Previous Page  82-83 / 140 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 82-83 / 140 Next Page
Page Background

gıçta çok riske girmek isteme-

mesi, karşılaşmanın golsüz sona

ermesine vemaçın, turnuvanın

belki de en sıkıcı 90 dakikası ola-

rak hafızalarda yer etmesine yol

açacaktı. Akabindeki Romanya-

İspanya karşılaşması da turnuva-

nın bir diğer sıkıcı maçıydı ama en

azından iki gole sahne olmuştu.

İspanya’nın Carrasco ve Ro-

manya’nın da Bölöni ile bulduğu

bu goller neticesinde de karşı-

laşma 1-1 sona eriyor ve ilkmaç-

ların ardından gruptaki dört takım

da birer puanla sıralanmış olu-

yordu.

Üç günlük bir aranın ardından sıra

ikinci maçlara geldiğindeyse Fe-

deral Almanya biraz daha silkini-

yor ve Romanya’yı Rudi Völler’in

golleriyle 2-1 mağlup ediyordu.

Romanya’nın tek golüyse Co-

ras’tan gelmişti. Günün diğer ma-

çındaysa Portekiz ile İspanya,

Antonio Sousa ve Santillana’nın

karşılıklı golleriyle 1-1 berabere

kaldı ve ikişer puana çıkarak Fe-

deral Almanya’nın ardından ikinci

ve üçüncü sıralara yerleşti.

Grupta sonmaçlarda Federal Al-

manya ile İspanya, Portekiz ile de

Romanya karşılaşacaktı. İki maçta

da ilk 45 dakikalar golsüz sona

ererken, ikinci yarılara gelindi-

ğinde, Federal Almanya-İspanya

mücadelesinin ilk yarıdaki gibi

tatsız bir biçimde ilerlemeye

devamettiği görülüyordu ama

Portekiz-Romanyamaçında kilit,

70. dakikada açılmıştı. Anahtar

vazifesi gören isimse, oyuna son-

radan dâhil olan, Portekiz’in

tecrübeli golcüsü Nene’ydi.

Portekiz-Romanyamaçında Por-

tekiz’in öne geçtiği haberinin gel-

mesiyle birlikte İspanyollar,

Federal Almanya karşısında gol

bulmayamecbur duruma gelmişti.

İspanyolların bir gol bulması duru-

munda turnuvaya veda edecek

olan Almanlarsa ister istemez geri

çekilerek kalan birkaç dakikayı

kazasız belasız atlatmanın hesap-

larını yapıyordu.

Maçta son dakikaya girilirken sağ

kanattan Senor’un yaptığı ortaya,

normalde savunmada görev yap-

masına rağmen bir gol bulabilme

umuduyla ileriye çıkmış olanMa-

ceda çok iyi yükselip kafayı vurdu

ve Schumacher’i avlayarakmaçın

kaderini belirleyen isimoldu. Bu

gol, İspanya’ya grup liderliğini de

getirirken, son Avrupa şampiyonu

ve dünya ikincisi Federal Alman-

ya’nın da turnuvaya, son dörde

kalamadan veda ettiğini ilân edi-

yordu. Romanya’yı 1-0’la geçmeyi

başaran Portekiz de grupta İspan-

ya’yla aynı puan ve averaja sahip

olmasına rağmen rakibinden bir

gol eksik attığı için, kendisine

ikinci sırada yer buldu.

Yarı finallerde ilk randevu, 23 Ha-

ziran’da Fransa ile Portekiz ara-

sındaydı. Turnuvanın o ana

kadarki belki de en çekişmeli, en

zevkli maçı olan karşılaşmada ilk

gol 24. dakikada Fransa’dan geli-

yor ve ev sahibi ekip, Domergue’in

frikik golüyle 1-0 öne geçiyordu.

Bu golün ardındanmaçtaki çe-

kişme kaldığı yerden devameder-

ken Fransa uzun süre üstünlüğü-

nü korumayı başarıyor ancak da-

kikalar 74’ü gösterirken sol taraf-

tan Chalana’nın yaptığı ortaya

ceza sahası içinde Jordao’nun ka-

fayı vurup kaleci Bats’ın üzerin-

den topu yakın doksana gönder-

mesiyle birlikte Portekiz eşitliği

yakalıyordu.

Maçın normal süresi 1-1’lik eşit-

likle tamamlanınca devreye 30

dakikalık uzatmalar girdi. 97. da-

kika içerisinde, ilk goldeki gibi

yine Chalana’nın ortaladığı topta

Jordao sahneye çıkıyor ve bu kez

güzel bir voleyle ağları sarsarak

Portekiz’i 2-1 öne geçiriyordu.

