Previous Page  116-117 / 156 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 116-117 / 156 Next Page
Page Background

Son dakikada kaçan kritik

penaltı

Belçika ve Hollanda tarafından

ortaklaşa düzenlenen 2000 Avrupa

Şampiyonası, İspanya’nın yine

büyük iddialarla gelip beklentileri

veremediği bir turnuva olarak ka-

yıtlara geçecekti. Üstelik bu kez

olaylar çok daha dramatik biçimde

gelişiyordu. İspanyollar turnuva-

daki ilkmaçlarında Norveç’e tek

golle yenilmişlerdi. Daha sonra

Slovenya’yı 2-1’le geçerlerken

maçın ilk golü de Raul’dan gelmişti.

Yugoslavya ile yapılan son

karşılaşmaysa her türlü senaryoyu

üretebilecek gibiydi. Yugoslavya,

75. dakikaya gelindiğinde 3-2

öndeydi ve İspanya’nın, gruptan

çıkabilmesi için en az bir gol daha

bulması gerekiyordu. Beklenen

golse 90+4’te Mendieta’nın penal-

tısıyla geldi. Bir dakika sonrasında

da Alfonso skoru belirledi: 4-3.

Böylelikle İspanya nefesleri kesen

bir mücadele sonrasında grup lideri

olarak çeyrek finale yükselmişti.

Ancak çeyrek finalde Fransa ile

oynananmaçta işler İspanya’nın

aleyhine gelişecekti. Fransızlar

32. dakikada Zidane’ın frikik

golüyle öne geçerken, İspanya

38’de Mendieta’nın penaltısıyla

skora dengeyi getirmiş, devre

bitmek üzereyken de Djorkaeff,

Fransa’yı tekrar öne geçirmişti.

Maçın son anlarına kadar 2-1

Fransa üstünlüğüyle gelinirken

bitime bir dakika kala İspanya bir

penaltı kazanıyor ve takımın

birinci penaltıcısı Mendieta’nın

oyundan çıkmış olması dolayısıyla

topun boşuna Raul geliyordu. Lâkin

golcü oyuncu kendi kalitesine hiç

yakışmayacak bir vuruşla topu

üstten auta atıyor ve böylece

yarı finale yükselen taraf da

Fransa oluyordu.

Tekrardan kulüp kariyerine

dönecek olursak, Raul’un, EURO

2000’de yaşadığı hayal kırıklığını

kulüp kariyerine neredeyse hiç

yansıtmadığını söyleyebiliriz. Nite-

kim 2000-2001 sezonunda ligde

24, tümkupalardaysa 32 gole imza

attı ve bu sayede kariyerinin

en çok gol attığı sezonunu geride

bıraktı. Raul, La Liga’da sezonu gol

kralı olarak da tamamlamıştı.

Tabiî bu goller sayesinde Real

Madrid de ligde şampiyonluğa

ulaşan taraf oldu.

Şampiyonlar Ligi’ndeyse ilk turda

Spartak Moskova, Bayer Leverku-

sen ve Sporting’i geride bırakan

Real Madrid, ikinci turda da Leeds,

Anderlecht ve Lazio’yu altına alır-

ken, çeyrek finaldeyse Galatasaray

ile eşleşiyordu. Galatasaray’a karşı

İstanbul’da oynadığı ilkmaçta 2-0

öne geçmesine karşın rakibinin

ikinci yarıdaki temposuna ayak

uyduramayan ve sahadan 3-2’lik

mağlubiyetle ayrılan Real Madrid,

rövanştaysa bu kez işi hayli sıkı

tutmuş ve henüz ilk yarıda üç farkı

bulduktan sonra maçı da 3-0

kazanarak yarı finale çıkmıştı.

Gollerden ikisiyse Raul imzasını

taşıyordu.

Raul, yarı finaldeki eşleşmedeyse

Bayern Münih’e karşı pek bir varlık

gösteremeyecekti. Bunun da etki-

siyle ilkmaçı 1-0, rövanşı da 2-1’lik

skorlarla alan Bayern Münih finale

yükselen taraf olacak, zaten daha

sonrasında da kupaya da uzana-

caktı. Raul ise bir kez daha

Şampiyonlar Ligi Gol Kralı olmuştu.

En büyük kupada

üçüncü şampiyonluk

2001-2002 sezonunda ligde bu kez

de üçüncü sırada kalan Real

Madrid, çareyi yine Şampiyonlar

Ligi’ne tutunmakta bulmuştu.

İlk turda Lazio, Lokomotiv

Moskova ve Anderlecht’i altına

almayı başaran Real, ikinci turda

da Panathinaikos, Sparta Prag ve

Porto’yu benzer biçimde ekarte

ediyor ve çeyrek finaldeki yerini

alıyordu. Yolları, geçen yıl olduğu

gibi bir kez daha Bayern ile kesiş-

mişti. Bayern’i bu kez zor da olsa

1-2 ve 2-0’lık sonuçlarla elemeyi

başaran Real, yarı finaldeyse ezeli

rakibi Barcelona’ya 2-0 ve 1-1’le

üstünlük sağlayarak finale kalı-

yordu. Finalde Real’in karşısına,

sezonun sürpriz ekibi Bayer Lever-

kusen çıkarken Raul henüz 8. da-

kikada gol perdesini açıyordu. Her

ne kadar Lucio 13’te skora dengeyi

getirdiyse de ilk yarının son anla-

rında Zidane’ın jeneriklik golü

gelecek ve bu skoru ikinci devrede

de korumayı bilen Beyaz Şimşek-

ler, dokuzuncu Avrupa şampiyon-

luklarını kutlayacaktı.

