![Show Menu](styles/mobile-menu.png)
![Page Background](./../common/page-substrates/page0050.jpg)
yol açmıştı. Yine de İngiltere,
sonraki iki maçında Meksika ve
Fransa’yı 2-0’lık skorlarla mağlup
ediyor ve bu sayede ilk tur grubunu
lider tamamlayarak çeyrek finale
yükseliyordu. Banks ise henüz
kalesinde gol görmemişti.
İngiltere’nin çeyrek finaldeki
rakibiyse Arjantin olmuştu. İlk
yarının ortalarında Arjantin kaptanı
Rattin’in hakemle arasında
yaşanan bir anlaşmazlık nedeniyle
oyundan ihraç edilmesi sonrasında
hayli gerilimli geçen karşılaşmada
tek gol, maçın sonlarında Hurst’ten
gelmiş ve bu sayede İngiltere 1-0
galip gelerek adını yarı finale
yazdırmıştı. İngilizler Dünya
Kupalarında ilk kez bu kadar ileri
gittiği gibi, Banks de bu turnuvada
en uzun süre kalesinde gol görme-
yen kaleci olmayı başararak futbol
tarihi kitaplarında kendisi adına
özel bir paragraf daha açılmasını
sağlamıştı.
İngiltere’nin yarı finaldeki rakibiyse
Portekiz olmuştu. Özellikle son iki
turnuvanın şampiyonu olan Brezil-
ya’yı saf dışı bırakması ve golcüsü
Eusebio’nun üstün yetenekleri ile
turnuvanın en çok dikkat çeken ta-
kımı olan Portekiz’in, ev sahibi İngi-
lizler önünde ne yapacağı merakla
bekleniyordu. Tabiî turnuvanın en
çok gol atan oyuncusu Eusebio ile
gol yemeyen Banks arasındaki
mücadeleden kimin galip ayrılacağı
da ayrı bir merak konusuydu.
Karşılaşma öncesinde Banks ile
takım antrenörü Harold Shepherd-
son arasında çok ilginç bir olay da
yaşanacaktı. Banks normalde
maçlara çıkmadan önce kaleci
eldivenlerinin içine sakız yapıştır-
maktaydı ve bu sakızlar sayesinde
topları daha iyi tuttuğuna dair bir
batıl itikat geliştirmişti. Portekiz
maçı öncesindeyse antrenör
Shepherdson’ın yanında sakız ge-
tirmeyi unuttuğunu öğrenince bir
hayli telaşa kapılmıştı. Shepherd-
son krizi çözmek için stat yakınla-
rındaki bir gazete bayiine koşup bir
paket sakız almış ve sakızı Banks’e
takımlar tünelde maça çıkmak için
beklerlerken anca yetiştirebilmişti.
Maçtaysa oyuna etkili başlayan
taraf İngiltere’ydi ve yarım saat
dolmak üzereyken de Bobby
Charlton’ın attığı gol, ev sahibi ekibi
öne geçiriyordu. Bundan sonrasında
Banks uzun süre gol yememe ko-
nusundaki kararlılığını sürdürünce
Portekiz’in beraberlik çabaları
sonuçsuz kalıyor ve 80. dakikada
Bobby Charlton’ın bir kez daha sah-
neye çıkmasıyla birlikte de İngiltere
aradaki farkı ikiye çıkartıyordu.
Bu golden iki dakika sonraysa
İngiltere ceza alanı içerisinde Jackie
Charlton’ın topla elle oynaması
sonucunda Portekiz bir penaltı
vuruşu kazanacak ve Eusebio’nun
Banks’i ters köşeye yatırmasıyla da
hem fark tekrar bire inecek hemde
tecrübeli eldiven turnuva başından
beri ilk kez kalesinde bir gol görmüş
olacaktı. Kalan kısıtlı sürede skorun
bir daha değişmemesi üzerine de
maçı 2-1 kazanan İngiltere, finale
adını yazdırmayı başardı.
Dünyanın en iyi file bekçisi
30 Temmuz 1966’da İngiltere ile
Federal Almanya arasında
Wembley’de oynanan final maçıysa
İngiltere adına alışılmadık bir
biçimde başlıyordu. Zira İngilizler
12. dakikada Haller’in attığı gol
sonrasında 1-0 geriye düşmüşlerdi
ve turnuva başından beri ilk kez
yenik durumdalardı. Fakat bu
durum sadece altı dakika sürdü ve
Hurst, İngilizleri beraberliğe taşıyan
golü kaydetti. Karşılaşma uzun süre
bu şekilde dengede giderken 78. da-
kikada Martin Peters, İngilizleri 2-1
öne geçirmeyi başarıyordu. Fakat
Almanların da henüz söyleyecek
sözleri vardı. Karşılaşmanın son
dakikasına girilirkenWeber’in golü
skora bir kez daha dengeyi getiriyor
ve karşılaşma uzatmalara
gidiyordu.
