

altyapılardaki bütün operasyonlar-
dan ben sorumluyum. Bu prose-
dürde aktifim. Bizimde Riva gibi bir
merkezimiz var. Burası kadar
büyük değil elbette ama oradaki
bütün operasyonlardan, bütün
altyapı takımlarından ben
sorumluyum.
Macaristan’ı 44 yıl aradan sonra
Avrupa Futbol Şampiyonası’na ta-
şıdınız. DeutcheWelle, hakkınızda
“Bernd Storck 44 yıllık büyüyü
bozdu” diye yazdı. Büyüyü nasıl
bozdunuz, başarının sırrı neydi?
Öncelikle federasyondan aldığım
destekten kaynaklı bu başarının
sırrı. Şöyle ki; sizin Türkiye’de
birçok büyük takımınız var. Şampi-
yonlar Ligi’nde, Avrupa Ligi’nde
mücadele eden büyük kulüpleriniz
var. Yetenekli ve dışarıdaki büyük
liglerde oynayan oyuncularınız var.
Dolayısıyla bu tarz oyuncularınız,
bu tarz kulüpler ve bu tarz ulusla-
rarası deneyimlerle daha çok geli-
şebilir. Ama bizimMacaristan’da
öyle bir şey yok. Dolasıyla sadece
FIFA’nın koyduğu tarihler bizim için
yetersiz olduğundan, federasyo-
numdan aldığımyetkiyle takımı
daha fazla bir araya getirmek
zorunda kaldım. Daha fazla kamp
yaptık. Testler yaptık. Bunu kulüp-
ler bazında da yaptık. Bu testleri
dörde böldük; teknik, taktik, fiziksel
ve mental test. Bu testleri geliştirip,
oyuncuları olabildiğince iyi bir sevi-
yeye getirdik. Kulüplerle bu testleri
yaptırma hususunda birtakım an-
laşmazlıklar yaşandı. Önce onlar-
dan çok tepki aldım. Ama onlara bu
durumun gerekçelerinden ve muh-
temel faydalarından bahsettikten
sonra alınan sonuçlar doğrultu-
sunda onlar da bizimbu testleri-
mize yönelik destek olmaya başladı.
Hatta EURO 2016’dan önce çok
güzel bir hazırlık kampı geçirdik.
Fildişi, Hırvatistan ve Almanya ile
hazırlıkmaçları yaptık. Burada alı-
nan sonuçlarla oyuncularımızı psi-
kolojik olarak daha iyi bir seviyede
olduklarına inandırarak, onları daha
çok güçlendirerek, Avrupa Şampi-
yonası’nda daha başarılı olmalarını
sağladık. Gelinen noktada şöyle bir
değişimimizi görüyorum; ön eleme
aşamasında oyuncularım sadece
rakip takımın oyununa karşı reak-
siyon veriyordu. Ama EURO
2016’dan sonra oyuncularım, gel-
dikleri noktada kendi futbollarıyla
oynamaya çalışıyorlar. Rakip kim
olursa olsun, karşısındaki oyuncu
ne kadar güçlü olursa olsun artık
kendilerine olan özgüvenleriyle
birlikte kendi futbolları üzerine
oyun kurdular.
Türkiye’nin Millî Takımhavuzuna
Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde ye-
tişmiş oyuncuları alma şansı var.
Emre Mor gibi gençler, Türkiye’ye
mi transfer olmalı yoksa yetiştik-
leri ülkelerde mi gelişimlerini
sürdürmeli?
Bence Türkiye liglerinde oynayabi-
lirler. Türkiye’ye gelmeleri de faydalı
olabilir. Baktığınız zaman zaten
çok büyük kulüpleriniz var. Fener-
bahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trab-
zonspor gibi büyük isimyapmış ve
her sene Şampiyonlar Ligi’nde ya da
Avrupa Ligi’nde mücadele eden
takımlarınız var. Ayrıca ülkenize
baktığımızda Riva’daki tesisler gibi
tesisler ve sahip olduğunuz stad-
yumlar anlamında birçok ülkeden
daha iyi noktadasınız. Liginiz de çok
iyi bir lig. Yarışmacı bir lig. Birinci
sıradaki takımla alt sıralardaki ta-
kımlar arasında çok büyük bir puan
farkı olmaması, liginizin rekabet
gücünü artırıyor. Millî takım açısın-
dan yerel liginiz güçlüyse, rekabet
güçlüyse, oyuncularınızın gelip
yerel liglerinizde oynaması büyük
bir avantaj. Macaristan ligi çok
güçlü bir lig değil. Böyle durumlarda
oyuncuları olabildiğince Avrupa
liglerinde tutup, onların gelişimini
orada sağlamak daha verimli olur.
