Previous Page  98-99 / 144 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 98-99 / 144 Next Page
Page Background

yol açmıştı. Yine de İngiltere,

sonraki iki maçında Meksika ve

Fransa’yı 2-0’lık skorlarla mağlup

ediyor ve bu sayede ilk tur grubunu

lider tamamlayarak çeyrek finale

yükseliyordu. Banks ise henüz

kalesinde gol görmemişti.

İngiltere’nin çeyrek finaldeki

rakibiyse Arjantin olmuştu. İlk

yarının ortalarında Arjantin kaptanı

Rattin’in hakemle arasında

yaşanan bir anlaşmazlık nedeniyle

oyundan ihraç edilmesi sonrasında

hayli gerilimli geçen karşılaşmada

tek gol, maçın sonlarında Hurst’ten

gelmiş ve bu sayede İngiltere 1-0

galip gelerek adını yarı finale

yazdırmıştı. İngilizler Dünya

Kupalarında ilk kez bu kadar ileri

gittiği gibi, Banks de bu turnuvada

en uzun süre kalesinde gol görme-

yen kaleci olmayı başararak futbol

tarihi kitaplarında kendisi adına

özel bir paragraf daha açılmasını

sağlamıştı.

İngiltere’nin yarı finaldeki rakibiyse

Portekiz olmuştu. Özellikle son iki

turnuvanın şampiyonu olan Brezil-

ya’yı saf dışı bırakması ve golcüsü

Eusebio’nun üstün yetenekleri ile

turnuvanın en çok dikkat çeken ta-

kımı olan Portekiz’in, ev sahibi İngi-

lizler önünde ne yapacağı merakla

bekleniyordu. Tabiî turnuvanın en

çok gol atan oyuncusu Eusebio ile

gol yemeyen Banks arasındaki

mücadeleden kimin galip ayrılacağı

da ayrı bir merak konusuydu.

Karşılaşma öncesinde Banks ile

takım antrenörü Harold Shepherd-

son arasında çok ilginç bir olay da

yaşanacaktı. Banks normalde

maçlara çıkmadan önce kaleci

eldivenlerinin içine sakız yapıştır-

maktaydı ve bu sakızlar sayesinde

topları daha iyi tuttuğuna dair bir

batıl itikat geliştirmişti. Portekiz

maçı öncesindeyse antrenör

Shepherdson’ın yanında sakız ge-

tirmeyi unuttuğunu öğrenince bir

hayli telaşa kapılmıştı. Shepherd-

son krizi çözmek için stat yakınla-

rındaki bir gazete bayiine koşup bir

paket sakız almış ve sakızı Banks’e

takımlar tünelde maça çıkmak için

beklerlerken anca yetiştirebilmişti.

Maçtaysa oyuna etkili başlayan

taraf İngiltere’ydi ve yarım saat

dolmak üzereyken de Bobby

Charlton’ın attığı gol, ev sahibi ekibi

öne geçiriyordu. Bundan sonrasında

Banks uzun süre gol yememe ko-

nusundaki kararlılığını sürdürünce

Portekiz’in beraberlik çabaları

sonuçsuz kalıyor ve 80. dakikada

Bobby Charlton’ın bir kez daha sah-

neye çıkmasıyla birlikte de İngiltere

aradaki farkı ikiye çıkartıyordu.

Bu golden iki dakika sonraysa

İngiltere ceza alanı içerisinde Jackie

Charlton’ın topla elle oynaması

sonucunda Portekiz bir penaltı

vuruşu kazanacak ve Eusebio’nun

Banks’i ters köşeye yatırmasıyla da

hem fark tekrar bire inecek hemde

tecrübeli eldiven turnuva başından

beri ilk kez kalesinde bir gol görmüş

olacaktı. Kalan kısıtlı sürede skorun

bir daha değişmemesi üzerine de

maçı 2-1 kazanan İngiltere, finale

adını yazdırmayı başardı.

Dünyanın en iyi file bekçisi

30 Temmuz 1966’da İngiltere ile

Federal Almanya arasında

Wembley’de oynanan final maçıysa

İngiltere adına alışılmadık bir

biçimde başlıyordu. Zira İngilizler

12. dakikada Haller’in attığı gol

sonrasında 1-0 geriye düşmüşlerdi

ve turnuva başından beri ilk kez

yenik durumdalardı. Fakat bu

durum sadece altı dakika sürdü ve

Hurst, İngilizleri beraberliğe taşıyan

golü kaydetti. Karşılaşma uzun süre

bu şekilde dengede giderken 78. da-

kikada Martin Peters, İngilizleri 2-1

öne geçirmeyi başarıyordu. Fakat

Almanların da henüz söyleyecek

sözleri vardı. Karşılaşmanın son

dakikasına girilirkenWeber’in golü

skora bir kez daha dengeyi getiriyor

ve karşılaşma uzatmalara

gidiyordu.

