Previous Page  92-93 / 140 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 92-93 / 140 Next Page
Page Background

cek ve 17 yaşındayken bu sayede

La Masia’nın kapısından içeri de

girecekti.

Geç de olsa La Masia’da

Barcelona gibi altyapı eğitimini çok

küçük yaşta vermeye başlayan bir

kulübe 17 yaşında gelmek aslında

Puyol’un bazı şeyler için çok geç

kaldığını düşündürebilirdi. İşin daha

da garibi, buraya forvet olarak gel-

mişti ama daha ilk antrenmanlarda

onun ofansif özelliklerinin değil, de-

fansif özelliklerinin daha iyi olduğu

kanısına varılmış ve bu yüzden de

ön libero olarak oynamasına karar

verilmişti. Puyol, iki yıla yakın bir

süre boyunca da ön libero formas-

yonu alacak ve Barcelona’nın

B takımına da bu formasyonun

ardından yükselecekti. Gelgelelim

burada kendisinin oynayacağı po-

zisyon ile ilgili son bir rötuşta daha

bulunulacak ve Puyol genellikle sağ

bekte, zaman zaman da stoperde

oynatılmaya başlayacaktı.

Altyapıya göreceli olarak hayli geç

bir yaşta katılan ve bir yandan da

gömlek değiştirir gibi mevki değiş-

tirmiş olan Puyol ile ilgili başlarda

Barcelona’da üstyapının da pek bir

beklentisi yoktu. Hatta 1998 ya-

zında Malaga, genç oyuncuyu renk-

lerine bağlamak istediğinde bu

teklife olumlu karşılık da vermiş-

lerdi. Ancak Puyol, yakın arkadaşı

Xavi’nin o dönemA takıma yüksel-

mesinden cesaret alarak, kendisi-

nin de yakın gelecekte bunu

başarabileceğini dile getirmiş ve

Malaga’nın teklifini reddetmişti.

Nitekimbu gelişmenin üzerinden

yaklaşık bir yıl geçtikten sonra

Puyol, Louis van Gaal tarafından

Barça’nın A takımına terfi ettirile-

cekti.

Genç oyuncu, Barcelona A takı-

mıyla geçirdiği ilk sezon olan 1999-

2000 sezonunda 24’ü ligde olmak

üzere 37 maçta forma giyiyordu.

Henüz dört yıl önce, köprüden ön-

ceki son çıkış denilebilecek kadar

geç bir esnada kulübün altyapısına

giren bir oyuncunun dört yıl sonra

A takımda bu kadar maça çıkması

açıkçası gayet iyi bir başlangıçtı.

Ancak Barça açısından bakıldığında

sezon pek de parlak geçmemişti.

Ligi şampiyon Deportivo’nun beş

puan gerisinde ikinci sırada ta-

mamlamışlardı. Şampiyonlar Li-

gi’ndeyse yarı finalde Valencia’ya,

1-4 ve 2-1’lik skorlarla elenmişlerdi.

Takımın yaşadığı bu başarısızlığın

faturasıysa teknik direktör Louis

van Gaal’a çıkmış ve sezon sonunda

Hollandalı çalıştırıcıyla yollar ayrıl-

mıştı. Onun yerineyse sürpriz bir

isim, üç yıldır kulüpte futbol direk-

törlüğü yapmakta olan Lorenzo

Serra Ferrer işbaşı yapacaktı. Ferrer

daha öncesindeyse Real Betis’i ça-

lıştırmıştı ve Barcelona gibi büyük

bir kulübün kulübesinde oturmuş-

luğu da yoktu. Bunun riskli bir

tercih olması muhtemeldi.

Sahiden de Nisan ayına gelindiğinde

Barcelona yarıştığı her kulvarda

havlu atmış durumdaydı. Ligde zir-

venin bir hayli gerisinde kalmışlardı

ve bir sonraki sezon Şampiyonlar

Ligi’ne katılmaları dahi tehlike-

deydi. Şampiyonlar Ligi demişken,

orada da ilk turda Milan ile Leeds

United’ın gerisinde kalarak UEFA

Kupası’na geçmek zorunda kalmış-

lar, buradaysa yarı finalde Liverpool

tarafından saf dışı bırakılmışlardı.

