İspanya; Xavi, Iniesta, Casillas, David Villa, Puyol ve Fernando Torres gibi oyuncu-
larıyla 2008 yılında büyük turnuvalarda yıllardır sürmekte olan şanssızlığını
kırıp Avrupa şampiyonluğuna ulaşmış, 2010’daysa tarihinin ilk Dünya Kupası za-
ferini elde etmişti. Az önce saydığımız isimlerden de anlaşılabileceği gibi İspanya
kadrosu adeta bir yıldızlar topluluğu niteliğindeydi ve bu yıldızlar, kulüpler düze-
yinde de başarıya fazlasıyla alışkın isimlerdi. Bu genellemeye ters düşen belki de
yegâne oyuncuysa sol bekte görev yapan Joan Capdevila’ydı. İspanya Millî Takı-
mı’nda 2002’den itibaren aralıklarla forma giyen Capdevila’nın EURO 2008 önce-
sinde kulüpler düzeyinde elde ettiği tek elle tutulur başarı, Deportivo’da
oynarken bir kez kazandığı Kral Kupası’ydı. 2007’de geldiği Villarreal’deyse kupa
kazanamayan Capdevila, adeta bunun acısını millî takımda çıkaracak ve birer
Avrupa şampiyonluğuyla dünya şampiyonluğunu siciline kazıyacaktı. Tabiî bu
şampiyonluklarda Capdevila’nın ne denli etkisi olduğu tartışılırdı zira kendisi
belki de o iki turnuvadaki İspanya kadrolarının en renksiz ismiydi. Ancak öyle ya
da böyle, doğru zamanda, doğru yerde bulunmayı başarmış ve Paul Breitner ile
Bixente Lizarazu’den sonra hemAvrupa hemdünya şampiyonluğu yaşayan
üçüncü sol bek olarak futbol tarihindeki yerini almıştı.
Brezilya’nın şampiyonluğuyla sona
eren 2002 Dünya Kupası’nın sürpriz
isimlerinden birisi Jose Kleberson’du.
Hücumhattında Ronaldo, Rivaldo ve
Ronaldinho gibi top cambazlarına yer
veren Brezilya’da bu durumdan olu-
şan defansif zafiyeti giderme adına
orta sahada Gilberto Silva ile birlikte
görev yapan Kleberson, fazla tanın-
madan geldiği turnuvada bu sayede
sivrilmiş ve gelecek vaat eden başlıca
isimlerden biri olarak gösterilmişti.
Zaten sonrasında da Manchester Uni-
ted’a transfer olacaktı. Ne var ki Kle-
berson bundan sonra bekleneni
veremeyen vasat bir oyuncuya dönü-
şecekti. United’da hayal kırıklığı ya-
ratması sonrasında geldiği Beşiktaş’ta
da faydalı olamayan oyuncu daha
sonra ülkesine dönecekti. Bu süreçte
kazandığı tek başarıysa bir Brezilya
Ligi şampiyonluğu oldu. Fakat kulüp-
ler düzeyinde böylesine sıradan bir
kariyere sahip olmasına karşın 2002
Dünya Kupası’nı kazanan kadroda yer
alması, doğru zamanda, doğru yerde
bulunmanın bir futbolcu için ne denli
kritik olduğunun en güzel göstergele-
rinden biriydi.
1990’lı yılların önemli defansif orta saha oyuncularından biriydi Christian
Karembeu. Ancak kariyer olarak bakıldığında bumevkide oynayan futbol-
cular içerisinde belki de en başarılısıydı. Fransa Millî Takımı forması altında
1998’de dünya, 2000’de de Avrupa şampiyonluğu sevinci yaşayan Karem-
beu, aynı yıllarda Real Madrid ile de iki Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu elde
etmişti. Üstelik 1998’de hemŞampiyonlar
Ligi hemde dünya şampiyonluğu yaşayan
tek futbolcuydu, 2000’deyse Avrupa şam-
piyonluğu ve Şampiyonlar Ligi şampiyonlu-
ğunu bir arada gören kendisi haricindeki
tek isimNicolas Anelka’ydı. Üstelik Karem-
beu, 1998’deki iki finalde de oynamasına
karşın 2000’deki finalleri kulübeden izle-
mekle yetinmişti. Karembeu, bu dört büyük
başarının yanı sıra Nantes’ta bir ve Olym-
piakos’ta da iki lig şampiyonluğu gördü.
