![Show Menu](styles/mobile-menu.png)
![Page Background](./../common/page-substrates/page0024.jpg)
nin “Will Grigg’s on Fire” tezahü-
ratı eşliğinde her maç coşması ve
İrlanda taraftarlarınınmuzırlıkları
sayesinde Fransa’nın dört bir
yanında sempatiyle karşımıza
çıkması kolay unutulur gibi de-
ğildi. Galler ise daha çok sahadaki
icraatlarıyla gündeme geliyor ve
tarihinde ilk kez katıldığı bu
turnuvada yarı finale kadar çıkıp
şampiyon Portekiz’e yeniliyordu.
Kısacası Britanya adaları ülkeleri
adına EURO 2016 genel olarak
verimli geçti. Kötü haber şu ki,
önümüzdeki yaz bu ekiplerden
sadece İngiltere’yi Rusya’da izle-
yebileceğiz. Aynı eleme grubunda
yer alan Galler ve İrlanda’nın son
maçtaki play-off savaşını İrlanda
kazansa da final vizesinde Dani-
marka’dan tokat yedi. Kuzey İr-
landa ise o esnada İsviçre’ye fazla
dayanamadı. Böylece geriye Poc-
hettino’nun el emeği göz nuru
yetiştirdiği yetenekleri sayesinde
bu kez biraz daha umut vadeden
İngiltere kaldı. Yine deWill Grigg’s
on Fire tezahüratlarını dinleyeme-
yecek, İrlandalıların yeni ve yara-
tıcı muzırlıklarını göremeyecek
olmak hoş değil. Ayrıca Galler’in
altın jenerasyonu da bu esnada
plajlarda olacak.
olduğu nesil bile İtalya’nın olmadığı
bir Dünya Kupası izlemedi. İtalya’sız
geçen son turnuva olan İsveç’teki
1958 Dünya Kupası’na şahit olanlar
bugün 70’lerine merdiven dayamış
durumda. O günden bu yana turnu-
vaya renk katmak ve onun zorluk
seviyesini yükseltmekten dahi
fazlasını yapıyordu İtalya. İletişimin
bugünkü kadar yoğun olmadığı ve
henüz Şampiyonlar Ligi’nin gölge-
sinde kalmadığı yıllarda Dünya
Kupaları genel taktik akımlara yön
verirdi ve yenilikler ilk kez o sah-
nede geniş kitlelere sergilenirdi.
Gerek bu akımların belirlenişi,
gerekse onlara panzehir üretilişi
konusunda İtalya’nın genlerinde
belki de kimsede olmayan bir deha
vardı. Kupaya kattıkları renk de
çoğunlukla bundan ileri geliyordu.
Aslında İtalyanların kadrosu kalite,
formdurumu ve derinlik açısından
2006’daki şampiyon ekip kadar iyi
olmasa bile ona fazla da uzak
değildi. Böyle bir ekipten turnuva
ortamında her şey beklenebilirdi.
Ne var ki dünya futboluna örnek
teknik direktör performansları
sunan ve taktik akımlar konusunda
belirleyici olmuş bir ekol, trajikomik
bir teknik direktör zaafı sonucu
kupanın dışında kaldı. Geriye kalan
ise Buffon’un gözyaşları ve
De Rossi’nin yedek kulübesindeki
tepkisi oldu. 2018 Dünya Kupası’na
dair İtalya ile ilgili gelecekte hatırla-
nacak yegâne unsurlar maalesef
bunlar olacak.
Son yıllarda Afrika futbolunun de-
mirbaş ülkeleri arasında sayabile-
ceğimiz Fildişi Sahili, kendi çapında
bir yıldızlar topluluğunu andıran
kadrosuyla artık Dünya Kupala-
rında boy göstermeye alışmıştı.
2006’da Arjantin ve Hollanda ile
aynı gruba düşmek, tecrübesiz ekip
için iyi haber değildi. 2010’da fazla-
sıyla deneyim sahibiydiler ancak bu
kez de Brezilya ile Portekiz’in arka-
sında kaldılar. 2014’e gelindiğinde
ise yıldızlar yaşlanıp sönmeye baş-
lamıştı ve nispeten kolay bir grupta
varlık gösteremediler. Rusya bileti
için de sonmaçta kendi evlerinde
Fas’ı mağlup edebilse Fildişi Sahili
bu satırlarda yer almayacaktı.
Ancak rakibini alt eden Fas böylece
bir devrin kapanışına yol açtı.
