Previous Page  86-87 / 140 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 86-87 / 140 Next Page
Page Background

Gönülden Kaleme

“Acaba ger-

çekten öyle

mi?” diye

sormak

geliyor

içimden.

Daha başka

sorular da

var aklımda.

Örneğin, “Kim sevmez, kim

annesinin dünyadaki meleği

olduğuna inanmaz?”

Hayatları boyunca yavrularını her

türlü tehlikeye karşı korur kollar

anneler.

Peki, bumübarek insanlara

neden stadyumlarda koro halinde

küfür ediliyor, bunu anlamakta

zorluk çekiyorum.

Kimse kendi annesine küfür

edilmesini istemezken, neden

başkasının annesine küfreder?

Kendi annesini değerli görüp

başkasınınkini değersiz mi

görmektedir?

Gayet iyi biliyorlar ki başka bir

zaman aynen onların küfür

ettikleri gibi, başkaları da onların

annelerine küfür edecektir.

Peki, bunu bile bile neden

küfredersiniz?

Hiç mi sevmezsiniz annenizi?

Tribünlerdeki bu sözlü şiddeti

nasıl ortadan kaldırabiliriz?

Tribünlerdeki sözlü şiddetin son

bulması neye fayda sağlar?

Tribünlerdeki küfrü önlemenin

yolu, polisiye tedbirlerin yanında

herkesin empati yapmasını

gerektiriyor.

İnsan birinin annesine, bacısına

küfretmeden önce kendi eşine,

kız kardeşine, annesine aynı şey

yapılsa ne hisseder?

Hep söylemiyor muyuz, aileleri

nasıl tribünlere çekebiliriz, seyirci

sayısını nasıl çoğaltabiliriz diye.

İşte seyirciyi stadyumlara çek-

menin yollarından biri de bu. Eğer

empati yapmayarak sözlü şiddet

uygulayanlar olursa, sağduyulu,

küfür etmeyenler tarafından

protesto edilerek küfür edenlerin

seslerini bastırmakla başlayabili-

riz işe.

Bugün pek çok şehrimizde yeni,

modern stadyumlar yapıldı.

Rahat maç seyretmek için fiziki

şartlar oluşturuldu ama bunlar

seyirciyi stadyumlara çekmek

için tek başına yeterli değil.

Sporda şiddetin önlenmesi için

çıkarılan 6222 numaralı yasanın

etkin uygulanması sağlanmalıdır.

Bu konuda futbolun tümbileşen-

lerine iş düşmektedir. Öncelikle

yöneticiler, taraftarları galeyana

getirecek söylemlerden kaçınma-

lıdır.

Gazetelerde yorumyazan,

televizyonlarda yorumyapan

spor yazarlarının, sırf reyting

uğruna yangına körükle

gitmemeleri gerekiyor.

Benimde çok yeni olarak içinde

bulunduğum spor basını tabiî ki

eleştirecek, varsa yapılan

yanlışları ve eksikleri kendi

pencerelerinden aktaracak.

Fakat maalesef bazı spor yazar-

ları, takip ettikleri takımyazarlı-

ğının da dışına çıkarak kendile-

rini amigo yazarlığa dönüştür-

müş durumda.

Dolayısıyla bunların kullandığı

üslup sadece takımlarınınmen-

faatini gözeten, Türk futbolu yara

almış almamış, umursamayan bir

tavrı ortaya çıkarmaktadır.

Basının üzerinde önemle durma-

mızın nedeni şudur… Hafta boyu

ortamı alevlendirecek yazılar ve

yönetici demeçleri taraftarı çok

germekte, tribünlere pimi çekil-

miş el bombası gibi bırakılmakta

ve dolayısıyla olay yaşanması ka-

çınılmaz olmaktadır. El bombası-

nın pimini çekenler, sorumsuz

yönetici ve sorumsuz spor

yazarlarıdır benim gözümde

Seyirciyi stadyumlara çekmenin

diğer bir yolu da takımlarının

başlarındaki teknik direktörlerdir.

