Previous Page  80-81 / 168 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 80-81 / 168 Next Page
Page Background

ve toparlanma emaresi göstermişti

belki ama yaz transfer döneminde

Rioch ile yönetim arasında, transfer

harcamaları konusunda yaşanan

anlaşmazlık, bir teknik direktör

ayrılığına daha yol açmıştı.

Cruyff derken,

Wenger geldi

Rioch’un gidişi sonrasında Arsenal,

beş hafta boyunca yeni teknik di-

rektörünü aradı. Başlangıçta iddia-

lar, Barcelona’dan ayrılan Johan

Cruyff’un, Arsenal’in başına geçe-

ceği yönündeydi. Ancak 22 Eylül

1996’ya gelindiğinde kulüp yönetimi,

Fransız teknik adamArseneWen-

ger ile anlaştıklarını açıklıyordu.

Wenger, teknik direktörlük kariye-

rinde şöhret basamaklarını,

1987’den 1994’e kadar çalıştırdığı

Monaco’da tırmanmıştı. Prenslik

ekibindeki ilk sezonunda lig şampi-

yonluğu yaşayanWenger,

1992’deyse takımını Kupa Galipleri

Kupası’nda finale taşımış fakat bu

son düzlükteWerder Bremen enge-

line takılmıştı. Wenger 1995-96

sezonundaysa Japonya’da, Nagoya

Grampus Eight’i çalıştırmıştı.

Wenger’in Arsenal’de işbaşı yaptığı

dönem, İngiltere’de, bugünkünün

aksine, Ada dışından gelen teknik

adamlara nadiren rastlanan bir dö-

nemdi. Söz konusu sezondaWenger

haricindeki Adalı olmayan tek tek-

nik adam, Chelsea’nin başındaki

Ruud Gullit’ti. AyrıcaWenger, Arse-

nal’in da Birleşik Krallık dışından

gelen ilk teknik direktörü olmuştu.

ZatenWenger ile Gullit haricinde

daha önce Josef Venglos, Aston

Villa’yı 1990-91 sezonunda, Osvaldo

Ardiles de Tottenham’ı 1993-94 se-

zonunda çalıştırmış, İngiliz takımla-

rında Adalı olmayan başka teknik

adamlar henüz görev almamıştı.

İngilizlerin teknik adam seçiminde

o güne dek göstermekte olduğu bu

tutucu tavır, Wenger’in Arsenal’in

başına geçtiği açıklandığında büyük

bir kısmın Fransız teknik adama

dudak bükmesine de neden

olmuştu. Taraftarların çoğu zaten

kendisini tanımıyordu. Basında da

bir Fransızın Arsenal’i yönetecek

olmasını eleştirenlerin sayısı az

değildi. Hatta futbolcuların bile

önemli bir bölümü, daha sonraki

yıllarda, Wenger’i ilk gördüklerinde

kendisini teknik direktörden çok bir

lise öğretmenine benzettiklerini

ve George Grahamkadar başarılı

olmasına ihtimal vermediklerini

itiraf edeceklerdi.

Önyargıları bir bir yıktı

Wenger, hakkındaki olumsuz ön-

yargılara rağmen, İngiliz futboluna

birçok yeniliği de getirecek ve

takımı da kısa süre içinde bunların

faydasını görecekti. Antrenman

teknikleri çok daha fazla istatistiğe

ve bilimsel verilere dayalıydı. Bu

sayede oyuncular hakkında detaylı

bireysel analizler de yapabiliyordu.

Üstüne üstlük futbolcularının ye-

diklerinden içtiklerine kadar karışı-

yordu ve söylediklerinin altında hep

somut nedenlere dayalı açıklamalar

vardı. Futbolcular maçlardan önce

neden karbonhidrat ağırlıklı beslen-

meli, kırmızı et yerine neden beyaz

et tüketmeli, neden bira içmemeli,

neden abur cubur yememeli, hepsi-

nin bilimsel bir şekilde izahatını

vermekteydi. İlk başlarda onun bu

yaklaşımı da tiye alınmıştı fakat

zamanla, söylediklerinde ne denli

haklı olduğu, sözünü dinleyen

futbolcuların dinlemeyenlere göre

gözle görülür biçimde daha fit

olmasının görülmesiyle net bir

biçimde anlaşılacaktı.

Arsenal, ArseneWenger yönetimin-

deki ilk sezonunda, ligi üçüncü

sırada bitiriyordu. Şampiyon Manc-

hester United’ın yedi puan gerisinde

kalmışlardı. AncakWenger resmi

olarak görevine 1 Ekim’de başladığı

için yaz transfer dönemini kaçırmış

ve kış transfer döneminde de

sadece John Hartson’ı West Ham

United’a gönderip yerine Paris St.

