Previous Page  46-47 / 144 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 46-47 / 144 Next Page
Page Background

nin “Will Grigg’s on Fire” tezahü-

ratı eşliğinde her maç coşması ve

İrlanda taraftarlarınınmuzırlıkları

sayesinde Fransa’nın dört bir

yanında sempatiyle karşımıza

çıkması kolay unutulur gibi de-

ğildi. Galler ise daha çok sahadaki

icraatlarıyla gündeme geliyor ve

tarihinde ilk kez katıldığı bu

turnuvada yarı finale kadar çıkıp

şampiyon Portekiz’e yeniliyordu.

Kısacası Britanya adaları ülkeleri

adına EURO 2016 genel olarak

verimli geçti. Kötü haber şu ki,

önümüzdeki yaz bu ekiplerden

sadece İngiltere’yi Rusya’da izle-

yebileceğiz. Aynı eleme grubunda

yer alan Galler ve İrlanda’nın son

maçtaki play-off savaşını İrlanda

kazansa da final vizesinde Dani-

marka’dan tokat yedi. Kuzey İr-

landa ise o esnada İsviçre’ye fazla

dayanamadı. Böylece geriye Poc-

hettino’nun el emeği göz nuru

yetiştirdiği yetenekleri sayesinde

bu kez biraz daha umut vadeden

İngiltere kaldı. Yine deWill Grigg’s

on Fire tezahüratlarını dinleyeme-

yecek, İrlandalıların yeni ve yara-

tıcı muzırlıklarını göremeyecek

olmak hoş değil. Ayrıca Galler’in

altın jenerasyonu da bu esnada

plajlarda olacak.

olduğu nesil bile İtalya’nın olmadığı

bir Dünya Kupası izlemedi. İtalya’sız

geçen son turnuva olan İsveç’teki

1958 Dünya Kupası’na şahit olanlar

bugün 70’lerine merdiven dayamış

durumda. O günden bu yana turnu-

vaya renk katmak ve onun zorluk

seviyesini yükseltmekten dahi

fazlasını yapıyordu İtalya. İletişimin

bugünkü kadar yoğun olmadığı ve

henüz Şampiyonlar Ligi’nin gölge-

sinde kalmadığı yıllarda Dünya

Kupaları genel taktik akımlara yön

verirdi ve yenilikler ilk kez o sah-

nede geniş kitlelere sergilenirdi.

Gerek bu akımların belirlenişi,

gerekse onlara panzehir üretilişi

konusunda İtalya’nın genlerinde

belki de kimsede olmayan bir deha

vardı. Kupaya kattıkları renk de

çoğunlukla bundan ileri geliyordu.

Aslında İtalyanların kadrosu kalite,

formdurumu ve derinlik açısından

2006’daki şampiyon ekip kadar iyi

olmasa bile ona fazla da uzak

değildi. Böyle bir ekipten turnuva

ortamında her şey beklenebilirdi.

Ne var ki dünya futboluna örnek

teknik direktör performansları

sunan ve taktik akımlar konusunda

belirleyici olmuş bir ekol, trajikomik

bir teknik direktör zaafı sonucu

kupanın dışında kaldı. Geriye kalan

ise Buffon’un gözyaşları ve

De Rossi’nin yedek kulübesindeki

tepkisi oldu. 2018 Dünya Kupası’na

dair İtalya ile ilgili gelecekte hatırla-

nacak yegâne unsurlar maalesef

bunlar olacak.

Son yıllarda Afrika futbolunun de-

mirbaş ülkeleri arasında sayabile-

ceğimiz Fildişi Sahili, kendi çapında

bir yıldızlar topluluğunu andıran

kadrosuyla artık Dünya Kupala-

rında boy göstermeye alışmıştı.

2006’da Arjantin ve Hollanda ile

aynı gruba düşmek, tecrübesiz ekip

için iyi haber değildi. 2010’da fazla-

sıyla deneyim sahibiydiler ancak bu

kez de Brezilya ile Portekiz’in arka-

sında kaldılar. 2014’e gelindiğinde

ise yıldızlar yaşlanıp sönmeye baş-

lamıştı ve nispeten kolay bir grupta

varlık gösteremediler. Rusya bileti

için de sonmaçta kendi evlerinde

Fas’ı mağlup edebilse Fildişi Sahili

bu satırlarda yer almayacaktı.

Ancak rakibini alt eden Fas böylece

bir devrin kapanışına yol açtı.

