

finalde Leeds United’la karşı
karşıya gelmiş, Zagreb’de 2-0
kazandığı ilkmaçın ardından İngil-
tere’deki rövanşta da 0-0’lık bir
beraberlik elde ederek kupayı
Yugoslavya’ya getirmişti.
Dinamo’nun özellikle yarı finalde,
Frankfurt deplasmanında ilkmaçı
3-0 kaybettikten sonra Zagreb’deki
rövanşı uzatmalarda 4-0 kazana-
rak finale çıkmasıysa Yugoslav
futbolunun en epik hikâyelerinden
biri olarak tarihteki yerini almıştı.
Yugoslav kulüplerinin bir sonraki
sefer Avrupa’da bir kupa almaya
yaklaşmasıysa 1978-79 sezonunda,
UEFA Kupası’nda olacaktı. Bu kez
Kızılyıldız; Dinamo Berlin, Sporting
Gijon, Arsenal, West Bromwich ve
Hertha Berlin’i eleyerek adını finale
yazdırmıştı. Finaldeyse Kızılyıldız’ın
karşısına o dönemde Avrupa’nın en
istimüzerindeki takımlarından biri
olan Borussia Mönchengladbach
çıkmıştı. Belgrad’daki ilkmaç,
Kızılyıldız’ın 1-0 öne geçmesine
karşın 1-1 sonuçlanırken,
Almanya’daki rövanşta Gladbach
tek golle galip gelmeyi başarıyor
ve böylece Yugoslav ekipleri bir
Avrupa kupasını daha ellerinden
kaçırmış oluyordu.
1980’lerinse Yugoslav futbolu adına
pek parlak geçtiği söylenemezdi.
Millî takım 1982 Dünya Kupası ile
1984 Avrupa Şampiyonası’na katıl-
mıştı belki ama iki turnuvada da ilk
turda elenmişti. Hele hele üç maçta
üç mağlubiyet aldıkları ve kalele-
rinde de 10 gol gördükleri EURO 84
onlar için tambir facia olmuştu.
Kulüpler düzeyinde de Avrupa
kupalarında herhangi bir Yugoslav
takımı final görememişti. Zeljezni-
car’ın 1984-85 sezonunda UEFA
Kupası’nda oynadığı yarı final ise
teselli ikramiyesinden fazlaca bir
anlam ifade etmeyecekti.
Gençlerde gelen dünya
şampiyonluğu
Ancak 1980’lerin sonuna gelindi-
ğinde Yugoslav futbolunun çehre-
sini değiştirebilecek düzeyde bir
jenerasyon da ortaya çıkmaktaydı.
1987’de Şili’de düzenlenen Dünya
Gençler Şampiyonası’nda genç millî
takımları şampiyonluğa ulaşarak
Yugoslavya’nın o seviyedeki en
büyük başarısını elde etmişti.
Turnuvada finale kadar oynadığı
beş maçı da kazanan ve bunlardan
birinde Brezilya’yı da 2-1 mağlup
eden Yugoslavya, finaldeyse Fede-
ral Almanya’yı 1-1 biten 120 dakika
sonrasında penaltılarla devirerek
mutlu sona ulaşmıştı. Kimler yoktu
ki o kadroda? Robert Jarni, Igor Sti-
mac, Zvonimir Boban, Robert Prosi-
necki, Predrag Mijatovic ve Davor
Suker gibi ileriki yıllarda Avrupa
futboluna damga vuracak şöhretle-
rin yolu hep o kadrodan geçmişti.
Ne var ki bu kadronun, A takımlar
düzeyinde kendisini tam anlamıyla
gösterebilmesi için zaman yeterli
olmayacaktı, zira ülke olarak
Yugoslavya sona doğru geliyordu.
Aslında Yugoslavya’yı uzun yıllar
boyu bir arada tutan başlıca unsur,
sosyalist cumhuriyetin kurucula-
rından olan ve 35 yılı aşkın bir süre
boyunca ülkeyi yöneten Mareşal
Tito’ydu. Tito’nun 4 Mayıs 1980’de
hayatını kaybetmesinden sonra
ülkede milliyetçi akımlar da günden
güne güçlenmeye başlamıştı. Buna,
1980’lerin sonuna doğru Doğu Av-
rupa’da sosyalizmin gitgide zayıfla-
ması da eklenince (her ne kadar
Yugoslavya Doğu Bloku üyesi ol-
masa da) ülkenin yakın gelecekte
parçalanması artık kaçınılmaz bir
hal almıştı.