Ayrıca 2001 yılında Konfederasyonlar Ku-
pası’nda da Fransa ile birlikte zafer ulaştı.
1998’de de Real Madrid ile bir Kıtalararası
Kupa sevinci yaşadı. Doğduğu Yeni Kale-
donya, kendisi futbola başladığı yıllarda
FIFA üyesi olsaydı belki oynadığı millî takım
da farklı olacak ve çok daha sönük bir fut-
bol hayatı sürecekti ama ister şans onun
yanındaydı deyin ister onun sürekli şansın
olduğu yerde bulunduğunu iddia edin, so-
nuçta Karembeu gelmiş geçmiş en başarılı
oyunculardan birisi olarak futbol tarihi
sayfalarındaki yerini aldı.
Aslında Mazinho gerçek bir sağ kanat oyuncusu değildi. Brezilya
ve İtalya’da oynadığı yıllarda genellikle ön liberoda görev yapı-
yordu. Fakat 1994 Dünya Kupası’nda Brezilya Millî Takımı Teknik
Direktörü Carlos Alberto Parreira onu oyunun akışına göre kâh ön
liberoda kâh sağ kanatta kullanmıştı. Brezilya rakibe karşı göbeği
kapatmak istediğinde sol kanattaki Zinho, forvetteki Romario-
Bebeto ikilisinin arkasına geçiyor, sağdaki Mazinho da ön libe-
roda yer alıyordu. Oyun kanatlara açılmak istendiğindeyse bu iki
isim kenarlara çıkıyor ve 4-4-2’ye benzeyen bir şablon oluşu-
yordu. Bu şekilde Mazinho turnuvanın en başarılı oyuncularından
biri olmuş ve sonunda da Brezilya ile birlikte dünya şampiyonlu-
ğuna ulaşmıştı. Öte yandan kulüpler düzeyindeyse Mazinho bu
başarının kıyısından dahi geçemedi. Avrupa’da oynadığı dokuz
sezon içerisinde tek bir kupa dahi kaldıramazken Brezilya’daysa
Vasco ve Palmeiras formaları altında üç lig şampiyonluğu elde
etti. Mazinho’nun bir diğer önemli başarısıysa 1989 yılındaki Copa
America şampiyonluğuydu.
Orta Saha: Kleberson
Sol Bek: Joan Capdevila
Sağ Kanat: Mazinho
Orta Saha: Christian Karembeu
Orta Saha: Clarence Seedorf
Listemizde gerçek anlamda “efsane” statüsüne erişmiş belki de tek
isimClarence Seedorf… Bu bakımdan listenin geri kalanıyla kıyas-
landığında bu konsept içerisinde biraz aykırı durduğu da düşünüle-
bilir. Ancak söz konusu olan öncelikle “doğru zamanda, doğru yerde
bulunmaksa” ismi zikredilmesi gereken belki de ilk kişi Seedorf’tan
başkası değildir.
Zira üç ayrı kulüpte
Şampiyonlar Ligi
şampiyonluğu ya-
şamış ikinci bir
isimyok. Futbola
Ajax’ta başlayan
Seedorf, ilk Şampi-
yonlar Ligi şampi-
yonluğunu da
1995’te Amsterdam
ekibinde görmüştü.
Bunun yanına iki
de Hollanda Ligi
şampiyonluğu ek-
ledikten sonra
Sampdoria aktar-
malı olarak Real Madrid’e gelen Surinam asıllı oyuncu, Madrid’de de
1998 yılındaki Şampiyonlar Ligi zaferinde boy gösterdi. Ardından ro-
tayı Milano’ya çeviren başarılı oyuncu, ilk olarak Inter forması giyse
de asıl zirveye çıktığı yer Milan oldu. Yaklaşık 10 yıl boyunca taşıdığı
kırmızı-siyahlı forma altında ikişer Serie A ve Şampiyonlar Ligi
şampiyonluğu elde eden Seedorf, Hollanda Millî Takımı ile de bir
dünya dördüncülüğü gördü.
92
93
