ve toparlanma emaresi göstermişti
belki ama yaz transfer döneminde
Rioch ile yönetim arasında, transfer
harcamaları konusunda yaşanan
anlaşmazlık, bir teknik direktör
ayrılığına daha yol açmıştı.
Cruyff derken,
Wenger geldi
Rioch’un gidişi sonrasında Arsenal,
beş hafta boyunca yeni teknik di-
rektörünü aradı. Başlangıçta iddia-
lar, Barcelona’dan ayrılan Johan
Cruyff’un, Arsenal’in başına geçe-
ceği yönündeydi. Ancak 22 Eylül
1996’ya gelindiğinde kulüp yönetimi,
Fransız teknik adamArseneWen-
ger ile anlaştıklarını açıklıyordu.
Wenger, teknik direktörlük kariye-
rinde şöhret basamaklarını,
1987’den 1994’e kadar çalıştırdığı
Monaco’da tırmanmıştı. Prenslik
ekibindeki ilk sezonunda lig şampi-
yonluğu yaşayanWenger,
1992’deyse takımını Kupa Galipleri
Kupası’nda finale taşımış fakat bu
son düzlükteWerder Bremen enge-
line takılmıştı. Wenger 1995-96
sezonundaysa Japonya’da, Nagoya
Grampus Eight’i çalıştırmıştı.
Wenger’in Arsenal’de işbaşı yaptığı
dönem, İngiltere’de, bugünkünün
aksine, Ada dışından gelen teknik
adamlara nadiren rastlanan bir dö-
nemdi. Söz konusu sezondaWenger
haricindeki Adalı olmayan tek tek-
nik adam, Chelsea’nin başındaki
Ruud Gullit’ti. AyrıcaWenger, Arse-
nal’in da Birleşik Krallık dışından
gelen ilk teknik direktörü olmuştu.
ZatenWenger ile Gullit haricinde
daha önce Josef Venglos, Aston
Villa’yı 1990-91 sezonunda, Osvaldo
Ardiles de Tottenham’ı 1993-94 se-
zonunda çalıştırmış, İngiliz takımla-
rında Adalı olmayan başka teknik
adamlar henüz görev almamıştı.
İngilizlerin teknik adam seçiminde
o güne dek göstermekte olduğu bu
tutucu tavır, Wenger’in Arsenal’in
başına geçtiği açıklandığında büyük
bir kısmın Fransız teknik adama
dudak bükmesine de neden
olmuştu. Taraftarların çoğu zaten
kendisini tanımıyordu. Basında da
bir Fransızın Arsenal’i yönetecek
olmasını eleştirenlerin sayısı az
değildi. Hatta futbolcuların bile
önemli bir bölümü, daha sonraki
yıllarda, Wenger’i ilk gördüklerinde
kendisini teknik direktörden çok bir
lise öğretmenine benzettiklerini
ve George Grahamkadar başarılı
olmasına ihtimal vermediklerini
itiraf edeceklerdi.
Önyargıları bir bir yıktı
Wenger, hakkındaki olumsuz ön-
yargılara rağmen, İngiliz futboluna
birçok yeniliği de getirecek ve
takımı da kısa süre içinde bunların
faydasını görecekti. Antrenman
teknikleri çok daha fazla istatistiğe
ve bilimsel verilere dayalıydı. Bu
sayede oyuncular hakkında detaylı
bireysel analizler de yapabiliyordu.
Üstüne üstlük futbolcularının ye-
diklerinden içtiklerine kadar karışı-
yordu ve söylediklerinin altında hep
somut nedenlere dayalı açıklamalar
vardı. Futbolcular maçlardan önce
neden karbonhidrat ağırlıklı beslen-
meli, kırmızı et yerine neden beyaz
et tüketmeli, neden bira içmemeli,
neden abur cubur yememeli, hepsi-
nin bilimsel bir şekilde izahatını
vermekteydi. İlk başlarda onun bu
yaklaşımı da tiye alınmıştı fakat
zamanla, söylediklerinde ne denli
haklı olduğu, sözünü dinleyen
futbolcuların dinlemeyenlere göre
gözle görülür biçimde daha fit
olmasının görülmesiyle net bir
biçimde anlaşılacaktı.
Arsenal, ArseneWenger yönetimin-
deki ilk sezonunda, ligi üçüncü
sırada bitiriyordu. Şampiyon Manc-
hester United’ın yedi puan gerisinde
kalmışlardı. AncakWenger resmi
olarak görevine 1 Ekim’de başladığı
için yaz transfer dönemini kaçırmış
ve kış transfer döneminde de
sadece John Hartson’ı West Ham
United’a gönderip yerine Paris St.
