19
18
Ozan Tufan
Bursaspor forması altında
joker kimliğiyle öne çıkar
çıkmaz Fatih Terim’in
gözünü kırpmadan millî
formayı emanet ettiği genç
yetenek, kendisine
güvenenleri mahcup
etmedi. Millî Takım’da ön
libero ve bazen de stoper
olarak görev yaparken
ilk on birin değişmez
oyuncusu haline gelen
20 yaşındaki oyuncu,
Türk futbolunun ve
Millî Takımımızın yeni nesil
yıldızı olarak parıldıyor.
Yeni nesil yıldız
Ozan Tufan, 23 Mart 1995 günü Bursa’nın Orhaneli
ilçesinde, bir maden işçisinin iki numaralı oğlu olarak
dünyaya geldi. Sporla ilişkisi de babasının elinden tutup
madene götürdüğü yıllarda başladı. Babası ocağa
indiğinde küçük Ozan dışarıdaki basket potasının
önünde oyalanmayı tercih ediyordu. Bu arada her çocuk
gibi sokaklarda futbol topunun peşinden koşturuyordu.
Hayatı ise okul takımında oynarken kendisini izleyen
Bursaspor’un altyapı hocaları sayesinde değişecekti.
Bundan 11 yıl önce yaşanan bu izlenme-beğenilme
sürecinin ardından Bursaspor’un altyapısına giren
Ozan Tufan için zorlu bir süreç başlamıştı.
Antrenmanlar için üç sene boyunca Orhaneli’den
Bursa’ya gidip geldi. Kâh babası, kâh annesi, kâh
Bursa’ya yolu düşen babasının arkadaşları eşlik
ediyordu küçük Ozan’a. Sonra otobüse tek başına
binmeye de alıştı ama nihayetinde ailesi Bursa’ya
taşınmaya karar verince yol derdinden de kurtulup
kendisini tamamen futbola ve okuluna vermeye başladı.
Bursaspor altyapısının kendisi için ne kadar doğru bir
tercih olduğu kısa sürede ortaya çıktı. Yeşil-beyazlı
kulüp gerçekten de genç oyuncuların yetiştirilmesine
önem veren bir yapıya sahipti ve Ozan da bu sistemin
içinde kendisini hızla geliştiriyordu. Altyapıda forvet
arkası olarak futbola başlamıştı. İki sene sonra sağ açığa
kaydırıldı ve bir yıl da bu pozisyonda oynadı.
Ancak Ozan’ı bekleyen bir tehlike vardı ve bu tehlike
onu uzunca bir süre futboldan koparacaktı.
Genç oyuncu, hiç beklenmedik bir biçimde sakatlanmış,
sağ ayak topuğunda ödem oluşmuştu. Hiçbir şekilde
ayağının üzerine basamıyordu. Gittiği doktor, “1 ay
koşmayı bırak, hatta yürüme bile” demişti. Doktoru
dinledi genç oyuncu ve evde oturdu. O süreçte kilo
alıyor, idmanlarını sürdüren arkadaşları onu oldukça
geride bırakıyordu. Diğer yandan ağrıları da devam
ediyordu. Altyapıdaki antrenörü ise “Bu kiloyla seni
oynatmam çok zor, kilo vermek zorundasın” demişti.
Bir yandan kilo vermeye çalışırken diğer yandan fizik
tedavisini sürdürüyor ve topuğundaki ağrıya direnmeye
uğraşıyordu. Ama bu süreç boyunca sadece
antrenmanlara çıkabilmiş, kadroya hiç girememişti.
Yıl sonunda adeta bir mucize gerçekleşti. Boyu uzamış,
kiloları kendiliğinden gitmiş, topuğundaki ağrılardan da
eser kalmamıştı. Futboldan neredeyse iki yıl uzak
kalmanın açlığıyla daha bir sıkı sarıldı işine. Sakatlığı
boyunca futbolu bırakmayı bile düşünmüştü ama diğer
yandan da “Futbolu bırakırsam yapacak başka bir şeyim
yok ki” diyordu. Babasının kendisine yaptığı yatırımı
boşa çıkarmak istemiyordu. Ozan Tufan o günleri,
“Babam, ağabeyimin istediği gitarı almak yerine bir
tercih yapmış ve bana krampon almıştı. Ailemi hiçbir
zaman mahcup etmek istemedim. Beni onca zaman
Bursa’ya götürüp getirdiler, futbolcu olup onların
kaderini değiştireceğime inandılar, onları yarı yolda
bırakamazdım. Ailemin umuduydum ben. O yüzden sıkı
sıkı sarıldım futbola” sözleriyle anlatıyor.
