dakikasında tutuk görünen Millî Takımımız, savunmanın
hatası yüzünden Erceg’in 23’üncü dakikadaki golüne
engel olamadı ve soyunma odasına 1-0 yenik girdi.
Ancak ikinci yarıda sahada çok daha istekli bir Türkiye
vardı. Hırvatistan kalesinde hissedilir bir baskı kuran
ay-yıldızlılar, Oktay Derelioğlu ile mutlak bir fırsattan
yararlanamazken, Ertuğrul Sağlam’la da direkten döndü.
Ancak bu baskının gol getireceği belliydi. Nitekim 80’inci
dakikada Ertuğrul Sağlam skoru 1-1’e getiren golü atmayı
başardı.
Zagreb’de gol düellosu
Hırvatistan’la üçüncü buluşmamız, Zagreb’de oynanan bir
özel maçta gerçekleşti. Millî Takımımız 2004 Avrupa
Şampiyonası finallerine katılma hakkını Letonya ile
oynadığı talihsiz baraj maçları sonucunda kaybetmiş,
görevinden ayrılan Şenol Güneş’in yerine takımı
Hırvatistan’daki hazırlık maçına yardımcısı Ünal Karaman
götürmüştü. Kadroda birçok yeni oyuncu yer alıyordu.
Hırvatistan da 1996 ve 97’deki maçların kadrosunu
tamamen değiştirmişti. 31 Mart’ta oynanan maça hızlı
giren Hırvatlar, daha ilk dakikada golü buldu. Mornar’ın
ortaladığı topu Prso şutlamış, savunmadan dönen topu
önünde bulan Sokota takımını 1-0 öne geçirmişti.
Millî Takımımız golün ardından çabuk toparlansa da
ilk yarı boyunca skoru eşitlemeyi başaramadı.
İkinci yarıda iki takım da açık futbol oynuyor, gol her an
geliyorum diyordu. 73’üncü dakikada Nihat Kahveci’nin
serbest vuruşunda direkten dönen topu tamamlayan
Zafer Biryol, skoru 1-1’e getirdi. Golden üç dakika sonra
Hırvatlar bir serbest vuruş golü buldu. Srna’nın sol
çaprazdan kullandığı frikikte top önce üst direğin içine
çarptı, sonra da ağlarımıza gitti: 2-1.
Ancak Millî Takımımız pes etmek niyetinde değildi.
Bu golün hemen ardından Nihat’ın kullandığı serbest
vuruşta Zafer Biryol’un kafayla indirdiği topu önünde
bulan Çağdaş Atan, maçın skorunu 2-2 olarak belirledi.
Maç bitmeden bitmeyiz
Hırvatistan’ı hiç yenemediğimizi en başta söylemiştik
ama onları öyle bir noktada eledik ki, oynadığımız tüm
maçların skorlarına bedeldi. İki takım EURO 2008’in
çeyrek finalinde 20 Haziran 2008’de Viyana’daki Ernst
Happel Stadı’nda karşı karşıya geldi. Hırvatlar, elemelerde
İngilizleri turnuva dışına itmiş ve daha da önemlisi EURO
2008’in en parlak ekiplerinden Almanya’yı çok etkili bir
oyunla yenmeyi başarmışlardı. İstim üzerindeydiler.
Ancak Millî Takımımız da öyle bir Çek maçı oynamış ve
kazanmıştı ki, artık karşısına kim gelse fark etmez
durumdaydı. Zaten maçın kontrolü de oyun başlar
başlamaz elimize geçti. Her ne kadar Olic’in direkten
dönen vuruşunda gole Hırvatlar yaklaşsa da ilk yarının
hâkimi bizimkilerdi. İkinci yarıda ise giderek artan bir
Hırvat etkinliği vardı sahada. Yine de normal süre golsüz
tamamlandı. Uzatmalarda Hırvatlar “maç penaltılara
gitsin” havasındaydı, bizimkiler ise işi bitirmek niyetinde.
Ancak golü bulan onlar oldu. Bitime 1 dakika kala
Klasnic’in golü her şeyi bitirmiş gibiydi. Lâkin Türkiye
yenilgiyi kabul etmeyecekti. Kalecimiz Rüştü Reçber’in
ofsayt atışından gönderdiği uzun topu Emre Aşık, Semih
Şentürk’ün önüne indirdi ve Semih de o hırsla vurdu. Gol
herkesi ama herkesi şoke etmişti. Maç bitmişti ve skor
tabelasında 1-1 yazıyordu. Penaltıları bu moralle attı bizim
çocuklar. Hırvatlar bir bir kaçırırken bizimkiler hep ağları
buluyordu. Ve penaltılarda elde edilen 3-1’lik üstünlük
ay-yıldızlı takımı yarı finale taşırken Hırvatları evlerine
yolluyordu.
