![Show Menu](styles/mobile-menu.png)
![Page Background](./../common/page-substrates/page0048.jpg)
nüldüğünde Kaka’nın hayli ucuza
mal olduğu söylenebilirdi. Zaten o
zamanki Milan patronu Silvio
Berlusconi de transfer ücretinden
“çerez parası” diye bahsetmişti.
Milan’ın tarihinin en iyi dönemle-
rinden birini geçiriyor olması,
aslında bir bakıma 21 yaşındaki
Kaka’nın takıma girme ihtimalini de
güçleştiren bir durumdu. Zira
kırmızı-siyahlıların kadrosu baştan
aşağı yıldızlarla doluydu. Hücum
hattında Shevchenko, Inzaghi ve
Tomasson gibi golcüleri olan Milan,
ofansif orta saha mevkiindeyse
o yıllarda bu pozisyondaki en iyi
oyunculardan biri olarak görülen
Rui Costa’yı kullanmaktaydı.
İtalya’da fırtına gibi
başlangıç
Buna rağmen, Kaka, Milan Teknik
Direktörü Carlo Ancelotti’nin
gözüne çok kısa sürede girmeyi
başaracak ve forma yarışında Rui
Costa’yı geride bırakarak takımın 10
numara pozisyonu için öncelikli ter-
cih haline gelecekti. O sezon kır-
mızı-siyahlı formayla Serie A’da 30
maça çıkan genç yıldız, 10 kez de gol
sevinci yaşayacak ve Milan’ın beş
yıl aradan sonra ligde şampiyonluğa
ulaşmasında da en büyük paya
sahip isimlerden biri olacaktı.
Kaka aynı zamanda Serie A’da
yılın en iyi oyuncusu da seçilecekti.
Şampiyonlar Ligi’ndeyse unvanını
korumak adına yola çıkan Milan,
sezonun büyük bölümünü iyi gö-
türdüyse de sonunu açıkçası felâket
bir biçimde getirdi. İlk turda Celta
Vigo, Club Brugge ve Ajax’ı geride
bırakarak grubunu lider tamamla-
yan Milan, ikinci turdaysa Sparta
Prag ile eşleşmiş ve rakibini fazla
zorlanmadan, 0-0 ve 4-1’lik skor-
larla kupanın dışına itivermişti.
Çeyrek finaldeyse Milan’ın rakibi,
İspanyol temsilcisi Deportivo’ydu.
San Siro’daki ilk karşılaşmada
ev sahibi ekip hayli üstün bir oyun
ortaya koyarken 1-0 geriye düşme-
sine rağmen rakibini 4-1 mağlup
etmesini biliyordu. İki gol atan Kaka
da maçın yıldızıydı.
Ne var ki ne olduysa La Coruna’daki
rövanş karşılaşmasında oldu. Tabiri
caizse sahada afyon yutmuş gibi
duran bir Milan vardı ve Deportivo,
henüz ilk yarıda kendisine tur için
yetecek olan 3-0’lık skoru tabelaya
yazdırmıştı. İkinci yarıda bir gol
daha bulan İspanyol temsilcisi, böy-
lece sahadan 4-0’lık şok bir sonuçla
ayrılacak ve Milan’ın üst üste ikinci
Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu
rüyası da büyük bir kâbusa
dönüşerek son bulacaktı.
2004-2005 sezonundaysa Milan,
Serie A’da Juventus’un gerisinde
ikinci sırada kalıyordu. Şampiyonlar
Ligi’ndeyse belki de kulüp tarihinin
en travmatik finalini yaşayacak-
lardı. İlk turda Barcelona, Shakhtar
ve Celtic’in bulunduğu grubu lider
tamamlamayı başaran kırmızı-si-
yahlılar, sonrasında da Manchester
United, Inter ve PSV Eindhoven’ı
kupanın dışına iterek adlarını finale
yazdırmayı başarmışlardı.
İstanbul’daki büyük şok
İstanbul’da oynanan finaldeyse
Milan’ın rakibi Liverpool’du. Maçın
henüz ilk dakikası içerisinde
kaptanı Maldini ile 1-0 öne geçen
kırmızı-siyahlılar, devrenin sonla-
rına doğruysa neredeyse maçı
bitirme noktasına geliyorlardı.
39’uncu dakikada Kaka’nın sürük-
lediği atakta genç yıldız topu
Shevchenko’ya aktarıyor ve
Ukraynalı oyuncu da daha müsait
durumdaki Crespo’yu görüyordu.
Crespo’nun fileleri bulmasıyla da
fark ikiye çıkmıştı. Beş dakika
sonra Kaka bir kez daha sahneye
çıkarken bu kez Crespo’ya doğru-
dan asisti yapıyor ve Arjantinli
golcü de kendisinin ikinci, takımı-
nın üçüncü golünü Liverpool
filelerine bırakıyordu.