Yarım saatlik ekstra sürenin ilk 10

dakikası golsüz geçildikten sonra

Dünya Kupaları tarihinin en tartış-

malı enstantanelerinden biri cere-

yan ediyordu. Hurst’ün ceza sahası

üzerinden çektiği şutta top önce üst

direğe sonra da yere vurup oyun

alanına dönmüştü. Topun tamamı-

nın çizgiyi geçip geçmediği uzun

yıllar tartışıldı durdu. Ancakmaç

esnasında Sovyet yan hakem

Tevfik Behramov çizginin geçildi-

ğine kanaat getirmiş ve bu golle

İngiltere 3-2’lik üstünlüğü ele

geçirmişti. Sonraki bölümde de

Almanlar, belki bu golün yarattığı

moral bozukluğunun da etkisiyle,

Banks’e fazla zorluk yaşatamaya-

cak ve son dakikada Hurst’ün

hat-trick yapması neticesinde de

İngiltere maçı 4-2 kazanarak

tarihinin ilk ve şu ana kadarki tek

dünya şampiyonluğuna ulaşacaktı.

Banks de haliyle kariyerinde

yakalayabileceği en büyük başarıya

ulaşmıştı. Usta file bekçisi, turnuva

boyunca gösterdiği performans

sayesinde artık alanında dünyanın

en iyilerinden biri olarak kabul

edilmekteydi. Hatta 1950’lerin

ortalarından itibaren çoğu kişiye

göre dünyanın en iyi kalecisi olan

Lev Yaşin’in de artık futbol hayatı-

nın sonlarına yaklaştığı göz önüne

alındığında önemli bir kesim

Banks’i dünyanın yeni ‘1 numarası’

olarak işaret etmeye de başlamıştı.

Ancak o devirde futbol, günümüz-

deki gibi birkaç büyük kulübün

sınırsızca para harcayarak dünya-

nın en iyi oyuncularını aralarında

paylaştığı bir âleme henüz dönüş-

memişti. Bu nedenle Gordon Banks

dünyanın en iyi kalecisi olarak

addedilmeye başladığı dönemde

dahi dünyanın en iyi kulüplerinden

birinde forma giymedi.

Stoke City ve son dönem

Öte yandan Leicester cephesinde de

enteresan gelişmeler yaşanıyordu.

Ellerinde belki de dünyanın en iyi

kalecisi vardı ama rezerv takımdaki

Peter Shilton’ın da yakın gelecekte

Banks’in halefi olması beklenmek-

teydi. Leicester yönetimi, Banks’ten

uzun vadede yararlanamayacakla-

rını düşünerek onu satarak para

kazanmayı ve kaleyi de uzun yıllar

Shilton’a emanet etmeyi hesapla-

maktaydı. Böylece 1966-67 sezonu-

nun sonlarında kaleye Shilton

geçmeye başladı ve 1967 baharında

da Banks 50 bin sterline satış

listesine konuldu. Bill Shankly,

bunun ardından kendisini

Liverpool’a transfer etmek

istediyse de Liverpool yönetimi,

transfer bütçelerinin önemli bir

kısmını kaleciye yatıramayacakla-

rını açıklayarak Shankly’nin bu

isteğini geri çevirdi. Banks için

50 bin sterlin ödemeyi göze alan tek

tarafsa Stoke City oldu ve böylece

tecrübeli file bekçisi, Stoke-on-

Trent’in yolunu tuttu.

Dünya şampiyonluğundan kısa bir

süre sonra böylesine çalkantılı bir

dönemyaşamasına karşın Banks,

millî takımkalesindeki yerini

başkasına kaptırmayacaktı. 1968

yazına gelindiğinde, İngiltere’nin

önünde yeni bir büyük sınav vardı.

Dünya şampiyonu unvanını taşıya-

rak ilk kez büyük bir turnuvada,

1968 Avrupa Şampiyonası’nda

mücadele edeceklerdi. İngiltere,

elemelerde İskoçya, Galler ve Kuzey

İrlanda’yı geride bıraktıktan sonra

play-off’ta İspanya’ya her iki maçta

da üstünlük sağlamış ve turnuvada

yer alacak dört takımdan biri

olmuştu. Ancak yarı finalde

Yugoslavya’ya tek golle boyun eğen

İngiltere’nin 1966’da kazandığı

tek Dünya Kupası Banks’in ellerinde

Banks’in Stoke City’de

kazandığı 1972 Ligi Kupası

98

99