Previous Page  96-97 / 140 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 96-97 / 140 Next Page
Page Background

sezonun en istimüzerindeki takım-

larından biri olan Chelsea ile ikinci

turda eşleşen Katalan ekibi, raki-

bine 2-1 ve 2-4’lük skorlarla boyun

eğmek zorunda kalmıştı. Yıl sonun-

daysa Puyol, ikinci kez UEFA tara-

fından yılın takımına seçilecekti.

Barcelona’nın asıl şahlanışıysa

2005-2006 sezonuna denk gele-

cekti. Ligde Real Madrid’e 12 puan

fark atarak şampiyon olan Barce-

lona, Şampiyonlar Ligi’ndeyse

Werder Bremen, Udinese ve Panat-

hinaikos’un bulunduğu gruptan

lider çıktıktan sonra ikinci turda

Chelsea’den bir önceki yılın rövan-

şını alacak, çeyrek finalde Benfi-

ca’yı, yarı finalde de Milan’ı

eleyecek ve böylece Paris’te

oynanacak finalde Arsenal’in

rakibi olacaktı.

Dev kupa Puyol’un

ellerinde

Söz konusu final, Barcelona açısın-

dan hayli avantajlı bir biçimde baş-

lamıştı. Henüz 18. dakikada Arsenal

kalecisi Jens Lehmann, on sekiz

önünde Samuel Eto’o’yu düşürmüş

ve Norveçli hakemTerje Hauge ta-

rafından ‘bariz gol şansını engelle-

diği için’ kırmızı kartla oyun dışına

gönderilmişti. Ancak Arsenal buna

rağmen havlu atmıyor, hatta 37. da-

kikada bir duran top sonrası Sol

Campbell’ın attığı kafa golüyle 1-0

öne de geçiyordu. Duran topa sebep

olan faulü yapmasıysa, Puyol adına

ekstra bir talihsizlikti hatta pozis-

yonun faul olup olmadığı da tartış-

malıydı zira bazı açılardan çekilen

görüntülere göre faulü alan Emma-

nuel Eboue kendisini yere atıyor-

muş gibi görünmekteydi.

Barcelona, ilk yarıyı bu skorla

geride kapamasının ardından ikinci

yarıda gitgide rakibi üzerindeki

baskıyı arttıracaktı. Beklenen golse

geç de olsa 76. dakikada Samuel

Eto’o ile geliyor, Arsenal bunun şo-

kunu tam atlatamadan, dört dakika

sonraysa Juliano Belletti, Katalan

ekibine maçı kazandıracak golün

altına imzasını atıyordu. Barcelona

2-1 galip gelerek, 1992’den sonra

tarihindeki ikinci Avrupa şampi-

yonluğunu yaşıyordu ve bu anlamlı

kupayı ilk havaya kaldıracak kişi de

kaptan Puyol olacaktı.

Sezon sonundaysa sıra Dünya Ku-

pası’ndaydı. İspanya, turnuvanın ilk

turunda Tunus, Suudi Arabistan ve

Ukrayna ile mücadele ederken oy-

nadığı üç maçı da kazanarak ikinci

tura kalıyordu. Puyol da ilk iki

maçta ilk on birde forma giymiş

ancak bu sefer teknik direktör Luis

Aragones tarafından savunmanın

sağında değil de ortasında görev-

lendirilmişti. Ne var ki ikinci turdaki

Fransa eşleşmesi, İspanya adına bir

büyük turnuvanın daha hayal kı-

rıklığıyla neticelenmesine neden

olacaktı. İspanya, David Villa’nın

golüyle 1-0 öne geçtiği maçı ikisi

maçın sonlarında olmak üzere

üç gol yiyerek 3-1 kaybedecekti.

Millî takımdan Barcelona’ya dönül-

düğünde de Katalan ekibinin iki

sezonluk hızlı çıkışı sonrasında iki

yıllık bir duraklama evresine

gireceğine de tanıklık edilecekti.

La Liga’yı 2007’de ikinci sırada ta-

mamlayan Barça, 2008’deyse üçün-

cülüğe gerileyecekti. Şampiyonlar

Ligi’ndeyse bu sezonların ilkinde

ikinci turda Liverpool’a elenirler-

ken, ikincisindeyse yarı finalde

Manchester United’a takılacaklardı.

