lk 12 Dünya Kupası’nın hep birbi-
rinden farklı ülkelerde düzenlen-
mesinin ardından zincir 1986’da
kırılmış ve Meksika bu büyük or-
ganizasyona ikinci kez ev sahipliği
yapma onurunu yaşamıştı. Dört
yıl sonraysa benzer paye İtalya’ya
verilecekti. 1934’te Avrupa kıta-
sındaki ilk kupanın ev sahipliğini
yapan İtalyanlar, bu kez de oyla-
mada SSCB’yi geride bırakmış ve
Dünya Kupası’nı ikinci kez düzen-
leyen ilk Avrupa ülkesi olma hak-
kını kazanmışlardı. Henüz sekiz yıl
önce İspanya’da düzenlenen tur-
nuvada mutlu sona ulaşan İtalya,
1934’te olduğu gibi ev sahipliğini
yapacağı bu turnuvada da şampi-
yonluğu hedefliyordu ve bunu
gerçekleştirmesi halinde de dört
kezle kupayı en çok kazanan
takımolacaktı.
İtalya, ilk turda A Grubu’nda
Çekoslovakya, Avusturya ve ABD
ile mücadele ederken fazla zorlan-
mamış ve oynadığı üç maçı da gol
yemeden kazanarak ikinci tur
vizesi almıştı. Gruptan çıkan diğer
takımsa Çekoslovakya olmuştu.
İlk turun en dikkat çekici takı-
mıysa B Grubu’nda yer alan
Kamerun’du. Turnuvanın açılış
maçında son şampiyon Arjantin’le
karşı karşıya gelen Afrika temsil-
cisi, maçı dokuz kişiyle tamamla-
masına karşın sahadan
Omam-Biyik’in attığı tek golle 1-0
galip ayrılmayı başarmış ve futbol
dünyasını adeta şoka sokmuştu.
Kamerun bir sonraki maçındaysa
Romanya’yı 2-1 devirmeyi başa-
rırken bumaçın en ilginç ayrıntısı,
son yarım saat içinde oyuna giren
38 yaşındaki Roger Milla’nın
Kamerun’un iki golüne de imza
atarak takımına galibiyeti getiren
isim olmasıydı. Afrikalılar son
maçlarında SSCB karşısında
4-0’lık bir yenilgi aldılarsa da bu
grubu lider tamamlamalarına
engel olmadı. Onların ardındansa
Romanya ve Arjantin ikinci tura
yükselirken SSCB turnuvaya veda
etti.
58
59
yuna rağmen kaleci Shilton’dan
önce topa dokunup fileleri havalan-
dırmıştı. Evet, tahmin etmesi zor
olmasa gerek, Maradona topu eliyle
tokatlayarak ağlara göndermişti
fakat maçın Tunuslu hakemi Ali Bin
Nasır’ın gözleri bu önemli ayrıntıyı
yakalayamamıştı. Arjantin 1-0
öndeydi.
Ne var ki, karşılaşmada yaşanacak
sıra dışı olaylar bununla sınırlı de-
ğildi. Tartışmalı golden sadece dört
dakika sonra söz yeniden Marado-
na’daydı. Kendi yarı sahasında orta
yuvarlak yakınlarında topla bulu-
şan süper yıldız bir an için kendisini
Meksika’nın kavurucu sıcağında
değil de Alplerde bir kayak pistinde
zannetmiş olsa gerek, muazzambir
slalomgösterisine başlıyordu. Be-
ardsley, Reid, Butcher ve Fenwick’in
arasından sıyrılarak neredeyse altı
pas üzerine kadar gelen Maradona
son çalımını da kaleci Shilton’a atı-
yor ve topu boş kaleye yollayarak
Arjantin’i 2-0’lık üstünlüğe taşı-
yordu. Maradona beş dakika içeri-
sinde hem tüm zamanların en çok
tartışılan hemde tüm zamanların
en çok beğenilen iki golünü peş
peşe atmıştı! Arjantin’in 10 numara-
sınınmaçtan sonra ilk golün birazı-
nın Maradona’nın kafası, birazının
da Tanrı’nın eli yardımıyla atıldığını
söylemesiyse apayrı bir sansasyon
yaratacaktı.