Germain’den 18 yaşındaki Nicolas
Anelka’yı getirebilmişti. Bu durum
da göz önüne alındığında, Fransız
teknik adamın performansı olumlu
görünmekteydi.
1997-98 sezonu öncesindeWen-
ger’in en önemli transferleri Marc
Overmars ile Emmanuel Petit
olmuştu. Lige çok iyi başlayan
Arsenal ilk 12 hafta yenilgi yüzü
görmezken bu dönemde beş haftayı
da liderlik koltuğunda geçmişti.
Ancak sonraki altı maçının dördünü
kaybeden Topçular, kendilerini bir
anda ufak çaplı bir krizin içinde
bulmuşlardı. Arsenal’ın Avrupa
macerasıysa çok kısa sürmüş ve
takımhenüz ilk turda, PAOK’a şok
bir biçimde elenmişti. Haliyle Aralık
ortasına gelindiğindeWenger
eleştiri oklarını iyice üzerinde
toplamaya başlamıştı.
Ada dışından gelen
ilk şampiyon
Ancak Arsenal bundan sonra müt-
hiş bir çıkış yakalayacak ve oyna-
dığı 18 maçın 15’ini kazanıp üçünde
de berabere kalarak bitime iki hafta
kala şampiyonluğunu ilân edecekti.
Wenger’in öğrencileri ayrıca sezon
içerisinde, önceki yılın şampiyonu
Manchester United’ı da oynadıkları
iki maçta da mağlup etmeyi bilmişti.
Buna ek olarak Arsenal, Federasyon
Kupası’nı da finalde Newcastle’ı 2-0
yenerek kazanacak ve 1970-71 se-
zonundan sonra tarihinde ikinci kez
‘duble’ yapacaktı. Wenger de İngiliz
futbolunda lig şampiyonluğu yaşa-
yan Ada dışından ilk teknik adam
olmanın gururunu yaşıyordu.
Sonraki üç sezondaysa Arsenal,
Manchester United’ın gerisinde ligi
hep ikinci sırada kalacaktı. Takımbu
dönemde Federasyon Kupası veya
Lig Kupası’nı da kazanamazken,
Şampiyonlar Ligi’nde de sadece bir
kez çeyrek final görebilmişti. Şam-
piyonlar Ligi’ne ilk turda veda ettiği
1999-2000 sezonundaysa yoluna
UEFA Kupası’nda devam etmiş fakat
burada da finalde Galatasaray’a
penaltılarla boyun eğmişti. Yine de
bu süre zarfında Thierry Henry,
Robert Pires, Freddie Ljungberg,
SylvainWiltord ve Nwankwo Kanu
gibi isimler kadroya dâhil edilmişti
ve bu takviyelerle birlikte Arsenal’in
çok geçmeden Avrupa futboluna
damga vurabileceği düşünülüyor, bu
daWenger’in kredisini arttırıyordu.
Arsenal’den beklenen bu atılım,
2001-2002 sezonunda geldi. Sezon
öncesinde Sol Campbell, Kolo Toure
ve Giovanni van Bronckhorst ile
kadrosunu takviye eden Topçular,
özellikle Aralık sonundan itibaren
ligde rakip tanımayacaktı. 18 Ara-
lık’a kadar oynadığı 17 maçta üç kez
yenilen, altı kez de berabere kalan
Arsenal, bu tarihten sonraysa kalan
21 maçta 18 kez kazandı ve sadece
üç defa berabere kaldı. Hatta ligin
son 13 maçının tamamını kazanan
Wenger’in öğrencileri, bu 13 maçta
kalesinde de yalnızca altı gole izin
verdi. Londra ekibi böylece Liverpo-
ol’un yedi puan önünde şampiyon-
luğa ulaşıyordu. Ayrıca Federasyon
Kupası’nı da finalde Chelsea’yi 2-0
yenip kazanmışlardı. Sezonun belki
de tek tatsız yanı, Şampiyonlar Ligi
2. tur grup aşamasında Leverkusen
ile Deportivo’nun gerisinde kalına-
rak turnuvaya biraz erken veda
edilmesiydi.
Yenilgisiz gelen efsane
şampiyonluk
Ertesi sezon Arsenal ligde bir adım
gerileyip ikinci sırada kaldıysa da
Federasyon Kupası’nı üst üste ikinci
kez kazanacaktı. Topçular tarihleri-
nin belki de en parlak günleriniyse
2003-2004 sezonunda yaşadı. Se-
80
81