

kesmişti ve şampiyona sonrasında İngiliz kulübünün
kalesini koruyacağına kesin gözüyle bakılıyordu. Lâkin
Zoran Simoviç, Nenad Stojkoviç, Faruk Hadzibegiç, Velimir
Zajec, Sreçko Katanec, Miloş Şestiç, Zlatko Vujoviç, Ivan
Gudelj, Safet Susiç, Mehmed Bazdareviç, Süleyman
Haliloviç, Dragan Stojkoviç ve Zvezdan Cvetkoviç’ten
oluşan Yugoslavya takımı, Lens’in Falix-Bollaert
Stadı’ndaki ilk maçında Belçika’ya 2-0 yenilince Teknik
Direktör Todor Veselinoviç faturanın ağır kısmını kaleci
Simoviç’e kesmiş ve Danimarka ile oynanan ikinci maçta
kaleyi Tomislav Ivkoviç’e emanet etmişti. Fakat
Yugoslavya bu maçta da 5-0 mağlup olacak ve
Veselinoviç, Fransa ile oynanacak son grup maçında bir
kez daha keleci tercihini Zoran Simoviç’ten yana
kullanacaktı. Yugoslavya bu maçta kendine gelmiş ve
turnuvanın sonunda şampiyonluğa ulaşacak ev sahibiyle
dişe diş mücadele etmişti ancak 3-2 yenilmekten
kurtulamamıştı. Simoviç’in İngiltere hayallerini sona
erdiren üç Fransız golünün altında ise çok tanıdık bir
ismin, Michel Platini’nin imzası vardı. Diğer yandan da
EURO 84’e büyük umutlarla gelen Almanya yarı finalde
İspanya’ya 1-0 yenilerek elenmiş ve bu durum teknik
direktör Jupp Derwall’le Panzerlerin yolunu ayırmıştı.
Fakat Derwall ve Simoviç’in ülke millî takımlarındaki bu
şanssızlığı Galatasaray adına büyük bir şansa
dönüşecekti. Jupp Derwall, Galatasaray’a çağ atlatacak bir
dönemin kapılarını açmak için Florya’ya geliyor, sarı-
kırmızılı takım da o güne kadar görülmemiş büyüklükte
bir transfer harekâtına başlıyordu. Erdal Keser, Burak
Dilmen, Yusuf Altıntaş, Semih Yuvakuran, İsmail Demiriz,
Rıza Tuyuran ve Levent Erköse gibi yerli oyuncuların yanı
sıra Alman Millî Takımının ünlü golcülerinden Rüdiger
Abramczik ve Yugoslavya Millî Takımı’nın kalecisi Zoran
Simoviç de sarı-kırmızılı renklere bağlanıyordu. Derwall
yönetimindeki Galatasaray’ın bu kadrosuyla, en son 1973
yılında kazandığı şampiyonlukla kucaklaşması
bekleniyordu lâkin öyle olmadı. Daha ligin ilk maçında
İstanbul’da Denizlispor’a 1-0 yenilen Galatasaray, sezon
sonunda hiç de beklemediği bir noktadaydı.
Fenerbahçe’nin 50 puan ve averajla şampiyon olduğu,
Beşiktaş’ın aynı puanla ikinci sırayı aldığı ligde
Galatasaray ancak 36 puan toplayabilmiş, Trabzonspor ve
Ankaragücü’nün ardından beşinci sırada kalmıştı. Simoviç
sezonun ilk yarısında yediği hatalı gollerle şimşekleri
üzerine çekip birkaç maç yedek kalsa da ikinci yarıdaki
performansıyla ligin en başarılı kalecisi olmayı başarmıştı.
1985-1986 sezonunu Galatasaray hiç yenilmeden
tamamlıyor ancak kendisi gibi 56 puan toplayan
Beşiktaş’ın averajla arkasında yer alıyordu. Simoviç,
kalesinde sadece 20 gole geçit vermiş ve
sezonun en az gol yiyen kalecisi olmuştu
ancak Galatasaray forvetleri, Beşiktaşlı
meslektaşlarının üzerine çıkamamıştı.
Galatasaray, 1986-87 sezonuna da yenilgiyle
başlasa bile bu kez işin sonunu iyi getirmiş ve
Beşiktaş’ın 1 puan önünde şampiyonlukla
kucaklaşmıştı. 14 yıl sonra kazanılan bu şampiyonluk
sarı-kırmızılı takım adına tarihi bir başarı demekti ve bu
başarıdaki en büyük paylardan birisi kalesinde devleşen
Zoran Simoviç’e aitti.
1987-1988 sezonunda Galatasaray üst üste ikinci kez
şampiyonluğa ulaştı. Takip eden sezonda lig
şampiyonluğu ezeli rakip Fenerbahçe’ye kaptırılsa da o
yılın akıllarda kalan en büyük olayı Fenerbahçe’nin lig
şampiyonluğundan ziyade, Galatasaray’ın Avrupa
Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale kadar
yükselmesiydi. Çünkü bir Türk takımının ilk kez bu
derecede önemli başarılar elde etmesi, sonraki yıllarda
Türk futbolunun ufkunun gelişmesine büyük katkıda
bulunmuştu.
Sarı-kırmızılı takım ilk turda Avusturya’nın Rapid Wien
takımını deplasmandaki 2-1’lik yenilginin rövanşında 2-0
yenerek tur atlamış, ardından İsviçre’nin Neuchatel
Xamax takımına deplasmanda 3-0 yenildikten sonra
inanılmaz bir rövanşta 5-0 galip gelerek çeyrek finale
yükselmişti. Çeyrek finaldeki rakip ise Fransa’nın o
dönemdeki büyük markası Monaco’ydu. Galatasaray,
deplasmandaki ilk maçı Tanju Çolak’ın golüyle 1-0
kazanmıştı. Rövanş ise Galatasaray’ın Neuchatel
maçındaki cezası nedeniyle Köln’de oynanacaktı.
O dönemde genç bir teknik adam olan Arsene Wenger’in
Monaco’sunda George Weah gibi bir dünya yıldızı da yer
alıyordu. Galatasaray 53’te Prekazi’nin müthiş frikik
golüyle öne geçmiş, Zoran Simoviç, kendisine
“Müngersdorfer Panteri” unvanını kazandıracak müthiş
bir oyun çıkarmış ve sadece 65’te George Weah’tan yediği
golle maçın 1-1 bitmesini sağlamıştı. Galatasaray’ın o
sezon yazdığı tarihin altındaki en büyük imzalardan birisi
Simoviç’e aitti. Maçın sonunda Türk bayrağı ile sahada tur
atan Karadağlı kalecinin o görüntüsü bugün
bile hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.
1990’da Everton’la oynanan jübile maçıyla
futbolu bırakın Simoviç, 2004 yılına kadar
ülkemizde yaşadı. 2004-2006 yılları arası
Sırbistan 1. Lig takımlarından FK Napredak
Kruševac’ın başkanlığını yaptı.
30