2002 Dünya Kupası’na, uzun yıllar

sonra İspanyollar iyi sonuçlar

alarak başlıyordu. Slovenya, Güney

Afrika ve Paraguay ile oynadığı üç

maçı da kazanarak grubu lider

bitiren İspanya, ikinci turda da

penaltılarla da olsa İrlanda’yı

elemeyi başarmıştı. Fakat çeyrek

finaldeki Güney Kore mücadelesi,

çıkmayan kartlar ve sayılmayan

goller söz konusu olacaksa,

herhalde kupa tarihinin en talihsiz

maçlarından birisiydi ve kabak,

İspanya’nın başına patlamıştı.

Böylece 120 dakika golsüz bitmiş

ve penaltılarda da gülen taraf

Güney Kore olunca İspanya evine

yine eli boş dönmüştü. Raul ise

turnuvayı üç golle kapatmıştı.

Vefâsızlıklarla

karşı karşıya

Raul, millî forma altında bir türlü

şeytanın bacağını kıramasa da

Real Madrid’le başarıdan başarıya

koşmayı sürdürecekti. 2002-2003

sezonunda bir kez daha La Liga’da

şampiyonluğu kucaklıyorlardı.

Fakat İspanya’nın kaderi, EURO

2004’te de değişmeyecekti.

İlk turda Portekiz’e yenilen,

Yunanistan ile berabere kalan ve

sadece Rusya’yı yenebilen İspanya,

grubunda averajla üçüncü olarak

yine bir erken vedaya mecbur ka-

lacaktı. 2006 Dünya Kupası’na

gelindiğindeyse bu kez ilk turda

Tunus, Suudi Arabistan ve Ukray-

na’yı yenen İspanya, ikinci turda,

üstelik de 1-0 öne geçtiği maçta

Fransa’ya 3-1 yenilmekten

kurtulamıyordu. Turnuva sonra-

sında birkaç maçta daha İspanya

forması giyen Raul’unmillî takım

adına sonmaçı 6 Eylül 2006’da,

Kuzey İrlanda ile deplasmanda

oynadıkları EURO 2008 elemeleri

maçıydı. İspanya’nın 3-2 kaybettiği

bumaç sonrasında teknik direktör

Luis Aragones bazı oyuncularla

yola devam etmeyeceğini

açıklayacaktı ve söz konusu

oyuncuların enmeşhuru da

Raul’dan başkası değildi. Böylece

Raul, 102 maçta 44 gole imzasını

attığı İspanya Millî Takımı’na biraz

buruk bir şekilde veda etmiş

oluyordu ki bu veda esnasında millî

takım tarihinin en golcü oyuncusu

konumundaydı.

Real Madrid’le 2007 ve 2008’de

olmak üzere iki lig şampiyonluğu

daha yaşayan Raul, 2010’a gelindi-

ğindeyse millî takımda gördüğü

vefasızlığın bir benzeriyle karşı

karşıya kalacaktı. Golcü oyuncu-

nun 33 yaşına geldiğini ve artık

eski performansından uzak

olduğunu söyleyen Real Madrid

yönetimi, Raul’la yolları ayırma

kararı almıştı. Henüz futbolu bırak-

mak istemeyen Raul ise Schal-

ke’den gelen teklifi kabul ederek

Almanya’ya yelken açıyordu.

İki sezon giydiği Schalke forması

altında yaklaşık 40 kez rakip

fileleri havalandıran Raul, ‘o kadar

da yaşlanmadığını’ dosta düşmana

ispatlarken, koleksiyonuna, yeni

takımındaki ilk sezonunda kazan-

dığı bir adet Almanya Kupası’nı da

eklemişti. 2012’de Katar’ın Al Sadd

takımına giden ve burada da bir

Katar Ligi şampiyonluğu yaşayan

Raul, son olarak NewYork Cos-

mos’ta bir yıla yakın oynadı ve

2015’in sonlarına gelinirken de

başarılarla dolu kariyerine son

noktayı koydu.

Real Madrid ile beş sezon içerisinde

üç Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu

yaşamak, üstelik bunu, takımının

32 yıllık Avrupa şampiyonluğu

hasreti dönemini kapatıp yeni bir

dönem açarcasına yapmak, elbette

Raul’un kariyerinin en parlak

anlarıydı. Tabiî 741 defayla Real

Madrid formasını en çok giyen

ve 323 defayla da bu forma altında

en çok gol atan ikinci oyuncu olan

bir ismin kariyerinin her tarafının

parıltılarla dolu olduğu da bir

gerçek. Artık futbolu bırakmış

olabilir ama futbolseverlerin

hafızalarında da attığı gollerle pırıl

pırıl bir biçimde daha çok uzun

yıllar kalacağa benzer.

117

116

Aragones

ve Raul