44 yıllık hasretin bittiği an

Barça’daki bu duraklamaya karşın,

İspanya Millî Takımı’ysa 2008 ya-

zında nihayet yıllardır hayalini

kurduğu başarıya ulaşacaktı. İlk

turda Rusya, İsveç ve Yunanistan’la

oynadığı üç maçı da kazanan

İspanya’da Puyol yine ilk iki maçta

ilk on birdeki yerini almıştı. İspanya,

çeyrek finalde son dünya şampi-

yonu İtalya’yı golsüz biten 120 da-

kika sonrasında penaltılarla saf dışı

bırakırken, yarı finaldeyse tekrar

Rusya’yla karşılaşmış ve rakibini

3-0mağlup etmişti. 29 Haziran’da

Viyana’da oynanan finaldeyse İs-

panya, Almanya’ya rakip oluyor ve

zorlu rakibini Fernando Torres’in

golüyle 1-0 yenerek 44 yıl aradan

sonra ikinci kez Avrupa’nın zirve-

sine çıkıyordu. Puyol da böylece

millî takımlar düzeyinde kazana-

cağı iki şampiyonluktan ilkini elde

etmiş oluyordu.

Barcelona’da iki yıllık duraklama

sonrasındaysa teknik direktör

Rijkaard görevi bırakmış ve onun

yerine de kulübün B takımını çalış-

tırmakta olan eski yıldızı Josep Gu-

ardiola dümene geçmişti. Guardiola

yönetiminde üç sene öncekinden

bile daha üst seviyeye çıkacak olan

Barcelona, bütün kupalara ambargo

koyacağı bir sezon yaşayacaktı. La

Liga’da Real Madrid’e sadece puan

farkı atılarak şampiyon olunmamış,

ezeli rakip aynı zamanda Santiago

Bernabeu’da 6-2 mağlup edilmiş ve

El Clasico tarihindeki en unutulmaz

zaferlerden birine de imza atılmıştı.

Şampiyonlar Ligi’nde de ilk turda

Sporting, Shakhtar ve Basel’i geride

bırakan Barça, ardından ikinci turda

Lyon’u, çeyrek finalde Bayern’i, yarı

finalde de Chelsea’yi eleyerek finale

gelmiş veWembley’deki finalde de

Manchester United’ı Samuel Eto’o

ve Lionel Messi’nin golleriyle 2-0

mağlup ederek üç yıl aradan sonra

bu kupayı yeniden kucaklamıştı.

Barcelona, sezon içerisinde Kral

Kupası’nı da müzesine götürürken,

yılsonuna doğru da İspanya Süper

Kupası, UEFA Süper Kupa ve FIFA

Kulüpler Dünya Kupası’nı kazana-

rak bir yılda altı kupa kazanma

başarısı gösteren ilk takımolarak

futbol tarihine geçecekti. Puyol’un

da takımın kaptanı olması nede-

niyle elbette burada çok özel bir

yeri olacaktı.

Barcelona, bir sonraki sezon da

ligde şampiyonluğu kimselere

bırakmazken, Şampiyonlar Li-

gi’ndeyse daha sonradan kupayı da

kazanacak olan Inter’e yarı finalde

eleniyorlardı. Yine de bu sezon,

Puyol’un kariyerindeki belki de en

anlamlı sezon olacaktı zira İspanya,

Güney Afrika’da düzenlenecek olan

Dünya Kupası’nda tarihinin en

büyük başarısına ulaşacaktı.

Finali getiren

unutulmaz gol

İspanyollar, turnuvanın ilk turunda

Şili, İsviçre ve Honduras ile müca-

dele ederken, İsviçre’ye karşı

sürpriz bir yenilgi alsa da diğer iki

maçını kazanıyor ve grubunu lider

tamamlıyordu. İkinci turda Porte-

kiz’i ve çeyrek finalde Paraguay’ı

tek golle geçen İspanya, yarı finalde,

iki yıl önceki Avrupa Şampiyonası

finalinde olduğu gibi Almanya ile

eşleşmişti. Uzun süre golsüz devam

eden karşılaşmada 73. dakikaya ge-

lindiğinde İspanya, sol kanattan bir

köşe vuruşu kazanıyor ve Xavi’nin

on sekiz içerisine gönderdiği topa

Puyol harikulade yükselip çok sert

bir kafa vurarak fileleri havalandırı-

yordu. İspanya, karşılaşmayı da bu

golle 1-0 kazanacak ve böylece

finale yükselecekti.

