Previous Page  40-41 / 118 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 40-41 / 118 Next Page
Page Background

40

41

Futbolda Ocak transfer dönemi geride kalırken kulüplerimizin kadrolarını takviye etme yolunda

fazla sansasyonel isimlere yönelmemesi dikkat çekti. Oysa bu gözler geçmişte Anelka, Ribery,

Sow, Sneijder ve Drogba gibi Ocak bombalarını da görmüştü.

Spor Toto Süper Lig Transfer Raporu

ra transfer, futbolda takımlar

için en kritik dönemlerden biri…

Sezonun ilk etabındaki başlıca

eksiklerini belirleyen takımlara,

bu eksiklikleri asgari düzeye

çekebilmeleri adına tanınan

son bir fırsat ve bu fırsatı iyi

değerlendiren takımların da

sezon sonunda hedeflerine

ulaşabilmesini kolaylaştıran bir

sistem… Dolayısıyla bu dönem,

futbol dünyasında hayli sansas-

yonel ve hareketli bir dönem

olarak da göze çarpıyor. Hele ki

transferin son günü ve son saat-

leri, sezona dair son rötuşları

yapmaya çalışırken zamana

karşı yarışan kulüplerinmüthiş

bir mücadelesine sahne oluyor.

Türkiye’de geçmişe bakıldı-

ğında, çok hareketli ara transfer

dönemleri yaşandığını ve kulüp-

lerin çok kritik transferlere imza

attığını görmekteyiz. Bu açıdan

değerlendirildiğinde aslında

belki de 2017 Ocak transfer

döneminin biraz durgun geçtiği

de söylenebilir. Tabiî bu durgun-

luğun daha iyi anlaşılması için

öncelikle geçmişteki parlak ara

transfer hamlelerini de kısaca

hatırlamakta fayda var.

Futbolumuzun yakın tarihi içe-

risinde, sezon arası transferler-

deki ilk ‘tam isabet’ 1988-89

sezonunda Fenerbahçe’nin

Rizespor’dan Hasan Vezir’i kira-

lamasıyla kaydedilmişti. Aslında

o yıllarda bugünkü gibi bir ara

transfer dönemi yoktu ve ku-

lüpler Ocak ayına kadar transfer

yapabiliyordu. Öncelikle bunun

altını çizmek lâzım. Dolayısıyla

Hasan Vezir’in transferi için “ara

transfer dönemi transferi” değil

de “sezon arası transferi” dersek

daha doğru yapmış oluruz.

Ancak yine de bu niteliği

nedeniyle sezon arasında

yapılan transferlerin takımlara

katkısını ölçebilmek açısından

ilk ele alınması gereken örnek-

lerden biri…

Hasan Vezir, Fenerbahçe’ye söz

konusu sezonun Ekim ayı içeri-

sinde transfer olmuştu ve sarı-

lacivertli formayı da ilk kez 29

Ekim 1988’de, Karşıyaka deplas-

manında giymişti. O gelmeden

önce Fenerbahçe oynadığı 10

maçta 21 gol atmış ve 21 puan

toplamıştı. Hasan, Fenerbah-

çe’nin hücumhattında Rıdvan

ve Aykut’la müthiş bir uyum

yakalarken takımın puan ve gol

ortalaması da inanılmaz bir

biçimde yükselecekti. Sarı-laci-

vertliler, sezonun kalan 26ma-

çında rakip filelere 82 gol

gönderirken 72 puan toplamış

ve bu sayede rekor bir gol sayısı

ile en yakın takipçileri Beşik-

taş’ın 10 puan önünde şampi-

yonluğa ulaşmıştı. Hasan ligde

takımı adına 15 gol atarken hafı-

zalara en çok kazındığı maç olan

Türkiye Kupası çeyrek final mü-

cadelesinde de Galatasaray’a,

Fenerbahçe’nin ilk yarısını 3-0

yenik tamamladığı maçta üç gol

birden atmış ve takımının saha-

dan 4-3 galip ayrılıp tur atlama-

Onur Erdem

Eski hareketlilik yok

A

sında başrol oynamıştı. Öte yandan

kaderin bir cilvesi olarak sezon

sonunda Galatasaray, Hasan’ı

Rizespor’dan transfer edecekti

fakat bu transfer hamlesi hiçbir

tarafa yaramayacaktı.

