Previous Page  58-59 / 140 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 58-59 / 140 Next Page
Page Background

lk 12 Dünya Kupası’nın hep birbi-

rinden farklı ülkelerde düzenlen-

mesinin ardından zincir 1986’da

kırılmış ve Meksika bu büyük or-

ganizasyona ikinci kez ev sahipliği

yapma onurunu yaşamıştı. Dört

yıl sonraysa benzer paye İtalya’ya

verilecekti. 1934’te Avrupa kıta-

sındaki ilk kupanın ev sahipliğini

yapan İtalyanlar, bu kez de oyla-

mada SSCB’yi geride bırakmış ve

Dünya Kupası’nı ikinci kez düzen-

leyen ilk Avrupa ülkesi olma hak-

kını kazanmışlardı. Henüz sekiz yıl

önce İspanya’da düzenlenen tur-

nuvada mutlu sona ulaşan İtalya,

1934’te olduğu gibi ev sahipliğini

yapacağı bu turnuvada da şampi-

yonluğu hedefliyordu ve bunu

gerçekleştirmesi halinde de dört

kezle kupayı en çok kazanan

takımolacaktı.

İtalya, ilk turda A Grubu’nda

Çekoslovakya, Avusturya ve ABD

ile mücadele ederken fazla zorlan-

mamış ve oynadığı üç maçı da gol

yemeden kazanarak ikinci tur

vizesi almıştı. Gruptan çıkan diğer

takımsa Çekoslovakya olmuştu.

İlk turun en dikkat çekici takı-

mıysa B Grubu’nda yer alan

Kamerun’du. Turnuvanın açılış

maçında son şampiyon Arjantin’le

karşı karşıya gelen Afrika temsil-

cisi, maçı dokuz kişiyle tamamla-

masına karşın sahadan

Omam-Biyik’in attığı tek golle 1-0

galip ayrılmayı başarmış ve futbol

dünyasını adeta şoka sokmuştu.

Kamerun bir sonraki maçındaysa

Romanya’yı 2-1 devirmeyi başa-

rırken bumaçın en ilginç ayrıntısı,

son yarım saat içinde oyuna giren

38 yaşındaki Roger Milla’nın

Kamerun’un iki golüne de imza

atarak takımına galibiyeti getiren

isim olmasıydı. Afrikalılar son

maçlarında SSCB karşısında

4-0’lık bir yenilgi aldılarsa da bu

grubu lider tamamlamalarına

engel olmadı. Onların ardındansa

Romanya ve Arjantin ikinci tura

yükselirken SSCB turnuvaya veda

etti.

58

59

yuna rağmen kaleci Shilton’dan

önce topa dokunup fileleri havalan-

dırmıştı. Evet, tahmin etmesi zor

olmasa gerek, Maradona topu eliyle

tokatlayarak ağlara göndermişti

fakat maçın Tunuslu hakemi Ali Bin

Nasır’ın gözleri bu önemli ayrıntıyı

yakalayamamıştı. Arjantin 1-0

öndeydi.

Ne var ki, karşılaşmada yaşanacak

sıra dışı olaylar bununla sınırlı de-

ğildi. Tartışmalı golden sadece dört

dakika sonra söz yeniden Marado-

na’daydı. Kendi yarı sahasında orta

yuvarlak yakınlarında topla bulu-

şan süper yıldız bir an için kendisini

Meksika’nın kavurucu sıcağında

değil de Alplerde bir kayak pistinde

zannetmiş olsa gerek, muazzambir

slalomgösterisine başlıyordu. Be-

ardsley, Reid, Butcher ve Fenwick’in

arasından sıyrılarak neredeyse altı

pas üzerine kadar gelen Maradona

son çalımını da kaleci Shilton’a atı-

yor ve topu boş kaleye yollayarak

Arjantin’i 2-0’lık üstünlüğe taşı-

yordu. Maradona beş dakika içeri-

sinde hem tüm zamanların en çok

tartışılan hemde tüm zamanların

en çok beğenilen iki golünü peş

peşe atmıştı! Arjantin’in 10 numara-

sınınmaçtan sonra ilk golün birazı-

nın Maradona’nın kafası, birazının

da Tanrı’nın eli yardımıyla atıldığını

söylemesiyse apayrı bir sansasyon

yaratacaktı.

