diğer önemli İzlandalı da Arnor
Gudjohnsen’di. 1978’de, 17 yaşın-
dayken Belçika’nın Lokeren takı-
mına giden forvet oyuncusu,
burada geçirdiği beş sezonda ligin
en iyi genç yetenekleri arasına
girmeyi başarınca ülke futbolu-
nun lokomotifi olan Anderlecht
tarafından transfer edildi. Ander-
lecht’teki kariyeri çok iyi başlayan
Gudjohnsen, ilk sezonunda takı-
mıyla UEFA Kupası’nda finale
kadar gidecekti. Ancak 1-1 biten
iki maç sonrasında iş penaltılara
kaldığında durum4-3 Anderlecht
aleyhineyken son penaltıda topun
başına geçen Gudjohnsen, Totten-
hamkalecisi Tony Parks’a takıla-
cak ve kupayı kazanan taraf da
İngiliz temsilcisi olacaktı.
Bu tatsız anıya rağmen Gudjohn-
sen’in Anderlecht kariyeri pozitif
ivmeyle gelişecek ve kendisi
1986-87 sezonunda Belçika Li-
gi’nde attığı 19 golle gol krallığını
elde edecekti. Yedi sezon oynadığı
Anderlecht’de ayrıca üç de lig
şampiyonluğu gören Gudjohnsen,
daha sonra Bordeaux’da da iki
sezon geçirecekti. Üst düzey lig-
lerdeki macerasını bunun ardın-
dan noktalayan başarılı futbolcu,
sonrasında beş yıl kadar İsveç
liginde top koşturdu, en nihaye-
tinde de 37 yaşında ülkesine
dönüp burada Valur ve Stjarnan
takımlarında üç yıl geçirdikten
sonra futbolu bıraktı.
Bir baba-oğul hikâyesi
Gudjohnsen’in kariyerindeki en il-
ginç anlardan biriyse, oğlu Eidur
ile birlikte aynı millî maçta forma
giymesiydi. 24 Nisan 1996’da,
İzlanda’nın Estonya’yı deplas-
manda 3-0mağlup ettiği özel
maçın ikinci yarısında baba Arnor
oyundan çıkarken yerine oğul
Eidur girmişti. Birçok kişi millî
takım teknik direktörü Logi
Olafsson’un neden baba ile oğulu
aynı anda oynatmadığını merak
ederken bir süre sonra bunun, İz-
landa Futbol Federasyonu (KSI)
Başkanı Eggert Magnusson’un
telkiniyle alınmış bir karar olduğu
ortaya çıkacaktı. Zira Magnusson,
baba ile oğulun aynı anda sahada
yer alacağı o tarihi anın, Reykja-
vik’teki bir maçta gerçekleşme-
sini ve bunun tüm tribünler
tarafından dakikalarca alkışlan-
masını istemekteydi. Ne var ki
kader buna izin vermedi zira kısa
bir süre sonra Eidur ayak bileğin-
den ciddi bir sakatlık geçirecek,
onun iyileşme sürecindeyse
Arnor futbolu bırakacaktı.
Bu noktadan itibaren, yıllar içeri-
sinde şöhreti babası Arnor’unkini
de geride bırakacak ve birçok ki-
şiye göre gelmiş geçmiş en başa-
rılı İzlandalı futbolcu olacak Eidur
Gudjohnsen’in kariyer öyküsün-
den devam edecek olursak… Fut-
bola Valur altyapısında başlayan
Eidur, 16 yaşında PSV’ye transfer
olarak kariyer anlamında çok
büyük bir adım atmıştı belki ama
bir yıl sonra ayak bileğinin kırıl-
ması hemPSV günlerinin bitme-
sine hemde kendisinin iki yıl
futboldan uzak kalmasına yol
açınca bir anda başa dönmek zo-
runda kaldı. Kısa bir süre KR’de
futbol oynayan, sonra da Bolton
Wanderers’a transfer olan Eidur,
burada gösterdiği performansla
2000 yılında Chelsea’ye transfer
olmayı başaracaktı.
Londra ekibinde altı sezon oyna-
yan Eidur, burada iki Premier Lig
şampiyonluğu yaşadıktan sonra
2006 yazında Barcelona’ya trans-
fer oldu. Barça’da daha çok rotas-
yon oyuncusu olarak görev yapsa
da 2009’da Şampiyonlar Ligi şam-
piyonu olan kadronun bir parça-
sıydı ve bu sayede, bugüne kadar
Kupa 1’de şampiyonluk yaşamış
tek İzlandalı futbolcu olma onuru-
nun da sahibi olacaktı. 30 yaşında
Barcelona’dan ayrılan Gudjohn-
sen, aradan geçen yedi sene
içinde futbol seyyahlığına soyu-
nup 11 farklı kulübün formasını
giydi ve son olarak da Hindis-
tan’da Pune City’de kariyerini
sürdürüyor. Gudjohnsen aynı za-
manda attığı 26 golle İzlanda Millî
Takımı tarihinin en golcü oyun-
cusu konumunda…
Birkaç iyi oyuncu
yetmeyebiliyor
Bu dört önemli oyuncu haricinde
yurtdışında başarı kazanan diğer
İzlandalı oyunculardan kısaca
bahsetmek gerekirse… 1990’lar
jenerasyonunun önde gelenlerin-
den olan Eyjolfur Sverrisson, kari-
yerinin çoğunu Bundesliga’da,
Stuttgart ve Hertha Berlin forma-
ları geçirirken Stuttgart ile bir lig,
Hertha ile de iki kupa şampiyon-
luğu yaşadı. 1994-95 sezonunda
da Beşiktaş forması giyen Sver-
risson, siyah-beyazlılarla da bir
şampiyonluk gördü. Aynı kuşak-
tan Sigurdur Jonsson, genç ya-
şında geldiği Sheffield
Wednesday’de başarılı bir dönem
geçirdikten sonra 23 yaşında Ar-
senal’e transfer olmuştu fakat peş
peşe gelen sakatlıklar sonrasında
Arsenal’de yeterince oynama
şansı bulamadı. Ülke futbolunun
1980’lerdeki önemli golcülerinden
Petur Petursson ise Feyenoord ve
Anderlecht gibi kulüplerde oyna-
mış, Feyenoord ile bir Hollanda
Kupası kazanmıştı. 1990’ların
sonundan 2010’ların başlarına
kadar 15 sezon boyunca İngiltere
liglerinde forma giyen ve bunların
11’ini Premier Lig’de geçiren Her-
mann Hreidarsson ise 2008’de
Portsmouth ile bir FA Cup zaferine
imza atmıştı.