İlk yarı sona erdiğinde maçı gerek
statta, gerekse televizyonları
başında izlemekte olan çoğu kişiye
göre kupayı kazanan taraf belli ol-
muştu bile. Ancak futbolun ne denli
sürprizlerle dolu bir oyun olduğu-
nun bir kez daha anlaşılması için
ikinci yarının ilk 15 dakikası yeterli
olacaktı. 54’üncü dakikada Gerrard,
56’da Smicer ve son olarak da
60’ıncı dakikada Xabi Alonso’nun
attığı gollerle skor bir anda 3-3’e
gelmişti. Sonrasında tansiyon bir
nebze de olsa düşerken taraflar bir
daha dengeyi bozamıyor ve karşı-
laşma önce uzatmalara, ardından
da penaltı atışlarına gidiyordu.
11 metreden yapılacak atışlar, 2005
yılında Avrupa’nın en büyüğü ola-
cak tarafı belirleyecekti. Kaka her
ne kadar üzerine düşeni yapıp atışı
gole çevirdiyse de takım arkadaş-
ları üç kez hedefi şaşırınca mucize
gerçekleşiyor ve ilk devreyi üç
farkla yenik kapayan Liverpool,
kupaya uzanan taraf oluyordu.
Milan açısındansa yaşanan bu
şokun etkilerinden kurtulmak
hayli zor olacaktı.
Ertesi sezon Milan ligde bir kez
daha Juventus’un gerisinde ikinci
sırada kalacaktı. Ligde çıktığı 35
maçta 14 gol atan Kaka ise İtalya
kariyerinde o ana kadarki en golcü
sezonunu geride bırakmış oluyordu.
Lâkin sezon sonunda patlayan
Calciopoli skandalı sonrasında
Juventus küme düşürülürken
Milan’ın da 30 puanı siliniyor ve
kırmızı-siyahlılar puan cetvelinde
Inter ve Roma’nın ardından üçüncü
sırayı alıyordu.
Şampiyonlar Ligi’ndeyse ilk turda
PSV, Schalke ve Fenerbahçe ile
birlikte yer aldığı grubu lider bitiren
Milan, devamında Bayern Münih ve
Lyon’u saf dışı bırakarak yarı finale
geldiyse de bu turda, daha sonra-
sında kupayı da kazanacak olan
Barcelona’ya, 1-0 ve 0-0’lık skor-
larla boyun eğmekten kurtulama-
yacaktı.
Kaka adına söz konusu sezonun en
büyük sınavıysa, o yaz Almanya’da
düzenlenecek olan 2006 Dünya
Kupası’ydı. Artık dört sene öncesin-
deki gibi kadroda yedeğin yedeği
konumunda değildi, bilakis Bre-
zilya’nın Ronaldo ve Ronaldinho ile
birlikte en yıldız oyuncusu konu-
muna evrilmişti. Bir yıl önce yine
Almanya’nın ev sahipliğini yaptığı
mini Dünya Kupası niteliğindeki
Konfederasyonlar Kupası’nda
Brezilya, yarı finalde Almanya’yı
3-2, finalde de Arjantin’i 4-1 yene-
rek gövde gösterisi yaparken,
Arjantin’le oynanan final maçında
Kaka da bir gole imzasını atmıştı.
Futbolseverler ondan Dünya
Kupası’nda da benzer güzellikte
bir performans beklemekteydi.
Nitekim turnuvanın açılış maçında
Brezilya, Hırvatistan’ı tek golle
geçerken o gol de ceza sahası dışın-
dan yaptığı şık plaseyle Kaka’dan
gelmişti. Brezilya, ardından Avus-
tralya ve Japonya engellerini de net
skorlarla aşarak zorlanmadan gru-
bunu lider bitirirken, ikinci turda da
Gana’yı 3-0’lık skorla geçerek
çeyrek finale yükselmişti ve
turnuvanın da başlıca favorisi
konumundaydı. Ancak bu turda,
Zidane’ın yıllanmış şarapmisali
müthiş bir performans ortaya koy-
duğumaçta Fransa’ya 1-0’lık skorla
teslim olan Sambacılar erken bir
veda ve hayal kırıklığı ile ülkelerine
dönmek zorunda kalacaklardı.
Her alanda zirvede
2006-2007 sezonuysa, Kaka’nın
kariyerindeki en parlak sezon ola-
rak kayıtlara geçecekti. Milan ligde
beklediğini bulamayıp dördüncü
sırada kalmıştı belki ama Şampi-
yonlar Ligi’nde de açıkçası bam-
başka bir çehreye bürünmüştü.
İlk turda Lille, AEK ve Anderlecht ile
94
95