Previous Page  94-95 / 152 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 94-95 / 152 Next Page
Page Background

nüldüğünde Kaka’nın hayli ucuza

mal olduğu söylenebilirdi. Zaten o

zamanki Milan patronu Silvio

Berlusconi de transfer ücretinden

“çerez parası” diye bahsetmişti.

Milan’ın tarihinin en iyi dönemle-

rinden birini geçiriyor olması,

aslında bir bakıma 21 yaşındaki

Kaka’nın takıma girme ihtimalini de

güçleştiren bir durumdu. Zira

kırmızı-siyahlıların kadrosu baştan

aşağı yıldızlarla doluydu. Hücum

hattında Shevchenko, Inzaghi ve

Tomasson gibi golcüleri olan Milan,

ofansif orta saha mevkiindeyse

o yıllarda bu pozisyondaki en iyi

oyunculardan biri olarak görülen

Rui Costa’yı kullanmaktaydı.

İtalya’da fırtına gibi

başlangıç

Buna rağmen, Kaka, Milan Teknik

Direktörü Carlo Ancelotti’nin

gözüne çok kısa sürede girmeyi

başaracak ve forma yarışında Rui

Costa’yı geride bırakarak takımın 10

numara pozisyonu için öncelikli ter-

cih haline gelecekti. O sezon kır-

mızı-siyahlı formayla Serie A’da 30

maça çıkan genç yıldız, 10 kez de gol

sevinci yaşayacak ve Milan’ın beş

yıl aradan sonra ligde şampiyonluğa

ulaşmasında da en büyük paya

sahip isimlerden biri olacaktı.

Kaka aynı zamanda Serie A’da

yılın en iyi oyuncusu da seçilecekti.

Şampiyonlar Ligi’ndeyse unvanını

korumak adına yola çıkan Milan,

sezonun büyük bölümünü iyi gö-

türdüyse de sonunu açıkçası felâket

bir biçimde getirdi. İlk turda Celta

Vigo, Club Brugge ve Ajax’ı geride

bırakarak grubunu lider tamamla-

yan Milan, ikinci turdaysa Sparta

Prag ile eşleşmiş ve rakibini fazla

zorlanmadan, 0-0 ve 4-1’lik skor-

larla kupanın dışına itivermişti.

Çeyrek finaldeyse Milan’ın rakibi,

İspanyol temsilcisi Deportivo’ydu.

San Siro’daki ilk karşılaşmada

ev sahibi ekip hayli üstün bir oyun

ortaya koyarken 1-0 geriye düşme-

sine rağmen rakibini 4-1 mağlup

etmesini biliyordu. İki gol atan Kaka

da maçın yıldızıydı.

Ne var ki ne olduysa La Coruna’daki

rövanş karşılaşmasında oldu. Tabiri

caizse sahada afyon yutmuş gibi

duran bir Milan vardı ve Deportivo,

henüz ilk yarıda kendisine tur için

yetecek olan 3-0’lık skoru tabelaya

yazdırmıştı. İkinci yarıda bir gol

daha bulan İspanyol temsilcisi, böy-

lece sahadan 4-0’lık şok bir sonuçla

ayrılacak ve Milan’ın üst üste ikinci

Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu

rüyası da büyük bir kâbusa

dönüşerek son bulacaktı.

2004-2005 sezonundaysa Milan,

Serie A’da Juventus’un gerisinde

ikinci sırada kalıyordu. Şampiyonlar

Ligi’ndeyse belki de kulüp tarihinin

en travmatik finalini yaşayacak-

lardı. İlk turda Barcelona, Shakhtar

ve Celtic’in bulunduğu grubu lider

tamamlamayı başaran kırmızı-si-

yahlılar, sonrasında da Manchester

United, Inter ve PSV Eindhoven’ı

kupanın dışına iterek adlarını finale

yazdırmayı başarmışlardı.

İstanbul’daki büyük şok

İstanbul’da oynanan finaldeyse

Milan’ın rakibi Liverpool’du. Maçın

henüz ilk dakikası içerisinde

kaptanı Maldini ile 1-0 öne geçen

kırmızı-siyahlılar, devrenin sonla-

rına doğruysa neredeyse maçı

bitirme noktasına geliyorlardı.

39’uncu dakikada Kaka’nın sürük-

lediği atakta genç yıldız topu

Shevchenko’ya aktarıyor ve

Ukraynalı oyuncu da daha müsait

durumdaki Crespo’yu görüyordu.

Crespo’nun fileleri bulmasıyla da

fark ikiye çıkmıştı. Beş dakika

sonra Kaka bir kez daha sahneye

çıkarken bu kez Crespo’ya doğru-

dan asisti yapıyor ve Arjantinli

golcü de kendisinin ikinci, takımı-

nın üçüncü golünü Liverpool

filelerine bırakıyordu.