İzlanda, bahsi geçen oyuncular-
dan Sigurvinsson, Arnor Gud-
johnsen, Sverrisson, Petursson ve
Jonsson’un bir arada oynayabil-
diği 1980’lerin sonunda aslında
kendi imkânları doğrultusunda iyi
bir jenerasyon yakalamış sayılırdı.
Fakat 1990 Dünya Kupası eleme-
lerinde SSCB, Avusturya, Türkiye
ve Demokratik Almanya ile aynı
grupta yer alan İzlanda, grup ikin-
cisi olarak turnuvaya katılan
Avusturya’nın iki puanlı sistemde
üç puan gerisinde kalmasına kar-
şın yine de grubun son sırasından
kurtulamayacak ve önemli bir fır-
satı kaçıracaktı.
Eidur Gudjohnsen’in formunun
zirvesinde olduğu yıllardaysa,
EURO 2004 elemeleri esnasında
İzlanda belki de ilk kez büyük bir
turnuvaya çok yaklaşıyordu. Bu
sefer elemelerdeki rakipleri Al-
manya, İskoçya, Litvanya ve Faroe
Adaları idi. Ancak İzlanda, grubu
14 puanla ikinci sırada tamamla-
yan İskoçya’nın bir puan arka-
sında kalarak play-off şansını
kaçıracaktı ki İskoçlara karşı oy-
nadıkları iki maçı da kaybetmeleri
bunda en büyük etken olmuştu.
Sorunları çözme
yolunda adımlar
Öte yandan İzlanda’da, daha önce
de bahsedilen nüfus ve iklim so-
runlarının asgari düzeyde hisse-
dilmesi için tamda bu yıllarda
kayda değer çalışmalar başlatıl-
mıştı. Nüfus sorunuyla başa çıkıl-
ması için neredeyse her köye fut-
bol sahaları yapılmaktaydı ve
iklim sorununun çözümü de bu
sahaların kapalı salonlarda, suni
çim zeminle inşa edilmelerinde
bulunmuştu. Bu sayede zemin ba-
kımıyla ve yağışlı havalarla ilgili
problemler ortadan kaldırılmıştı.
Hatta kış aylarındaki karanlık so-
runu da salonlardaki aydınlatma
sayesinde çözülmüştü. Bunun
yanı sıra KSI, ülkedeki antrenörle-
rin sayısının arttırılması yönünde
de teşvik edici çalışmalarda bu-
lunmaktaydı.
Bu çalışmaların da kısa süre içeri-
sinde meyvesini verdiği söylene-
bilir zira günümüzde İzlanda’da
UEFA Pro lisansına sahip 13 tek-
nik direktör, UEFA A lisansı bulu-
nan 196 antrenör ve UEFA B
lisansı olan 639 futbol adamı var.
Kıyaslama yapmak gerekirse ül-
kemizde şu an 400’ün üzerinde
Pro lisans sahibi teknik direktör
var fakat İzlanda’da 25 bin kişiye
bir Pro lisanslı teknik direktör dü-
şerken Türkiye’de bu oran 200
binde bire tekabül ediyor.
İzlanda’da futbola yapılan bu yatı-
rımların yeşil sahalarda ilk karşı-
lığı kadınlar kategorisinde
alınacak ve İzlanda, 2009 Kadınlar
Avrupa Şampiyonası’na katılarak
futbolda ilk kez uluslararası bir
turnuvada boy göstermiş ola-
caktı. Erkeklerdeyse ilk umut
verici adım, 2011 U21 Avrupa
Şampiyonası elemelerinde atılı-
yordu. U21 takımı, eleme gru-
bunda Almanya gibi bir markayı
geride bırakmayı başarmış ve Çek
Cumhuriyeti’nin ardından ikinci
sırayı alarak play-off’a kalmıştı.
Play-off’ta da İskoçya’yı iki maçta
da mağlup eden takım, turnuvada
yer alacak sekiz ekipten biri ol-
maya hak kazanmıştı. Turnuvada
da ilk tur gruplarında bir galibiyet
alan İzlanda, yarı finali üçlü averaj
neticesinde kaçırmıştı. O turnu-
vada İzlanda’nın kadrosunda yer
alan Birkir Bjarnason, Johann
Berg Gudmundsson, Aron Gun-
36
37
İzlanda 1990 Dünya Kupası elemelerinde
Millî Takımımızla aynı grupta yer almış
ve iyi bir jenerasyon yakalamasına
rağmen son sırada kalmıştı.