Şen, Hakan Çalhanoğlu, Arda Turan’dan oluşan ve tipik bir
santrforun yer almadığı on birimiz, 65. dakikada Riga’dan
gelen Kazakistan’ın gol haberiyle artık ipleri tamamen eline
alıyordu. Atılacak bir gol bize Fransa kapılarını açacaktı.
Bu arada Oğuzhan Özyakup’un yerine Gökhan Töre, Hakan
Çalhanoğlu’nun yerine Cenk Tosun, Volkan Şen’in yerine de
Umut Bulut oyuna girmiş ve takımımız çift santrfora
dönmüştü. Ama 78. dakikada hiç beklenmedik bir şey olacak,
kaptırdığı bir topun ardından Bödvarsson’a sert bir faul yapan
Gökhan Töre kırmızı kart görerek takımımızı 10 kişi
bırakacaktı. Tamam, play-off bileti cebimizdeydi ama bizim
dışımızdaki bütün olaylar bu kadar lehimize gelişirken
İzlanda’yı yenip de Fransa’ya direkt gidememek kabul
edilebilecek gibi değildi. Nitekim dakikalar 89’u gösterirken
takımımız İzlanda ceza sahasının sağ ön bölgesinden bir
serbest vuruş kazandı. Son üç maçta attığı iki golle
takımımızın bu noktaya gelmesinde büyük pay sahibi olan
Selçuk İnan, karşısındaki barajın üzerinden aşırtarak kaleye
gönderdiği topla destanın son noktasını koyacak ve 1-0’lık
galibiyetle Millî Takımımızın Fransa biletine vizeyi basacaktı.
Kuzeyde buz kestik
İzlanda ile son maçımızı içinde bulunduğumuz Dünya Kupası
elemelerinde oynadık ve Hırvatistan ile Ukrayna
beraberliklerinin ardından ilk yenilgimize İzlanda
deplasmanında uğradık. Konya’daki 2-2’lik Ukrayna
beraberliğin ardından sakatlığı sebebiyle kadrodan çıkartılan
Hakan Balta’dan mahrum kadrosuyla Reykjavik’e uçan Millî
Takımımızı zorlu bir yolculuğun yanı sıra aniden karşı karşıya
kaldığı kış şartları da bekliyordu. Ukrayna maçına iki pivot
santrforla çıkan Millî Takımımız bu defa santrforsuz
oynuyordu. Kaleyi Volkan Babacan korurken, savunma
dörtlüsü Şener Özbayraklı, Ömer Toprak, Mehmet Topal ve
Caner Erkin’den oluşuyor, orta alanı Ozan Tufan, Kaan Ayhan,
Hakan Çalhanoğlu üçlüsü kontrol ediyor, forvette ise Yasin
Öztekin, Emre Mor ve Volkan Şen gibi üç çabuk ve adam
eksiltebilen oyuncu yer alıyordu. Oyun İzlanda’nın baskısıyla
başladı. Kazandıkları her duran topu, kaleye yakın mesafeden
kazanılan taç atışları dâhil ceza sahamıza yollayan
İzlandalılar fizik üstünlüklerini bu şekilde kullanmak istiyor,
savunmamızdan dönen topları da kolay toplayarak kalemizin
önünde cirit atıyordu. Dakikalar 42’yi gösterirken talihsiz bir
golü kalemizde görecektik. Sağ kanatta topla buluşan Johann
Gudmundsson çalımlarla ceza sahamıza sokulurken
Elmar Bjarnason’u görüyor, bu oyuncunun auta çıkacak kötü
vuruşu Ömer Toprak’a çarpıp Volkan Babacan’ı da yanıltarak
ağlarımıza gidiyordu: 1-0. Henüz bu golün şokunu
atlatamadan iki dakika sonra ikinci golü de kalemizde
gördük. 44’üncü dakikada Volkan Babacan’ın aut atışı orta
alan yuvarlağının İzlanda bölümüne düşerken stoper Kari
Arnason kafayla uzun bir pas veriyor, savunmamızın
arkasına hızlı bir koşu yapan Finnbogason farkı ikiye
çıkartırken maçın skorunu da belirliyordu. 2-0.
İngiltere kıyılarına ulaşacağı EURO 1996 elemelerinde de
İsveç, İsviçre, Macaristan ve İzlanda ile eşleşmişti.
7 Eylül’de Macaristan deplasmanında ilk yarıyı 2-0 geride
kapatan, ikinci yarıda ise 2-2’lik eşitliği sağlayan
millîlerimizin ikinci rakibi İzlanda’ydı. Türk futbol tarihinin
en parlak sayfalarından birinin yazıldığı maçta, uzun yıllar
sonra ilk kez golcülerimiz rakip fileleri beş golle
bombardımana tuttu. Baştan sona hâkimiyetimiz altında
seyreden karşılaşmada İzlanda, ay-yıldızlılarımızın
temposu karşısında tutunamadı. O gün sahadan 5-0’lık
galibiyetle ayrıldık ve İzlanda karşısındaki ilk
galibiyetimizi elde ettik.