Fildişi ile benzer biçimde son üç
turnuvaya katılma başarısı göster-
mişti Gana. Onların da dünyaca
ünlü yıldızları vardı ama komşuları
kadar göz kamaştırıcı bir kadroları
yoktu. Yine de boylarından çok
daha yükseğe zıplayabildiler. İlk
kez dünya sahnesine çıktıkları
2006’da ikinci tura kalmayı başar-
dılar. O aşamada Brezilya’ya elen-
seler bile mutlulardı. 2010’da ise
çeyrek finale yükselerek adeta im-
kânsızı başardılar. Hatta Uruguay’a
karşı 1-1 devam eden o unutulmaz
maçın 120’nci dakikasında Ga-
na’nın kaleye giden şutunu Luis
Suarez elle kesmiş ve hakemkır-
mızı kartıyla beraber penaltı nok-
tasını göstermişti. Asamoah Gyan
penaltıyı gole çevirebilse Gana yarı
finale çıkan ilk Afrika ülkesi ola-
caktı ama başaramadı. 2014’te ise
grup aşamasında kalan Gana,
Rusya’ya dair sınavında hepten
çuvalladı ve bu kez Mısır ve hatta
Uganda’nın bile gerisinde kalarak
hayal kırıklığı yarattı.
Kara Kıta’nın en başarılı ekibi ve
son Afrika Kupası şampiyonu
Kamerun, Roger Milla’nın köşe gön-
derindeki ilginç dansı ile hatırlanır.
1990’daki o Dünya Kupasında çey-
rek finale yükselen ilk Afrika ülkesi
sıfatını da kazanmışlardı. Toplamda
7 kez kupaya katılarak birçok
ülkeyi geride bırakan Kamerun, bu
sefer Nijerya ve Zambiya ile boy öl-
çüşemeyerek Rusya’dan uzak kaldı.
14 Haziran’daki santra düdüğüne
kadar 32 finalist takıma dair her
türlü detay konuşulacak. Rusya
vizesi alamayan ülkeler ise kendi-
lerinden son kez şu sıralar bahset-
tirecek. Belki de maçlar başladığın-
da “Ah o ülke de burada olsaydı”
diyeceğimiz anlar olacak fakat
futbolun da bazen adaleti
olmayabiliyor.
Hollanda’yı Dünya Kupaları tarihi-
nin en güzel kaybedeni olarak
biliriz. Tam 10 kez turnuvada boy
gösteren Portakallar bunların
üçünde finale yükseldi ve biri
2014’teki son kupada olmak üzere
iki kez yarı finalde elendi. Yani katıl-
dığı her iki Dünya Kupasından bi-
rinde mutlaka başrol oyunculardan
biri olmayı başardı. Ne var ki Hollan-
da’nın o güzelliği arafta kalmış
“en güzel kaybeden” sıfatı, son
yıllardaki istikrarsızlığıyla çirkin bir
hal almaya başladı.
Eleme grubunda iddialı olmak bir
kenarda dursun, play-off’lara
kalmanın bile yanına yaklaşamadı
Hollanda. Sonmaçta ikinci sıradaki
İsveç’i ancak 7 farkla yendikleri
sürece bu hakkı elde edebiliyorlardı.
Yani o aşamaya gelene kadar defter
zaten neredeyse kapanmıştı. Kaliteli
ve donanımlı oyuncu yetiştirme ko-
nusunda uzman olan Hollandalılar,
jenerasyonlar arası geçişi yönetme
konusunda aynı ustalığı göstere-
medi. Bunun üzerine bir de teknik
adam istikrarı ve kalitesi konu-
sunda problemyaşanınca başarı-
sızlık kaçınılmaz oldu. 2014 Dünya
Kupası esnasında Louis van Gaal’in
elinde de gerek yetenek gerekse
derinlik ve deneyim anlamında
bugünkünden çok ileride bir kadro
yoktu. Fakat omalzemeden yarı
final çıkarmayı bildi. Onun koltu-
ğuna oturan Guus Hiddink, Danny
Blind ve Dick Advocaat ise EURO
2016 ve Rusya 2018’in yanına dahi
yaklaşamadı.
Hollanda’nın Rusya’da yer alamaya-
cak oluşu futbolseverleri üzse bile
kimsede ciddi bir şaşkınlık yarat-
madı. Eleme grupları belli oldu-
ğunda aynı gruba düşen İspanya ve
İtalya arasında birincilik için İspan-
yolların favori oluşu da doğaldı.
Kabul etmek gerekir ki isimlerinin
büyüklüğü bir yana, iki ülkenin
mevcut kadroları arasında gözle
görülür bir fark varken İtalya’nın
play-off’lara kalması da kimseleri
şaşırtmadı. Fakat İsveç engeline
takılan İtalyanların Dünya Kupası
dışında kalışı fazlasıyla trajik ve
şaşırtıcıydı.
Bizimkuşaktan ziyade bu yazıyı
okuyan çoğu kişinin babasının dâhil
Ağır Toplar
Afrika Ateşi
46
47