Dinamo Zagreb-Kızılyıldız
meydanmuharebesi
Yugoslavya’nın parçalanacağına
dair siyasi hayatta birçok işaret
gösterilebilirdi belki ama günlük
hayatta bu işaretlerden en belirgin-
lerinden biri, yeşil sahalarda
yaşanacaktı. Söz konusu hadise,
13 Mayıs 1990 tarihinde oynanan
Dinamo Zagreb-Kızılyıldız maçında
yaşanıyordu. Maçtan kısa bir süre
önce Yugoslavya’da II. Dünya Savaşı
sonrasındaki ilk çok partili seçim-
lere gidilmişti ve 6 Mayıs’taki ikinci
tur seçimlerde de Hırvatistan’da
milliyetçi Franjo Tudjman’ın önder-
liğini yaptığı Hırvat Demokratik
Birlik Partisi birinci gelmişti. Hırva-
tistan’ın bağımsızlığından yana
olan Tudjman’ın zaferi, ülkede Sırp-
larla Hırvatlar arasındaki gerilimi de
arttırmıştı. Bir Hırvat takımı olan
Dinamo Zagreb ile Sırp Kızılyıldız
arasındaki maç da bu gergin or-
tamda oynanacaktı.
Karşılaşma öncesinde Belgrad’dan
Kızılyıldız’ın Delije taraftar grubuna
mensup üç bin kişinin Zagreb’e gel-
mesi, zaten ortalığın karışabilece-
ğine delaletti. Gruba, aynı zamanda
gönüllü bir Sırp paramiliter grubu-
nun da elebaşı olan Zeljko Raznato-
vic’in, nam-ı diğer Arkan’ın liderlik
etmesiyse aslında ortalığın karış-
mamasının sürpriz olacağını gös-
termekteydi. NitekimDelije’nin
Zagreb’e varmasından kısa bir süre
sonra şehrin sokaklarında Delije
üyeleriyle Dinamo Zagreb’in
taraftar grubu olan Bad Blue Boys
üyeleri arasında çatışmalar baş
göstermişti.
Söz konusu iki grubun, Maksimir
Stadı’nın tribünlerinde rahat dur-
ması da elbette beklenecek şey de-
ğildi. Öyle de olmuştu. Daha maç
başlamadan Delije üyeleri polis ba-
rikatını aşarak Bad Blue Boys üye-
lerinin üzerine saldırmış, diğer
yandaki Bad Blue Boys üyeleriyse
sahaya inip Delije’nin olduğu tri-
bünlere girmeye çalışmış ve ortalık
arapsaçına dönmüştü. Kavga esna-
sında bir Bad Blue Boys üyesini
coplayan bir polisi tekmeleyen
Dinamolu Zvonimir Boban ise bu
olaydan sonra Hırvatistan’da adeta
ulusal kahramana dönüşecekti.
Böyle bir ortamda maçın oynana-
madığını söylememize ise herhalde
gerek yok! İşin ironik tarafı, biraz
önce bahsedilen dünya şampiyonu
genç millî takımın yıldızlarından
Robert Prosinecki, bir Hırvat
olmasına karşın Kızılyıldız forması
giymekteydi ve ertesi sezon Kızıl-
yıldız’ın Şampiyon Kulüpler Kupası
şampiyonluğunda da kilit isimler-
den birisi olacaktı.
Milan’ı sisli hava kurtardı
Dinamo Zagreb-Kızılyıldız meydan
muharebesinden sadece dört hafta
sonra Yugoslavya Millî Takımı, 1990
Dünya Kupası için İtalya’nın yolunu
tutmuştu. Yugoslavya turnuvada
son şampiyon Arjantin’e çeyrek fi-
nalde penaltı atışları sonrasında
elenecekti. 28 yıl önceki dördüncü-
lükten sonra yarı finalin bu kez kıl
payıyla kaçırılmış olması, önem-
senmeyecek bir başarı olarak görü-
lemezdi elbet ama Yugoslav futbolu
zirveye, Yugoslavya bitmek üzerey-
ken çıkacaktı.
Kızılyıldız, Avrupa şampiyonluğun-
dan iki yıl önce, 1988-89 sezonunda
da aslında böylesi bir başarıyı elde
edebilecek potansiyelde olduğunu
göstermişti. Şampiyon Kulüpler
Kupası ikinci turunda İtalyan şam-
piyonu Milan ile eşleşen kırmızı-
beyazlılar, Milano’daki ilkmaçta
Dragan Stojkovic’in golüyle öne
geçmiş, 90 dakika sonunda da
Belgrad’a 1-1’lik beraberlikle dön-
müştü. İki hafta sonraki rövanş
maçında da işler Kızılyıldız’ın iste-
diği gibi gidiyordu. İkinci devrenin
başlarında Dejan Savicevic’ten
gelen gol, Yugoslav şampiyonuna
1-0’lık üstünlüğü getirmişti, üstelik
Milan, Paolo Virdis’in atılması nede-
niyle oyuna 10 kişi devam etmek-
teydi. Ancak sahaya, görüş mesafe-
sini neredeyse tamamen sıfırlayan
bir sis çökmesi nedeniyle karşı-
laşma 65. dakikada tatil edildi.
Şili’de 1987’de dünya gençler şampiyonu olan Jarni’li, Stimac’lı,
Boban’lı, Prosinecki’li, Suker’li, Mijatovic’li Yugoslavya...
Dinamo Zagreb-Kızılyıldız maçında dayak yiyen Dinamolu taraftarı korumak
isteyen Boban, tekme attığı polisin copundan nasibini alıyor....
Milanmaçının sis sebebiyle yarıda kalması,
Kızılyıldız’ı bir kupa zaferinden etmişti.
92
93