Previous Page  24-25 / 120 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 24-25 / 120 Next Page
Page Background

yerleşiyor ve İspanyolların pas tra-

fiğinin tehlikeli bölgelere kolay

ulaşmasına izin vermiyordu. Buna

rağmen İspanyollar Morata’nın

uzaktan çektiği şutta, Jordi Alba’nın

ön direğe yaptığı ortada Hakan Bal-

ta’nın son andaki müdahalesiyle di-

reğe çarpıp kornere giden topta,

Pique’nin altı pasın önünde bomboş

kalıp yaptığı kafa vuruşunda topu

auta göndermesinde gole oldukça

yaklaşmıştı.

İlk yarım saatlik bu bölümde bizim

rakip kale önünde görüntü verdiği-

miz iki pozisyon ise Hakan Çalha-

noğlu’nun biri uzaktan şut, diğeri de

serbest vuruştan olmak üzere

İspanya kalesine yönelttiği ancak

isabet sağlamayan iki denemeydi.

Bu arada İspanyollar pas trafiklerini

giderek hızlandırmaya, özellikle iki

bekimizin arkasına kaçırdıkları

oyuncularla tehlikeli ataklarını art-

tırmaya başlamıştı. İki fırsatı kulla-

namayan sol açıkları Nolito’nun

34’üncü dakikada arka direğe kes-

tiği topa santrforları Alvaro Morata

iye yükseliyor ve Boğaları 1-0 öne

geçiriyordu. Bu golün şokunu atla-

tamadan, üç dakika sonra ikinci

golü de kalemizde görmek ise

sonrasında yelkenleri tamamen in-

dirmemize yol açacaktı. Skorboard

37’nci dakikayı gösterirken Fabre-

gas’ın savunmamızın arkasına

gönderdiği topu Mehmet Topal

uzaklaştıramıyor, onun kafasından

penaltı noktasına inen topu Nolito

yerden bir vuruşla Volkan Baba-

can’ın sağından filelerle buluşturu-

yor ve ilk yarı 2-0 yenilgimizle

tamamlanıyordu.

Fatih Terim’in oyuna ilkmüdahalesi

ikinci yarının hemen başında geldi.

Hakan Çalhanoğlu oyundan alın-

mış, İspanyolların beklerimizin

arkasına sarkmasını engellemek

üzerine Ozan Tufan, Gökhan

Gönül’ün önüne çekilmiş, orta alan

ise Nuri Şahin’le takviye edilmişti.

Fakat bu değişikliğin semeresini

henüz alamadan 48’de üçüncü İs-

panyol golünü de kalemizde gördük.

İspanyol takımının ince işçisi Inies-

ta’nın derin bir pasla savunma ar-

kasında buluşturduğu Jordi Alba

topu içeri çeviriyor, Morata’ya ise

sadece vurmak kalıyordu. Ancak

Alba topla buluştuğu anda ofsayt-

taydı ve Sırp hakemler ne yazık ki

pozisyonu atlamıştı.

Zaten yediği ilk iki golün ardından

adeta tepki veremeyen bir hastaya

dönüşen, bu arada kaptan Arda Tu-

ran’a yönelik tribünlerden yükselen

protesto sesleriyle iyice morali bo-

zulan Millî Takımımız içinmaç bit-

miş gibiydi. Neyse ki İspanyollar da

aynı düşüncedeydi. Maçı kazandık-

larından ve artık ikinci tura geçtik-

lerinin emindiler. Sonrasını da çok

zorlamadılar. Buna karşılıkmillîle-

rimiz Burak Yılmaz ve Olcay Şa-

han’la iki kez rakip kaleye yaklaşsa

da isabet sağlayacak vuruşlar ya-

pamadı.

Hakemin bitiş düdüğü çaldığında,

bizden 3.5 kilometre daha fazla

koşan İspanya 3-0 kazanmıştı. Mil-

lîlerimiz için ise yola devam edebil-

mek için geriye tek bir şans

kalmıştı; Çek Cumhuriyeti’ni yenip

üçüncülüğü elde etmek ve diğer

gruplardan da gönlümüze göre so-

nuçlar çıkmasını beklemek. Tabiî

bunun için de “bırakmaktan” ve

“vazgeçmekten” vazgeçmek!

Şimdi bu iki kelime üzerine Fatih

Hocanınmaç sonundaki sözlerine

kulak verelim:

“Oyunculuk ve teknik adamlık

kariyerimde ve özel hayatımda

bırakmayı ve vazgeçmeyi hiç kabul

etmedim. Bırakanla ve vazgeçenle

hiç uzlaşamadım. Bugünkü sonuç,

bırakan, vazgeçen ve başlamadan

bitiren bir Millî Takım performan-

sıydı. Ne bugün ne de başka zaman

bunu kabul edebileceğimi sanmı-

yorum. Gereği neyse yapacağım-

dan emin olabilirsiniz. Seven,

sevmeyen, destek olan veya

olmayan kim varsa herkesten

Allah razı olsun. Gruptaki son

maçımızda da desteğinizi bizden

esirgemeyin. Kendim ve takımım

adına samimiyetle çok üzgün

olduğumu ifade etmek istiyorum.

Gereğini yapacağımdan kimsenin

şüphesi olmasın.”

24