Germain’den 18 yaşındaki Nicolas

Anelka’yı getirebilmişti. Bu durum

da göz önüne alındığında, Fransız

teknik adamın performansı olumlu

görünmekteydi.

1997-98 sezonu öncesindeWen-

ger’in en önemli transferleri Marc

Overmars ile Emmanuel Petit

olmuştu. Lige çok iyi başlayan

Arsenal ilk 12 hafta yenilgi yüzü

görmezken bu dönemde beş haftayı

da liderlik koltuğunda geçmişti.

Ancak sonraki altı maçının dördünü

kaybeden Topçular, kendilerini bir

anda ufak çaplı bir krizin içinde

bulmuşlardı. Arsenal’ın Avrupa

macerasıysa çok kısa sürmüş ve

takımhenüz ilk turda, PAOK’a şok

bir biçimde elenmişti. Haliyle Aralık

ortasına gelindiğindeWenger

eleştiri oklarını iyice üzerinde

toplamaya başlamıştı.

Ada dışından gelen

ilk şampiyon

Ancak Arsenal bundan sonra müt-

hiş bir çıkış yakalayacak ve oyna-

dığı 18 maçın 15’ini kazanıp üçünde

de berabere kalarak bitime iki hafta

kala şampiyonluğunu ilân edecekti.

Wenger’in öğrencileri ayrıca sezon

içerisinde, önceki yılın şampiyonu

Manchester United’ı da oynadıkları

iki maçta da mağlup etmeyi bilmişti.

Buna ek olarak Arsenal, Federasyon

Kupası’nı da finalde Newcastle’ı 2-0

yenerek kazanacak ve 1970-71 se-

zonundan sonra tarihinde ikinci kez

‘duble’ yapacaktı. Wenger de İngiliz

futbolunda lig şampiyonluğu yaşa-

yan Ada dışından ilk teknik adam

olmanın gururunu yaşıyordu.

Sonraki üç sezondaysa Arsenal,

Manchester United’ın gerisinde ligi

hep ikinci sırada kalacaktı. Takımbu

dönemde Federasyon Kupası veya

Lig Kupası’nı da kazanamazken,

Şampiyonlar Ligi’nde de sadece bir

kez çeyrek final görebilmişti. Şam-

piyonlar Ligi’ne ilk turda veda ettiği

1999-2000 sezonundaysa yoluna

UEFA Kupası’nda devam etmiş fakat

burada da finalde Galatasaray’a

penaltılarla boyun eğmişti. Yine de

bu süre zarfında Thierry Henry,

Robert Pires, Freddie Ljungberg,

SylvainWiltord ve Nwankwo Kanu

gibi isimler kadroya dâhil edilmişti

ve bu takviyelerle birlikte Arsenal’in

çok geçmeden Avrupa futboluna

damga vurabileceği düşünülüyor, bu

daWenger’in kredisini arttırıyordu.

Arsenal’den beklenen bu atılım,

2001-2002 sezonunda geldi. Sezon

öncesinde Sol Campbell, Kolo Toure

ve Giovanni van Bronckhorst ile

kadrosunu takviye eden Topçular,

özellikle Aralık sonundan itibaren

ligde rakip tanımayacaktı. 18 Ara-

lık’a kadar oynadığı 17 maçta üç kez

yenilen, altı kez de berabere kalan

Arsenal, bu tarihten sonraysa kalan

21 maçta 18 kez kazandı ve sadece

üç defa berabere kaldı. Hatta ligin

son 13 maçının tamamını kazanan

Wenger’in öğrencileri, bu 13 maçta

kalesinde de yalnızca altı gole izin

verdi. Londra ekibi böylece Liverpo-

ol’un yedi puan önünde şampiyon-

luğa ulaşıyordu. Ayrıca Federasyon

Kupası’nı da finalde Chelsea’yi 2-0

yenip kazanmışlardı. Sezonun belki

de tek tatsız yanı, Şampiyonlar Ligi

2. tur grup aşamasında Leverkusen

ile Deportivo’nun gerisinde kalına-

rak turnuvaya biraz erken veda

edilmesiydi.

Yenilgisiz gelen efsane

şampiyonluk

Ertesi sezon Arsenal ligde bir adım

gerileyip ikinci sırada kaldıysa da

Federasyon Kupası’nı üst üste ikinci

kez kazanacaktı. Topçular tarihleri-

nin belki de en parlak günleriniyse

2003-2004 sezonunda yaşadı. Se-

80

81