

dünyanın hemen her yerinde ol-
duğu gibi, bölgedeki İngiliz çalışan-
lar tarafından gerçekleştirilmişti ve
takvimler de 1873 senesini işaret
etmekteydi.
Hırvatlar tarafından kurulan ilk
futbol kulübüyse, futbolun daha
erken yayıldığı Avusturya-Maca-
ristan İmparatorluğu’nun Macaris-
tan sınırları içerisinde 1901 yılında
faaliyete geçen FK Backa idi. İki yıl
sonra HASK ve PNISK kulüplerinin
kurulmasıyla da Hırvatistan içeri-
sinde de futbolun organize olması
adına somut adımlar atılmış oldu.
Günümüzde Hırvat futbolunun en
önemli markalarından olan Hajduk
Split 1911’de faaliyete geçerken, Di-
namo Zagreb’in öncülü konumun-
daki Gradjanski de aynı yıl kuruldu.
Bunu bir yıl sonra Hırvat Futbol
Federasyonu’nun kurulması takip
etti.
Tabiî o tarihlerde Hırvatistan ba-
ğımsız bir ülke değildi. Avusturya-
Macaristan içerisinde otonombir
bölge olan Hırvat ve Sloven Kral-
lığı’nın bir parçasıydı. I. Dünya Sa-
vaşı sonrasında da yeni kurulan
Yugoslav Krallığı’na dâhil oldu.
Dolayısıyla resmi statüde bir Hırvat
Millî Takımı’nın oluşturulup sahaya
çıkması o dönem içinmümkün ol-
madı. Sembolik amaçla oluşturulan
Hırvat karmasıysa sınırlı sayıda
maça çıktı.
1929’da Yugoslav Krallığı ‘Yugos-
lavya’ adını alıyor ve bir yıl sonraki
tarihin ilk Dünya Kupası’nda da Yu-
goslavya, Avrupa’dan Uruguay’a
giden dört ülkeden biri oluyordu. Ne
var ki Yugoslavya Millî Takımkafi-
lesi tamamen Sırp kökenli oyuncu-
lardanmüteşekkildi ve haliyle o
takımın Hırvat futbolunu da temsil
ettiği söylenemezdi.
Hırvatların kendi adları altında bir
millî takımoluşturup sahaya sür-
mesiyse ilk olarak II. Dünya Savaşı
esnasında gerçekleşiyordu. Ancak
bu, çoğu Hırvatın pek de hatırla-
mak istemedikleri bir tarihi ayrıntı
zira II. Dünya Savaşı’nda Hırvatis-
tan, Hırvat milislerin Nazilere ver-
diği desteğin karşılığında bizzat
Naziler tarafından kurulmuş kukla
bir devlet olarak ortaya çıkmıştı.
1940’larda sahaya çıkan Hırvatis-
tan Millî Takımı da o devletin yeşil
sahalardaki temsilcisi niteliğin-
deydi.
Yugoslavya çatısı
altındaki ilk başarılar
II. Dünya Savaşı sonrasında Avrupa
haritası bir kez daha yeniden dü-
zenlenirken Balkanların büyük bö-
lümü de ‘Yugoslavya Sosyalist
Federal Cumhuriyeti’ çatısı altında
toplanıyordu ve Hırvatistan da bu
birliğe dâhil olmuştu. Yeni Yugos-
lavya Millî Takımı’nın ilk ciddi sına-
vıysa 1948 Londra Olimpiyatları’nda
verilecekti. Bu kez, takımın başlıca
üç yıldızı, Zlatko ve Zeljko kardeşler
ile Stjepan Bobek de dâhil olmak
üzere dokuz Hırvat kökenli fut-
bolcu Yugoslavya kadrosunda yer
almaktaydı. Turnuva sonucunda
Yugoslavya gümüş madalyanın da
sahibi oluyordu. 1930 Dünya Ku-
pası’nda yarı final oynanmasında
herhangi bir katkısı olmayan Hır-
vatlar bu kez başroldeydi.
Öte yandan sosyalist Yugoslav-
Katıldığı ilk
Dünya Kupası
olan Fransa
98’de kürsünün
üçüncü
basamağına
çıkan
Hırvatistan,
o tarihten
sonraysa dört
Dünya
Kupası’na
katılmasına
karşın bunların
hepsine ilk
turda veda etti.
Henüz çeyrek
asırlık bir ülke
olmasına
karşın hayli
köklü bir futbol
geçmişine
sahip olan
Hırvatistan,
artık şeytanın
bacağını
kırmak istiyor
fakat bunun için
öncelikle tabiî
ki elemelerde
başarılı
olmaları lâzım.
Hırvatistan Futbolu
ırvatistan, bağımsızlığını kazanalı
henüz çeyrek asır geçmemesine kar-
şın günümüzde Avrupa futbolunun
millî takımlar düzeyindeki en saygın
ülkelerinden biri konumunda. Elbette
bunda uzun yıllar Yugoslavya’nın bir
parçası olmalarının ve sonrasında o
mirası çok iyi bir şekilde değerlendir-
melerinin de payı büyük. Fakat aynı
Yugoslavya’nın bünyesinden çıkan
başta Sırbistan olmak üzere Bosna-
Hersek, Slovenya, Makedonya gibi ül-
kelerin Hırvatların bu süreçte elde
ettikleri başarıların yanına bile yakla-
şamamaları hemHırvatların söz ko-
nusumirası değerlendirmekte en
doğru adımları atan taraf olduğunu
hemde sadece bumirasla yetinmeye-
rek futbol adına pozitif şeyler üret-
meye devam ettiklerini gösteriyor.
Hırvatistan’ın da bir parçasını teşkil et-
tiği Balkanlar, Avrupa kıtasında futbo-
lun en geç geliştiği yerler arasındaydı.
Bugünkü Hırvat topraklarında modern
olimpik sporların ve futbolun yayıl-
maya başlaması, 19. yüzyıl sonlarında,
aslen bir edebiyatçı olan fakat Stock-
holm’de yaşadığı dönemde başta jim-
nastik olmak üzere birçok olimpik
spordan etkilenerek ülkesine döndü-
ğünde bu sporları Hırvat gençliğine ta-
nıtmayı kendisine amaç edinen Franjo
Bucar’ın sayesinde olmuştu. Futbolun
bölgede ilk oynanmasıysa, genelde
H
28
29
Onur Erdem
1998 ruhunu arıyorlar