![Show Menu](styles/mobile-menu.png)
![Page Background](./../common/page-substrates/page0049.jpg)
sezonun en istimüzerindeki takım-
larından biri olan Chelsea ile ikinci
turda eşleşen Katalan ekibi, raki-
bine 2-1 ve 2-4’lük skorlarla boyun
eğmek zorunda kalmıştı. Yıl sonun-
daysa Puyol, ikinci kez UEFA tara-
fından yılın takımına seçilecekti.
Barcelona’nın asıl şahlanışıysa
2005-2006 sezonuna denk gele-
cekti. Ligde Real Madrid’e 12 puan
fark atarak şampiyon olan Barce-
lona, Şampiyonlar Ligi’ndeyse
Werder Bremen, Udinese ve Panat-
hinaikos’un bulunduğu gruptan
lider çıktıktan sonra ikinci turda
Chelsea’den bir önceki yılın rövan-
şını alacak, çeyrek finalde Benfi-
ca’yı, yarı finalde de Milan’ı
eleyecek ve böylece Paris’te
oynanacak finalde Arsenal’in
rakibi olacaktı.
Dev kupa Puyol’un
ellerinde
Söz konusu final, Barcelona açısın-
dan hayli avantajlı bir biçimde baş-
lamıştı. Henüz 18. dakikada Arsenal
kalecisi Jens Lehmann, on sekiz
önünde Samuel Eto’o’yu düşürmüş
ve Norveçli hakemTerje Hauge ta-
rafından ‘bariz gol şansını engelle-
diği için’ kırmızı kartla oyun dışına
gönderilmişti. Ancak Arsenal buna
rağmen havlu atmıyor, hatta 37. da-
kikada bir duran top sonrası Sol
Campbell’ın attığı kafa golüyle 1-0
öne de geçiyordu. Duran topa sebep
olan faulü yapmasıysa, Puyol adına
ekstra bir talihsizlikti hatta pozis-
yonun faul olup olmadığı da tartış-
malıydı zira bazı açılardan çekilen
görüntülere göre faulü alan Emma-
nuel Eboue kendisini yere atıyor-
muş gibi görünmekteydi.
Barcelona, ilk yarıyı bu skorla
geride kapamasının ardından ikinci
yarıda gitgide rakibi üzerindeki
baskıyı arttıracaktı. Beklenen golse
geç de olsa 76. dakikada Samuel
Eto’o ile geliyor, Arsenal bunun şo-
kunu tam atlatamadan, dört dakika
sonraysa Juliano Belletti, Katalan
ekibine maçı kazandıracak golün
altına imzasını atıyordu. Barcelona
2-1 galip gelerek, 1992’den sonra
tarihindeki ikinci Avrupa şampi-
yonluğunu yaşıyordu ve bu anlamlı
kupayı ilk havaya kaldıracak kişi de
kaptan Puyol olacaktı.
Sezon sonundaysa sıra Dünya Ku-
pası’ndaydı. İspanya, turnuvanın ilk
turunda Tunus, Suudi Arabistan ve
Ukrayna ile mücadele ederken oy-
nadığı üç maçı da kazanarak ikinci
tura kalıyordu. Puyol da ilk iki
maçta ilk on birde forma giymiş
ancak bu sefer teknik direktör Luis
Aragones tarafından savunmanın
sağında değil de ortasında görev-
lendirilmişti. Ne var ki ikinci turdaki
Fransa eşleşmesi, İspanya adına bir
büyük turnuvanın daha hayal kı-
rıklığıyla neticelenmesine neden
olacaktı. İspanya, David Villa’nın
golüyle 1-0 öne geçtiği maçı ikisi
maçın sonlarında olmak üzere
üç gol yiyerek 3-1 kaybedecekti.
Millî takımdan Barcelona’ya dönül-
düğünde de Katalan ekibinin iki
sezonluk hızlı çıkışı sonrasında iki
yıllık bir duraklama evresine
gireceğine de tanıklık edilecekti.
La Liga’yı 2007’de ikinci sırada ta-
mamlayan Barça, 2008’deyse üçün-
cülüğe gerileyecekti. Şampiyonlar
Ligi’ndeyse bu sezonların ilkinde
ikinci turda Liverpool’a elenirler-
ken, ikincisindeyse yarı finalde
Manchester United’a takılacaklardı.