11 Temmuz’da Johannesburg’da oy-

nanan finaldeyse Hollanda’yla karşı

karşıya gelen İspanya, golsüz sona

eren normal sürenin ardından 116.

dakikada Andres Iniesta ile maçtaki

tek golü bularak tarihindeki ilk

dünya şampiyonluğuna uzanacaktı.

Kulüpler düzeyinde zaten bir önceki

sezonki performans sayesinde

kazanmadığı kupa kalmayan Puyol

da böylece millî takımlar düzeyinde

de Avrupa şampiyonluğunun

ardından dünya şampiyonluğunu

da yaşayarak, futbol tarihinin en

muzaffer oyuncularından birisi

haline geliyordu.

Millî takımla yaşanan bu tarihi zafer

sonrasında Puyol, Barcelona ile de

kaldığı yerden devam edecekti.

2010-11 sezonunda Katalan ekibi

ligde üst üste üçüncü şampiyonlu-

ğuna ulaşırken, Şampiyonlar

Ligi’nde de tıpkı iki yıl önceki gibi

yineWembley’de oynanan finalde

Manchester United ile karşı karşıya

gelecek ve rakibini 3-1 mağlup

ederek son beş sezondaki üçüncü

Avrupa şampiyonluğunu yaşaya-

caktı. Puyol’un kupa seremonisi

öncesinde kaptanlık pazubandını

yaklaşık 10 hafta evvel karaciğerin-

den ciddi bir operasyon geçiren

takım arkadaşı Eric Abidal’e

bırakmasıysa gecenin en anlamlı

hareketlerinin başında geliyordu.

Öte yandan Puyol bu sezon sakatlık

sorunlarıyla da uğraşır olmuş ve

33 yaşını doldurmasının da etkisiyle

artık yavaş yavaş ilk on birdeki

yerini de kaybetmeye başlamıştı.

NitekimŞampiyonlar Ligi finalinde

de son dakikalarda oyuna dâhil

olmuş ve sezon genelinde de

27 maça çıkabilmişti.

Puyol, bundan sonrasındaysa üç

sezon daha Barcelona forması giye-

cekti. 2013’te koleksiyonuna bir lig

şampiyonluğu daha ekleyen yıldız

oyuncu, İspanya’nın üst üste ikinci

zaferiyle sonuçlanan EURO

2012’yeyse, sakatlığı nedeniyle ka-

tılamamıştı. Puyol, millî takımla jü-

bilesini 6 Şubat 2013’te Uruguay ile

oynanan bir özel maçta yaparken,

Barcelona formasıyla son resmi

maçına da 2 Mart 2014’te Almeria

karşısındaki ligmüsabakasında

çıkacak ve takımının 4-1 kazandığı

maçta bir de gole imzasını atacaktı.

Barcelona tarihinin en parlak döne-

minde takımkaptanlığı yapmak ve

İspanya Millî Takımı tarihinin de en

iyi döneminde o takımın değişmez

parçalarından biri olmak… Böyle-

sine bir seviyeye 150 yılı aşkın fut-

bol serüveni içerisinde çıkabilmiş

çok az oyuncu var ve sadece bu bile

Puyol’un ne denli önemli bir isim

olduğunu anlatabilmek için yeterli

olabilecek bir gösterge.

Ancak Puyol’u Puyol yapan nitelik-

ler, bundan çok daha fazlasıydı.

Bir futbolcunun yaşayabileceği en

büyük başarıları yaşamasına kar-

şın hâlâ maçlarda ilk günkü işta-

hıyla mücadele etmesi, en tehlikeli

pozisyonlarda bile risk almaktan

çekinmeyen, gözü pek bir yapısı

olması ve saha içerisinde dünyanın

en önemli yıldızlarına liderlik ede-

bilmesi, bu niteliklerin en belli başlı

olanlarıydı. Hani Camp Nou’nun

tribünlerinde Mes Que Un Club (bir

kulüpten fazlası) sözü yazılıdır ya…

Yıllarca o tribünün önünde forma-

sını sırılsıklam eden Puyol için de

bu sözü Mes Que Un Jugador (bir

oyuncudan fazlası) şeklinde söyle-

mek belki de onun karakterini en

güzel özetleyecek ifade olacaktır.

96

97