

olan Anatoli Zelentsov’u yardımcılı-
ğına getirmişti ve ikili, öncelikle fi-
ziksel açıdan en fit oyuncuların
nasıl geliştirilebileceğine dair an-
trenmanmetotları üzerinde duru-
yorlardı. Ayrıca maçlarla ilgili de
döneminin çok ötesinde istatistik
çalışmalarında bulunuyorlar ve bu-
radan elde ettikleri verileri de yeni
taktikler geliştirmede kullanıyor-
lardı. Sonuçta son derece dinamik
ve taktiksel açıdan farklı oyun an-
layışlarını bir potada eritmeyi başa-
ran bir ekip ortaya çıkmıştı.
Bu yeni Dinamo Kiev, ilk sezonunda
hem ligi hemde kupayı kazanırken,
ikinci sezonunda Kupa Galipleri
Kupası’nda zafere ulaşacak ve
Avrupa’da kupa kazanan ilk Sovyet
takımı olma onuruna da erişecekti.
Final yolunda sırasıyla CSKA Sofya,
Eintracht Frankfurt, Bursaspor ve
PSV Eindhoven’ı deviren Dinamo,
finalde de Macar temsilcisi Ferenç-
varoş’u 3-0’la geçmeyi başararak
kupaya uzanmıştı.
Dinamo’nun Avrupa başarısı
bununla da sınırlı kalmayacaktı.
Birkaç ay sonra Süper Kupa’da, son
iki yılın Şampiyon Kulüpler Kupası
şampiyonu Bayern Münih ile karşı
karşıya geliyorlardı. Kimler yoktu ki
o Bayern Münih kadrosunda?
Son dünya şampiyonu Federal Al-
manya’nın da yıldızları olan Franz
Beckenbauer, Gerd Müller, Jörg
Schwarzenbeck ve Sepp Maier’in
yanı sıra 20 yaşındaki genç yıldız
Karl-Heinz Rummenigge’ye de
sahip olan Bayern, eşleşmenin
mutlak favorisi konumundaydı.
Fakat 9 Eylül’de Münih’te oynanan
ilkmaçı Dinamo, golcüsü Oleg Blok-
hin’in tek golüyle kazanmayı başa-
racaktı.
Dört hafta sonra Kiev’de oynanan
rövanştaysa günün kahramanı yine
Blokhin olacak ve iki kez ağları ha-
valandırarak takımını 2-0’lık galibi-
yete taşıyacaktı. Artık Kievlilerin
elinde, Almanlar karşısında,
1942’dekinden çok daha somut bir
zafer bulunuyordu. Üstelik yendik-
leri takım, çoğu kişi tarafından o es-
nada ‘dünyanın en iyi takımı’ olarak
kabul edilen bir yıldızlar toplulu-
ğuydu. Gelinen bu seviye, gerek Uk-
rayna futbolunun gerekse Sovyet
futbolunun kulüpler düzeyinde
geldiği en üst seviye sayılabilirdi ve
takımını yaklaşık bir buçuk sene
içerisinde bu seviyeye taşıyan
Valeri Lobanovski de bu başarıda
hiç şüphesiz aslan payına sahip
olan isimdi.
SSCBMillî Takımı’na
Dinamo Kiev damgası
Lobanovski’nin göstermiş olduğu
bu üstün başarı, Sovyet Futbol Fe-
derasyonu yetkililerinin de dikka-
tinden elbette kaçmayacaktı.
Sonuçta başarılı teknik adamı hem
SSCBMillî Takımı’nı hemde Dinamo
Kiev’i çalıştırması için ikna ettiler.
1976 Avrupa Şampiyonası elemele-
rine de SSCB, Lobanovski yöneti-
minde başladı. Bu sayede, Sovyet
takımında Dinamo Kiev etkisi de
iyice artmıştı. Hatta elemelerde
Türkiye ile oynadıkları ve 3-0
kazandıkları maçta takımın ilk
on birinin tamamı Dinamo Kievli
oyunculardan oluşmaktaydı. Ancak
grubunu lider tamamlayan ve son
sekiz takım arasına adını yazdıran
SSCB, bu aşamada Çekoslovakya
engeline takılacak ve o dönemde
dört takımın katılabildiği Avrupa
Şampiyonası’nın dışında kalacaktı.
Lobanovski ise Çekoslovakya’ya
elenilmesi sonrasında başarısız ol-
duğunu öne sürerekmillî takımdaki
görevini bırakacaktı. O Çekoslo-
vakya ise sonraki aşamadan da
alnının akıyla çıkarak Avrupa
şampiyonu olmayı başaracaktı.
Lobanovski’ninmillî takımdaki ilk
deneyimi istediği gibi gitmediyse de
kendisi Dinamo Kiev ile başarıdan
başarıya koşmayı sürdürecekti.
Dinamo artık ülkenin en önemli
futbol gücü haline gelmişti ve SSCB
dağılana kadar geçecek olan 15
sezon içinde altı kez daha ligi zir-
vede tamamlayacak, bunun yanına
beş de kupa zaferi ekleyecekti.
1982-83 arasında yine bir dönem
millî takımı çalıştıran Lobanovski
ise bu başarıların birer tanesini
kaçırmış, onun dışındaysa yine
Dinamo’yu şampiyonluklardan
şampiyonluklara taşıyan kişi olarak
kulübedeki yerini almıştı.