44 yıllık hasretin bittiği an
Barça’daki bu duraklamaya karşın,
İspanya Millî Takımı’ysa 2008 ya-
zında nihayet yıllardır hayalini
kurduğu başarıya ulaşacaktı. İlk
turda Rusya, İsveç ve Yunanistan’la
oynadığı üç maçı da kazanan
İspanya’da Puyol yine ilk iki maçta
ilk on birdeki yerini almıştı. İspanya,
çeyrek finalde son dünya şampi-
yonu İtalya’yı golsüz biten 120 da-
kika sonrasında penaltılarla saf dışı
bırakırken, yarı finaldeyse tekrar
Rusya’yla karşılaşmış ve rakibini
3-0mağlup etmişti. 29 Haziran’da
Viyana’da oynanan finaldeyse İs-
panya, Almanya’ya rakip oluyor ve
zorlu rakibini Fernando Torres’in
golüyle 1-0 yenerek 44 yıl aradan
sonra ikinci kez Avrupa’nın zirve-
sine çıkıyordu. Puyol da böylece
millî takımlar düzeyinde kazana-
cağı iki şampiyonluktan ilkini elde
etmiş oluyordu.
Barcelona’da iki yıllık duraklama
sonrasındaysa teknik direktör
Rijkaard görevi bırakmış ve onun
yerine de kulübün B takımını çalış-
tırmakta olan eski yıldızı Josep Gu-
ardiola dümene geçmişti. Guardiola
yönetiminde üç sene öncekinden
bile daha üst seviyeye çıkacak olan
Barcelona, bütün kupalara ambargo
koyacağı bir sezon yaşayacaktı. La
Liga’da Real Madrid’e sadece puan
farkı atılarak şampiyon olunmamış,
ezeli rakip aynı zamanda Santiago
Bernabeu’da 6-2 mağlup edilmiş ve
El Clasico tarihindeki en unutulmaz
zaferlerden birine de imza atılmıştı.
Şampiyonlar Ligi’nde de ilk turda
Sporting, Shakhtar ve Basel’i geride
bırakan Barça, ardından ikinci turda
Lyon’u, çeyrek finalde Bayern’i, yarı
finalde de Chelsea’yi eleyerek finale
gelmiş veWembley’deki finalde de
Manchester United’ı Samuel Eto’o
ve Lionel Messi’nin golleriyle 2-0
mağlup ederek üç yıl aradan sonra
bu kupayı yeniden kucaklamıştı.
Barcelona, sezon içerisinde Kral
Kupası’nı da müzesine götürürken,
yılsonuna doğru da İspanya Süper
Kupası, UEFA Süper Kupa ve FIFA
Kulüpler Dünya Kupası’nı kazana-
rak bir yılda altı kupa kazanma
başarısı gösteren ilk takımolarak
futbol tarihine geçecekti. Puyol’un
da takımın kaptanı olması nede-
niyle elbette burada çok özel bir
yeri olacaktı.
Barcelona, bir sonraki sezon da
ligde şampiyonluğu kimselere
bırakmazken, Şampiyonlar Li-
gi’ndeyse daha sonradan kupayı da
kazanacak olan Inter’e yarı finalde
eleniyorlardı. Yine de bu sezon,
Puyol’un kariyerindeki belki de en
anlamlı sezon olacaktı zira İspanya,
Güney Afrika’da düzenlenecek olan
Dünya Kupası’nda tarihinin en
büyük başarısına ulaşacaktı.
Finali getiren
unutulmaz gol
İspanyollar, turnuvanın ilk turunda
Şili, İsviçre ve Honduras ile müca-
dele ederken, İsviçre’ye karşı
sürpriz bir yenilgi alsa da diğer iki
maçını kazanıyor ve grubunu lider
tamamlıyordu. İkinci turda Porte-
kiz’i ve çeyrek finalde Paraguay’ı
tek golle geçen İspanya, yarı finalde,
iki yıl önceki Avrupa Şampiyonası
finalinde olduğu gibi Almanya ile
eşleşmişti. Uzun süre golsüz devam
eden karşılaşmada 73. dakikaya ge-
lindiğinde İspanya, sol kanattan bir
köşe vuruşu kazanıyor ve Xavi’nin
on sekiz içerisine gönderdiği topa
Puyol harikulade yükselip çok sert
bir kafa vurarak fileleri havalandırı-
yordu. İspanya, karşılaşmayı da bu
golle 1-0 kazanacak ve böylece
finale yükselecekti.