Ozan Tufan yeniden futbola döndüğünde bu defa bir sağ
bek oyuncusu olarak buldu kendisini. Eski bir 10 numara
ve sağ açık olarak hücum yönü zaten iyi bir noktadaydı.
İki ayağını da başarıyla kullanabiliyordu. Defansif
yönünü de oynayarak geliştirmeyi bildi. U17 takımın-
dayken Fenerbahçe ile oynadıkları final maçında o
dönemde A takımın başında bulunan Ertuğrul Sağlam’ın
dikkatini çekince kendini Bursaspor’un A takımında
buluverdi.
Bu arada Millî Takımlar macerası pek de parlak
başlamamıştı. Azerbaycan’la U17 düzeyinde oynanan ilk
maçında heyecandan eli ayağına dolaşmıştı. Bu yüzden
olsa gerek Almanya’daki kampa da çağrılmadı. Çok
üzülmüş, aynı zamanda çok da hırslanmıştı. Ama her
inişin bir çıkışı olduğunu bir kez daha yaşayarak gördü.
Ertuğrul Sağlam’ın UEFA Avrupa Ligi maçında verdiği
şansı çok iyi değerlendirip harika bir gol atınca Millî
Takımlara sürekli çağrılmaya başladı.
Bir joker oyuncu olarak sağ açıkta Jesus Navas’ı, sağ
bekte Dani Alves ve Van der Wiel’i, ön libero olarak da
Paul Pogba’yı örnek alan Ozan Tufan, artık tipik bir orta
saha oyuncusu ve zaten Millî Takım’daki arkadaşları da
ona “Pogba” diyor.
Geçtiğimiz sezon Daum döneminde A takımda sağ bek
olarak değerlendirilmeye başlayan genç yıldız, İrfan Buz
döneminde ise genç oyuncuların takımda şans bulmaya
başlamasıyla yıldızını iyice parlattı. 201-14 sezonu sona
erdiğinde Süper Lig’de sadece 8 maça çıkmış ve 623
dakika oynamış 19 yaşında bir genç olarak Fatih Terim
tarafından A Millî Takım kadrosuna alınması, futbol
kamuoyu için büyük bir sürpriz olmuştu. Ancak Terim’in
cevheri erken keşfettiği, maçlarda ortaya koyduğu
performansla ortaya çıktı. İlk olarak Kosova maçında
forma giyen Ozan Tufan o gün ilk on birde yer alıyor ve
stoper görevini üstleniyordu.
Fatih Hocanın maç öncesinde yanına gelip, “Hiç
heyecanlanma, pas hatası yapabilirsin. Üç yaparsın, beş
yaparsın, sonra yapmazsın herhalde, değil mi?” sözleriyle
başlangıçta heyecanlansa da ilerleyen dakikalarda 40
yıllık A Millî Takım oyuncusu gibi oynamaya başladı ve
daha sonraki maçlarda ön libero görevini de üstlendi.
Geçtiğimiz sezonu da Bursaspor’da ağırlıklı olarak orta
sahada Belluschi’yle kurduğu başarılı ortaklıkla geçirdi ve
millî maçlarda banko yer bulmaya başladı. Bu bölgede
oynarken oyunu daha geniş görebilmek, her noktaya
yardıma gidebilmek ve top kazanmak zaten oyun
karakterine de çok uygun gelmişti.
Türk futbolunda genç bir oyuncunun başarı hikâyesini
yazmış bir isim Ozan Tufan. O iyi oynadıkça Millî
Takım’da Fatih Terim, Bursaspor’da da Şenol Güneş
tarafından el üstünde tutulmayı sürdürüyor.
Futbolumuzun daha fazla sayıda Ozan Tufan’lara ihtiyacı
var ve umarız Ozan örneği, diğer genç oyuncuların
yolunu aydınlatmaya daha uzun bir süre devam eder.
