Previous Page  34-35 / 40 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 34-35 / 40 Next Page
Page Background

Şen, Hakan Çalhanoğlu, Arda Turan’dan oluşan ve tipik bir

santrforun yer almadığı on birimiz, 65. dakikada Riga’dan

gelen Kazakistan’ın gol haberiyle artık ipleri tamamen eline

alıyordu. Atılacak bir gol bize Fransa kapılarını açacaktı.

Bu arada Oğuzhan Özyakup’un yerine Gökhan Töre, Hakan

Çalhanoğlu’nun yerine Cenk Tosun, Volkan Şen’in yerine de

Umut Bulut oyuna girmiş ve takımımız çift santrfora

dönmüştü. Ama 78. dakikada hiç beklenmedik bir şey olacak,

kaptırdığı bir topun ardından Bödvarsson’a sert bir faul yapan

Gökhan Töre kırmızı kart görerek takımımızı 10 kişi

bırakacaktı. Tamam, play-off bileti cebimizdeydi ama bizim

dışımızdaki bütün olaylar bu kadar lehimize gelişirken

İzlanda’yı yenip de Fransa’ya direkt gidememek kabul

edilebilecek gibi değildi. Nitekim dakikalar 89’u gösterirken

takımımız İzlanda ceza sahasının sağ ön bölgesinden bir

serbest vuruş kazandı. Son üç maçta attığı iki golle

takımımızın bu noktaya gelmesinde büyük pay sahibi olan

Selçuk İnan, karşısındaki barajın üzerinden aşırtarak kaleye

gönderdiği topla destanın son noktasını koyacak ve 1-0’lık

galibiyetle Millî Takımımızın Fransa biletine vizeyi basacaktı.

Kuzeyde buz kestik

İzlanda ile son maçımızı içinde bulunduğumuz Dünya Kupası

elemelerinde oynadık ve Hırvatistan ile Ukrayna

beraberliklerinin ardından ilk yenilgimize İzlanda

deplasmanında uğradık. Konya’daki 2-2’lik Ukrayna

beraberliğin ardından sakatlığı sebebiyle kadrodan çıkartılan

Hakan Balta’dan mahrum kadrosuyla Reykjavik’e uçan Millî

Takımımızı zorlu bir yolculuğun yanı sıra aniden karşı karşıya

kaldığı kış şartları da bekliyordu. Ukrayna maçına iki pivot

santrforla çıkan Millî Takımımız bu defa santrforsuz

oynuyordu. Kaleyi Volkan Babacan korurken, savunma

dörtlüsü Şener Özbayraklı, Ömer Toprak, Mehmet Topal ve

Caner Erkin’den oluşuyor, orta alanı Ozan Tufan, Kaan Ayhan,

Hakan Çalhanoğlu üçlüsü kontrol ediyor, forvette ise Yasin

Öztekin, Emre Mor ve Volkan Şen gibi üç çabuk ve adam

eksiltebilen oyuncu yer alıyordu. Oyun İzlanda’nın baskısıyla

başladı. Kazandıkları her duran topu, kaleye yakın mesafeden

kazanılan taç atışları dâhil ceza sahamıza yollayan

İzlandalılar fizik üstünlüklerini bu şekilde kullanmak istiyor,

savunmamızdan dönen topları da kolay toplayarak kalemizin

önünde cirit atıyordu. Dakikalar 42’yi gösterirken talihsiz bir

golü kalemizde görecektik. Sağ kanatta topla buluşan Johann

Gudmundsson çalımlarla ceza sahamıza sokulurken

Elmar Bjarnason’u görüyor, bu oyuncunun auta çıkacak kötü

vuruşu Ömer Toprak’a çarpıp Volkan Babacan’ı da yanıltarak

ağlarımıza gidiyordu: 1-0. Henüz bu golün şokunu

atlatamadan iki dakika sonra ikinci golü de kalemizde

gördük. 44’üncü dakikada Volkan Babacan’ın aut atışı orta

alan yuvarlağının İzlanda bölümüne düşerken stoper Kari

Arnason kafayla uzun bir pas veriyor, savunmamızın

arkasına hızlı bir koşu yapan Finnbogason farkı ikiye

çıkartırken maçın skorunu da belirliyordu. 2-0.

İngiltere kıyılarına ulaşacağı EURO 1996 elemelerinde de

İsveç, İsviçre, Macaristan ve İzlanda ile eşleşmişti.

7 Eylül’de Macaristan deplasmanında ilk yarıyı 2-0 geride

kapatan, ikinci yarıda ise 2-2’lik eşitliği sağlayan

millîlerimizin ikinci rakibi İzlanda’ydı. Türk futbol tarihinin

en parlak sayfalarından birinin yazıldığı maçta, uzun yıllar

sonra ilk kez golcülerimiz rakip fileleri beş golle

bombardımana tuttu. Baştan sona hâkimiyetimiz altında

seyreden karşılaşmada İzlanda, ay-yıldızlılarımızın

temposu karşısında tutunamadı. O gün sahadan 5-0’lık

galibiyetle ayrıldık ve İzlanda karşısındaki ilk

galibiyetimizi elde ettik.

