iki yıl Rusya’da Rubin Kazan ve 2010-2011
sezonunda Fransa’da Montpellier ile şam-
piyonluklar yaşamak kariyerim açısından
çok anlamlı ve çok güzel başarılardı. Son-
rasında özlediğimülkeme geri dönme ka-
rarını aldımve Hector Cuper’li Orduspor
ile tekrar Türkiye kariyerimbaşlamış oldu.
Senin de değindiğin gibi Rubin Kazan ve
Montpellier formaları altında farklı
Avrupa liglerinde toplam4.5 sezon top
koşturdun. Orada ne gibi deneyimler
elde ettin? Buraya göre ne gibi farklılıklar
gördün?
Rubin Kazan’da oynadığımdönemde
Teknik Direktör Kurban Berdiyev, bana
müthiş katkılar sağladı. Hem oyun disiplini
açısından hemde taktiksel olarak çok ba-
şarılı bir teknik adambenimgözümde.
Onunla çalışmak farklıydı. 2008’de Rubin
Kazan takımının 50. kuruluş yıldönü-
müydü ve ilk kez Rusya Ligi şampiyonlu-
ğunu kazandık. Sizin de bildiğiniz gibi bu
şampiyonluğun ardından şehirde 40 gün
40 gece kutlamalar yapıldı (gülüyor).
Ertesi sezon kimse bir kez daha şampiyon
olabileceğimizi beklemiyordu ama biz
sistem takımı olduğumuz için kadromuzu
koruyup birkaç da oyuncu takviyesiyle bir
kez daha şampiyon olduk. Harika bir
duyguydu, çok güzeldi. Sonra Rusya Süper
Kupası’nı kazandık. Bunlar unutulmaz
tecrübeler ve çok güzel anılardı benim
açımdan. Hiç kimsenin beklemediği sürp-
rizleri gerçekleştirmiştik Rusya’da. Fransa
tecrübelerime gelince…Montpellier inanıl-
maz güzel bir kulüptü. Kulübün başında
mütevazı, komik ve bir o kadar da babacan
Louis Nicollin vardı. Montpellier’in efsa-
nevi başkanıyla çalışmak çok keyifliydi.
Hiçbir egosu olmayan bir insandı ve kulü-
bün kuruluşundan bu yana başkanlığını
yapıyordu. Orada kulüp tarihinde ilk kez
Fransa Lig Kupası’nda final oynadık ama
maalesef son dakikalarda yediğimiz bir
golle kaybettik. Ertesi sezon ise inanılmaz
bir başarıya imza atarak Fransa Ligi şam-
piyonluğu yaşadık. Sezonun ilk yarısında
yani 6 aylık bölümde oradaydım. Şampiyo-
nun belirleneceği sonmaçta da tribünde
yerimi almıştım. Takım şampiyon olunca
ben de soyunma odasına indimve sonra-
sında başkanımızla takım arkadaşlarımı-
zın zorlamasıyla bir anda kendimi sahada,
kutlamaların arasında buldum. Beni gör-
düklerinde taraftarların yapmış olduğu
tezahüratı duyunca tüylerimdiken diken
oldu. Çokmükemmel ve hayatımboyunca
unutmayacağımhatıralardı. Türkiye’ye
“
“
“
“
34
35
Rubin Kazan’da Teknik
Direktör Kurban Berdiyev,
bana müthiş katkılar sağladı.
Hemoyun disiplini açısından
hemde taktiksel olarak çok
başarılı bir teknik adambenim
gözümde. Üst üste iki lig
şampiyonluğu ve Rusya Süper
Kupası’nı kazandık. Unutulmaz
tecrübeler ve çok güzel
anılardı.
Montpellier inanılmaz güzel bir
kulüptü. Kulübün başında
mütevazı, komik ve bir o kadar
da babacan Louis Nicollin vardı.
Montpellier’nin efsanevi
başkanıyla çalışmak çok
keyifliydi. Hiçbir egosu
olmayan bir insandı ve
kulübün kuruluşundan bu
yana başkanlığını yapıyordu.
Montpellier’nin şampiyon
olduğu sezonun ilk yarısında
oradaydım. Sonmaçta da
tribünde yerimi almıştım.
Takım şampiyon olunca
başkanımız ve arkadaşlarımın
zorlamasıyla kendimi
kutlamaların arasında buldum.
Taraftarların benim için yaptığı
tezahüratı duyunca
tüylerimdiken diken oldu.
Türkiye’ye döndükten 4 yıl
sonra Montpellier kulübünün
40. kuruluş yılı kutlamalarına
beni de davet ettiler. Ne kadar
doğru bir kulüpte oynadığımı
bir kez daha anladım. Rusya ve
Fransa’da edindiğim tecrübeler
hem futbola hemde hayata
bakış açımda değişiklikler
yaptı, ufkumu açtı.
“
“
“
“
Başkanımız Mehmet Özkan’ın
çok sevdiği ve gerçekten özel
hayatından daha fazla değer
verdiği Türk gençleri için yapmak
istediklerini bildiğimbir kulüp
yapısına, çok daha tecrübeli ve
olgunlaşmış bir futbolcu olarak
vefa borcumu ödemek ve
başkanımıza yardımcı olabilmek
için geldim.
Altınordu Türkiye’ye gençler için
örnek olacak tek kulüp bence.
Gençlerin okul eğitimleri,
İngilizce dersleri, satranç
turnuvaları, judo dersleri, medya
eğitimi, Altınordu tarihi dersleri,
kendilerinin ekmiş olduğumeyve
ve sebzelerin günlük kahvaltı ve
yemeklerde kendileri tarafından
toplanması gibi birçok
imkânların bulunduğu bir kulüp
Altınordu.
Altınordu’nun sahaları çoğu
Süper Lig kulübümüzde hatta
statlarımızda bile bulunmayan bir
zemin kalitesine sahip. Buradaki
hedef Türk futboluna hem
yüksek karakterli hemde
kendini her anlamda geliştiren
kaliteli futbolcular kazandırmak.
Türkiye’de ilk kez Futbol Meslek
Okulu’nu kurmuş bir kulüpten
söz ediyoruz.
Bu oyuncular üzerinde
başkanımız kadar hocamız
Hüseyin Eroğlu ve ekibinin
büyük emekleri olduğunu
düşünüyorum. Türkiye’de
yabancı futbolcu olmadan da
başarılı olunabileceğinin ilk ve
tek örneğini gösterdiler. Bunca
yıldır elde etmiş oldukları
başarılarla bütün Türkiye’ye
bunu kanıtladılar.