Nasıl mı? Takımlarına oynattık-

ları oyunla elbette.

Sahneye konulan oyunun

kalitesi seyircinin zevk aldığı

düzeydeyse, o seyirci bir sonraki

hafta yine maça gelir. Ortaya

konulan oyundanmemnun

değilse, o zaman skoru sorgula-

makla işe başlar. Şiddet, küfür

gibi diğer etkenleri de göz önüne

aldığındamaçlara gelmekten

vazgeçer.

Teknik direktörlerin de iyi oyun

ortaya koymaları yeterli değil.

Onların da ortamı germemeleri

gerekiyor. Hakları mutlaka

hakemhatalarıyla yenilmiş

olabilir.

Bu hatalarda kasıt aramadan,

insanî bir hata olarak değerlendi-

rip ona göre demeç vermeleri

gerekiyor. Tabiî buna yöneticiler

de dâhil edilmeli.

Bu bakış açısı ortamı germek

yerine yumuşatacaktır.

Burada futbolumuzunmarka

değerini korumak ve yükseltmek

için teknik direktörlerle birlikte

hakemlerimize de çok iş düşüyor.

Kendilerini güncellemeleri,

modern futbolun gerektirdiği

şekilde maç yönetmeleri, oyunun

hızını kesmeden, oyun kuralları

içinde ikili mücadelelere

müsaade etmeleri, en ufak bir

şarjda kendini yere atan

futbolculara primvermeyerek

oyunu soğutmalarına fırsat

tanımamaları, mümkün

olduğunca az hata yapmaya,

hatta hiç hata yapmamaya

çalışmaları gerekiyor.

Dört büyük camianınmaçlarında

hata yapmaktan korkmadan

maç yönetmeleri, futbolun

marka değerini yükseltecektir.

Burada hakemlerimizin en büyük

destekçisi onların tümmaçlara

güvenle çıkmalarını sağlayacak

olan Merkez HakemKurulu’dur.

Yani işin özü hakem, dört büyük

takımınmaçlarında yaptığı hata

ile diğer on dört takımınmaçla-

rında yaptığı aynı hataya iki

farklı ceza verilmeyeceğini

bilecek ki, maçlara daha rahat

çıkabilsin. Baskı altında olmadan

maç yöneteceği için daha az

hataylamaçı bitirmesini

sağlayacağı aşikârdır.

Baskı derken söylemek istedi-

ğim, hakemlerin gelecek kaygısı

duymadanmaçlara çıkacak

olmasıdır. Seyirci baskısından

etkilenenler zaten hakemlik

yapmasın!

Bu organizasyonun sahibi olan

Futbol Federasyonumuza

bundan önce olduğu gibi çok iş

düşüyor.

Çeşitli baskılara karşı koyarak,

Türk futbolunun gelişmesi ve

marka değerinin artırılması için

doğru adımlar atmalıdır.

Futbolun tümpaydaşlarının derdi

kendi güncel çıkarları değil de

futbolumuzu geliştirmek,

dünyada zirveye taşımak olursa,

o zaman tribünlerde ne şiddet

kalır ne de küfür.

Otuz yıl önce olduğu gibi taraf-

tarlar tribünlerde yan yanamaç-

ları seyreder. Futbolun bir oyun

olduğu, mağlubiyetin de galibiyet

kadar doğal olduğu bilinciyle,

birbirimize hakaret ve küfür et-

meden kızdırabileceğimiz tatlı bir

rekabetin yaşandığı, futbolun ay-

rıştırıcı değil birleştirici olgusu-

nun öne çıktığı, tribünlerin dolu

olduğu günleri görmek dileğiyle…

Sağlıkla kalın…

İsmail Gökçek

86

87

Cennet annelerin

ayakları altındadır