İlk yarı sona erdiğinde maçı gerek

statta, gerekse televizyonları

başında izlemekte olan çoğu kişiye

göre kupayı kazanan taraf belli ol-

muştu bile. Ancak futbolun ne denli

sürprizlerle dolu bir oyun olduğu-

nun bir kez daha anlaşılması için

ikinci yarının ilk 15 dakikası yeterli

olacaktı. 54’üncü dakikada Gerrard,

56’da Smicer ve son olarak da

60’ıncı dakikada Xabi Alonso’nun

attığı gollerle skor bir anda 3-3’e

gelmişti. Sonrasında tansiyon bir

nebze de olsa düşerken taraflar bir

daha dengeyi bozamıyor ve karşı-

laşma önce uzatmalara, ardından

da penaltı atışlarına gidiyordu.

11 metreden yapılacak atışlar, 2005

yılında Avrupa’nın en büyüğü ola-

cak tarafı belirleyecekti. Kaka her

ne kadar üzerine düşeni yapıp atışı

gole çevirdiyse de takım arkadaş-

ları üç kez hedefi şaşırınca mucize

gerçekleşiyor ve ilk devreyi üç

farkla yenik kapayan Liverpool,

kupaya uzanan taraf oluyordu.

Milan açısındansa yaşanan bu

şokun etkilerinden kurtulmak

hayli zor olacaktı.

Ertesi sezon Milan ligde bir kez

daha Juventus’un gerisinde ikinci

sırada kalacaktı. Ligde çıktığı 35

maçta 14 gol atan Kaka ise İtalya

kariyerinde o ana kadarki en golcü

sezonunu geride bırakmış oluyordu.

Lâkin sezon sonunda patlayan

Calciopoli skandalı sonrasında

Juventus küme düşürülürken

Milan’ın da 30 puanı siliniyor ve

kırmızı-siyahlılar puan cetvelinde

Inter ve Roma’nın ardından üçüncü

sırayı alıyordu.

Şampiyonlar Ligi’ndeyse ilk turda

PSV, Schalke ve Fenerbahçe ile

birlikte yer aldığı grubu lider bitiren

Milan, devamında Bayern Münih ve

Lyon’u saf dışı bırakarak yarı finale

geldiyse de bu turda, daha sonra-

sında kupayı da kazanacak olan

Barcelona’ya, 1-0 ve 0-0’lık skor-

larla boyun eğmekten kurtulama-

yacaktı.

Kaka adına söz konusu sezonun en

büyük sınavıysa, o yaz Almanya’da

düzenlenecek olan 2006 Dünya

Kupası’ydı. Artık dört sene öncesin-

deki gibi kadroda yedeğin yedeği

konumunda değildi, bilakis Bre-

zilya’nın Ronaldo ve Ronaldinho ile

birlikte en yıldız oyuncusu konu-

muna evrilmişti. Bir yıl önce yine

Almanya’nın ev sahipliğini yaptığı

mini Dünya Kupası niteliğindeki

Konfederasyonlar Kupası’nda

Brezilya, yarı finalde Almanya’yı

3-2, finalde de Arjantin’i 4-1 yene-

rek gövde gösterisi yaparken,

Arjantin’le oynanan final maçında

Kaka da bir gole imzasını atmıştı.

Futbolseverler ondan Dünya

Kupası’nda da benzer güzellikte

bir performans beklemekteydi.

Nitekim turnuvanın açılış maçında

Brezilya, Hırvatistan’ı tek golle

geçerken o gol de ceza sahası dışın-

dan yaptığı şık plaseyle Kaka’dan

gelmişti. Brezilya, ardından Avus-

tralya ve Japonya engellerini de net

skorlarla aşarak zorlanmadan gru-

bunu lider bitirirken, ikinci turda da

Gana’yı 3-0’lık skorla geçerek

çeyrek finale yükselmişti ve

turnuvanın da başlıca favorisi

konumundaydı. Ancak bu turda,

Zidane’ın yıllanmış şarapmisali

müthiş bir performans ortaya koy-

duğumaçta Fransa’ya 1-0’lık skorla

teslim olan Sambacılar erken bir

veda ve hayal kırıklığı ile ülkelerine

dönmek zorunda kalacaklardı.

Her alanda zirvede

2006-2007 sezonuysa, Kaka’nın

kariyerindeki en parlak sezon ola-

rak kayıtlara geçecekti. Milan ligde

beklediğini bulamayıp dördüncü

sırada kalmıştı belki ama Şampi-

yonlar Ligi’nde de açıkçası bam-

başka bir çehreye bürünmüştü.

İlk turda Lille, AEK ve Anderlecht ile

94

95