Fildişi ile benzer biçimde son üç

turnuvaya katılma başarısı göster-

mişti Gana. Onların da dünyaca

ünlü yıldızları vardı ama komşuları

kadar göz kamaştırıcı bir kadroları

yoktu. Yine de boylarından çok

daha yükseğe zıplayabildiler. İlk

kez dünya sahnesine çıktıkları

2006’da ikinci tura kalmayı başar-

dılar. O aşamada Brezilya’ya elen-

seler bile mutlulardı. 2010’da ise

çeyrek finale yükselerek adeta im-

kânsızı başardılar. Hatta Uruguay’a

karşı 1-1 devam eden o unutulmaz

maçın 120’nci dakikasında Ga-

na’nın kaleye giden şutunu Luis

Suarez elle kesmiş ve hakemkır-

mızı kartıyla beraber penaltı nok-

tasını göstermişti. Asamoah Gyan

penaltıyı gole çevirebilse Gana yarı

finale çıkan ilk Afrika ülkesi ola-

caktı ama başaramadı. 2014’te ise

grup aşamasında kalan Gana,

Rusya’ya dair sınavında hepten

çuvalladı ve bu kez Mısır ve hatta

Uganda’nın bile gerisinde kalarak

hayal kırıklığı yarattı.

Kara Kıta’nın en başarılı ekibi ve

son Afrika Kupası şampiyonu

Kamerun, Roger Milla’nın köşe gön-

derindeki ilginç dansı ile hatırlanır.

1990’daki o Dünya Kupasında çey-

rek finale yükselen ilk Afrika ülkesi

sıfatını da kazanmışlardı. Toplamda

7 kez kupaya katılarak birçok

ülkeyi geride bırakan Kamerun, bu

sefer Nijerya ve Zambiya ile boy öl-

çüşemeyerek Rusya’dan uzak kaldı.

14 Haziran’daki santra düdüğüne

kadar 32 finalist takıma dair her

türlü detay konuşulacak. Rusya

vizesi alamayan ülkeler ise kendi-

lerinden son kez şu sıralar bahset-

tirecek. Belki de maçlar başladığın-

da “Ah o ülke de burada olsaydı”

diyeceğimiz anlar olacak fakat

futbolun da bazen adaleti

olmayabiliyor.

Hollanda’yı Dünya Kupaları tarihi-

nin en güzel kaybedeni olarak

biliriz. Tam 10 kez turnuvada boy

gösteren Portakallar bunların

üçünde finale yükseldi ve biri

2014’teki son kupada olmak üzere

iki kez yarı finalde elendi. Yani katıl-

dığı her iki Dünya Kupasından bi-

rinde mutlaka başrol oyunculardan

biri olmayı başardı. Ne var ki Hollan-

da’nın o güzelliği arafta kalmış

“en güzel kaybeden” sıfatı, son

yıllardaki istikrarsızlığıyla çirkin bir

hal almaya başladı.

Eleme grubunda iddialı olmak bir

kenarda dursun, play-off’lara

kalmanın bile yanına yaklaşamadı

Hollanda. Sonmaçta ikinci sıradaki

İsveç’i ancak 7 farkla yendikleri

sürece bu hakkı elde edebiliyorlardı.

Yani o aşamaya gelene kadar defter

zaten neredeyse kapanmıştı. Kaliteli

ve donanımlı oyuncu yetiştirme ko-

nusunda uzman olan Hollandalılar,

jenerasyonlar arası geçişi yönetme

konusunda aynı ustalığı göstere-

medi. Bunun üzerine bir de teknik

adam istikrarı ve kalitesi konu-

sunda problemyaşanınca başarı-

sızlık kaçınılmaz oldu. 2014 Dünya

Kupası esnasında Louis van Gaal’in

elinde de gerek yetenek gerekse

derinlik ve deneyim anlamında

bugünkünden çok ileride bir kadro

yoktu. Fakat omalzemeden yarı

final çıkarmayı bildi. Onun koltu-

ğuna oturan Guus Hiddink, Danny

Blind ve Dick Advocaat ise EURO

2016 ve Rusya 2018’in yanına dahi

yaklaşamadı.

Hollanda’nın Rusya’da yer alamaya-

cak oluşu futbolseverleri üzse bile

kimsede ciddi bir şaşkınlık yarat-

madı. Eleme grupları belli oldu-

ğunda aynı gruba düşen İspanya ve

İtalya arasında birincilik için İspan-

yolların favori oluşu da doğaldı.

Kabul etmek gerekir ki isimlerinin

büyüklüğü bir yana, iki ülkenin

mevcut kadroları arasında gözle

görülür bir fark varken İtalya’nın

play-off’lara kalması da kimseleri

şaşırtmadı. Fakat İsveç engeline

takılan İtalyanların Dünya Kupası

dışında kalışı fazlasıyla trajik ve

şaşırtıcıydı.

Bizimkuşaktan ziyade bu yazıyı

okuyan çoğu kişinin babasının dâhil

Ağır Toplar

Afrika Ateşi

46

47