Fransa’yı, içine düştüğü bu kâbus-

tan uyandıracak isimse, takımının

ilk golünün de sahibi olan Domer-

gue’di. 115. dakikada Portekiz ceza

sahası içinde yaşanan karam-

bolde son vuruşu yapmayı başa-

ran oyuncu, skoru 2-2’ye

getiriyordu. 120. dakikadaysa, maç

boyunca istediği golü bir türlü

bulamayan Platini, Tigana’nın

taşıdığı topta son vuruşu yapmayı

başarıyor ve bu turnuvanın onun

adıyla anılacağını bir kez daha

kanıtlıyordu. 3-2’lik galibiyetle

birlikte Fransa, finale adını yazdır-

mıştı.

Ertesi gün Danimarka ile İs-

panya’yı karşı karşıya getiren yarı

finalin diğer ayağındaysa Kuzey

temsilcisi maça hızlı başlıyor ve

henüz 6. dakikada Lerby’nin attığı

golle 1-0 öne geçiyordu. Dani-

82

83

marka ilk yarının sonuna kadar da

baskılı oyununu sürdürüyordu

ama bu baskı daha fazla gol getir-

memişti. İkinci yarıyla birlikteyse

İspanyollar yavaş yavaş oyunda

dengeyi kurmaya başladı. İs-

panya’yı kurtaran isimse, tıpkı Fe-

deral Almanyamaçındaki gibi, bir

kez dahaMaceda olacaktı. Mace-

da’nın 66. dakikada attığı golle

skor 1-1’e gelirken, bumaçta da

normal süre eşitliğin bozulmasına

yetmeyince uzatmalara geçile-

cekti. Ancak Fransa-Portekiz ma-

çının aksine bu kez 120 dakika da

dengenin bozulmasını sağlaya-

madı ve iş, penaltı vuruşlarına

kaldı. Penaltılarda iki takımda ilk

dört atışta golü bulurken, Dani-

marka’da beşinci atış için beyaz

noktaya gelen Elkjaer, topu üstten

auta gönderdi ve avantaj İspan-

ya’ya geçti. İspanyolların son pen-

altısı da Sarabia vasıtasıyla ağlarla

buluşunca, 1984 Avrupa Şampiyo-

nası’nda finalin adı konmuş oldu:

Fransa-İspanya.

Finalde Fransızlar maça daha atak

başlasalar da İspanyollar sert bir

savunmayla rakiplerinin istedik-

leri fırsatları yakalamasını engelli-

yordu. Maçın ilk 45 dakikası bu

sayede önemli bir gol pozisyonuna

sahne olmazken, ikinci yarı başla-

dığında da oyunun gidişatında pek

değişen bir şey olacak gibi görün-

müyordu. Ancak ne olduysamaçın

56. dakikasında oldu. Bu dakikada

Lacombe’un İspanya ceza sahası

köşesinde kendisini yere atma-

sına aldanan hakemChristov,

Fransa lehine bir frikik kararı

verdi. Gelgelelim İspanyolların asıl

talihsizliği, rakiplerinin havadan

bir serbest vuruş kazanması ol-

mayacaktı. Atışı kullanan Platini,

çoğu zaman yaptığı gibi topu ba-

rajın üzerinden aşırtmaktansa bu

sefer barajın yanından geçirerek

Arconada’nın kapattığı köşeye

gönderdi. Aslında Platini’ye yakış-

mayacak cinsten zayıf bir vuruştu

bu. Zaten Arconada da topu ku-

caklamak için rahatça eğilmişti.

Fakat Arconada’nın topun üzerine

eğilmesinin ardından birden top

bahtsız kalecinin koltuk altından

fırlayarak kaleye doğru yöneldi.

Arconada doğrulup son bir hamle

yapmaya çalıştıysa da artık çok

geçti, top gol çizgisini geçmişti.

İspanyollar böylesine sıra dışı

bir golle geriye düşmeleri netice-

sinde moralman çöküverince,

Fransızlar gol öncesine göre

nispeten daha rahat oynamaya

başlamıştı ve seyircilerinin de

desteğiyle kalan süreyi bir

şekilde eritip kupaya uzanacak

gibiydi. Nitekim duraklama daki-

kalarına girilirken de Bellone

skoru tayin eden golü atıyordu:

2-0. Böylece Fransa, tarihinin ilk

Avrupa şampiyonluğuna ulaşmış

oluyordu. Oynadığı beş maçta da

rakip fileleri havalandıran ve top-

lamda dokuz gole ulaşan Michel

Platini’yse sadece turnuvanın yıl-

dızı olmakla kalmıyor, belki de

gelmiş, geçmiş ve gelecek bütün

Avrupa Şampiyonalarında görül-

müş ve görülebilecek en müthiş

bireysel performansa imza atı-

yordu.

Finalde Plati’nin İspanya kalecisi Arconada’nın

büyük ikramıyla attığı ünlü frikik golü....

İspanya’nın stoperi

Maceda attığı golle

takımını yarı finale

taşırken Almanları

da erkenden

evine yollamıştı.

Danimarka ne geçtiği maçta üstünlüğünü

koruyamadı ve penaltılarda gülen İspanya,

finalde Fransa’nın rakibi oldu.