11 Temmuz’da Johannesburg’da oy-
nanan finaldeyse Hollanda’yla karşı
karşıya gelen İspanya, golsüz sona
eren normal sürenin ardından 116.
dakikada Andres Iniesta ile maçtaki
tek golü bularak tarihindeki ilk
dünya şampiyonluğuna uzanacaktı.
Kulüpler düzeyinde zaten bir önceki
sezonki performans sayesinde
kazanmadığı kupa kalmayan Puyol
da böylece millî takımlar düzeyinde
de Avrupa şampiyonluğunun
ardından dünya şampiyonluğunu
da yaşayarak, futbol tarihinin en
muzaffer oyuncularından birisi
haline geliyordu.
Millî takımla yaşanan bu tarihi zafer
sonrasında Puyol, Barcelona ile de
kaldığı yerden devam edecekti.
2010-11 sezonunda Katalan ekibi
ligde üst üste üçüncü şampiyonlu-
ğuna ulaşırken, Şampiyonlar
Ligi’nde de tıpkı iki yıl önceki gibi
yineWembley’de oynanan finalde
Manchester United ile karşı karşıya
gelecek ve rakibini 3-1 mağlup
ederek son beş sezondaki üçüncü
Avrupa şampiyonluğunu yaşaya-
caktı. Puyol’un kupa seremonisi
öncesinde kaptanlık pazubandını
yaklaşık 10 hafta evvel karaciğerin-
den ciddi bir operasyon geçiren
takım arkadaşı Eric Abidal’e
bırakmasıysa gecenin en anlamlı
hareketlerinin başında geliyordu.
Öte yandan Puyol bu sezon sakatlık
sorunlarıyla da uğraşır olmuş ve
33 yaşını doldurmasının da etkisiyle
artık yavaş yavaş ilk on birdeki
yerini de kaybetmeye başlamıştı.
NitekimŞampiyonlar Ligi finalinde
de son dakikalarda oyuna dâhil
olmuş ve sezon genelinde de
27 maça çıkabilmişti.
Puyol, bundan sonrasındaysa üç
sezon daha Barcelona forması giye-
cekti. 2013’te koleksiyonuna bir lig
şampiyonluğu daha ekleyen yıldız
oyuncu, İspanya’nın üst üste ikinci
zaferiyle sonuçlanan EURO
2012’yeyse, sakatlığı nedeniyle ka-
tılamamıştı. Puyol, millî takımla jü-
bilesini 6 Şubat 2013’te Uruguay ile
oynanan bir özel maçta yaparken,
Barcelona formasıyla son resmi
maçına da 2 Mart 2014’te Almeria
karşısındaki ligmüsabakasında
çıkacak ve takımının 4-1 kazandığı
maçta bir de gole imzasını atacaktı.
Barcelona tarihinin en parlak döne-
minde takımkaptanlığı yapmak ve
İspanya Millî Takımı tarihinin de en
iyi döneminde o takımın değişmez
parçalarından biri olmak… Böyle-
sine bir seviyeye 150 yılı aşkın fut-
bol serüveni içerisinde çıkabilmiş
çok az oyuncu var ve sadece bu bile
Puyol’un ne denli önemli bir isim
olduğunu anlatabilmek için yeterli
olabilecek bir gösterge.
Ancak Puyol’u Puyol yapan nitelik-
ler, bundan çok daha fazlasıydı.
Bir futbolcunun yaşayabileceği en
büyük başarıları yaşamasına kar-
şın hâlâ maçlarda ilk günkü işta-
hıyla mücadele etmesi, en tehlikeli
pozisyonlarda bile risk almaktan
çekinmeyen, gözü pek bir yapısı
olması ve saha içerisinde dünyanın
en önemli yıldızlarına liderlik ede-
bilmesi, bu niteliklerin en belli başlı
olanlarıydı. Hani Camp Nou’nun
tribünlerinde Mes Que Un Club (bir
kulüpten fazlası) sözü yazılıdır ya…
Yıllarca o tribünün önünde forma-
sını sırılsıklam eden Puyol için de
bu sözü Mes Que Un Jugador (bir
oyuncudan fazlası) şeklinde söyle-
mek belki de onun karakterini en
güzel özetleyecek ifade olacaktır.
96
97