![Show Menu](styles/mobile-menu.png)
![Page Background](./../common/page-substrates/page0042.jpg)
golleriyle 2-0 yenen Chelsea, ardın-
dan Londra’da ligin güçlü ekiplerin-
den Everton’ı gole boğuyor ve
5-0’lık galibiyetle hanesine üç puan
daha yazdırıyordu. Ardından Midd-
lesbrough deplasmanından da tek
gollü bir galibiyet çıkaran Maviler,
böylece üst üste altıncı maçını da
gol yemeden kazanmış oluyordu.
Yakalanan bu galibiyet serisiyle
birlikte Chelsea, liderlik koltuğuna
da yeniden kurulmuştu.
26 Kasım’da Tottenham ile Stamford
Bridge’de oynanacakmaç, sezonun
en kritik dönemeçlerinden birisiydi.
Maç öncesinde Chelsea 28 puanla
ilk, Tottenham ise 24 puanla beşinci
sıradaydı. İki ekibin arasında da Li-
verpool, Manchester City ve Arse-
nal sıralanıyordu. Karşılaşmadan
çıkabilecek her türlü sonuç,
zirvedeki hesapları değiştirecek
türdendi. Mücadelede ilk golü 11.
dakikada Eriksen ile Tottenhambu-
lurken Chelsea ilk yarının sonunda
Pedro ile beraberliği yakalıyordu.
İkinci yarının başlarında da Moses,
Chelsea’yi öne geçiren golü attı ve
maç da 2-1 Mavilerin lehine sona
erdi.
Bumaçtan bir hafta sonra Chelsea
daha da zorlu bir viraja giriyordu.
Manchester City deplasmanına çı-
kacaklardı ve rakiplerinin sadece
bir puan önündelerdi. Bir puan geri-
lerinde bekleyen bir başka takımda
Liverpool’du ve bumaçın skoruna
göre ligin zirvesini Liverpool da ele
geçirebilirdi. Maçın ilk yarısının so-
nunda Gary Cahill’in kendi ağlarını
havalandırması neticesinde 1-0 ge-
riye düşen Chelsea, ikinci yarıda çok
hızlı ve ani ataklara çıkarak rakibini
sersemletiyor ve bu sayede Costa,
Willian ve Hazard imzalı üç golle
3-1’lik galibiyete uzanıyordu. Aynı
hafta Liverpool’un da Bournemouth
deplasmanında 4-3 kaybetmesi
sonrasında Chelsea’yi üç puan geri-
den izleyen Arsenal ikinci sıraya
yükselecekti ve Chelsea artık şam-
piyonluğun en büyük adayı oldu-
ğunu iyice hissettirmeye başlamıştı.
Manchester City zaferini, üçü de tek
golle elde edilenWest Bromwich,
Sunderland ve Crystal Palace galibi-
yetleri takip ederken, Noel önce-
sinde Chelsea’nin serisi 11 maça
çıkıyordu. Mavilerin, ikinci sıradaki
Liverpool ile arasında da altı puan
fark olmuştu. 26 Aralık’ta Bourne-
mouth engeli de 3-0’lık skorla geçi-
lirken, yılın son gününde Stoke City
de 4-2 mağlup edilecek, galibiyet
serisi de 13 maça çıkacaktı. Antonio
Conte ise Ekimve Kasım’dan sonra
Aralık’ta da Premier Lig’de ayın
teknik direktörü seçiliyor ve bu
ödüle üç ay üst üste lâyık görülen
ilk teknik adam oluyordu.
Zirvede tek başına
Chelsea’nin galibiyet serisi,
4 Ocak’ta Tottenham ile bu kez
White Hart Lane’de oynadıkları
maçta aldıkları 2-0’lık skorla son
buluyordu. Yine de Chelsea, bumağ-
lubiyete rağmen beş puanlık farkla
zirvedeki yerini korumaktaydı. Bu
mağlubiyetin yaralarını ertesi hafta
Leicester City’yi deplasmanda 3-0
yenerek saran Chelsea, bir sonraki
hafta da Hull City’yi 2-0mağlup edi-
yor ve bu periyotta takipçilerinin de
puan kayıpları yaşaması sayesinde
ikinci sıradaki Arsenal’in sekiz puan
önünde, zirvede yalnız kalıyordu.
31 Ocak’a gelindiğinde, Chelsea bu
kez Liverpool deplasmanına çıkı-
yordu. Maviler zorlumücadelenin
ilk yarısını David Luiz’in golüyle 1-0
önde kaparken ikinci yarıdaWijnal-
dum’un golüne engel olamasa da en
azından sahadan 1-1’lik beraberlikle
ayrılıyordu. Üstelik haftaya ikinci
sırada giren Arsenal de evinde
Watford karşısında sürpriz bir
mağlubiyet almıştı ve böylece
Chelsea zirvede dokuz puanlık bir
avantajın sahibi haline gelmişti.