En ağır yenilgimiz
2012 Avrupa Şampiyonası eleme grubunda Almanya’nın
arkasında kalan Millî Takımımız, play-off’ta Hırvatistan
karşısında bir şans daha kullanacaktı. Ancak Guus
Hiddink yönetimindeki ay-yıldızlılar, daha İstanbul’daki
ilk maçta umutlarını tüketti. 11 Kasım 2011 günü Türk
Telekom Stadı’nın zemininde Hırvatlar, Olic-Mandzukic
ikilisiyle çift santrforlu bir sistemle yer alıyor, bu ikiliyi
orta alanda Srna, Modric, Rakitic gibi hücum gücü yüksek
oyuncularla destekliyordu. Millî Takımımızda ise kalabalık
bir orta saha kurgusu göze çarpıyordu. Hiddink’in “ilk
maçta gol yemeyelim” ve “Hırvatların pas bağlantılarını
keselim” düşüncesine uygun olarak kanatlarında Hamit
Altıntop ve Arda Turan’ın yer aldığı, göbeğini de Sabri
Sarıoğlu, Selçuk İnan ve Emre Belözoğlu’nun kontrol ettiği
beşli orta sahanın önünde Burak Yılmaz tek santrfor
olarak görev yapacaktı Ancak oyun, bütün planları alt üst
eden bir şok golle başladı. Sağ bekte görmeye alıştığımız,
ancak bu maçta ters kanatta görev alan Vedran
Corluka’nın ortasında Olic topu ağlara göndermekte
zorlanmadı. 32’nci dakikada ise kalabalık bir biçimde ceza
sahamızın çevresini ablukaya alan Hırvatlar, sağ kanattan
Srna’nın kestiği topu arka direkte Mandzukic’in kafa
vuruşuyla ağlarımıza yollayıp farkı ikiye çıkardı. “Devre
arasında toparlanıp ikinci yarıda bambaşka bir takım olur
muyuz?” ümidimiz de tükenmekte gecikmedi. Daha
51’inci dakikada Srna’nın sağ kanattan kullandığı serbest
vuruşta Corluka, ön direkte kafayı vurup maçın skorunu
3-0 olarak belirledi ve 15 Kasım’da oynanacak rövanşı
bizim için neredeyse anlamsız hale getirdi.
Hiddink’ten elveda
Teknik direktör Hiddink, 15 Kasım’daki rövanşın
oynanacağı Maksimir Stadı’nda düzenlediği basın
toplantısında “Finallere gitmek için buraya daha iyi bir
skorla gelmek isterdik. Sınırlı olarak görsek de bu maçta
oynayacak takım farklı isimlerden oluşacak. En iyisini
vereceklerine inanıyorum. Bizim ikinci dakikada
yediğimiz gol gibi burada şaşırtıcı sonuçlar olabilir.
Futbolda neler olacağını bilemezsiniz. Onları şaşırtmak
istiyoruz” diyordu.
Maksimir Stadı’na çıkan on birimizde sadece Egemen
Korkmaz, Hamit Altıntop ve Selçuk İnan yerlerini
koruyordu. 8 oyuncu ise değişmişti. Kaleci Volkan Demirel
maç kadrosunda da yer almazken, kalede Sinan Bolat
vardı. Savunmanın yeni isimleri Serkan Balcı, Ömer
Toprak ve İsmail Köybaşı’ydı. Bu defa dörtlü bir orta
sahayla oynayan takımımızda Selçuk Şahin ve Caner
Erkin on birdeydi. Forvette ise Umut Bulut, Kazım Kazım
ikilisi yer alıyordu. Oyunun başlangıcında atılacak bir gol,
bize yeni baştan bir umut verebilirdi ve Millî Takımımız da
bu istekle başladı oyuna. Yeni 0oyunculardan kurulu Millî
Takım, daha mücadeleci görünüyor ve özellikle
savunmada çok başarılı hamleler yapıyordu ancak iş topu
üçüncü bölgeye taşımaya geldiğinde işler karışıyordu.
Nitekimmaç 0-0 sona erip Hırvatlar EURO 2016
finallerinin yolunu tutarken, Guus Hiddink de bavullarını
toplayıp ülkesine dönecekti.
Paris’te hüzün
Sekiz yıllık hasretle beklediğimiz EURO 2016 finallerinde
grubumuzdaki ilk rakibimiz Hırvatistan’dı. Ancak 12
Haziran 2016 günü hiç de beklediğimiz gibi bir başlangıç
yapamadık ve Paris’teki ilk grup maçımızda Hırvatistan’a
1-0 mağlup olduk. Tribünlerinin çoğunluğunu coşkulu bir
32
33