Previous Page  114-115 / 156 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 114-115 / 156 Next Page
Page Background

rafsa Atletico Madrid olacaktı. 13

yaşında Atletico altyapısına giren

Raul’un buradaki günleriyse çok

uzun sürmeyecekti. İki yıl kadar

Atletico Madrid altyapısında oyna-

yan Raul, kulübün o dönemki deli-

dolu başkanı Jesus Gil’in altyapı

takımlarının kulübe çok fazla

masraf çıkardığını öne sürerek

bu takımları kapatmasının netice-

sinde boşta kalmıştı. Ancak kısa

bir süre sonra, efsane mertebesine

ulaşacağı Real Madrid’in altyapı-

sına girecekti. 1994-95 sezonu

başında Real Madrid’in C takımına

alınan genç oyuncu, çıktığı yedi

maçta 16 kez rakip fileleri havalan-

dırınca sadece bir kez B takımının

da formasını giyiyor ve sonrasında

apar topar A takımkadrosuna

dâhil ediliyordu. 29 Ekim 1994’te

Real Madrid’in A takımıyla ilk

resmi maçına ligdeki Zaragoza

deplasmanında çıkan Raul, o an

itibarıyla ligde Real Madrid forması

giyen en genç oyuncu olduğu gibi,

maçta bir golün de asistini yapı-

yordu. Raul bir hafta sonraki Atle-

tico Madrid derbisindeyse takımı

adına ilk golünü kaydedecekti.

Çok süratli bir oyuncu olmasa da

ceza sahası içinde hep en doğru

noktaya hareketlenmesini bilen ve

harikulade bir son vuruş yetene-

ğine sahip olan Raul, bu sayede

golle her zaman burun buruna olan

bir oyuncuydu. Hal böyle olunca 17

yaşında olmasına karşın Real Mad-

rid gibi bir takımın hücumhattında

kendisine yer bulabilmişti. Ancak

bu esnada Beyaz Şimşeklerin

Avrupa şampiyonluğu hasreti de

28 seneye çıkmıştı.

İlk sezonda gelen

şampiyonluk

Yine de Raul’un Real Madrid’e

uğurlu geldiğini söylemek gere-

kirdi. Nitekim onun A takımda

oynamaya başladığı sezon, Beyaz

Şimşeklerin lig şampiyonluğuyla

sonuçlanmıştı. Bu başarıyı daha

önemli kılan ayrıntıysa, Barce-

lona’nın dört yıllık hâkimiyetine

son verilmiş olmasıydı. Genç oyun-

cunun 28 maçta forma giyerken

dokuz kez rakip ağları sarmasıysa,

söz konusu başarıdaki payının

hiç de azımsanamayacak ölçüde

olduğunun bir göstergesiydi.

Ertesi sezon Raul, Real Madrid

formasıyla Şampiyonlar Ligi’nde de

ilk kez boy gösterecekti. Grup

maçlarında Ferençvaroş ve Grass-

hoppers filelerine toplamda beş gol

bırakan Raul, çeyrek finaldeki

Juventus eşleşmesinde de ilk

maçta Real Madrid’e Bernabeu’da

1-0’lık galibiyeti getiren golü

kaydetmeyi başarmıştı. Ancak

Juventus bumaçın rövanşını 2-0’la

alınca, Real için Avrupa şampiyon-

luğu rüyası bir kez daha gerçeğe

dönüşemiyordu.

Öte yandan Beyaz Şimşekler, ligde

de büyük düşüş göstererek sezonu

altıncı sırada tamamlıyordu. Şam-

piyonluksa uzun bir aradan sonra

Atletico Madrid’in olmuştu. Bunun

üzerine kadroda ciddi bir revizyona

gitmeyi amaçlayan Real Madrid

yönetimi, büyük bir transfer taar-

ruzuna başlıyor ve 1996 yazında

Roberto Carlos, Davor Suker, Pred-

rag Mijatovic, Clarence Seedorf ve

Bodo Illgner gibi isimleri kadroya

katıyordu. Ocak transfer döne-

minde de bu listeye Cristian Pa-

nucci ile Ze Roberto da eklenecekti.

Kadroda çok fazla kaliteli oyuncu

olmasına karşın Raul, Suker ile

birlikte ileri ikilide yer alacak,

onların hemen arkasına da

Mijatovic monte edilecekti. Bu üçlü,

takımlarının ligde attığı 85 golün

59’unu kaydederken, ligdeki 42

maçın tamamında forma giyen

Raul, 21 kez gol sevinci yaşamış ve

Suker’den sonra takımın en çok

işleyen gol silahı olmuştu.

Millî takım serüveni de

başlıyor

Raul, aynı sezon içerisinde millî

takıma da davet edilecekti. İs-

panya adına ilk golünüyse 14 Aralık

1996 tarihinde oynanan 1998

Dünya Kupası elemeleri mücadele-

sinde Yugoslavya’ya atacaktı.

Bu golle İspanya maçı 2-0 kazanı-

yordu. Tabiî öte yandan İspanyolla-

rınmillî takımlar düzeyinde de

1964’teki Avrupa şampiyonluğu

sonrasında başarıya aç oldukları

bir gerçekti ve bu alandaki açlığın

giderilmesi adına da yakın gele-

cekte Raul’dan çok şeyler beklen-

meye başlamıştı.