Dinamo Kiev’in ve Lobanovski’nin
uluslararası düzeydeki ikinci büyük
başarısı da Kupa Galipleri Kupa-
sı’nda, bu kez 1986 yılında yaşana-
caktı. Kupada Utrecht, Craiova,
RapidWien ve Dukla Prag’ı saf dışı
bırakarak adını finale yazdıran Di-
namo, finaldeyse Atletico Madrid’i
3-0’la geçmeyi başaracak ve bu
kupayı ikinci kez müzesine götüre-
cekti. Ancak bu başarı, 11 yıl önceki
gibi bir de Süper Kupa zaferiyle taç-
landırılamadı ve tekmaç üzerinden
oynanan final, Steaua Bükreş’e
1-0’la kaybedildi.
Lobanovski, SSCBMillî Takımı’nın
başındaki üçüncü ve son dönemi-
niyse 1986-1990 aralığında geçirdi.
Yine Dinamo Kievli oyuncuların
ağırlıkta olduğu kadrolarla müca-
dele eden Lobanovski’nin SSCB’si,
ilk sınavı olan 1986 Dünya Kupa-
sı’nda ilk turda grubunu lider ta-
mamlamasına karşın ikinci turda
Belçika karşısında, iki kez öne geç-
tiği maçı uzatmalarda 4-3 kaybe-
derek turnuvaya veda etti. Asıl
büyük başarıysa 1988 Avrupa Şam-
piyonası’nda gelecekti. Turnuvanın
ilk turunda Hollanda ve İngiltere
gibi iki rakibini mağlup ederek gru-
bunu lider tamamlayan SSCB, yarı
finalde de İtalya’yı 2-0’la geçerek
finale yükselmişti. Ancak finalde,
grup aşamasında 1-0 yendiği Hol-
landa’ya 2-0’la boyun eğen SSCB,
kupaya uzanamayacaktı. 1990
Dünya Kupası’ysa, SSCB’nin dağıl-
masının arifesinde, futbolda da
büyük hayal kırıklığı yaşamasına
neden oluyordu ve takım, ilk tur
gruplarını son sırada tamamlayarak
turnuvanın dışında kalıyordu.
Birliğin dağılması ve
sonrası
SSCB döneminde Dinamo Kiev ha-
ricinde ligde şampiyonluğa ulaşan
iki Ukrayna temsilcisi daha ol-
muştu. Bunlar 1972’de Zorya Voro-
şilovgrad (bugünkü adıyla Zorya
Luhansk) ve 1983 ile 1988’de bu ba-
şarıyı elde eden Dnipro Dnipropet-
rovsk takımlarıydı. Ayrıca Sovyet
Kupası’nda da Shakhtar 1980 ve
1983’te iki zafer daha elde ederken
1988’de Metalist, 1989’da da Dnipro
mutlu sona ulaşmayı başarmışlardı.
Dolayısıyla 1991’de SSCB dağıldı-
ğında, futbolda ağırlıkmerkezi iyice
Ukrayna’ya kaymış durumdaydı
ve yeni oluşan Ukrayna Millî
Takımı’nın da bumirası ne denli
değerlendirebileceği merakla
beklenmekteydi.
Ukrayna futbolunu bu yeni dö-
nemde ayağa kaldırmak da yine
Valeri Lobanovski’ye düşecekti.
SSCB’nin dağılması sonrasında bir
müddet Körfez ülkelerinde çalışıp
kısa yoldan servet sahibi olmayı
tercih eden tecrübeli teknik adam,
Birleşik Arap Emirlikleri ve Ku-
veyt’te geçirdiği yılların ardından
1997’de ülkesine döndü ve yeniden
Dinamo Kiev’in başına geçti.
Dinamo Kiev, Andrei Shevchenko
başta olmak üzere Sergei Rebrov,
Oleg Luzhny ve Andrei Husin gibi
önemli futbolculardan oluşan iyi bir
jenerasyon yakalamıştı. Lobanovs-
ki’nin bu oyuncular üzerindeki
etkisi de kendisini göstermekte
gecikmeyince 1997-98 sezonunda
Dinamo, Şampiyonlar Ligi’nde
etkileyici bir performans ortaya
koymuş ve çeyrek finale kadar
yükselmiş, daha da önemlisi bu
yolda Barcelona’yı deplasmanda
4-0 yenmek gibi olağanüstü bir
skora da imzasını atmıştı. Ertesi
sezonsa takımbir adımdaha ileri
gidecek ve çeyrek finalde, son şam-
piyon Real Madrid’i devre dışı bırak-
tıktan sonra yarı finalde Bayern
Münih’e 3-3 ve 0-1’lik skorlarla
elenecek, bir bakıma finali kıl
payıyla kaçıracaktı.
Lobanovski’nin vedası,
Shakhtar’ın çıkışı
Lobanovski’nin kulüpler düzeyinde
yakaladığı bu başarıyı bir kez daha
millî takımlar düzeyine de taşıması
istenmekteydi ve bunun sonu-
cunda Ukrayna Futbol Federas-
yonu, 2000 yılına millî takımlarının
başına geçmesi için tecrübeli tek-
nik adamla anlaşma sağladı.
Ancak elemelerde grubunu Polon-
28
29
Oleg Blokhin
Shakhtar Donetsk