Previous Page  34-35 / 114 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 34-35 / 114 Next Page
Page Background

geceleri de 0 derecenin altında

seyretmekteydi. Bu da futbol oy-

nanabilecek zeminin bu dönemde

bulunmaması anlamına geliyordu

zira bu beş ay süresince yağan

karlar yerden kalkmıyordu.

Kalan yedi ay da günlük güneşlik

sayılmazdı tabiî. Yaz aylarında bile

gündüz 13-14, gece de 7-8 derece-

lik bir sıcaklık söz konusuydu.

Haliyle, ülkede futbol oynanmaya

elverişli çok kısa süreli bir dönem

mevcuttu.

Bir diğer önemli sorun da nüfustu.

20. yüzyıl başlarında ülkenin

nüfusu sadece 80 bindi. O yıllarda

kadınların futbol oynamadığı,

erkeklerin de 15-35 yaş aralığı

haricinde yine bu sporu yapma-

dığı düşünüldüğünde potansiyel

futbolcu sayısı bir anda 20 bin

civarına düşmekteydi. Futbolun

amatör bir hobi olduğu ve insan-

ların işlerinden güçlerinden arta

kalan dönemde futbol oynaya-

cakları hesaba katıldığında da

önemli bir kısmı o dönemin ko-

şullarında günde 15-16 saatlik

yoğun bir emek isteyen balıkçı-

lıkla uğraşan İzlanda’da futbola

vakit ayırabilecek insan sayısı

birkaç bini geçmeyecek durum-

daydı.

Bu sebeplerden ötürü, İzlanda’da

futbol, yakın zamana kadar ulus-

lararası düzeyde kendisini göste-

remedi ki, ülkede tohumlarının

atılmasından sonra bunun için

100 yılı aşkın bir süre geçti.

Bu ağır ilerleme, ülkede futbol

federasyonun ve millî takımın

kurulmasında da bir hayli geç

kalınmasına yol açmıştı.

İzlanda Millî Takımı resmî olarak

kurulmamışken, ülkedeki futbol-

culardan seçilmiş bir İzlanda kar-

ması ilk maçına, 29 Temmuz 1930

tarihinde (ilk Dünya Kupası fina-

linden bir gün önce) Faroe Adala-

rı’nda kendisiyle benzer statüde

olan Faroe Adaları karması karşı-

sında çıktı. İzlanda karması, bu

karşılaşmayı tek golle kazan-

mıştı.

Millî takımın ilk

dönemleri

İzlanda’nınmillî takımının FIFA

tarafından tanınmasıysa, II. Dünya

Savaşı sonrasında gerçekleşti ve

17 Temmuz 1946 tarihinde İzlanda,

ilkmillî maçına, Reykjavik’te

Danimarka önünde çıktı. Çok

daha tecrübeli oyunculardan

kurulu olan Danimarka, bu karşı-

laşmadan 3-0’lık galibiyetle ayrı-

lacaktı. İzlanda’nın futbol federas-

yonu olan KSI ise ertesi yıl 26

Mart tarihinde faaliyetlerine

başlayacak ve FIFA’ya da üye

olacaktı. 1954’te UEFA’nın kurul-

masıyla birlikte vakit kaybetme-

den bu kuruma da üye olan KSI,

böylece artık uluslararası turnu-

valarda İzlanda’nın temsilinin

önünü de tamamen açmış olu-

yordu.

İzlanda Millî Takımı, şansını ilk

olarak 1958 Dünya Kupası eleme-

lerinde denedi. Ancak elemelerde

Fransa ve Belçika ile aynı grupta

yer alan İzlanda için bu elemeler

gayet nahoş bir tecrübe olacaktı.

Oynadığı dört maçı da kaybeden

İzlandalılar, kalelerinde 26 gol gö-

rürken rakip filelere sadece altı

gol gönderebilmişti. Böylece ele-

melerde en negatif performansı

ortaya koyan takımolmuşlardı.

Bu başarısızlığın da etkisiyle

midir bilinmez, İzlanda bundan

sonraki üç Dünya Kupası’nın ele-

melerine katılmayacaktı. Avrupa

Şampiyonası için de ilk olarak

1964’te düzenlenecek ikinci

turnuva için elemelere katılan

İzlanda Millî Takımı, ilk turda

İrlanda Cumhuriyeti ile eşleşti ve

rakibine 4-2 ile 1-1’lik skorların

ardından elendi. İzlanda, Avrupa

Şampiyonası elemelerine katıl-

maya da bu tarihten sonra bir süre

ara verecek ve 1976’daki turnuva-

nın elemeleri geldiğinde geri dö-

necekti.

Kulüpler düzeyinde de İzlanda,

uzunca bir süre UEFA’nın en başa-

rısız üyelerinden birisi olmaktan

kurtulamayacaktı. Avrupa Kupala-

rında İzlanda, ilk olarak 1964-65

sezonunda KR vasıtasıyla Şampi-

yon Kulüpler Kupası’na katılarak

boy gösterdi. Turnuvanın ilk tu-

runda Liverpool ile eşleşen KR,

17 Ağustos 1964’te kendi sahasında

çıktığı ilkmaçta rakibine 5-0mağ-

lup olurken, dört hafta sonraki

rövanştaysa bu kez 6-1’lik bir

mağlubiyet alacaktı. Yine de 35. da-

kikada Liverpool filelerini havalan-

dıran Gunnar Felixson, Avrupa

kupalarında gol atan ilk İzlandalı

futbolcu olarak tarih sayfalarındaki

yerini alacaktı.