Bunun sonucunda da tabiî ki Ferrer

ile yollar ayrılmış ve geçici olarak

altyapı sorumlusu Carles Rexach ile

sezonu tamamlama kararı alın-

mıştı. Barcelona sezonun sonma-

çında son dakikalarda Rivaldo’nun

olağanüstü röveşata golüyle Valen-

cia’yı yenecek ve bu şekilde ligde

dördüncü sırayı alıp bir sonraki

sezon Şampiyonlar Ligi’nde yer

almaya hak kazanacaktı.

Sezonun Puyol açısından en kayda

değer gelişmesiyse, 15 Kasım’da

Hollanda ile oynananmaçta ilk kez

millî takım adına sahaya çıkması

olacaktı. Birkaç sene içerisinde millî

takımın en temel isimlerinden biri

92

93

haline gelecek Puyol, 13 yıl

sürecek kariyerinin bu

bölümünde tam 100 kere

millî formayı sırtına

geçirecekti.

Yerini Rexach’la

sağlama aldı

Barcelona, bir sonraki

sezona da Rexach yöneti-

minde girme kararı alır-

ken, altyapıda zaten

Puyol’u yakından tanıyan

teknik adamın görevine

devam etmesinden en çok

faydalanacak isimlerden

biri de haliyle Puyol ola-

caktı. Takımın sağ bekteki

birinci tercihi haline gelen

genç oyuncu, sezon bo-

yunca Barcelona forma-

sıyla 51 maça çıkacak ve

bu alanda kariyerinin en

aktif sezonlarından birini

geçirecekti. Zaten Puyol

artık Avrupa’da da mev-

kiinin en iyileri arasında

görülmeye başlanmıştı ve

2002 sonunda UEFA tara-

fından yılın takımına seçi-

lecek olması da bunun bir

başka göstergesi olacaktı.

Ne var ki sezon Puyol

açısından iyi geçiyor olsa

da Barcelona bir önceki

sezon takılıp kaldığı

noktadan pek de kendisini

kurtarabilmiş görünmü-

yordu. Ligi yine dördüncü

sırada tamamlayacaklardı.

Şampiyonlar Ligi’ndeyse

yarı finalde ezeli rakipleri

Real Madrid’e 0-2 ve 1-1’lik

skorlarla eleneceklerdi.

Hedeflerin yine uzağında

kalınmasının neticesinde

de sezon bitiminde bir tek-

nik direktör değişikliğine

daha gidilecek ve takım iki

yıllık bir aranın ardından

yeniden Louis van Gaal’a

emanet edilecekti.

2002 yazı, Puyol’un kari-

yerindeki büyük dönüm

noktalarından birine daha

sahne oluyordu. İspan-

ya’nın Dünya Kupası

kadrosunda o da yer al-

maktaydı. Hatta sadece

kadroda yer almakla kal-

mıyordu, millî takımın sağ

bekmevkiindeki ilk tercihi

haline gelmişti. İspanya,

turnuvanın ilk turunda

Paraguay, Slovenya ve

Güney Afrika ile mücadele

ederken de Puyol ilk iki

maçta sahaya ilk on birde

çıkmış, sadece rotasyona

gidilen son Güney Afrika

maçında forma giyme-

mişti. İspanya da gruptaki

üç maçını da kazanarak

ikinci tur ikinci tur için

gerekli vizeyi almıştı.

Puyol adına ufak bir

talihsizlikse, Paraguay’ı

3-1 yendikleri karşılaş-

mada kendi kalesine

bir gol atmış olmasıydı.

İspanya’nın turnuvanın

ikinci turundaki rakibiyse

İrlanda Cumhuriyeti

olmuştu. İspanyollar,

karşılaşmanın başlarında

Fernando Morientes ile 1-0

öne geçerken, golün ortası

da Puyol’dan geliyordu.

Ancak İspanya, son daki-

kada İrlanda’nın kazandığı

penaltıyı gole çevirmesine

engel olamayınca normal

süre 1-1’lik eşitlikle sona

erecek, ardından da önce

uzatmalara, burada da

eşitlik bozulmayınca pe-

naltılara geçilecekti. Pe-

naltı vuruşları sonundaysa

İspanya, rakibine 3-2 üs-

tünlük sağlayarak çeyrek

finale yükselecekti.

Ancak çeyrek final, İs-

panya adına tambir hayal

kırıklığı olacaktı. Bundaki

başlıca etkense, takımın

performansından ziyade

hakemyönetimiydi. İs-