![Show Menu](styles/mobile-menu.png)
![Page Background](./../common/page-substrates/page0035.jpg)
Pep Guardiola’nın elinde mükemmel bir takıma dönü-
şen City sahaya hangi dizilişle çıkıyor? Bu sorunun
tek bir cevabı yok. Hatta bu sorunun önemi de yok.
Guardiola, City’nin başına geldiğinden beri aralarında
4-1-4-1, 4-3-3, 4-2-3-1, 3-1-4-2 ve 3-1-5-1’in de
bulunduğu 10’a yakın dizilişle sahaya çıktı. Ne var ki ilk
düdükten itibaren Guardiola’nın rehberimi-
zin ikinci maddesinde bahsettiğimiz
prensipleri devreye girdiği için bu dizilişler
arasındaki fark hemen kayboluyor.
Guardiola’nın istediği temel şey, oyuncularının bu
prensipler ve pas oyunu sayesinde yaratılan boşluklara
hareket ederek rakip kaleye gitmesi. Tek bir
parçası çıkarılan ve diğer parçaları bu boşluğun
yardımıyla hareket ettirerek çözmeye çalıştığımız
çocukluğumuzdan kalma o bulmaca gibi, City de
aslında bulduğu o ilk boşluğu rakip kaleye kadar
taşıyarak çözüme gidiyor. Bunu yaparken de saha
içindeki dizilişin hiçbir önemi kalmıyor.
Dizilişler arasında en ciddi farkı yaratıyor gibi görünen
üçlü savunma - dörtlü savunma tercihi de özellikle
içe kat eden bekler yüzünden çok fazla anlam ifade
etmiyor. Örneğin Kasım ayındaki Arsenal maçına
dörtlü savunmayla başlayan Guardiola, Arsenal’in
presi yüzünden top yapmakta zorlanınca Delph’i
sol ön liberomevkiine kaydırdı ve pratikte üçlü
savunmaya dönmüş oldu. Bu ufak dokunuş da kilidi
açtı ve galibiyeti hazırladı.
Dizilişi Kafaya Fazla Takmayın
5
Guardiola’nın taktik dehası ve gerektiğinde imdada
yetişen Ederson’un sol ayağı sayesinde savunmadan
çıkmakta pek zorlanmayan Manchester City, sahadaki
vaktinin çoğunu rakip defansın kilidini çözmeye
çalışmakla geçiriyor. Özellikle henüz geriye düşmedik-
leri dakikalarda rakipler neredeyse tümoyuncularıyla
savunma yaptığı için, bu kilidi çözmek kolay olmuyor.
Bu rakiplere karşı akla gelen ilk çözümyöntemi çalım.
Ne var ki Lionel Messi sizin takımınızda değilse ve
bir de Premier Lig’de mücadele ediyorsanız çalım
konusuna bugünkü Guardiola gibi bakmak
isteyebilirsiniz.
Prensip olarak Guardiola sadece ileri üçlüdeki kanat
oyuncularından -yani bu sezon için konuşursak Sane
ve Sterling’den- bire birde adam eksiltmelerini istiyor.
Zaten takımın pozisyon kapma üzerine kurulu hücum
taktiği işe yaradığında bu isimler sadece tek bir çalımla
pozisyon yaratabilecekleri koşullarda topla buluşuyor.
Böylece çalımlarıyla skora çok daha yüksek yüzdelerle
katkı yapabiliyorlar. (Örneğin bu sezon Sterling’in
attığı toplam çalım sayısı düşse de attığı gol sayısı
yükseldi.) Üstelik o bölgelerdeki başarısız çalım
denemelerinin rakip adına etkili kontratağa dönüşme
riski de orta sahaya kıyasla çok daha düşük.
Altını çizmeden geçmeyelim; Guardiola bu prensibi
konusunda artık diğer prensipleri kadar katı değil.
Özellikle rakip takımların bazen kanat çalımlarını bile
kademeye girmeye hazır bir ya da iki futbolcuyla kar-
şılayacak kadar tek yönlü oynaması, orta sahadaki
dripling denemelerine Guardiola’nın bir noktaya kadar
müsamaha göstermeye başlamasına neden oldu.
Çalımın Yeri Kanatlar
6
Kâğıt üzerinde, dörtlü savunma
oynayan bir takımın geride en
zayıf olduğu noktalar bekleriyle
o kanadın stoperi arasında kalan
noktalar. Ne var ki hücum-sa-
vunma dengesini oturtmuş
takımlar defans hatlarını
çok geriye kurmadıkları için
bahsettiğimiz alanlara atılan
topları kesmek için çoğu zaman
araya uzatılan bir ayak yetiyor.
Oysa Manchester City’nin rakipleri
için bu durumbiraz daha farklı.
City’ye karşı geriye fazlasıyla
yaslanan takımlar söz konusu
olduğunda, bahsettiğimiz zayıf
nokta ceza sahasının yan çizgi-
siyle kale alanı çizgisi arasında
kalan bölgeler haline geliyor.
Manchester City’nin hücumda en
sık hedeflediği bölgeler de zaten
bu bölgeler. Bazen Sane ve
Sterling’in tek bir çalımı
oyuncuların bu bölgelere girme-
sine yetiyor. Bazen de kanattan
devşirme orta sahalar Bruyne
ve Silva’nın hücumcu açıklarla
kurdukları ortaklıklar ve verkaç
denemeleriyle sorun çözülüyor.
Bunun da yetmediği hallerde zaten
devreye beklerin desteği giriyor
ve her iki kanatta da üçgenler
kurulabiliyor.
Beklerle Stoperlerin Arasına HücumEdin
7
Guardiola, Manchester
City’nin başında geçirdiği ilk
sezonu değerlendirirken
apaçık bir şekilde, “Beni
kovmaları lâzımdı” demişti.
Zira geldiği yaz kulüp yöne-
ticilerine 213 milyon euroluk
transfer harcaması yaptıran
Pep, bunun sonucunda
teknik direktörlük kariyeri-
nin ilk kupasız sezonunu
geçirdi. Oysa elinde kötü bir
kadro da yoktu. Kadroya
göre taktik oluşturan bir
teknik adam, şampiyondan
muhtemelen 15 puan fark
yemezdi.
Ne var ki Guardiola için
sistemher zaman günü
kurtarma girişimlerinden
önce geldi. Barcelona yolcu-
luğu bir yenilgi ve bir bera-
berlikle başladığında, henüz
“Ben sistemimin arkasında
duracağım” restini çekebi-
lecek krediye sahip bir
teknik adamdeğildi. Ancak
tamolarak bunu yaptı ve
haklı da çıktı. İngiltere’de
geçirdiği ilk Aralık ayında
Leicester City’ye 4-2 kay-
bettikleri ve 15 maçta
dört galibiyette kaldıkları
dönemde, “Sorun sistem
değil. Ben bu takıma ho-
şuma giden futbolu oynat-
maya geldim” dediğindeyse
birçokları, “Burası Premier
Lig, başka lige benzemez”
yorumunu yapıyordu.
Bu yoruma, “Evet Premier
Lig’in kendine has özellik-
leri var ama saha aynı saha”
yanıtını vererek kendini
Önce Sistem, Sonra Kadro
8
68
69