Problemsiz beraberlik
1996 Avrupa Şampiyonası elemelerine 2-2’lik Macaristan
beraberliğiyle başladıktan sonra İzlanda’yı 5-0 yenen, iç
sahadaki 2-1’lik İsviçre yenilgisinin arkasından ise içeride
İsveç’i, deplasmanda da İsviçre’yi 2-1 mağlup eden Millî
Takımımız, 6 Eylül’deki Macaristan galibiyetiyle
İngiltere’nin kapılarını ardına kadar açmıştı. Artık üçüncü
sıradaki İsveç’in Millî Takımımızı yakalama ihtimali
kalmamıştı ve dolayısıyla bundan sonra verilecek
mücadele bizimmi yoksa İsviçre’nin mi grubu ilk sırada
tamamlayacağıyla ilgiliydi. Sekiz grup üzerinden oynanan
elemelerde en iyi durumdaki altı ikinci daha finallere
direkt gidecekti ve Millî Takımımız o güne kadar elde
ettiği puanlar sayesinde bu açıdan da avantajlı bir konuma
sahipti. Tam bir yıl önce İstanbul’da beş golle yendiğimiz
İzlanda’yı deplasmanda da yenmek bize grup birinciliğini
getirebilirdi. 90 dakika golsüz sona erecek ve Millî
Takımımız İsviçre’nin arkasından ikinci sırayı alacaktı
ama İngiltere bileti artık cebimizdeydi.
Reykjavik’te ağır yara
Fransa’da düzenlenecek EURO 2016’ya katılmayı kesin
hedef olarak belirleyen Millî Takımımız, elemelere
İzlanda’da uğradığı ağır bir yenilgiyle başladı.
Laugardalsvöllur’da kalemizi Onur Kıvrak koruyor,
önündeki üçlü savunmada Ömer Toprak, Mehmet Topal,
Ersan Gülüm oynuyor, iki kanadı Gökhan Gönül ve Caner
Erkin kontrol ederken merkezde Emre Belözoğlu ve
Selçuk İnan yer alıyor, santrfor Burak Yılmaz’ın hemen
arkasında ise sağda Olcan Adın, solda Arda Turan
bulunuyordu. İzlanda ise klasik 4-4-2 düzeni ile
sahadaydı. Geçmişin İngiliz takımları gibi fizik gücü
yüksek iki santrforla sahada yer alan İzlanda’nın niyetinin
oyunu Millî Takımımızın sahasına yıkarak oynamak
olduğu açıkça belli oluyordu. Nitekim oyunun başından
itibaren giderek artan bir İzlanda baskısıyla karşılaştık.
19’da Gylfi Sigurdsson’un kullandığı köşe atışında Onur’un
güçlükle müdahale ettiği kısa düşen topu Bödvarsson
aşırtma bir biçimde kalemize gönderdi: 1-0. Kırılma
anlarından biri 59’da Ömer Toprak’ın ikinci sarı kartla
oyundan ihraç edilmesiyle yaşandı. Ataklarını sıklaştıran
Kuzeyliler, 76’da Gylfi Sigurdsson’un şutuyla skoru 2-0
yaptı. Bir dakika sonra ise Sigthorsson, yerden bir vuruşla
uzak köşeyi görerek skoru 3-0 olarak belirledi.
Bir peri masalı
Millî Takımımız karanlık tünellerden çıkarak EURO 2016
finallerine katılma biletini cebine atarken, en kritik
galibiyetlerden birisini Konya’da İzlanda karşısında elde etti.
Önce Hollanda’yı 3-0 yenen, ardından Çek Cumhuriyeti
deplasmanından 2-0’lık galibiyetle dönen Millî Takımımız
karanlık kuyunun dibinden çıkmış, İzlanda’yı yendiği
takdirde Fransa’daki finallere direkt katılabilecek duruma
gelmişti.
Aslında bu dipten çıkışta Türkiye-İzlanda maçından bir gün
öncesinde yaşanan olumlu gelişmeyi de atlamamak
gerekiyor. Çünkü “en iyi üçüncü” olarak EURO 2016’ya direkt
katılmanın yolu, sadece bizim başaracaklarımızdan
geçmiyordu. Öncelikle, “en iyi üçüncü” olmaya en yakın
duran takım olan Ukrayna’nın, evinde İspanya’ya puan
kaybetmesi gerekiyordu. Grup liderliğini garantilemiş
İspanya’nın 12 Ekim’deki maça neredeyse tamamen
yedeklerle çıkması gözümüzü korkutsa da sonuç tam da
istediğimiz gibi gelişti. İspanya, Ukrayna’yı deplasmanda
yenerek en iyi üçüncü olmamız için gereken ilk şartı yerine
getirdi. Şimdi sıra bizim İzlanda’yı, Kazakistan’ın da
deplasmanda Letonya’yı yenmesine gelmişti. Bu iki şart bir
arada gerçekleştiğinde Millî Takımımız, Fransa’ya direkt
uçabilecekti. 13 Ekim günü Konya’da müthiş coşkulu bir
taraftar kitlesinin önüne çıkan on birimiz de rakip karşısında
baskı kurmaya değil, savunma arkasında bulunacak
boşluklardan gol çıkarmaya dönük bir yapıdaydı. Volkan
Babacan - Şener Özbayraklı, Serdar Aziz, Hakan Balta, Caner
Erkin - Ozan Tufan, Selçuk İnan, Oğuzhan Özyakup - Volkan
34
35