Yarı finale yükselecek son takımsa,

yine penaltılara kalan bir mücade-

leyle belli oluyor ve Belçika, 1-1

tamamlananmaçın ardından İs-

panya’yı 11 metredeki maharetiyle

eleyerek tarihinde ilk kez son dörde

kalma başarısını gösteriyordu. Yarı

finaldeyse tıpkı dört yıl önceki gibi

Federal Almanya, Fransa’ya rakip

olmuştu. Arjantin de Belçika ile

eşleşmişti. Federal Almanya ile

Fransa arasındaki maç, dört sene

evvelkine kıyasla sönük geçecek,

Almanlar Brehme ve Völler’le bul-

dukları gollerle 2-0 galip gelerek

üst üste ikinci kez Dünya Kupa-

sı’nda finale yükselecekti. Arjantin-

Belçika maçındaysa Maradona’nın

şovu devam ediyordu. Artık herke-

sin kendisini gelmiş geçmiş en iyi

futbolcular arasında görmeye baş-

ladığı Maradona, Belçika karşısında

da ağları iki kez sarsıyor ve takımını

2-0’lık galibiyetle finale taşıyordu.

Belçikalılar, üçüncülükmaçında da

Fransa’ya 4-2 ile boyun eğecekti.

29 Haziran’daki finalde elbette

gözler futbol sihirbazı Maradona’nın

üzerindeydi. Ancak Almanlar da

yıldız oyuncunun yeteneklerinin

farkındaydı ve çoğu zaman kendi-

sine üç kişiyle birdenmarkaj

uygulamaya çalışıyorlardı. Tabiî bu

durumda Arjantin’in diğer oyuncu-

larının fırsatlar yakalamasına yol

açıyordu. NitekimGüney Amerika

temsilcisi ilk golüne 23. dakikada,

savunma oyuncusu Brown’ın bir

duran top organizasyonunda yap-

tığı kafa vuruşuyla kavuşuyordu.

İkinci yarının başlarında da Valdano

farkı ikiye çıkarıyor ve Arjantin’in

şampiyonluğunumüjdeliyordu.

Ancak Almanların da pes etmeye

niyeti yoktu. Önce 74. dakikada

Rummenigge, ardından da 81. daki-

kada Völler’den gelen goller skoru

bir anda dengelemişti. Fakat son

sözü söyleyecek bir isimvardı ki,

o da Maradona’dan başkası değildi.

84. dakikada orta sahada etrafını

saran Almanmuhafız alayı arasın-

dan boşa, Burruchaga’nın koşu yo-

luna öylesine sihirli bir pas çıkardı

ki, Burruchaga’nın tek yapması

gereken topu birkaç adım sürüp

Schumacher’in yanından filelere

yollamaktı. O da aynen bu beklen-

tiyi karşıladı ve Arjantin, maçtan

3-2’lik galibiyetle ayrılarak son üç

turnuvadaki ikinci dünya şampi-

yonluğuna uzandı.

Meksika 1986’nın Dünya Kupaları

tarihinde apayrı bir önemi vardır.

Şöyle ki, gerek o güne kadarki,

gerekse o günden sonraki turnuva-

larda şampiyon olan takımlar kad-

rolarında en az dört veya beş büyük

yıldız barındırmışlardır. Meksika’da

şampiyonluğa ulaşan Arjantin

takımındaysa Maradona haricinde,

uluslararası çaptaki tek önemli isim

34 yaşında ve kariyerinin sonunda

olan Valdano’dur. Bir başka deyişle

Maradona’nın o turnuvadaki per-

formansı, Dünya Kupaları tarihinin

tartışmasız en büyük bireysel

performansıdır.

Maradona ve

Matthaeus

1986 finalinde

İtalya1990 Almanlar rövanşı aldı

İ