Yarım saatlik ekstra sürenin ilk 10
dakikası golsüz geçildikten sonra
Dünya Kupaları tarihinin en tartış-
malı enstantanelerinden biri cere-
yan ediyordu. Hurst’ün ceza sahası
üzerinden çektiği şutta top önce üst
direğe sonra da yere vurup oyun
alanına dönmüştü. Topun tamamı-
nın çizgiyi geçip geçmediği uzun
yıllar tartışıldı durdu. Ancakmaç
esnasında Sovyet yan hakem
Tevfik Behramov çizginin geçildi-
ğine kanaat getirmiş ve bu golle
İngiltere 3-2’lik üstünlüğü ele
geçirmişti. Sonraki bölümde de
Almanlar, belki bu golün yarattığı
moral bozukluğunun da etkisiyle,
Banks’e fazla zorluk yaşatamaya-
cak ve son dakikada Hurst’ün
hat-trick yapması neticesinde de
İngiltere maçı 4-2 kazanarak
tarihinin ilk ve şu ana kadarki tek
dünya şampiyonluğuna ulaşacaktı.
Banks de haliyle kariyerinde
yakalayabileceği en büyük başarıya
ulaşmıştı. Usta file bekçisi, turnuva
boyunca gösterdiği performans
sayesinde artık alanında dünyanın
en iyilerinden biri olarak kabul
edilmekteydi. Hatta 1950’lerin
ortalarından itibaren çoğu kişiye
göre dünyanın en iyi kalecisi olan
Lev Yaşin’in de artık futbol hayatı-
nın sonlarına yaklaştığı göz önüne
alındığında önemli bir kesim
Banks’i dünyanın yeni ‘1 numarası’
olarak işaret etmeye de başlamıştı.
Ancak o devirde futbol, günümüz-
deki gibi birkaç büyük kulübün
sınırsızca para harcayarak dünya-
nın en iyi oyuncularını aralarında
paylaştığı bir âleme henüz dönüş-
memişti. Bu nedenle Gordon Banks
dünyanın en iyi kalecisi olarak
addedilmeye başladığı dönemde
dahi dünyanın en iyi kulüplerinden
birinde forma giymedi.
Stoke City ve son dönem
Öte yandan Leicester cephesinde de
enteresan gelişmeler yaşanıyordu.
Ellerinde belki de dünyanın en iyi
kalecisi vardı ama rezerv takımdaki
Peter Shilton’ın da yakın gelecekte
Banks’in halefi olması beklenmek-
teydi. Leicester yönetimi, Banks’ten
uzun vadede yararlanamayacakla-
rını düşünerek onu satarak para
kazanmayı ve kaleyi de uzun yıllar
Shilton’a emanet etmeyi hesapla-
maktaydı. Böylece 1966-67 sezonu-
nun sonlarında kaleye Shilton
geçmeye başladı ve 1967 baharında
da Banks 50 bin sterline satış
listesine konuldu. Bill Shankly,
bunun ardından kendisini
Liverpool’a transfer etmek
istediyse de Liverpool yönetimi,
transfer bütçelerinin önemli bir
kısmını kaleciye yatıramayacakla-
rını açıklayarak Shankly’nin bu
isteğini geri çevirdi. Banks için
50 bin sterlin ödemeyi göze alan tek
tarafsa Stoke City oldu ve böylece
tecrübeli file bekçisi, Stoke-on-
Trent’in yolunu tuttu.
Dünya şampiyonluğundan kısa bir
süre sonra böylesine çalkantılı bir
dönemyaşamasına karşın Banks,
millî takımkalesindeki yerini
başkasına kaptırmayacaktı. 1968
yazına gelindiğinde, İngiltere’nin
önünde yeni bir büyük sınav vardı.
Dünya şampiyonu unvanını taşıya-
rak ilk kez büyük bir turnuvada,
1968 Avrupa Şampiyonası’nda
mücadele edeceklerdi. İngiltere,
elemelerde İskoçya, Galler ve Kuzey
İrlanda’yı geride bıraktıktan sonra
play-off’ta İspanya’ya her iki maçta
da üstünlük sağlamış ve turnuvada
yer alacak dört takımdan biri
olmuştu. Ancak yarı finalde
Yugoslavya’ya tek golle boyun eğen
İngiltere’nin 1966’da kazandığı
tek Dünya Kupası Banks’in ellerinde
Banks’in Stoke City’de
kazandığı 1972 Ligi Kupası
98
99