Problemsiz beraberlik

1996 Avrupa Şampiyonası elemelerine 2-2’lik Macaristan

beraberliğiyle başladıktan sonra İzlanda’yı 5-0 yenen, iç

sahadaki 2-1’lik İsviçre yenilgisinin arkasından ise içeride

İsveç’i, deplasmanda da İsviçre’yi 2-1 mağlup eden Millî

Takımımız, 6 Eylül’deki Macaristan galibiyetiyle

İngiltere’nin kapılarını ardına kadar açmıştı. Artık üçüncü

sıradaki İsveç’in Millî Takımımızı yakalama ihtimali

kalmamıştı ve dolayısıyla bundan sonra verilecek

mücadele bizimmi yoksa İsviçre’nin mi grubu ilk sırada

tamamlayacağıyla ilgiliydi. Sekiz grup üzerinden oynanan

elemelerde en iyi durumdaki altı ikinci daha finallere

direkt gidecekti ve Millî Takımımız o güne kadar elde

ettiği puanlar sayesinde bu açıdan da avantajlı bir konuma

sahipti. Tam bir yıl önce İstanbul’da beş golle yendiğimiz

İzlanda’yı deplasmanda da yenmek bize grup birinciliğini

getirebilirdi. 90 dakika golsüz sona erecek ve Millî

Takımımız İsviçre’nin arkasından ikinci sırayı alacaktı

ama İngiltere bileti artık cebimizdeydi.

Reykjavik’te ağır yara

Fransa’da düzenlenecek EURO 2016’ya katılmayı kesin

hedef olarak belirleyen Millî Takımımız, elemelere

İzlanda’da uğradığı ağır bir yenilgiyle başladı.

Laugardalsvöllur’da kalemizi Onur Kıvrak koruyor,

önündeki üçlü savunmada Ömer Toprak, Mehmet Topal,

Ersan Gülüm oynuyor, iki kanadı Gökhan Gönül ve Caner

Erkin kontrol ederken merkezde Emre Belözoğlu ve

Selçuk İnan yer alıyor, santrfor Burak Yılmaz’ın hemen

arkasında ise sağda Olcan Adın, solda Arda Turan

bulunuyordu. İzlanda ise klasik 4-4-2 düzeni ile

sahadaydı. Geçmişin İngiliz takımları gibi fizik gücü

yüksek iki santrforla sahada yer alan İzlanda’nın niyetinin

oyunu Millî Takımımızın sahasına yıkarak oynamak

olduğu açıkça belli oluyordu. Nitekim oyunun başından

itibaren giderek artan bir İzlanda baskısıyla karşılaştık.

19’da Gylfi Sigurdsson’un kullandığı köşe atışında Onur’un

güçlükle müdahale ettiği kısa düşen topu Bödvarsson

aşırtma bir biçimde kalemize gönderdi: 1-0. Kırılma

anlarından biri 59’da Ömer Toprak’ın ikinci sarı kartla

oyundan ihraç edilmesiyle yaşandı. Ataklarını sıklaştıran

Kuzeyliler, 76’da Gylfi Sigurdsson’un şutuyla skoru 2-0

yaptı. Bir dakika sonra ise Sigthorsson, yerden bir vuruşla

uzak köşeyi görerek skoru 3-0 olarak belirledi.

Bir peri masalı

Millî Takımımız karanlık tünellerden çıkarak EURO 2016

finallerine katılma biletini cebine atarken, en kritik

galibiyetlerden birisini Konya’da İzlanda karşısında elde etti.

Önce Hollanda’yı 3-0 yenen, ardından Çek Cumhuriyeti

deplasmanından 2-0’lık galibiyetle dönen Millî Takımımız

karanlık kuyunun dibinden çıkmış, İzlanda’yı yendiği

takdirde Fransa’daki finallere direkt katılabilecek duruma

gelmişti.

Aslında bu dipten çıkışta Türkiye-İzlanda maçından bir gün

öncesinde yaşanan olumlu gelişmeyi de atlamamak

gerekiyor. Çünkü “en iyi üçüncü” olarak EURO 2016’ya direkt

katılmanın yolu, sadece bizim başaracaklarımızdan

geçmiyordu. Öncelikle, “en iyi üçüncü” olmaya en yakın

duran takım olan Ukrayna’nın, evinde İspanya’ya puan

kaybetmesi gerekiyordu. Grup liderliğini garantilemiş

İspanya’nın 12 Ekim’deki maça neredeyse tamamen

yedeklerle çıkması gözümüzü korkutsa da sonuç tam da

istediğimiz gibi gelişti. İspanya, Ukrayna’yı deplasmanda

yenerek en iyi üçüncü olmamız için gereken ilk şartı yerine

getirdi. Şimdi sıra bizim İzlanda’yı, Kazakistan’ın da

deplasmanda Letonya’yı yenmesine gelmişti. Bu iki şart bir

arada gerçekleştiğinde Millî Takımımız, Fransa’ya direkt

uçabilecekti. 13 Ekim günü Konya’da müthiş coşkulu bir

taraftar kitlesinin önüne çıkan on birimiz de rakip karşısında

baskı kurmaya değil, savunma arkasında bulunacak

boşluklardan gol çıkarmaya dönük bir yapıdaydı. Volkan

Babacan - Şener Özbayraklı, Serdar Aziz, Hakan Balta, Caner

Erkin - Ozan Tufan, Selçuk İnan, Oğuzhan Özyakup - Volkan

34

35