Liverpool maçından sadece dört
gün sonra Chelsea bu kez kendi sa-
hasında Arsenal ile karşılaşıyordu
ve Mavilerin bumaçtan alacağı bir
galibiyet, aynı zamanda Arsenal’in
de yarışta tamamen devre dışı bıra-
kılması anlamına geliyordu. Chelsea
maçın 13. dakikasında Marcos
Alonso ile 1-0 öne geçerken, ikinci
yarının başlarında Hazard ile farkı
ikiye çıkarıyor, bitime beş dakika
kala da Fabregas ile rakibine son
darbeyi indiriyordu. Duraklamalarda
Giroud’dan gelen golse skoru belir-
ledi ve Chelsea 3-1’lik galibiyetle
Arsenal’i dördüncü sıraya iterken
Tottenham ile arasındaki dokuz
puanlık farkı da korumuş oldu.
Conte’nin öğrencileri bundan bir
sonraki hafta Burnley ile deplas-
manda 1-1 berabere kalsalar bile,
Tottenham’ın da Liverpool’a yenil-
mesi sonucunda zirvede yine de
sekiz puanlık bir avantaja sahipti.
Öte yandan Chelsea, ara transfer
döneminde kadrosuna herhangi bir
takviyede bulunmaya çalışmazken,
yeterince forma şansı bulamayan üç
önemli ismiyle de yollarını ayırdı.
Brezilya Millî Takımı’nda da oynayan
Oscar, Çin’in Shanghai SIPG kulü-
büne tam 60milyon sterlin karşılı-
ğında transfer olurken, Nijeryalı
Jon Obi Mikel de bir başka Çin
kulübü olan Tianjin TEDA’ya gitti.
Savunmadaki tecrübeli isim
Branislav Ivanovic ise Rusya’nın
Zenit kulübü tarafından transfer
edildi. Böylece Chelsea’nin bu sezon
için net transfer harcaması da 20
milyon sterlinin altına düşmüş oldu
ki bu, gelecek sezon Şampiyonlar
Ligi’ne geri dönecek olmanın şere-
fine Abramovich’in kesenin ağzını
iyice açacağına dair bir işaret olarak
da yorumlanabilir.
Üçlü savunmayı
yeniden parlattı
Chelsea’nin bu çıkışında en çok dik-
kat çeken noktalardan biriyse, Con-
te’nin taktiksel tercihleri… Chelsea,
başta Mourinho dönemleri olmak
üzere son yıllarda genellikle 4-2-3-1
ile 4-3-3 arasında değişen varyas-
yonları sahaya yansıtmaktaydı.
Ancelotti’nin görev yaptığı dönemde
4-3-1-2 ve 4-4-2 varyasyonlarını
da kullanmışlardı. Conte’nin gelişi-
nin ardındansa 3-5-2 ve onun de-
fansif varyantı olan 5-3-2 ile ofansif
varyantı 3-3-4’ü kullanmaya başla-
yan Chelsea, bunun yanı sıra 3-4-3
dizilişine de sık sık başvurmaktan
kaçınmadı.
Premier Lig’de takımların büyük
çoğunluğunun hep dörtlü savunma
anlayışını benimsemesi, Chelsea’nin
ise üçlü savunmayla oynayarak
ligde açık ara zirvede yer alıyor
olması, yıllar sonra belki de futbol-
daki taktiksel değişimlerin tarihi
anlatılırken önemli bir kilometre
taşı olarak bile gösterilecektir.
Böyle bir durumda Conte de elbette
bu değişiminmimarı olarak kabul
edilecek. Aslında sırf bu ihtimal bile,
İtalyan teknik adamın İngiltere’de
yapmakta olduğu işlerin ne denli
önemli olduğunu anlatmak açısın-
dan fazlasıyla yeterli.
Bireysel performansları da
arttırdı
Conte’nin başarısının sadece tak-
tiksel beceriye indirgenmesi ise
kendisine yapılacak büyük bir hak-
sızlık olacaktır. Zira kendisinin en
çok ön plana çıkan yönlerinden biri,
oyuncuların bireysel performansını
en üst seviyeye çekmesi ve hiç
beklenmedik isimleri, alışılmadık
rollerde parlatarak onlardan verim
alabilmesi…
Örnek vermek gerekirse, bu sezon
özellikle 13 maçlık galibiyet serisinin
yakalandığı dönemde ağırlıklı ola-
rak uyguladıkları 3-4-3’ün sağ ve
sol kanatlarına bakalım. Bu sis-
temde sağ kanat Victor Moses’a,
sol kanat da Marcos Alonso’ya
emanet edildi. Moses, beş yıl önce
Chelsea’ye, 21 yaşındaki bir kanat-
forvet oyuncusu olarakWigan’dan
transfer edilmişti. Ancak Nijeryalı
oyuncu, ilk sezonunda beklentileri
karşılayamamış ve sonraki üç se-
zonu sırasıyla Liverpool, Stoke City
veWest Ham’da kiralık olarak ge-
çirmişti. Bu sezon ise Moses, bek-
lenmedik bir biçimde Conte’nin
vazgeçilmez isimlerinden biri oldu.
Üstelik sahada da bugüne kadar pek
oynamadığı bir role soyunmasına
rağmen. Genellikle sağ açıkta veya
forvette görev yapmaya alışmış bir
oyuncu, bütün sağ koridoru kullan-
maya başlamıştı ve kısa sürede de-
fansif görevlerine de gayet iyi
82
83
Victor Moses ve Marcos Alonso