Yarı finale yükselecek son takımsa,
yine penaltılara kalan bir mücade-
leyle belli oluyor ve Belçika, 1-1
tamamlananmaçın ardından İs-
panya’yı 11 metredeki maharetiyle
eleyerek tarihinde ilk kez son dörde
kalma başarısını gösteriyordu. Yarı
finaldeyse tıpkı dört yıl önceki gibi
Federal Almanya, Fransa’ya rakip
olmuştu. Arjantin de Belçika ile
eşleşmişti. Federal Almanya ile
Fransa arasındaki maç, dört sene
evvelkine kıyasla sönük geçecek,
Almanlar Brehme ve Völler’le bul-
dukları gollerle 2-0 galip gelerek
üst üste ikinci kez Dünya Kupa-
sı’nda finale yükselecekti. Arjantin-
Belçika maçındaysa Maradona’nın
şovu devam ediyordu. Artık herke-
sin kendisini gelmiş geçmiş en iyi
futbolcular arasında görmeye baş-
ladığı Maradona, Belçika karşısında
da ağları iki kez sarsıyor ve takımını
2-0’lık galibiyetle finale taşıyordu.
Belçikalılar, üçüncülükmaçında da
Fransa’ya 4-2 ile boyun eğecekti.
29 Haziran’daki finalde elbette
gözler futbol sihirbazı Maradona’nın
üzerindeydi. Ancak Almanlar da
yıldız oyuncunun yeteneklerinin
farkındaydı ve çoğu zaman kendi-
sine üç kişiyle birdenmarkaj
uygulamaya çalışıyorlardı. Tabiî bu
durumda Arjantin’in diğer oyuncu-
larının fırsatlar yakalamasına yol
açıyordu. NitekimGüney Amerika
temsilcisi ilk golüne 23. dakikada,
savunma oyuncusu Brown’ın bir
duran top organizasyonunda yap-
tığı kafa vuruşuyla kavuşuyordu.
İkinci yarının başlarında da Valdano
farkı ikiye çıkarıyor ve Arjantin’in
şampiyonluğunumüjdeliyordu.
Ancak Almanların da pes etmeye
niyeti yoktu. Önce 74. dakikada
Rummenigge, ardından da 81. daki-
kada Völler’den gelen goller skoru
bir anda dengelemişti. Fakat son
sözü söyleyecek bir isimvardı ki,
o da Maradona’dan başkası değildi.
84. dakikada orta sahada etrafını
saran Almanmuhafız alayı arasın-
dan boşa, Burruchaga’nın koşu yo-
luna öylesine sihirli bir pas çıkardı
ki, Burruchaga’nın tek yapması
gereken topu birkaç adım sürüp
Schumacher’in yanından filelere
yollamaktı. O da aynen bu beklen-
tiyi karşıladı ve Arjantin, maçtan
3-2’lik galibiyetle ayrılarak son üç
turnuvadaki ikinci dünya şampi-
yonluğuna uzandı.
Meksika 1986’nın Dünya Kupaları
tarihinde apayrı bir önemi vardır.
Şöyle ki, gerek o güne kadarki,
gerekse o günden sonraki turnuva-
larda şampiyon olan takımlar kad-
rolarında en az dört veya beş büyük
yıldız barındırmışlardır. Meksika’da
şampiyonluğa ulaşan Arjantin
takımındaysa Maradona haricinde,
uluslararası çaptaki tek önemli isim
34 yaşında ve kariyerinin sonunda
olan Valdano’dur. Bir başka deyişle
Maradona’nın o turnuvadaki per-
formansı, Dünya Kupaları tarihinin
tartışmasız en büyük bireysel
performansıdır.
Maradona ve
Matthaeus
1986 finalinde
İtalya1990 Almanlar rövanşı aldı
İ