Raul’un tılsımı asıl 1997-98 sezo-

nunda, kulübü için kendisini göste-

recekti. 32 seneye yaklaşmakta

olan hasret, nihayet son bulacaktı.

Şampiyonlar Ligi ilk turunda Ro-

senborg, Olympiakos ve Porto ile

birlikte yer aldığı grubu lider biti-

ren Real Madrid, çeyrek finalde

Bayer Leverkusen’i 1-1 ve 3-0’lık

sonuçlarla saf dışı bırakırken, yarı

finalde de son şampiyon Borussia

Dortmund’u 2-0 ve 0-0’lık skor-

larla kupanın dışına itiyordu.

Böylece adını finale yazdıran Real

Madrid’in karşısınaysa, iki yıl önce

bu kupayı müzesine götüren,

geçen yılsa finalde Dortmund’a

kaybeden Juventus çıkmıştı.

Beyaz Şimşekler, ikinci yarının

ortalarında Mijatovic ile tek bir gol

bulacak ve bu gol onları 32 yıllık

kâbustan uyandıracaktı. Real

Madrid, yedinci kez Avrupa’nın

en büyüğüydü ve Raul da bunu

başaran kadronun genç yaşına

karşın en önemli isimlerinden

birisi konumundaydı.

1998 yazı, Raul’un kariyeri açısın-

dan bir başka önemli dönümnok-

tası niteliğindeydi. Zira İspanya

Millî Takımı, Fransa’da düzenlene-

cek olan Dünya Kupası’na giderken

en büyük gol umutlarından biri

olarak Real Madrid’in genç yıldızını

da kadrosuna dâhil etmişti. Fakat

turnuva, İspanya açısından bir

felâketle sonuçlanacaktı. İlk turda

Nijerya, Paraguay ve Bulgaristan ile

aynı grupta yer alan İspanya, ilk

maçında Nijerya karşısına çıkmış,

hatta karşılaşmanın ikinci yarısı-

nın başlarında Raul da bir gol

bulurken, bu golle rakibi önünde

2-1’lük üstünlüğü de yakalamıştı.

Ancak Nijerya’nınmaçın sonla-

rında bulduğu iki golle sahadan

3-2 galip ayrılması büyük bir şok

yaratacaktı. İspanya bir sonraki

maçında da Paraguay ile golsüz

berabere kalarak gruptan çıkma

şansını zora sokacaktı. Nitekim

İspanyollar sonmaçlarında

Bulgaristan’ı 6-1 mağlup etseler de

Paraguay’ın da Nijerya’yı 3-1

yenmesi üzerine grupta üçüncü

sırada kalacak ve erkenden

evlerinin yolunu tutacaklardı.

İkinci Şampiyonlar

Ligi zaferi

1998-99 sezonu, Raul’un gol

yollarında en üretken olduğu

sezonlardan biriydi. Ligde 25, tüm

kupalarda 29 gol bulan yıldız oyun-

cunun bu başarısına karşın, Real

Madrid ise tökezlemekteydi. Ligde

Barcelona’nın 11 puan gerisinde,

ikinci sırada kalmışlardı. Şampi-

yonlar Ligi’ndeyse çeyrek finalde

Dinamo Kiev ile eşleşen Real

Madrid, kendi evindeki ilkmaçta

rakibiyle 1-1 berabere kalırken

Kiev’deki rövanşta aldığı 2-0’lık

mağlubiyetle teslimbayrağını

çekiyordu.

Real Madrid, bir sonraki sezon ligde

daha da bozuk bir hale gelecek ve

Deportivo’nun şampiyonluğa

ulaşacağı sezonu beşinci sırada ta-

mamlayacaktı. Ancak Şampiyonlar

Ligi’nde yaşanacak başarı, bunu

unutturacaktı. İlk tur grubunda

Porto, Olympiakos ve Molde’nin

önünde lider olan İspanyol devi,

ikinci tur gruplarında Bayern

Münih’in gerisinde kaldıysa da

Dinamo Kiev ve Rosenborg’u altına

almayı başararak çeyrek finale

yükselmişti. Bu turda Manchester

United’ı 0-0 biten ilkmaçın rövan-

şında Old Trafford’da 3-2 yenen

Real Madrid’de Raul, iki gol atarak

maçın yıldızı olmuştu. Yarı final-

deyse Bayern Münih’i 2-0 ve 1-2’lik

sonuçlarla deviren Real Madrid,

finalde bir başka İspanyola,

Valencia’ya rakip oldu.

Beyaz Şimşekler belki istikrarsız

bir sezon geçiriyordu ve Valen-

cia’nın o yılki performansı, izleyen-

lerde daha dengeli bir takım

oldukları izlenimini yaratıyordu.

Ancak Paris’teki finalde Real

Madrid, rakibine maç boyunca

neredeyse hiç şans tanımayacaktı.

İlk yarının sonlarına doğru Morien-

tes ile öne geçen Real, ikinci yarı-

nın ortalarında McManaman’ın

ceza sahası dışından yaptığı

estetik vuruş sonrasında farkı

ikiye çıkartıyordu. Maçta son sözü

söylemekse Raul’a düşüyor ve

onun fırsatçılığını konuşturmasıyla

da Real Madrid skoru 3-0’a getiri-

yor, kupanın da sahibi oluyordu.

Ayrıca Raul, turnuva boyunca attığı

10 golle gol kralı da olmuştu.

115

114

Suker, Raul

ve Mijatovic