Takıma yaptığı katkıdan ziyade

yarattığı sansasyon açısından aynı

yılların en flaş ara transferiyse,

1990-91 sezonunun ortasında, Gala-

tasaray’ın, Polonya futbolunun yeni

yıldızı gözüyle bakılan Roman Ko-

secki’yi, birçok Avrupa kulübünün

arasından sıyrılarak renklerine

bağlamasıydı. Kosecki’den beklen-

tiler de elbette çok büyüktü fakat

bu transfer ‘adaptasyon’ denilen

kavramın futbolda ne denli önemli

olduğuna dair çok önemli bir

gösterge teşkil edecekti. Öyle ki,

Kosecki transfer edildiğinde Galata-

saray, ligin ilk yarısını Beşiktaş’ın

iki puan önünde lider tamamlamış

durumdaydı. Ancak Kosecki’nin ta-

kıma katılmasından sonraki ilk beş

maçından dört beraberlik ve bir de

yenilgiyle ayrılan sarı-kırmızılılar,

ezeli rakiplerinin gerisine düşe-

cekti. Sezon sonunda da Beşiktaş,

beş puanlık bir farkla ipi önde

göğüsleyen taraf olacaktı.

Türk futbolunun gördüğü en iyi

yabancı oyunculardan biri olan Şota

Arveladze de 1993-94 sezonunda

ara transferde, ikiz kardeşi Arçil ile

birlikte Trabzonspor’a kiralık olarak

gelmişti. Bir sonraki sezonun ara

transferinde bu kez bonservisle-

riyle birlikte transfer edilen ikizler-

den Arçil, sakatlıkların da etkisiyle

çok etkili olamazken Şota, bordo-

mavili forma altında yıldızlaşacak,

1995-96 sezonunda ligde gol krallı-

ğına ulaşırken 1997 yazında da

Hollanda’nın dev kulübü Ajax’ın

yolunu tutacaktı.

Galatasaray’ın Kosecki’den sonra

1990’lı yıllardaki bir başka önemli

ara transfer hamlesiyse, Rumenle-

rin genç yıldız adaylarından Adrian

Ilie’nin Aralık 1996’da Türkiye’ye

getirilmesiydi. Sarı-kırmızılılar

sezon başında transfer ettiği İsviç-

reli Adrian Knup’tan beklediğini

bulamayınca Knup’u yıl sonuna

doğru Basel’e göndermiş ve yerine

Steaua’dan Ilie’yi almıştı. Kalitesini

kısa süre içinde ispatlayan Ilie de

yeni takımının sezonu şampiyon

tamamlamasında önemli pay sahibi

olmuştu. Ilie’nin formu sonraki

sezon da artarak sürecek ve ken-

disi bu kez de Ocak 1998 transfer

döneminde Valencia’nın yolunu

tutacaktı.

2000’lerin başlarındaysa Türk

futbolu, Fenerbahçe-Galatasaray

rekabetindeki en önemli ara trans-

fer hamlelerinden birine sahne olu-

yordu. 2000 yazında Fenerbahçe’ye

gelen ve ilk sezonunda takımının

kazandığı şampiyonluktaki en

büyük pay sahiplerinden biri olan

İsrailli yıldız HaimRevivo, 2002

yazında Arjantinli Ariel Ortega’nın

Fenerbahçe’ye gelmesiyle birlikte

takımda ikinci plana itildiği hissine

kapılmış ve bu durumdan açıkça

rahatsız olmaya başlamıştı. Ocak

transfer döneminde kulüpten

ayrılmak istediğini belirten Revivo,

sözleşmesinin feshedilmesi sonra-

sındaysa soluğu Florya’da almış ve

kendisini sarı-kırmızılı renklere

bağlayan imzayı atmıştı. Galatasa-

ray ile çıktığı ilkmaçta Bursaspor

deplasmanında hat-trick yapan

Revivo o an için asrın transfer

çalımı gibi gözüktüyse de sonraki

12 maçta skora katkıda bulunama-

mış ve gözden düşmesi sonucunda

da sezon sonunda ülkesi İsrail’e

dönmüştü.

Takımının kaderine en çok etki

eden ara transfer mahsullerinden

biriyse, Fenerbahçe’nin 2004 ba-

şında Brezilya’dan getirdiği Marcio

Nobre’ydi. Aslında sarı-lacivertliler

o günlerde Alex de Souza’yı Cruzei-