabilir.

Ama Ersun Hoca bana

güvendi. “Gelişime açık bir

oyuncusun. Ben senin

arkandayım. Gelişimin devam

ederken yanında olacağım”

dedi. Ben de oynayabildiğim

süre zarfında onu

yanıltmamaya çalıştım.

A takımdaki tempoya ayak

uydurabiliyorum. Çok şükür o

süreci atlattım. Hocalarımın

hepsi orta sahadaki oyuncu-

nun gözünün çok açık olması

ve sahanın her yerini görmesi

gerektiğini söylüyor. Her id-

manda bana ters ayağımla il-

gili ekstra idmanlar

yaptırıyorlar.

Yusuf Yazıcı ağabeyle

birlikte geziyoruz. Onunla

çıktığımızda, “İkiniz bu

takımın geleceğisiniz.

Geçmiş yıllarda Fatih

Tekke, Gökdeniz Karadeniz

gibi oyuncular bu takıma

nasıl hizmet ettiyse, siz de

o yolda olacaksınız”

diyorlar. Biz de inşallah

bunu başaracağız.

Yurtdışında oynamak

bence her oyuncunun

hayalidir. İnşallah ben de

bir gün İspanya’da

oynamak istiyorum. İki

tarafın da menfaatlerine

uyuyorsa, ben de

Trabzonspor’daki görevimi

yerine getirdikten sonra

gitmek isterim.

İlk Süper Ligmaçımı

oynadıktan sonra okulda

herkes benimle fotoğraf

çektirmek istedi. Herkes

bana, “Dualarımız seninle.

İnşallah daha güzel yerlere

gelirsin” dedi. Ben de çok

mutlu oldum. Çok gurur

duydum. Ailemkeza aynı

şekilde beni görünce çok

mutlu oldu. Annem

gözyaşlarına boğuldu.

Yusuf ağabeyle

idmanlarda hep kendi

performansımızın üzerine

çıkmaya çalışıyorduk.

Forma şansı bulabilmemiz

için onlardan çok daha

fazla koşup, daha fazla

mücadele edip, hocanın

gözüne girmemiz

gerekiyordu. Beraber

sabrettik. Onun orada

oynaması beni de daha

fazla ümitlendiriyor.