Şampiyon olmalarına karşın Mou-
rinho Chelsea’den, Ranieri de Lei-
cester’dan ayrılmak zorunda kaldı.
Buna karşın şampiyonluğu olma-
yan ArseneWenger hâlâ görevde.
Bu çelişkileri nasıl açıklarsınız?
Hocalarınmaçtanmaça almış ol-
dukları sonuçlar bir yol haritası be-
lirleyemez. Bir teknik adamolarak
bir felsefenizin ve konseptinizin ol-
ması gerekiyor. Bu konsepti baştan
sona kadar sürdürebilmeniz gereki-
yor. Bunun için neye ihtiyacınız var?
Öncelikle başkanınızın size göster-
miş olduğu güven, tanıdığı zaman
ve bu koşullar çerçevesinde sizin
teknik direktör olarak uygulamak
istediğiniz konseptte A’dan Z’ye
birlikte çalışmak… Ranieri, evet
Premier Lig şampiyonu oldu. Ama
ondan sonra o başarıyı sürdürebil-
mesi için öncelikle güvene ve
zamana ihtiyacı vardı. Bunu
göremediği için başarısız olarak
adlandırıldı, görevinden ayrılmak
zorunda kaldı. Ama başarılı bir
sistem, başarılı bir konsept olması
için önce başkanın inanıp, tama-
men gözünü kapatıp, hocasına ve
hocasının konseptine, kafasında
oynatmak istediği futbola güveni
göstermesi gerekiyor.
Türkiye’de çalışmak ister misiniz?
Neden olmasın? Türkiye’de veya
dünyanın herhangi bir ülkesinde
tabii ki antrenörlük yapmak iste-
rim. Burada önemli olan başkanın
ve genel sekreterin desteğini ve gü-
venini almanız. Kendimden örnek
vereceğim. Avrupa Şampiyonası’na
gitmeden önce benim ekibimde
Macar hocalar vardı. Play-off oy-
narken tümMacar hocaları gönder-
dimve Alman ekibimi getirdim.
Play-off’u kazandık ve Avrupa
Şampiyonası’na katıldık. Benim şu
anda Macaristan Futbol Federas-
yonu Başkanı ile aramve ilişkimiz
çok çok iyi. Bana güveniyor. Benim
konseptime inandığı için, benim
düşünceme, futbol anlayışıma
inandığı için o güvenin karşılığında
takımı Avrupa Şampiyonası’na
götürdük. Ama Türkiye’de neden
olmasın? Takım ismi vermek
istemiyorum. Ama bu iki unsur
olduktan sonra her yerde
antrenörlük yapmak isterim.
28
29
Liginiz çok iyi bir lig.
Yarışmacı bir lig. Birinci
sıradaki takımla alt
sıralardaki takımlar
arasında çok büyük bir
puan farkı olmaması,
liginizin rekabet
gücünü artırıyor.
Macaristan Ligi çok
güçlü bir lig değil. Böyle
durumlarda oyuncuları
olabildiğince Avrupa
liglerinde tutup, onların
gelişimini orada
sağlamak daha verimli
olur.
“
Temel amacım futbol
felsefemizi altyapıdan
A takıma kadar
çıkarmak ve aynı
sistemüzerinden
yürümek. Bizimde Riva
gibi bir merkezimiz var.
Oradaki bütün
operasyonlardan,
bütün altyapı
takımlarından ben
sorumluyum.
“
Çok büyük kulüpleriniz
var. Ayrıca ülkenize
baktığımızda Riva’daki
tesisler gibi tesisler ve
sahip olduğunuz
stadyumlar anlamında
birçok ülkeden daha iyi
noktadasınız.
“