Bir İzlanda temsilcisinin tur at-

lama sevincini yaşayacağı ilk eş-

leşmeyse, 1967-68 sezonunda,

Şampiyon Kulüpler Kupası’ndaydı.

İzlanda şampiyonu Valur, turnu-

vanın ilk turunda eşleştiği Lük-

semburg temsilcisi Jeunesse

Esch’i 1-1 ve 3-3 bitenmaçlar son-

rasında deplasman golü kuralı sa-

yesinde saf dışı bırakmıştı. Ancak

Valur ikinci turda Macar şampi-

yonu Vasas karşısında tutunama-

yacak ve iki maçta kalesinde

toplam 11 gol görecekti.

Aslında bu başarısızlıklar, daha

önce de belirtilen bir sorunun so-

nucuydu. O da ülkenin sınırlı nü-

fusuydu. İzlanda iyi futbolcu çıka-

ramayan bir ülke değildi aslında.

Hatta nüfusuna oranla bu konuda

gayet başarılı olduğu bile iddia

edilebilirdi fakat belli bir seviyenin

üzerinde 11 oyuncuyu bir araya

getirip iyi bir takımyaratmak…

İşte tamda o noktada tıkanıyor-

lardı. Yoksa yurtdışına oyuncu

ihraç etmeye birçok ülkeden

erken başlamışlardı ve ihraç et-

tiklerinden bazıları da sadece

gitmekle kalmıyor, gittikleri yerde

iz bırakmayı da başarıyorlardı.

İzlanda’nın başlıca

lejyonerleri

Yurtdışında forma giyen ilk İzlan-

dalı futbolcu Albert Gudmunds-

son’du. Kendisi 1944 senesinde

üniversite eğitimini görmek için

gittiği Glasgow’da Rangers kulübü

yetkililerinin dikkatini çekmiş ve

bir süre Rangers formasını giy-

mişti. Daha çok rezerv takımda

oynayan Gudmundsson, A ta-

kımla bir maça çıktıktan sonra

İngiltere’ye geçecek ve amatör

statüsünde Arsenal kadrosuna

katılacaktı. 23 yaşındaki oyuncu

Arsenal’de özellikle çıktığı hazır-

lıkmaçlarında büyük takdir top-

lamış, sonrasında lig başladığında

da iki maçta forma giymişti.

Ancak Birleşik Krallık’ta çalışma

izni alamaması sonucunda Arse-

nal ile profesyonel sözleşme im-

zalayamadı ve bir süre sonra

rotasını Fransa’ya çevirmek zo-

runda kaldı.

Gudmundsson, Fransa’da ilk ola-

rak Nancy’de oynadı. Burada ge-

çirdiği tek sezonda takımı ligi orta

sıralarda tamamlasa da takımının

en çok gol atan ismi olmayı başa-

ran İzlandalı, sene sonunda kari-

yerinin en büyük adımını atıyor

ve Milan’a transfer oluyordu.

Fakat Milan’da işler başlangıçta

iyi gitse de yaşadığı ağır bir diz sa-

katlığı sonrası Gudmundsson’un

kariyeri bitme noktasına gele-

cekti. Milan kulübü ameliyat mas-

raflarını karşılamaya yanaşma-

yınca Gudmundsson bunu kendi

cebinden ödemek zorunda kal-

mış, iyileştikten sonraysa kendi-

sine haksızlık ettiğini düşündüğü

Milan’dan ayrılıp Fransa’ya,

Racing Club Paris’e gitmişti.

Racing Club’de geçirdiği üç se-

zonda 30’un üzerinde gole imza-

sını atan Gudmundsson, bir

sonraki transferiniyse Nice’e gi-

derek gerçekleştirdi. Burada bek-

lediğini bulamamasının ardından

da 30 yaşına doğru ülkesine

döndü, önce altyapısından çıktığı

Valur sonra da Hafnarfjördur’da

oynayıp futbol hayatını noktaladı.

İzlanda’nın bir sonraki önemli ih-

racatı Asgeir Sigurvinsson ola-

caktı. 1973 yılında, henüz 18

yaşındayken Standard Liege’e

transfer olan orta saha oyuncusu,

sekiz sezon boyunca Belçika eki-

binin formasını giyecek ve bu

süre zarfında bir de Belçika Ku-

pası kazanacaktı. Burada göster-

diği başarılı performans

sonrasında Bayern Münih’e

transfer olan Sigurvinsson,

Alman devinde düzenli ilk on bir

oyuncusu olamadı. O sezon Ba-

yern’in oynadığı Şampiyon Kulüp-

ler Kupası finalinde de kendisine

yer bulamazken Bayern söz ko-

nusumaçta Aston Villa’ya tek

golle teslim oldu.

Yine de Sigurvinsson Alman-

ya’daki kredisini tüketmemişti ve

ertesi sezon Stuttgart’a transfer

oldu. Buradaki ikinci sezonunda

kulübün tarihindeki ilk Bundes-

liga şampiyonluğunun kahra-

manlarından olan Sigurvinsson,

35 yaşına kadar Stuttgart forması

giymeye devam edecek, takımıyla

1989 UEFA Kupası finalinde boy

gösterdikten bir sene sonra fut-

bolu bu kulüpte bırakacaktı.

Sigurvinsson 2004 yılında KSI ta-

rafından İzlanda’nın son 50 yıl-

daki en iyi oyuncusu da seçildi.

Sigurvinsson ile hemen hemen

aynı dönemlerde forma giyen bir

34

35

Yurtdışında

oynayan

ilk İzlandalı

Albert

Gudmundsson

İtalya’da Milan

formasıyla

Oğul Gudjohnsen

Baba Gudjohnsen